adalet ağaoğlu'nun fikrimin ince gülü adlı romanından uyarlanan, yönetmenliğini tunç okan'ın yaptığı; gurbet, kimlik, statü ve aidiyet sorunlarını sarı bir mercedes'in üzerinden simgeleştiren 1992 yapımı bir başyapıt.
almanya'dan bir süreliğine Türkiye'ye dönen bir gurbetçinin hayalini, kimliğini ve hayal kırıklığını taşıyan arabaya sarı rengi çok yakışmıştır ama bu parlaklık, bayram'ın içindeki karanlığı örtememiştir.
almanya'da işçilik yaparak büyük zorluklarla biriktirdiği parayla bir mercedes alan bayram'ın, bu arabayı türkiye'ye getirip "adam yerine konma" çabası, aslında bir yandan kimlik arayışı oldukça etkileyici bir biçimde işlenmiştir.
arabayı sadece bir ulaşım aracı değil; prestij, sınıf atlama, "ben de varım" deme aracı olarak gören tipik bir taşra psikolojisiyle karşı karşıyayız. yoksulluktan gelen insanlar için bir otomobil sahibi olmak, hele hele markası mercedes olan bir otomobil sahibi olmak bir imkânsızı başarmak gibi çok büyük, gurur duyulacak ve övünülecek bir olay.
çünkü bayram için o sarı mercedes, hem kendini ispatlama aracı, hem de yıllarca dışlandığı topluma bir “bakın ben de oldum” deme şeklidir.
Küçük ucuz minibüsü ile mutlu bir şekilde yolculuk yapan Alman genç ile, çok çalışarak güç bela aldığı pahalı otomobili ile pek de mutlu olmayan bir şekilde ülkesine giden bayram, batı ile doğu'nun zihniyetini gösteren bir metafor oluşturuyor. filmin bir yerinde alman genç arabasını durdurup yağmurda ıslanıyor ve bayram bunu görünce adamın delirmiş olabileceğini düşünüyor. Çünkü bayram gibiler için yağmurda ıslanmak saçma sapan bir eylem. oysa Alman genç için mutlu eden, romantik ve rahatlatan bir eylem. bayram için doğanın herhangi bir anlamı yok. üstelik o alman genci bile ülkemizde bekleyen biri varken, bayram'ı hiç kimse beklemiyor. Tek bekleyen kişi olan amcası da o gelmeden hayatını kaybediyor.
sosyolojik olarak;
– bireyin aidiyet arayışı
– batı hayali ile doğu gerçekliği arasındaki çelişki
– sınıf atlama umudunun dönüşen sembolleri
– gösterişin içindeki eziklik
hepsi bu arabada toplanmış gibi.
ama ne yaparsa yapsın, bayram ne alman olabiliyor ne de türkiye’de öz memleketinde tam kabul görebiliyor. arada kalan bir hayat, parlak ama yapay bir yüzey.
ve bu hikâye, sadece bir adamın değil; bir dönemin, bir sınıfın ve bir toplumun da iç dünyasına tutulan ayna gibi çalışıyor. birçoğumuz bayram'a boşuna kızıyoruz. kötü niyetli olduğu için onu boşuna eleştiriyoruz. bayram aslında bizim aynaya yansıyan yüzümüz. adeta bizi bize gösteren bir tablo gibi. çünkü bayram bizim ülkemizde, bizimle, bizim kültürümüze göre yetişti. onu biz var ettik, dışladık, küçük gördük, itip kakaladık. o da biraz olsun bir insan yerine konulma, bir adamdan sayılma duygusunu yaşayabilmek için bu karaktere büründü. Belki şartlar farklı olsaydı bambaşka bir insan olacaktı. Bayram aslında biziz millet.
Bu kitabın ve filmin analizinden birkaç kitap daha yazılacak kadar konuşabilirim. daha hakkında söyleyeceğim o kadar çok şey var ki, çok fazla yoğun olduğum için şimdilik burada bitiriyorum.
Dünya sinema tarihinin en büyük eserlerinden biri olan bu filmi hala izlemeyen varsa mutlaka izlesin. Sevgili ilyas Salman inanılmaz bir performans sergilemiş. Bir sürü sorundan dolayı ancak 5 yıl içinde ve parça parça çekilen bir filmi bu kadar kusursuz bir şekilde bir bütün haline getirmek gerçekten büyük bir başarıdır. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Dünyada sadece Türk düşmanı işgalci artığı hainlerin nefret ettiği en vatansever insanlar topluluğu.
Eğer Kemalistler olmasaydı, Cezayir'i işgal eden Fransız askerlerinin Cezayirli kadınları çırılçıplak soyup, taciz ve tecavüz ettikten sonra sırıtarak poz verdiği o insanlık dışı fotoğraflarda sizin nineleriniz de olacaktı. Üstelik bizi sadece ingilizler değil, yedi düvel işgal etmeye kalkmıştı. Başınıza gelecek felaketlerin sayısı belli değildi ve zaten kısa sürede yeryüzünden silinip giderdiniz!
Hatırlarsanız atanız, memleketin dört bir yanı işgal altındayken küçük yaşta biriyle evlenmenin derdine düşmüş; üstelik işgalcilerin donanmasına binip kaçmıştı.
ne kadar yırtınırsanız yırtının, o karanlık kötü fikirleriniz bu gün Arabistan'da bile geçmiyor! nesliniz hızla tükeniyor, ve her saniye eriyorsunuz! Türk Milleti Kemalist'tir. Ülkemizin kurucu ve kurtarıcısı Atatürk'ten başka yolundan gideceğimiz hiçbir lider yoktur!
Kemalistlere olan düşmanlığınız aslında Atatürk'e, Türkiye'ye ve cumhuriyetedir. fazla kaşınmayın, bu milleti Atatürk'ün yolundan vazgeçiremeyeceğiniz gibi, Atatürk'ün hiçbir eserine ya da mirasına en ufak bir zarar veremezsiniz! biz kemalistler sonsuza kadar buradayız!
Kemalizm dünyaya yayılıyor. Sizin haritadaki yerlerini bile bilmediğiniz onlarca ülkede bile Atatürk heykelleri, büstleri, anıtları ve adının verildiği cadde, sokak, park gibi sayısız yerler var.
Türkiye Cumhuriyeti'nin en onurlu insanları olan kemalistlere selam olsun. Atatürkçü de Kemalist de aynı şeydir. Biz kendimize Atatürkçü demeyi tercih ediyoruz.
birbirinden güzel yeşilçam starlarındaki auraya sahip olan güzel bir kadın, başarılı bir oyuncu, iyi bir insan, değerli bir sanatçı.
nurseli idiz, 70'li yıllarda yeşilçam filmlerinde oynasaydı, belki de dört yapraklı yoncanın bir yaprağı da kendisi olurdu. babası ile çok ünlü bir şairimiz aynı ad ve soyadına sahip oldukları için zaman zaman karıştıranlar oluyor. fakat sanatçımız, ünlü şairin kızı değildir. babası faruk nafiz çamlıbel bir akademisyendir; ünlü yazarımız ise nurseli hanım’ın büyük amcası olur.
nurseli hanımı çok severim, umarım bir gün bir yerlerde tanışırız. buraları okuyorsa kendisine sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.
eşler arasındaki toplumun dayattığı kadın ve erkek rollerinin değiştirilmesini konu alan en güzel kemal sunal filmlerinden biridir.
şendul şaban, kemal sunal'ın birkaç eski filmine de selam gönderen bir film. bu filmdeki dünya tatlısı küçük kızın kemal ağabeyin öz kızı ezo olduğu bilgisi olsa da henüz bu bilginin doğruluğundan emin değilim. ece alton olduğu da söyleniyor fakat bence o hiç değil. bunun dışında ayşen gruda, ayten erman ve ayben erman gerçek hayatta da 3 kız kardeş ve hepsinin bir arada rol aldığı tek film bu olabilir. hatta bir sahnede üçü de vardı. ayrıca çok sevdiğim nermin denizci ve annesi hikmet gül de beraber rol almışlar. yönetmeni ise büyük usta kartal tibet'tir.
atmosferini en sevdiğim kemal sunal filmlerinden biridir. galatasaray'ın yıllar süren şampiyonluk hasretine de vurgu yapılmış tam bir seksenler filmi. devlet yöneticileri hakkında rahatlıkla espri yapılabiliyor. üstelik darbenin üzerinden henüz birkaç yıl geçmiş olmasına rağmen ülke şimdiki kadar katı yönetilmiyor. bu filmin her bir detayı güzel. her şeyden önce eski türkiye çok güzel. her şeye rağmen yine de ön yargıdan ya da başka sebeplerden dolayı diğer kemal sunal filmleri kadar popüler olmamıştır, fakat bir şans vermenizi tavsiye ederim.
güzel aile ilişkileri, dönemin ev dekorasyonları, komşuluklar, arkadaşlıklar, caddeler, sokaklar, parklar vs ile insanın geçmişe özlem duymasına sebep olur. milletçe ne çok değişmişiz... son 23 yılda bizi biz yapan her şeyi yok etmişler!
bu gün aramızda olmayan o değerli sanatçılarımızı sevgi ve saygıyla anıyorum, huzur içinde uyusunlar. yaşayanlara ise sağlıklı ve uzun ömürler diliyorum. sevgili eski güzel türkiye'miz seni mumla arıyoruz...
ben ilkokuldayken çıkan unutulmaz güzel müzik albümü.
içindeki hangi şarkıyı dinlersem dinleyeyim hemen o dönemlere ışınlanıyorum. satın aldığım ender albümlerden biridir.
özellikle okşa, kısmetsizim ve foolish casanova adlı şarkılar dönemin magazin programlarında sık sık çalınırdı. foolish casanova şarkısı ve klibi ile petek dinçöz dünya basınında da haber olmuştu. çok popüler bir albümdü. albüme ismini veren ''aşkın tam sırası'' slow bir şarkıydı. güzel anılarımda yer alan bir albümdür. 7 nisan 2002 tarihinde çıkmış ve yaklaşık yarım milyon satmıştır.
Albümde yer alan 11 şarkının isimleri şöyledir;
1. Kısmetsizim
2. Aşkın Tam Sırası
3. Okşa
4. Kurudum
5. Yollarımız Ayrıldı
6. Sarı Mavi
7. Yine Yalnızım
8. Aklımı Bulamam
9. Zevksiz
10. Yaz Deftere
11. Foolish Casanova
sadece türk düşmanı vatan haini cahil teröristlerin yapacağı büyüklükte bir ihanet.
bu işgalci artıkları atalarını bozguna uğratan atatürk'ü neden sevsinler ki? türkiye'ye, cumhuriyete, laikliğe düşman bu kansız soytarılara asla geçit yok. siz atatürk'ün 1 tanesiyle başa çıkamadınız, şimdi ülkemizde milyonlarca atatürk'ün evladı var. atam işgalci hainleri ve artıklarını ne güzel şamarladı, ne güzel sallandırdı. ellerine sağlık atam. karşılarına geçip şöyle güzel bir keyif kahvesi de içmişsindir umarım.
işgalci artığı, türk düşmanı olmadığınız sürece atatürk'ü kötülemenin hiçbir geçerli bahanesi yoktur!
bu ülkede mustafa kemaller tükenmez! ne mutlu türk'üm diyene, ne mutlu atatürk'ün yolundan gidene!
atatürk'ü, türkiye'yi, cumhuriyeti ve laikliği kötüleyen Türk düşmanı vatan haini gerici yobazların yaptıkları sayısız ihanetlerin yanında esamesi bile okunmayacak durum.
atatürk'e düşman olan şeref yoksunlarında bir damla bile Türk kanı yoktur. onları iyi tanırım, tıpkı soysuz fetö gibi dini kendilerine kalkan olarak kullanıp ülkemizin kurucu değerlerine saldırırlar. neyse bu millet not ediyor hepsini. zamanı gelince vahdettin haini gibi kaçmaya bile fırsatları olmadan hesap verecekler. bu arada türk tarihi 600 yıldan ibaret değildir. bazı şarlatanların göktürklerden, hun türkleri'nden orta asya'daki köklerimizden bahsettiklerini hiç duymuyoruz. çünkü onların derdi türklük değil, onların derdi insanları asimile edip ortadoğu'nun gerici yobaz cahil ve sömürülen halklarından biri haline getirmek. çünkü sorgulamayan, köklerini bilmeyen, özünden uzaklaştırılmış bir toplumu köle etmek ve sonsuza kadar onların sayesinde para içinde yüzmek çok kolaydır.
Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti, Göktürkler, Hun Türkleri, Selçuklu ve Osmanlı hepsi de bizim! istesek de istemesek de aynı milletteniz!
regl döneminde vücutta östrojen ve progesteron seviyelerinin artmasından dolayı meme dokusundaki süt bezlerinin etkilenmesi sonucunda oluşan şişkinlik.
östrojen yağ dokusunu artırdığı için memeler daha dolgun hale gelir. memelerdeki hassasiyetin artmasının sebebi ise progesteron hormonunun bu dönemde yoğun bir şekilde salgılanmasından kaynaklanmaktadır.
"kesinlikle alman olmak isterdim" diye cevaplanabilecek soru.
1. Almanların Doğal güzellikler açısından muhteşem bir ülkeleri var.
2. Almanya Her anlamda gelişmiş bir avrupa ülkesi ve avrupa birliği'nin en güçlü üyesi.
3. Pasaportu en güçlü ülkelerden biri.
4. insan haklarına oldukça saygılı, modern ve laik bir ülke.
5. Dünyanın en büyük otomotiv ülkesi.
6. Şehir planlamaları ve mimarileri çok güzel.
7. Ekonomik olarak her daim çok güçlü bir ülke
8. Ülkenin altını oyan gerici yobaz Ortadoğulu cahiller yok. Olanlar da oraya ait olmayan yüzsüz sığıntılar ve alman devleti istediğinde onları evcilleştirebiliyor
9. Ortadoğu masalları ile değil, akıl ve bilim ile yönetilen, sanatın çok geliştiği, trafik kurallarına uyulan, sağa sola tüküren ayıların olmadığı, sokakları tertemiz, hırsızlık gibi suçların pek görülmediği bir ülke.
10. Bayraklarının rengini ve tasarımını çok beğeniyorum.
11. Almanca çok güzel bir dil ve almanlar çok güzel bir millet.
12. Çocuğunuz olduğunda, işsiz kaldığınızda vb durumlarda vatandaşını zor durumda bırakmayan ve her daim vatandaşının yanında olan bir ülke. Vatandaşından asla para dilenmez, hiçbir vatandaşının umutsuzluğa kapılmasına izin vermez.
Bu örnekler daha yüzlerce çoğaltılabilir. Bizi yıpratan şey Türk olmak değil, Türkiye gibi dünyanın en güzel ülkelerinden birini gerici yobaz zihniyetin işgal edip cehenneme çevirmesidir. Devlet görevini yaptığı sürece hangi milletten olduğumuzun bir önemi yoktur. Yeter ki özgürlükçü, adaletli, eşitlikçi, modern ve vizyon sahibi insanlar ülkeleri yönetsinler.
Unutulmaz yönetmen Ertem Eğilmez tarafından 1978 yılında çekilen "Hababam sınıfı tatilde" adlı filmde oynayan 4 kız öğrenciden biri.
Filmde oynadığı dönemdeki soyadı bozkurt'tu. Daha sonra bir terör saldırısı nedeniyle kaybettiğimiz ünlü yazar Onat Kutlar ile evlenmişti. Tanıdığım için mutlu olduğum nadir insanlardan biridir. Gezmeyi ve fotoğraf çekmeyi çok sever.
Buraları okuyorsa Sevgi ve saygılarımı gönderiyorum...
Gün boyu yoğun baskıya maruz kalan memelerini özgür bırakmaktır.
Gelişmemiş toplumlarda kadının bir bütün olarak baskı altında olduğu yetmiyormuş gibi, vücudunun her bir bölümü de ayrı ayrı baskıya maruz kalmaktadır.
Çünkü gelişmemiş toplumlar ataerkil bir zihniyete sahiptir ve bu zihniyetin en nefret ettiği şey özgür kadındır.
Keşke kadınlar canları istediği zaman, sadece memelerini toparlamak için sütyen takma gereği duysalardı. Fakat gelişmemiş toplumlarda yürürken hoplamasın ve uçları belli olmasın diye takıyorlar.
Çünkü s.kiyle beyni yer değiştirmiş yobaz sapıklar dayanamayıp saldırabilirler. Bu evrimini tamamlamamış cahil yaratıkların s.klerinin kalkıp kalkmamasına göre giyinmek zorunda kalmak çok sinir bozucu ve yorucu olmalı.
Bu coğrafyayı işgal eden düşman, çer çöp, terörist, cahil, yobaz gibi ne kadar mikrop ve virüs varsa temizlemiş, ülkemizi hijyenik bir hale getirmiştir.
Türk düşmanı gerici yobaz teröristlerin panzehiridir.
Sağ olduğu dönemde girdiği hiçbir savaşı kaybetmemiştir. Yattığı yerden bile düşmanlarını böcek gibi ezmeye devam etmektedir.
Sonsuza kadar başımızın tacıdır. O'nu çok seviyor ve hatırasının önünde saygı ile eğiliyoruz. Huzur içinde uyu güzel insan. Evlatların sonsuza kadar burada. Sen elinden geleni fazlasıyla yaptın. Şimdi sıra bizde. Sonsuza kadar mirasını koruyacağız. Sen bize güvendin, güvenin asla boşa çıkmayacak.
Ne zaman bir hastaneye gidip bu kokuyu alsam aklıma direkt iğne yapılacağı gelirdi. Sanki o koku şırınganın içindeki sıvının kokusuymuş gibi ürpertirdi.
Hatırladıkça tüylerim diken diken oluyor. Hangi devirdeyiz şu iğneye de bir doğru düzgün çare bulamadılar be.
insanın vücuduna incecik sert bir cismin batırılıyor olması düşünürken bile rahatsız edici.
Memeleri erkek memelerinden büyük kadınlar kadar normal kadınlardır.
Acaba ne zaman "Memeleri küçük kadınlar teröristtir" diyeceksiniz çok merak ediyorum. Ya her yazdığım sözlükte bu başlıklarla uğraşmak zorunda kalıyorum. Çünkü empati yapıyorum ve o kadınların kendilerini çok kötü hissettiklerini düşünüyorum. Bazıları gamsız olup takmaz da, bazılarında psikolojik sorunlar yaratabilir.
Bunu defalarca yazmam gerekse de yine yazacağım, küçük memeli olmak bir kusur değildir. Küçük memeli bir kadın da gayet olabilir. Meme fiziksel görüntüsünden önce yeni doğan çocuğun gıdasını almasına yarayan bir organdır ve emin olun küçük memeli bir kadın da çocuğunu doyurabilecek kadar süte sahip. Yani memeleri başlıca görevini yerine getiriyor zaten.
Her kadın büyük memeli olmak zorunda değildir. Herkesin fiziksel özellikleri farklı olabilir. Kimseye kendini kötü ve yetersiz hissettirmeye hakkınız yok.
Erkekler olarak çok kötü varlıklarız!
Şimdi altıma meriç, incel bilmem ne gibi sikim sokum klişeleşmiş laflar döşeyin durun, zerre kadar umurumda değil. Fikirlerim asla değişmeyecek. Birileri beni eleştirecek ya da baskı altına alıp dalga geçecek diye de fikirlerimden kesinlikle vazgeçmem.
1 mart 1963'te kilis'te dünyaya gelen aktris. tam adı memnune aydan şener'dir.
1981'de henüz 18 yaşındayken türkiye güzeli seçilmiştir. aynı yıl dünya güzellik yarışmasında da bizi temsil etmiştir. oyunculuğun yanı sıra mankenlik de yapmıştır.
aydan şener'i ülke çapında üne kavuşturan şey ise, 1986 yılında trt tarafından çekilen 7 bölümlük çalıkuşu dizisinin başrolünde, öğretmen feride karakterini canlandırmasıdır. diğer başrol oyuncusu kenan kalav ile iyi bir ikili oluşturmuşlardır. aydan şener bu dizide oynadığında henüz 23, kenan kalav ise 25 yaşındaydı. ne zaman aydan şener'in ismi geçse akıllara hemen çalıkuşu dizisi gelir. çalıkuşu, aynı zamanda dizideki takma adıdır. bu dizi aydan şener'in oynadığı ilk dizi değildir. ayrıca bu dizi dışında birçok dizi ve filmde de başrol oynamıştır. güzelliği ile bir döneme damga vurmuş aydan hanıma sağlıklı ve uzun ömürler dilerim. yüzün hep gülsün gülbeşeker.
bu sözden rahatsızlık duyanların türkiye cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğü ile sorunları vardır. bu sözden rahatsız olanlar net bir şekilde türk düşmanıdır, bu sözden rahatsız olanlar zamanında atatürk'ten şamarı yemiş işgalci artıklarıdır, bu sözden rahatsız olanlar kesinlikle iyi niyetli olmayan vatan haini provokatörlerdir.
bir avrupa ülkesine göç etseler oranın vatandaşlığını almak için çırpınacak ikiyüzlü tipler burada herkesi kendimizden saymamızdan dolayı kuduruyorlar. örneğin bu leş tipler fransa'ya yerleşseler fransızlar bizleri kendilerinden saymıyorlar diye mağdur edebiyatı yaparlar. türk milleti olarak sizi de kendimizden saydığımız için mi suçlu olduk lan nankör şerefsizler?!
ne mutlu türk'üm diyene!
ne mutlu türk'üm diyene!
ne mutlu türk'üm diyene!
ne mutlu atatürk'ün yolundan gidene!
Renk ve tasarım bakımından en sevdiğim bayraklardan biridir.
Almanlar da en sevdiğim ve saygı duyduğum milletlerin başında gelir.
Keşke bütün dünya milletleri birbirlerini sevip saymayı öğrenebilseydi. Keşke almanya'ya giden yurttaşlarımızın hepsi bizi güzel temsil etseydi. Türkiye'de yaşayan Almanlar ülkelerini gayet güzel temsil ediyorlar.
ben de dahil hemen herkesin ruhsar dizisi ile tanıdığı, birçoğumuzun çocukluk, birçoğumuzun da gençlik aşkı olan güzel ve başarılı aktris.
ruhsar'dan başka evli ve çocuklu, ruhumun aynası gibi birkaç dizide daha oynamıştır. tiyatro sahnelerinde de boy göstermiş ayrıca sinema filmi tecrübeleri de olmuştur. bazı televizyon reklamlarında da bizzat rol almış, bazılarının ise seslendirmelerini yapmıştır. sesi de güzel olup, şarkıları başarılı bir şekilde yorumlamaktadır. mihrace hanım yer aldığı projelere kalite katan bir isimdir.
mesela seni seviyorum'un (ich liebe dich) bu kadar güzel söylendiği kaç dil var?
ülkemizde bir sürü ağzı bozuk kaba insan var. bunların konuştuğu türkçe ile bizim konuştuğumuz türkçe yabancılarda aynı etkiyi mi bırakır? almanca'ya laf söyletmem.
16 kasım 1953 tarihinde dünyaya gelen, güzel sesli yunan sanatçı.
şu anda 71 yaşındadır. yunan müziği denildiğinde akla ilk gelen isimlerden biridir. şarkılarının her biri ayrı güzeldir. bir defa tanıdığınızda ömür boyu unutamayacağınız bir insandır. ülkemizde dahil, dünyanın çeşitli yerlerinde tanınır ve konserler verir. türk sanatçılarla düet yapıp o sevimli aksanıyla türkçe şarkılar da söyler. hâlâ oldukça genç ve güzel bir kadındır, sevgi dolu bir insandır. hâlâ keşfetmediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz demektir.
sevdiğim 2 tane şarkısını sizinle paylaşmak istiyorum...
''batı yaşam tarzı'' anlamına gelir ve amerika'nın vahşi batısında çekilen, özellikle kovboyların ve atların cirit attığı, geçmiş dönem temalı macera filmlerini ifade etmek için kullanılır.
pisagor üçgeni'ne benzediği için bu isme layık görülen ağaç.
bolu'nun dünyaca meşhur doğa harikası yedigöller milli parkı'nda bulunan ve anıt statüsünde olan bu ağaç, kökleri ayrı olan 2 ağacın, yüksek bir noktada birbirleriyle birleşip kaynamasından dolayı üçgen şeklini almıştır. dünyada eşine oldukça zor rastlanan bir durum olduğu için herkesin ilgisini çekmektedir. ağacın türünden emin olamadığım için kendi adını yazamadım. birkaç yerden araştırdım fakat bulamadım.
bu güzel ağacı yedigöller'e son gittiğimde yine ziyaret ettim. altından da geçtim. fotoğraf ve videosunu da çektim. yalnız cahil ve vicdansız insanımız yine boş durmamış ve ağacın birçok yerine isimlerini kazımış. yedigöller'de sayısız ağaçta isimler kazılı. ya bunu yapmayın arkadaş. bu kadar aptal ve bencil olmayın. sizin lanet egolarınız yüzünden doğa zarar görüyor ve görüntüsü bozuluyor. yedigöller'e giden herkesten çok rica ediyorum, lütfen ağaçlara, teraslara, sağa sola isimlerinizi yazmayın, hiçbir şeye zarar vermeyin.
yedigöller'e yolunuz düşerse bu ağacı ziyaret etmeyi ve yazdıklarımı unutmayın.