Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
işte orda durun bayım
ıslak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı, aşk bilir yalnız!
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve!.. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?
Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların,
Eskitmeden yıprattığımız dostlukların,
Savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla
Yapayalnız kalırız bir gün.
Bir akşamüstü yanımızda kimsecikler olmaz,
Ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir.
Sirinlerin en can alici misralari olarak okudugum baslik. Bu bana abes gelmedigi gibi sirin babanin bilge laflarini dusundum bir miktar da.
Sirinler askina!
gökyüzünün başka rengi de varmış
geç farkettim taşın sert olduğunu
su insanı boğar, ateş yakarmış
her doğan günün bir dert olduğunu
insan bu yaşa gelince anlarmış.
bak
birde bana bak kadınım.
sensin benim yaşam baharım.
bakamazsan sana bakacağım.
yanılma sana haykıracağım.
yazık sana ben mi yanacağım.
bakmazsan da hiç yaşamayacağım.
kahrolmak inan ki hiç istemiyorum.
bak bana aşkla şuurla şevkle anlarım.
benim de sevenim sayanım değer verenim varmış
bana da sahip arka çıkanım varmış yaşayacağım.
hayatımın kadınıyla bende tatlanıp taçlanacağım.
şükür kavuşturana O Allah'ıma içten duamı yaparım.
biz
biz ne bilelim senin o renkli dünyanı
gökkuşağı burada gri akar
burada sokak çocukları hüzünlüdür
orası senin dünyan
burası da benim
senin orada hayallerle yaşarlar
benim burada ise gerçeklerle
seninle ben
baklava ile pilaki gibiyiz, öyle imkansız
seni gittiği yere götürürler neşelenirler
ben zaten gittiğin son yerde olurum