vekil haklı diyeceğim de şimdi onun yasama sorumsuzluğu var, dokunulmazlığı var ona bir şey olmaz beni de bu sözümden dolayı kanatlarının altına alıverir mi acaba. sanki sadece bu entrym başıma bela olabilirmiş gibi.
putin şaka mı yapıyor, "gel de çöz bakalım" demeye mi getiriyor, gayet ciddi mi bilemediğim, okuyunca gülümsememe engel olamadığım haberdir. http://www.ntvmsnbc.com/id/25350420/
gülümsememin nedeni de türkiye'de her haber izlendiğinde, her rakı sofrasına oturulduğunda memleket kurtarma biçimi haline gelen "bana bıraksalar ne biçim de hallederdim bu meseleleri" şeklindeki beyanların aklıma gelmesidir.
bangladeş, endonezya, iran, malezya, mısır, nijerya, pakistan ve türkiye arasında kalkınmada iş birliğini sağlamaya yönelik kurulan, uluslararası bir organizasyondur.
habertürk'ün haber başlığına göre temiz çıkmış, haberin devamına göre şüphe devam etmektedir.
manşet ile haberin devamındaki çelişki ise "yine salak yerine koyuyorlar" düşüncesi ile imalı bir gülümsemeye sevk etmiştir bünyeleri. http://www.haberturk.com/...-o-sutler-temiz-ciktinull
analize gerek yoktu aslında zira o sütlerin temiz raporu alacağını aklından geçirmeyen insan yoktu.
şimdi bu manşet üzerine her daim mazlum! ve mağdur! olan hükümete ettiğim laflar için köşeye geçip tek ayak üstünde kendimden utanma cezası verdim kendime. *
recep tayyip erdoğan'ın sanırım yeni öğrendiği ancak yüz yıllardır var olan "sanat sanat için midir sanat toplum için midir" tartışmasını, sanki suçmuş gibi "bunlar sanatı da sanat için yaparlar" şeklindeki artık şaşırtmayan üslupsuzluğuyla ısıtıp önümüze sürmesine ve "devletin tiyatrosu mu olurmuş" şeklindeki beyanına cevap olabilecek uygulamaların anlatıldığı radikal gazetesinde yer alan bir yazıdır.
sanatın, sanatçıların tekelinde olmadığını açıklayan recep tayyip erdoğan'ın kendi geçmişine gönderme yaptığının anlaşılmasına sebep olan, aniden ortaya çıkmış haberdir.
mas-kom-yah şeklindeki yaratıcı(!) bir ismi olan oyunu başbakanımız hem yazmış hem yönetmiş hem de bu oyunda "iyi evlat" rolünü icra etmiş. http://www.radikal.com.tr...1086718&CategoryID=77
tanımların, konuşulanların, kavramların gerçek bir varlıklarının olmadığını ve anlamsız olduklarını ileri süren felsefi akım.
bu akıma göre kavramlara insanlar anlam yükler.
michel foucaultya ait bir aforizmadır.
modern iktidar, bireyin her hareketini ölçen, takip eden, özne hayatının her alanına egemen olan iktidar anlayışıdır.
michel foucault modern toplum yapısının yerine artık post-modern toplum yapısının varlığından bahseder ve foucault'a göre bu toplum yapısının iktidarı öznelleşmelidir. **
konuyla ilgili bir inceleme; http://www.toplumsaldevri...naliz-bahattin-kizildogan
temel olarak;
varoluşçu, varoluşun özden önce geldiğini düşünür.
(bkz: varoluşçuluk)
idealist, özün varoluştan önce var olduğunu kabul eder.
düşünce dışında bir gerçekliğin olmadığını, gerçekliğin idealar dünyasında olduğunu, maddelerin ise ideaların bir yansıması olduğunu düşünür. **
(bkz: idealizm)
muhtemelen yaratıcı olamayan, yeteneksiz ve bu yoksunluklarının ezikliğini hisseden kişi tarafından, bir dönem türkiye'de de etkisi görülen star oyuncu, star sanatçı gibi kavramların ısıtılıp önümüze sürülmesidir. **
artık işler bu şekilde yürümemekte, eksikliklerin karizma ile kapatılması eskiden olduğu gibi karşılanmamakta, alkışlanmamaktadır.
alkışlamayan kesime güruh dahil değildir.
(bkz: güruh)
karizma avantajdır ancak belirleyici değildir.
sosyalist anlayışa göre; devrimci proleterler, sanatın burjuvazi ekseninde üretimini yıkmalı, sanatın sermayeleşmesinin önüne geçmeli, sanatı politik bir kapsam ve etkiye kavuşturmalıdır.
sanat sadece sosyalizm propagandası aracı olarak kullanılmamalı, emekçi sınıfın kültürel anlamda gelişmesini sağlayıcı rol üstlenmelidir. **
konuyla ilgili ayrıntılı bir yazı;
içim rahat etmedi editi: sanatın farklı ideolojilerden beslenmesi gerektiğini, tek bir ideolojiye bağlı kalırsa bütünselliğini ve estetik algısını yitirip sanat olmaktan çıkacağını düşünüyorum.
psikoloji ile ilgili değil, herhangi birinin şimdiye kadar o kişiye çemkirmemiş olmasıyla ilgili, genelde otobüse binerken teyzelerin başvurduğu bir tutumdur.
sinir bozucu, ağzına depik atıp kaçılasıdır. **
olumsuz davranışın tekrarlanmasını önlemek için kullanılan uyarıcıdır. bazen de takınılan tavırdır.
ceza vermek, olumsuz davranışlarda bulunan kişiye bu davranışının kabul görmediğini her hangi bir şekilde belirtmek de buna örnek olabilir. **
mecliste yaşanan kavgalarda milletvekillerinin tekniksiz, dövüşmeye benzer bir şeyler yaptığı görüntülere maruz kalındıktan sonra önerilebilecek aktivitedir. **
hem milli spor hem de stresi alır. üstüne gidilsin bu fikrin. *
marka; bir ürünü veya hizmeti başka bir ürün ve hizmetten ayıran işarettir. kalite belirleyici değildir aslında.
bu tanım yönlendirmesiyle marka kitaplar; kişinin iç dünyasını diğer kişilerin iç dünyasından ayırmaya yarayan, günümüzde klasik eserler ya da felsefe içerikli kitaplardır denilebilir belki. **
semavi dinlere göre, öldükten sonra ödül olarak kişilerin gönderildiği yer olan cennette ne yeneceği ne içileceği çoğu insan tarafından malumken * ne giyileceği konusu pek konuşulmamaktadır.
hadis olarak adlandırılan ve islam peygamberi olduğu savunulan zatın sözlerine ve islamın kutsal kitabı kurana göre giyecekler süslü, ipekten olup asla eskimeyeceklermiş. ayrıca tesettüre de gerek yokmuş.
elbiselerin hazırlık evresi bulunmayıp cennettin meyveleri yarılıp elbiseler çıkabilecekmiş. **
içildiği zaman ölümsüz olunacağına inanılan sudan içme eylemidir. **
yunan mitolojisinde ölümsüz olunabilmesi için ab-ı hayatı içmek değil, o suya girilmesi gerekmektedir.
(bkz: akhilleus)
kesk tarafından düzenlenen 4+4+4 protestosuna, polisin önce barikat kurarak sonra da su ve biber gazıyla müdahale etmesiyle, polisin, polise emir verenlerin zavallılığını ortaya koyan bir tabloyla neticelenmiştir.
zavallılıktır çünkü; karşıt düşünceye tahammül yoktur, demoratik hakları anlama konusundan zafiyet vardır.
28 şubat'ta tanklar yürüdü diye ağlayanların (28 şubat'ı savunuyor değilim) demokratik bir hak olan protestoya karşı, panzer yürütecek kadar vahim bir durum yokken, sokaklarda panzer yürütmeye hakları yoktur.
rte ve türevlerinin "ama" ile başlayan savunuları bu tabloyu değiştirmeyecektir.
özcan ulupınar ın 4+4+4 sistemi için kararlı olduklarını, ifade gücünden yoksun bir şekilde beyan edişidir.
4+4+4, dindar, ateist kelimeleri vekil tarafından bir arada kullanıldığından anlaşılıyor ki, ak parti bu vekile takiyyeciliği tam olarak öğretememiş. 4+4+4 ün neden geldiği aşikardır. meslek liseleri, özgürlük gibi bıdı bıdılarla kafa şişrmeye gerek yoktur.
eğitim - sen in değindiği önemli nokta ise sanırım kimsenin umurunda değil. http://wap.ntvmsnbc.com/Haber/Goster/25334566