lan bunu anlattığım psikolog arkadaşım şizofreni başlangıcı tanısı koydu da, ben cin peri olayıdır diyorum.
geçen sabah kapı sesine uyandım. sabah dediğim öğlen 2.
neyse dedim açmak istemediğim biridir belki, malum insanlardan kaçıyorum bu aralar.
parmak uçlarımda kapıya yürüdüm ve delikten baktım, kimse yok.
gittim mutfak balkonuna çıktım baktım benim ortak. elinde dosyalar kapıda bekliyo.
dedim heralde benim evin arka sokağındaki yapı denetim şirketine geldi, bana da uğradı falan.
neyse ses etmeden otomatiği açtım, evin kapısını da açtım.
dedim bu lavuk gelene kadar elimi yüzümü yıkayayım bari.
elimi yüzümü yıkadım bi baktım gelen giden yok amınakoyim.
kapıyı kapattım, dedim heralde yokum sandı geri döndü aşağıdan falan.
10 dakka bekledim bunu, baktım gelen giden yok.
telefon açtım dedim götveren niye çıkmadın yukarı?
bastı bana kahkahayı dedi ne diyosun olum saçmalama.
konuştuk ettik ama ben çaktırmıyorum buna, evdeymiş meğer göt.
hassiktir dedim.
oğlum üzerindeki kıyafetlere kadar gördüm, senin ayakkabılarındı elinde dosya vardı dedim.
yok arkadaş, adam evdeymiş.
kapıya kadar gelen içeri girdi mi bilmiyorum ama, 3 aydır hayali kahramanlarım var takılıyoruz.
sırf hayali olduklarını bildiğim ve reddettiğim için şuan şizofren olarak dolaşmıyorum.
bi o eksikti amınakoyim.
sen 1991 o seneler daha yeni başlıyorum ilkokula. önüme konulan ilk kitabın adıydı CiN ali. allah belanı versin hoca. artık nuska takarak okuyorum bütün kitapları.
cin diye bir şeye inanmak istersen okursun izlersin dinlersin yaptıklarınla o inanmak istediğin şeyi gerçekte kendin için var etmeye çalışırsın eğer istersen senin için var olurlar. inan ki istemezsin.
geçen yine karşıyaka mezarlığında 3 arkadaş içiyoruz. ama nasıl kafamız iyi. tekila shotlar, votka, bira bir karıştırmışız ki of. ölen bir ortak arkadaşımız var, onun mezarına oturduk içmeye devam. neyse, arkadaşın biri arkadaşın mezarına gel lan fatih, kalk da beraber içelim lan diyerek birayı mezara boşalttı. yerden bir uğultu gelmeye başladı. ne oluyor lan dedik, üçümüz de birbirimize bakıyoruz şaşkınlıkla... o anda yağmur yağmaya başladı. arabaya geçelim dedik. bir de gittik ne görelim, araba yerinde yok. ölen arkadaş sen git arabayı al, korkutcam diye yerini değiştir. yaşarken de böyleydi bu. soğuk soğuj şakalar yapardı rahmetli. neyse arabaya bindik, fatih mezarına geri döndü. arabanın bagajından tıkırtılar geliyor... yine mi gerilim amk dedik. lan bagajı açıp bir baktım, kefene sarılmış 3 yavru cin. ama bir görücen lan bi tatlılar. neyse hadi eve gidelim dedim, cinin birini arkadaş eve götürdü. diğerini mezarlığa gömdük. en yaramazını da bu yazıyı okuyanın ranzasının altına gönderdik.