--spoiler--
hastalar aşırı derecede tuhaf ve gerçekliğe yabancılaşmışlardır. büyüsel inanış ve düşünceler, garip fikirler, batıl inançlara tutulma, gaipten sesler ve kişilerle görüşmeler ve mesajlar aldığına inanma, telepati ve altıncı his saplantısı, imkansız düşler kurarak bunlar üzerinde sürekli düşünme şeklinde tanımlanabilir. kişinin duygu, düşünce ve davranışlar birbirinden bağımsızlaşarak savrulur. düşünsel ve içsel özel güçlerinin olduğuna inanırlar. konuşmaları net değildir ve yorum gerektirir. yakın ilişkilere girerken rahatsızlık duyma veya zorlanma ortaya çıkar. kişilerarası ilişkileri bozulur. bilişsel algıları çarpıklaşır. arkaik (ilkel) fikirler öne sürer. derin dünya, derin evren kavramlarını irdeler.
--spoiler--
--spoiler--
Psikoterapide Psikiyatrist hastanın akıldışı ve sıra dışı inanışlarını, büyü ve benzeri saplantılarını, batıl inançlarını gülünç bulmamalı ve yargılayıcı olmamalıdır. Ancak bu şekilde hasta kazanılabilir. Zaman içerisinde terapiye uyumlandırılan hasta gerçeklerle tanışır. Edindiği inanışları terk eder. ilaç tedavide etkin ve yardımcıdır.
--spoiler--
şakirtlere daha anlayışlı yaklaşmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmıştır.
- ebu dürrük hocaefendi hazretleri evinde otururken aynı anda mekke'de tavaf eylerdi...
- çok mantıklı canım. şimdi ilacını iç sana biraz tv seyrettirelim...
- televizyondaki adamlar darbe hazırlıyorlar bu arada.
- biliyorum kardeşim polise ihbar ettim ben onları zaten. bak hemşire hanım geldi sana biraz kitap okusun mu?
- bu yelloz koca kadın oldu laikçi babasının kucağından inmiyor ayrıca bakire değil üstelik de başı açık satıyo bu kendini...
- olabilir neyse o zaman belgesel seyredelim...
- maymundan gelmedim ben pis evrimci, hem halka kayıp... hepiniz maymunsunuz...
Büyücülük, cincilik, falcılık gibi şeylere yoğun ilgi duyan ve tuhaf giyim tarzı ve sıradışı aksesuarlarıyla dikkat çeken insanların bu rahatsızlığa sahip olma ihtimali yüksektir. Oldukça asosyal ve içe dönük kimseler olup iletişim kurmaktan hoşlanmazlar, aile dışında yakın arkadaşları ve ahbapları yoktur, sosyal anksiyete yaşarlar. Çoğunlukla yalnız yaşamayı tercih ederler. Duygulanımları sınırlıdır ve gülmekten hoşlanmazlar. Olayları ve başkalarının söylediklerini yanlış ve saçma bir şekilde algılayıp insanların kendilerine karşı olumsuz düşünceler beslediği ve zarar vermeyi amaçladığı sanrısına kapılabilirler. Sağlıklı diyaloglar kuramazlar; konudan konuya atlayabilir, aynı şeyleri tekrar tekrar anlatabilir, karşısındakinin bir şey anlamayacağı mantıksız konuşmalar yapabilirler. Depresyon ve kronik mutsuzluğa meyillidirler. Halüsinasyon görebilirler fakat bu hastalar şizofreniden farklı olarak, gördüklerinin gerçek olmadığının ve kendilerinde bir anormallik olduğunun bilincindedirler. Toplumun %2-3ünü etkilediği düşünülen şizotipal kişiliğin erkeklerde, ailesinde şizofreni olan kişilerde, bipolar hastalarında ve narsistik ve borderline kişilik gibi başka bir kişilik bozukluğuna sahip olanlarda görülebilirliği daha yüksektir.
Kadir mısırpüskülü'nün de böyle bir rahatsızlığa sahip olabileceği kanaatindeyim. Anlattığı Atatürkün ruhuyla konuştuğu, marxın cin olduğu, stalinin kumlara ayetel kürsi okuduğu gibi şeyler ve dondurmacımsı komik giyim şekli buna işaret ediyor.