bir Dave Matthews Band şarkısıdır ve tek kelime ile harikadır...
sözleri ise şöyledir;
Standing here
The old man said to me
Long before these crowded streets
Here stood my dreaming tree
Below it he would sit
For hours at a time
Now progress takes away
What forever took to find
Now hes falling hard
He feels the falling dark
How he longs to be
Beneath his dreaming tree
Conquered fear to climb
A moment froze in time
When the girl who first he kissed
Promised him shed be his
Remembered mothers words
There beneath the tree
No matter what the world
Youll always be my baby
Mommy come quick
The dreaming tree has died
The air is growing thick
A fear he cannot hide
The dreaming tree has died
Oh have you no pity
This thing I do
I do not deny it
All through this smile
As crooked as danger
I do not deny
I know in my mind
I would leave you now
If I had the strength to
I would leave you up
To your own devices
Will you not talk
Can you take pity
I dont ask much
But wont you speak
Please
From the start
She knew she had it made
Easy up til then
For sure shed make the grade
Adorers came in hordes
To lay down in her wake
She gave it all she had
But treasures slowly fade
Now shes falling hard
She feels the fall of dark
How did this fall apart
She drinks to fill it up
A smile of sweetest flowers
Wilted so and soured
Black tears stain the cheeks
That once were so admired
She thinks when she was small
There on her fathers knee
How he had promised her
You1ll always be my baby
Daddy come quick
The dreaming tree has died
I cant find my way home
There is no place to hide
The dreaming tree has died
Oh if I had the strength...
Take me back
Save me please
atlantisliler'in bir geçitten ulaşılabilen dünyaya pozitif enerji saçan şehirleridir. bu şehirlere kutuplardan açılan bir geçit sayesinde ulaşılabilindiğine inanılır. hatta öyledir ki bu geçitlerden giriş çıkış yapan bazı araçların fotoğrafları bile çekilmiştir.
softly kissing you as you lie sleeping
breathing gently with you in your slumber
your face is the picture of contentment
my angel's dreaming my angel's dreaming
so happy with you, i'm so happy with you
slowly opening your wondrous eyes on me
shining green and glorious in the morning sun
this moment what could be more precious?
may it live forever may it live forever
i'm so happy with you, so happy with you
smiling on me
your love gives me all the blessings of this new day
the heat in your skin caresses my senses in such a glorious way
mükemmel bir dave matthews band şarkısıdır sözlerinide yazayım tam olsun;
come out come out
no use in hiding
come now come now
can you not see?
there's no place here
what were you expecting
not room for both
just room for me
so you will lay your arms down
yes i will call this home
away away
you have been banished
your land is gone
and given me
and here i will spread my wings
yes i will call this home
what's this you say
you feel a right to remain
then stay and i will bury you
what's that you say
your father's spirit still lives in this place
i will silence you
here's the hitch
your horse is leaving
don't miss your boat
it's leaving now
and as you go i will spread my wings
yes i will call this home
i have no time to justify to you
fool you're blind, move aside for me
all i can say to you my new neighbor
is you must move on or i will bury you
now as i rest my feet by this fire
those hands once warmed here
i have retired them
i can breathe my own air
i can sleep more soundly
upon these poor souls
i'll build heaven and call it home
'cause you're all dead now
i live with my justice
i live with my greedy need
i live with no mercy
i live with my frenzied feeding
i live with my hatred
i live with my jealousy
i live with the notion
that i don't need anyone but me
don't drink the water
don't drink the water
there's blood in the water
don't drink the water
bir zamanlar eğlenmeye gelirdi insanlar buralara. eğlenirken bilgi paylaşmaya daha doğrusu. farklı havası ile dikkatleri çekerken bununla birlikte kullanıcıları da çekti. yazar sayısı arttıkça arttı, ardından da bir kapanıp bir açılan yazar alımları ile birbirinden uzak nesiller yarattı kendi içinde. ama diğer emsalleri gibi uludağ sözlük de büyük bir yanılgının içine düşmüş, şimdi girdabın merkezine doğru yol almakta. birbirinden değerli(!) yazarların sanki bir marifetmiş gibi sözlüğe kayıt olma tarihleriyle caka satmaları bu velveleyi felakete sürüklemektedir.
şimdi elbette bazıları çıkıp da olayları abarttığımı düşünebilir. önceleri açılan saçma sapan başlıklar için, uludağ sözlük vs uludağ sözlük altında bulunan yazımda da belirttiğim gibi bu bir öngörüdür. türkiye'nin en çok ziyaret edilen 2. ya da 3. sözlüğü olmak gayet muhteşem bir şey. ancak bu başarının baki olması için yazarların anlaşılması güç bir şekilde sözlüğe kayıt olma sırası ile değil yazdıkları ile okuyuculara hitap etmesi gerekmektedir.
üstün körü bir analiz ile durumu kısaca özetlemek mümkün. çünkü durum o kadar vahim ve göz önünde bulunmaktadır.en iyi nesil birinci nesil, ikinci nesil yazarlar zirvesi, birinci nesil olunca götün kalkması vb. bir sürü açılması ihtiyaç dışı olan başlık ile dolu sözlük. nesil kelimesini aratmanız ile benzer başlıkları göreceksiniz. lakin şöyle bir şey dikkatlerden kaçmamaktadır. bu başlıklar altında protest entrylerin sahipleri genelde sözlüğe bir şey kazandırmamış yazarlardır. dikkatle incelenirse eğer bu tazr nesil ayrımı yapılmış bir başlık altında "kesinlikle benim neslim harika diğerleri bok" manasını taşıyan bir entry varsa yazarının entrylerini incelediğiniz de karşılaşacağınız manzara sizi hiç şaşırtmayacaktır.
johann sebastian bach denilince ilk önce aklına bir şarkıcı gelen 1. nesil olmak mı yoksa şimdiye kadar çoktan açılmış olması gereken önemli başlıkları açıp tatminkar bilgiler giren bir 3. nesil olmak mı? aslında herkesin sorması gereken şey budur. nesil kavgalarını temsil eden başlıklar altında aklı başında eski yazarların yazdıklarını okumanızı tavsiye ediyorum. 1. nesil olmanın ya da daha sonraları için 2., 3., 4. nesil yazar olmanın bir avantaj ya da hak sağlamadığı, insanların sizin hakkınızdaki düşüncelerini ben penceresinde kullanıcı adınızın altındaki nesil sıranızla değil, kullanıcı adınızın üstündeki entrylerinizle şekillendirdiğini söylemekteler.
bakınız, bu bir yanılgıdır. insanları asker ocağındaki gibi tertipçilik sistemi ile düzeni korumaya ya da sağlamaya teşvik etmek çok büyük bir yanlıştır. türkiye'nin en büyük sözlüğünün* yukarı hızla tırmanırken altındaki basamakların çatırdamaya başladığı an buydu. ne yazık ki biz ekşi sözlük'den çok daha evvel vardık bu tehlikeli oyunlara. sözlükte binlerce açılmamış ama insanların aradığı zaman bulmak isteyeceği başlık varken yaş ortalaması maalesef henüz 20'yi geçmemiş yazarların oluşturduğu komünümüzde hormonal gelişmeye uygun başlıklar açılmaktadır. elbette onlar da açılacak, elbette birileri geyik de yapacak. ancak tek misyonu buymuş gibi gitmemeliydi bu sözlük, gitmemeli. belki diye bir umutla uzun zamandır sadece okumak için geldim sözlüğe. belki de son defa sesleniyorum kalanlara. ben artık sevdiğim severek üyesi olduğum sözlükte doymuyorum. gidip de güncel olayların tanımlarını ekşi sözlük'den, private sözlük'den değil buradan takip etmek isterdim. olayların ciddiye alındığı diğer sözlük burası olsun isterdim, demokratik bir platformda bunları birbirini kırmadan paylaşan insanların çoğunluk olduğu bir sözlük olsun isterdim. ama olmadı. üzülerek belirtmek isterim ki burada çalışan, emek veren, sözlüğün iyiliğini isteyen herkes için bu tanımlara uymayan kişiler birer kımıl zararlısıdır. onların yarattığı şeye saldırıdır girdikleri her entry.
sözlüğü oyun alanı olarak görmek dışında yapacak daha iyi bir işi olmayanlardan arınmak gerekir. bu her ne kadar sert bir hareket olsa da ilerisi için bir önlemdir. burada amaç elitizm tohumları ekmek ya da bir avam kamarası yaratmak değil. çünkü ülke böyle bir yer değil. tam aksine kişisel fevrihalden kurtulup insanların okunacak şeyler yazmasını sağlamaktır. eğer doğal seleksiyon devreye giremiyorsa yönetim devreye girmelidir. araştırınız, göreceksiniz ki sözlükte binlerce yanlış açılmış başlık, yanlış ya da gereksiz girilmiş bilgi ve bir o kadar da boş bkz bulunmaktadır. en küçük fırsatta "bilmem kaçıncı nesil yazarın suratına tüküreyim", "otobüste yanına mini etekli bir hatunun oturması", "sevişirken osurmak", "fenerbahçe'nin ezik bir takım olması" ve benzeri başlıklar altında "ben de" şeklinde bakınızlar vermek gibi çocukca eylemlere gelince bir bakıyoruz arif sağ başlığına, aşık veysel şatıroğlu başlığına, hamza yerlikaya başlığına gösterilen ilginin on katı bir talep bulunmaktadır. insan ister istemez okurlarının bunların farkında olduğunu düşündüğü bir sözlükte bulunmak istemez. ama ya emek? sözlüğü yazan, kodlayan, tasarlayan, eksikliklerini gideren, moderasyonunu sağlayan, bilgi girmek için belki de saatlerce araştırma yapanlar? işte bu kişiler için bir şeyler yapılmalıdır. en azından bu kesim içeride tutulmalı ve yavaş yavaş kendini hissettirmeye başlayan iyi yazarların uzaklaşması engellenmelidir. sadece bu sebeplerden dolayı okumaktan inanılmaz zevk aldığım 14 adet yazar son bir ayda ortalama 5 entry girmiş bulunmaktalar. sanırım onları da başka sözlüklerde okumaya başlayacağız.
son olarak belirtmek isterim ki bu bir tenkit ya da suçlama yazısı değil sadece üzüntü belirtisiydi. isterdim ki böyle olmasaydı, isterdim ki uludağ sözlük'ün sıcaklığı her daim baki olsun. ama olmadı. canlar sağolsun. siz devam edin şu nesil bu nesil şarkılarına, iyi yazarlar da sonuncu nesil olarak kayıp gitsinler sözlükten.
ing. akıllı, zeki, fırlama, şımarık anlamları olan kelimedir.
ayrıca mercedes ile swatch'ın ortak yapımı boktan arabadır. çük kadar saatin içine hayvan kadar mercedes motoru sokarsan o çıkar işte. o arabayla gezince herkes saati soruyor.*
son zamanlarda kendini iyice sol görüşe ve yaratığa vuran ilyas salman ila şener şen'in başrollerini paylaştığı eğlenceli bir filmden süper karakter. "yakup denen o pezeveng..." diye başlayan cümleleri mühimdir.
şener şen'in canlandırdığı yakup tiplemesi arızadır, dolandırıcıdır. bir de bunun televizyonlarda süper gıcık bir melodi ile dönen reklmaları çıkardı film içerisinde.
sözlerini de vereyim de tam olsun;
banker yakup banker yakup, banker yakup banker yakup!
morse alfabesi mantığı ile kullanılan ilk haberleşme türüdür. kızılderililer ile özdeşleştirilmiş olsa da çok yanlıştır çünkü duman ile haber yollayan ilk millet romalılar'dır. bunu yapan ilk kişi de neron'dur. mademki hayvanlar gibi seviyorum o zaman ben bi mesaj atayım demiştir, ama parşömenlere insan gibi "gel tanışalım önce ben kısaca neron ama sen bana usul usul seni seviyom de" diyememiş fantastik bir yola başvurmuştur; duman çıkarmaya.
dumanı çıkarmak için kullandığı malzeme apayrı güzeldir, roma şehridir. o zamanlar olmasa bile şimdi antik hem de.*
ateş tezer ile kerem görsevin çekirdek kadrosunu oluşturduğu davul, piyano ve kontrbasdan oluşan caz topluluğu. büyük çoğunlukla modern caz esintileri estirirler. klasik caz için enstruman sayısı az kalsa da onu da kotarırlar ben kefilim.*
jean paul marat'ı küvetinde bıçaklayarak öldüren yardımcı kadındır. ancak olayın bir cinayet olup olmadığı hala belli değildir. çünkü marat hastaydı ve ölmek istiyordu. kendisine çok yakın olduğu bilinen charlotte* marat'ın ricasını yerine getirmiş olabilir diye düşünülmektedir.
Behey
Berkley!
Behey on sekizinci asrin filozof peskoposu.
Felsefenden tüten günlük kokusu
basimizi döndürmek içindir.
Hayat kavgasinda bizi
dizüstü süründürmek içindir.
Behey
Berkley,
Behey Allahin
Cebrail seklindeki Ezraili,
Behey on sekizinci asrin en filozof katili!
Hâlâ geziyor Iskoçya köylerinde
adimlarinin sesi.
Hâlâ uluyor adimlarinin sesine
tüyleri kanli bir köpek.
Hâlâ her gece titreyerek
görüyor gölgeni Iskoçya köylüleri
evlerinin camlarinda!
Hâlâ
kanli bes parmaginin izi var
o beyaz buzlu camlar gibi simal aksamlarinda!
Behey
Berkley!
Behey meyhane kizlarinin kara cübbeli kavalyesi,
Kiralin sövalyesi,
sermayenin altin sesi,
ve Allahin peskoposu!
Felsefenden tüten günlük kokusu
basimizi döndürmek içindir.
Hayat kavgasinda bizi
dizüstü süründürmek içindir!
Her kelimen
kelepçelerken
bileklerimizi,
kivrilan
bir yilan
gibi satirlarin
sokmak istiyor yüreklerimizi.
Beli hançerli bir Isaya benziyor resmin.
Sivriliyor kitaplarindan ismin
sivri yosunlu ucundan
kizil kan
damliyan
yesil bir dis gibi.
Her kitabin
diz çökmüs önünde Rabbin
kara kusakli bir kesis gibi..
Sen bu kiyafetle mi bizi kandiracaktin,
inandiracaktin?
Biz Isanin vuslatini bekleyen
bir rahibe degiliz ki!
Behey
Berkley!
Behey tilkilerin sahi tilki!
Çalarken satirlarin zafer düdügü,
küçük bir tas parçasinin en küçügü
imparatorlarin imparatoru gibi çikinca karsisina,
hemen anlasmak için
bir kapi açiyorsun,
binip Allahinin sirtina
soldan geri kaçiyorsun!
Kaçma dur!
Her yol Romaya gider,
bu belki dogrudur --
fakat
fikri evvel gören her felsefenin
safsata iklimidir yelken açtigi yer!
Bu bir hakikat
hem de mutlak cinsinden --
Iste sen
iste senin felsefen:
Sen o sari kirmizi rengini gördügün
cilâli derisine parmaklarini sürdügün
parlak
yuvarlak
elmaya:Fikirlerin bir
terkibidir,
diyorsun!
Disimizda bize baglanmadan
var olan
varligi
inkâr ediyorsun!
Su mavi deniz
su mavi denizde yüzen beyaz yelkenli gemi,
kendi kendinden aldigin fikirlerdir, öyle mi?
Mademki kendi fikrindir yüzen gemi,
mademki kendi fikrindir umman,
ne zaman var,
ne mekân!
Ne senin haricinde bir vücut
ne senden evvel kimse mevcut,
ne senden sonra kâinat baki
bir sen
bir de Allah hakikî.
Lâkin ey kara meyhanelerin sarhos papazi!
Senin disinda degil miydi
killi kollarinda kivranan meyhanecinin kizi?
Yoksa kendi altinda sen
kendinle mi yattin?
Diyelim ki senden evvel baban yok
Isa gibi.
Yine fakat bacaklari arasindan çiktigin
Meryem gibi bir anan da mi yok!
Diyelim ki yapyalnizsin
Turu Sinada Musa gibi,
ne yazik! Tevratini okuyan da mi yok!
Çok yalan söylemissin çok.
Sen emin ol ki Berkley
olmasan da zarar yok --
bu si're benzer yazida hissene düsen sey:biraz alay
biraz saka
ve birkaç tokat
eldivensiz cinsinden --
Neyleyim?
Nes'e kavganin musikisidir.
Kavgada kuvvetini kaybetmis gibidir biraz
nes'enin çelik ahengini duymayan adam;
nes'e ... iyi seydir vesselam,
-- bas döndürmezse eger --
ve iste bizimkiler
güldüler mi,
agiz dolusu gülüyorlar.
Kabahat onlarin kuvvetinde:
yoksa ne sende
ne de bende!
Dinle Berkley!
dinlemesen de olur --
Biz dinleyelim:
Beynimiz bal yoguran
bir kovan.
Ona bali dolduran
aridir hayat.
Aldigimiz hislerin
sonsuz derin
pinaridir kâinat!
Kâinat genis
kâinat derin
kâinat uçsuz bucaksiz!
Biz onun parçalari,
biz ondan dogan bir sürü bacaksiz!
Biz o bacaksizlarin
anasini inkâr etmeyen cinsi --
Çünkü biz
emredenlere emir verenlerden degiliz!
Bagliyiz topraga
kalin halatlar gibi kollarimizla!
Çelik disleri simsekli çarklilar
koparirken kara topragin esrarini,
biz
seyretmedeyiz
cihan içinden cihanlarin
dogusunu;
kehkesanlarin
gümüs aydinliginda!
Görmüsüz,
görmedeyiz
yillarin yollarinda toprak olusunu
kizil kadife dudakli kizlarin!
Çiziyor hareketi gözlerimize
sonsuz maviliklerde
kuyrukluyildizlarin
sirma saçlarindan kalan izler.
Her habbe koynunda bir kubbeyi gizler!
Su denizler,
su denizlerin üstünde denizler gibi esen,
rüzgârlarin ugultusu.
Su ipi kopmus
inci bir gerdanlik gibi damlayan su,
su bir damla su,
uzaklastikça, yaklasilan
hakikati gizler
Her yeni ummanla beraber
bir yeni imkân!
Kâinat genis
kâinat derin
kâinat uçsuz bucaksiz!
Behey!
Berkley!
Behey bir karis boyuna bakmadan
Karpatlari inkâr eden cüce!
Ahrete gittiysen eger
oradan bir taç gönder,
süslemek için Allahinin kafasini!
Fakat buradan
topla hemen taragini tasini,
Haraç mezat!
Haraç mezat!
götür pazara bir pula sat:Topraktaki saltanatin
göge çikan tahtini!
Yok üstünde tabiatin
tabiattan gayri kuvvet!
Tabiat genis
tabiat derin
tabiat uçsuz bucaksiz!
text editörlerinde ya da textleri editlediğimiz başka bir şey editörlerinde yazılan cümlelerin boyunu eşit tutan özelliktir. bu özellik sayesinde bir satırda göt göte gördüğümüz kelimeleri bir başka satırda aralarında na bu kadar palamut gibi boşluk varken görebiliriz. çok yalan bir özelliktir alenen.
ayrıca ing. doğrulamak, katılmak, bir fikri birini kollamak onaylamak katılmak anlamında kullanılır. ancak bilgisayar aleminde anlamı kelimelerin aralarına fantastik boyutlarda boşluklar koymaktır.
orjinali scotty beam me up olan ünlü repliktir. star trek klasiği bir noktadır bu. hep bu an gelsin diye beklenir dizide, kaptan kirk falan yine bir yerlerden yardım sinyali alır ve hemen atılırlar. zaten o yüzden geminin adı da atılgandır.
sonrasında götü tutuşur kaptan kirk'ün, mr spock da yine enteresan bir uğraş bulduğu için yardıma gelemez hemen geminin teknik destek sorumlusu departman şefi scotty aranır;
- lan scotty ışınla beni olm..
- ...
- hüyoop, scotty.. yaratık diyorum, geldi mnskym, alo alo!!!
- kaptan?
- yok zeki müren!! ışınla dayı beni, allanı seversen...
- yeni şarja taktım valla kaptan, dolsun açacam, sonra batarya çabuk bitiyor...
vulcan'ın en ünlü elemanıdır. star trek'de kaptan kirk'den sonra en kıdemli elemandı. aslında kaptan kçrk de bundan korkardı ama yiğitliğe bok sürmezdi, emir falan verirdi.
bunların garip ve yapması zor bir selamlamaları vardır ve bütün vulcanlılar'ın enteresan özel güçleri bulunmaktadır. mesela spock akıl falan okurdu, iyileştirme gücü vardı bir de adamın omzunu çürütürdü bu sivri kulak*.
ancak bu kelime daha çok star trek adlı dizideki süper bir şekle sahip olan uzay gemisi ile anılmıştır. adı enterprise olan bu gemi türkçe'de atılgan olarak anılmıştır.
yalnız bu geminin kronik bir problemi vardı; güç kalkanları. her bölümde muhakkak lazım olurdu bu kalkanlar, mr spock "kalkanları açın lan" derdi, orda bi lavuk vardı hep mor tayt giyen, zaten belliydi bi ibnelik olduğu onda, o da hep "efendim enerjimiz yetersiz, ya kalkanları açacağız ya da ateş edemeyeceğiz" derdi. e ulan siz haftada 5 defa bu durumla burun buruna gelen adamlarsınız, uzayın heveslisi, gediklisi olmuşsunuz hala bulamadınız mı bu enterprise'ın enerji sorununun kaynağını? kömürle mi çalışıyor bu alet?
bir karşıtlık olarak kişinin kendisini anması çok sık rastlanan bir olay değildir. aslında doğal olarak insan kendiyle yarışır hale gelebilmek için önce başkalarıyla savaşır. etrafında kendisinden daha güçlü biri kalmayana dek sürdürür bunu.
kişiselleştirdiğimiz bir oluşum olan uludağ sözlük için bu durum biraz erken patlak vermiş gibi duruyor. yarışmak güzeldir. yarışa girmek güzeldir. çünkü kazanmak için hep daha iyisini yapmak istersin ve çalışırsın. ancak bir gerçek bütün hakikati ile karşımızda durmaktadır. yeterli olmadığını bile bile bir yarışa girmek hep vakit hem moral kaybıdır.
peki bütün bunların uludağ sözlük ile alakası nedir? açıklayalım... uludağ sözlük gerek başlık gerek entry sayısı bakımından yılların birikimini bir avantaj olarak kullanan, artık bir marka olarak andığımız ekşi sözlük'ten sonra ikinci sıraya yerleşerek çok kısa sürede inanılması zor bir başarıya imza atmıştır. bu ilk vizyonda iyi görünen bir olay gibi dursa da işin özünde çürük bazı basamaklar yer alıyor. örneğin herkesin bildiği gibi uludağ'ın ilk reklamı iğrenç bir saldırı ile gerçekleştirildi. bu çirkin saldırıyı düzenleyeneler bilmeden pek çok kişinin uludağ sözlük'ten haberdar olmasını da sağladılar. ardından gereksiz başlıklar ve entryler ortadan kalkınca güzel, temiz bir sayfa gibi kaldı uludağ sözlük. bomboş temiz bir sayfa... işte halihazırda adını internet sınırları içerisinde gayet geniş bir kitleye duyurmayı başarabilmiş, iyi kodlanmış, bomboş bir sözlük. sözlük fikri yıllar önce birilerinin aklına gelip faaliyete geçirildikten sonra türkiye'deki ilk temsilcisi ekşi sözlük tarafından biz türk gençlerine tanıtılmıştır. o zamanlarda, yani 1999 yılıydı, hatırlıyorum da ekşi sözlük'ün en büyük biziz, sözlük fikri bize ait, sizi biz yarattık biz yönetiriz gibi iddiaları yoktu. ama şimdilerde bakıyorum da beslenmek için alınan her yeni kişinin altında eziliyor. en eskileri ise teker teker ayrılıyor yeni ve boş sayfalar arıyorlar. uludağ sözlük gibi.
ama görüyorum ki uludağ sözlük daha şimdiden kendisi ile yarışa girmiş durumda. yani amaç kullanıcılar tarafından saptırılmış. bu kesinlikle bir karalama ya da itham değildir. özellikle yönetim kadrosu çok iyi çalışıyor burada. ancak onların yapabileceği hiç bir şey yok. elbette ekşi sözlük'ün yazarları şöyle, private sözlük'ün yazarları böyle uludağ sözlük'ün yazarları da şöyle gibi bir saçma sapan sebep göstermeye gitmeyeceğim. bütün sözlüklerdekiler aynı yurdun insanları. kimsenin kimseden farkı yok. peki öyleyse neden uludağ sözlük'te bilgi içerikli başlık ve entrylerin sayısı saçma sapan başlık ve entrylere oranla çok daha az? bunun kesinlikle açılış zamanı ile alakası yok. çünkü bir orandır bu. aslında cevabı basit bir sorun bu. tek sebep yazarların daha çok eğlenmek istemesidir. evet eğlenmek güzel bir şeydir. private sözlük gibi de tematik bir sözlük olsun demiyorum uludağ sözlük. ama sanki biraz daha olgunlaşması, biraz daha iddialı olması gerekiyor. eğer entry ve başlık sayısının değil okur sayısının bu yarışı etkilediğini farkederse uludağ sözlük bir numara olacaktır. ha ama birileri kalkıp da 'ben yarışmıyorum, diğerleri ile alakam yok, ben sadece eğlenmek için bu olaydayım' diyorsa o zaman kalkıp da ekşi sözlük şöyle, private sözlük böyle, uludağ sözlük forza gibi başlıklar açmayacak.
hani yine de bir fikir sahibi olunması açısından an itibariyle; ekşi sözlük'ün ve private sözlük'ün okur sayıları 3*basamaklıdır. uludağ sözlük'ün ise toplam sayısı bile 100'e varmamaktadır. bu da göstermektedir ki yazmış olmak için yazılan pek çok şey kaplıyor sözlüğü. ama kimse okumuyor.
evet şimdi bazıları diyecek ki 'o zaman okunacağın bir yere git' ve ben de diyorum ki peki.
bir düzlemden diğerine erişim imkanı sağlayan boşluktur bilimsel açıdan. ama daha çok terbiyesizce kullanılır. şebnem ferah'a göre kaygan ve ıslak olan yeni bir dünyadır. çeşitli tanımlamaları vardır yani bunun.
ayrıca hiç alakası olmadığı halde, yani bir delik olmamasına rağmen astronomide kullanılan bir terimdir; (bkz: kara delik).*
tarihin en büyük aldatmacasının adıdır. japonların amerika'dan intikamıdır. yalan robottur bu. cüce bir japona yumurta kabından elbise yapılmıştır arkasına da nike çanta takılmıştır dans ettirilmektedir. başka mantıklı açıklaması yoktur.
hayır eğer cidden robotsa bir an önce bu proje sonlandırılmalıdır. daha şimdiden böyle rahat davranıyorsa ileride gelip kafamıza da sıçabilir. kaldı ki ben bile henüz kendi ülkemin cumhurbaşkanı ile tanışamazken elin hidrolik donanımlı tenekesi gelip protokole girmektedir.
ha eğer yaptıkları enteresan bulunuyor da götürülüyorsa böyle yerlere ne var lan alasını yaparım ben o el hareketinin derim.**