bir kadının şişman olması demek seksapalitesini kaybetmesi demektir. sen homini gırtlak önüne geleni ye sonra benim sevişmeye hakkım yok mu de. yok sen sevişemezsin, sevişme de zaten. bir kere erkeğini mutlu edemezsin. afedersin ama hayvan gibisin. seninle sevişmek yerine adam gider eşşekle sevişir daha iyi. oldum olası nefret etmişimdir şişman hemcinslerimden.
bir silgi gibi tükendim ben, başkalarının yaptıklarını silmekten;oysa tükenmez kalemle yazmışlar ,ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaşdım.
herkes başkaları için ödünler verir. başkalarını kırmamak adına kişiliğinden, haysiyetinten geçmek zorunda kalır, tıpkı kurşun kalem silgisi gibi.
evine çağırdı beni; çok sevdiğim bir arkadaşımdı kıramadım. ne zaman bir derdim olsa koşardı. hem diğer kadınlar gibi kafası karışık bir yaratık değildi. beni dostu olarak görür, kıymetli gülücüklerini yakınımdan mahrum bırakmazdı. ton ton, sevimli, kibar, hoş sohbet, bir erkeğin entelektüel dertlerine derman olacak kapasitede biriydi. kim bilebilir ki, aslında tüm kadınlar gibi onunda yanıp tutuşan, ıslanmaya hasret bir rahminin olduğunu? ben bilemedim.
koca mustafa paşada, 5 katlı bir binanın 3. katının kapısını çaldım. tüm iyi niyetimle, elimde şarabım, umut bohçamda güzel bir muhabbet beklentisi, açtı kapıyı erosun okunu memelerinden yiyen, bir zamanlar tek dostum bellediğim kadın. yüzünde abartılı bir makyaj, tırnaklarda french oje, üstünde yer yer sivilceli degajını gözüme sokan bir bluz, gözlerinde histerik bir sevişme ateşi...
oturduk karşılıklı, bir şeylerin farklılaştığının farkında olan mübarek beynim, tedirgindi ilkin; lakin alkolün sedatif etkisi beni gevşetmiş çaresiz bir av durumuna düşürmüştü. fonda bob dylan'ın sara 'sı, kasıklarımda yabancı, dolma parmaklı terli bir el, dudaklarımda etli dudaklar.
gömleğimin düğmelerini açan ivedi parmaklar, nurlu ceylan boynumu vakumlayan süpürge dudaklar, üzerime abanmış 90 kiloluk bir kadın. ne yapacağımı şaşırmıştım. cinselliğin o esrik, korkunç fütursuz bünyesinde kaybolan suriyeli bir isyancı gibiydim. kaçıp kurtulmak, ölüp kaybolmaktı niyetim; lakin narin ruhum bu tecavüzün baskısı altında, şoka girmişti. bildiğim tek dua olan, tanrım beni ve ailemi koru çırpınısı da, latincemin çorum ağzıyla komik bir duruma düşmesinden ötürü, isa ve babası tarafından görmezden gelinmişti. son bir flaşingle kurtuldum ahtapotun kollarının arasından. can çekişen ruhumun ensesinden tutup, kaçmaya çalıştım aceleyle. elim odanın kapı kolunu zorlarken, 'dur' dedi. şişman bir kadın olsam bile sevişmeyehakkım yok mu, diye üsteledi. hayatımın hiç bir evresinde böyle arafta kalmamıştım. kapının buzlu camından yansımasına baktım. armut gibi çıplak bir vücut, yağlı memeler, yanaklarında şehvetin kızarıklığı, gözlerinde heyacanın şaşırmışlığı, dudaklarında reddin büzülmesiyle bıraktım kadını. ruhuma olan bu arsız tecavüzün, acısını bir daha hiç bir kadına cinsel bir yakınlık hissedemeyerek çektim.
çünkü lanetlenmiştim.
tanım: doğanın arkadaşlığı, dostluğu, naifliği bile parçaladığı zalim oyun.