iki yaşlı ve iki başlı iki gövel ördek gibi
gölümüzde yüzüyoruz kanımızdan canımızdan
mahalleli pulbiber ekiyor suyumuza
nilüferler gibi açılıyor pulbiber taneleri
güzel ve ağırdılar diyecekler
oysa paytak ve kırmızı kanatlıyız
bizim familya uçar, uçarıdır, uçacağız
Şiyir yazmayi hep istemisem ama yazamamisam bizim biralarda siyirden anlayan avrat yoktir. Siyir avrat icin yazilirsa siyirdir gerisi kahve dedikodusu.
Birlikte mısralar düşünüyoruz ama iyi ama kötü
Boynun diyorum boynunu benim kadar kimse
değerlendiremez
Bir mısra daha söylesek sanki her şey düzelecek
iki adım daha atmıyoruz bizi tutuyorlar
Böylece bizi bir kere daha tutup kurşuna diziyorlar
Zaten bizi her gün sabahtan akşama kadar kurşuna
diziyorlar
Bütün kara parçalarında
Afrika dahil.
sevdiğim ikinci kadınsın sen!
hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu,
ve sen her sabahımdasın,
kıskanma
alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir,
kalbim şimdi senin,
onun kadar sev beni kafi
o doğurdu, sen öldürme!
Kasaba meydanında birbirini dövmekten
Yorulan iki kovboy gibi,
Bir tabancanın namlusuyla tetiğiyle,
Kendisinden farklı,
Kendisinden ayrı,
Bir silahın şarjöründe tanışan iki soğuk mermi gibi,
Aynı bedene sıkılan iki el kurşun gibi,
Katille kurban arasında o birkaç saniyelik telaşla
Sevmiştim Seni...
Şalter attı kız barmene bakınca
nevri döndü buldu bir tabanca
O güne kadar incitmedi karınca
hayati kaydı kursun yanlış hedefe varınca
cenaze çıktı kanlı diskotekten
oysa hoş bir geceydi çaldığın felekten
geldi barın sahibi "lütfen içki parası"
demek ki neymiş alkol her fenalığın anası.
dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
ve dağılmış pazar yerlerine memleket
gelmiyor içimden huzunlenmek bile
gelse de
öyle sürekli değil
bir caz müziği gibi gelip geciyor hüzün
o kadar çabuk
o kadar kısa
ışte o kadar..