türkçesinde bile bazı kelimelerin ardındaki göndermeleri çözümlemek yeterince zorken, ingilizcesi kabusa dönüşebilen ve özünde pek güzel olan edebi türdür.
sadece okusak, hislensek ve geçsek ya... niye her kelimenin yüzyıllar önceki göndermesine geri dönmek zorundayız?
not: başka bir dile çevirmesi hepten delirten güzelliktir ayrıca.
türkiye'de basitleştirilmiş, sığlaştırılmış bir kavram. çünkü herkes yazıyor. yani yazdığı sanrısında kaybolup gidiyor maalesef. şiir, "sen gittin, ben bittim" tarzında kelime öbeklerinden çok çok uzak, herkesin nefesinin inmeye yetmeyeceği kadar derindir. herkesin okuyarak anladığı bir şey, şiir değil sadece yazıdır. kapalı olmalı en başında. beş kere altı kere hatta daha fazla okuduğunda anlayabilmelisin ya da her okuduğunda farklı anlamlar çıkartabilmelisin. bunu yapan adamlar var. yok değil. ama az. diğerleri sadece yaptığını zannediyor. mesela bir şiir okudum geçen yıl, ah muhsin ünlü şiiri. başlığını hala düşünüyorum. hala düşündüğümde de farklı bir anlam çıkartıp cebime koyuyorum. "senin bıraktığın yerden allahu ekber" diyor o başlıkta. şiir böyle şeylerdir. kapalı anlatım, imge bombardımanı. ibrahim sadri gibi pavyon şairlerinin ciddiye alındığı bir ülkede şiirin basitleşmesini yadırgamamak lazım aslında. kapalı, keskin imge her zaman iyidir.
şiir de öyle herkesin yazabileceği türden bir metin değildir. göt ister. bilgi ister. birikim ister. yaşanmışlık ister. ister ha ister. yazık. bu ülkede şiirin düştüğü kaldırımlar. ciddi anlamda şiir seven insanları üzüyor. üzmeli de zaten. ah ulan ah.
şiirim güzel bir şey olduğunu orta son zamanlarında keşfetmiştim.bir kız vardı,ön sıralarda oturup hocanın ağzının içine bakan cinsten, gariptir ön sırada oturduğu ve çalışkan olduğu halde güzeldi,yani o zamanlar öyleydi.ben ve diğer çocuklar baya baya aşıktık kıza.herkes kızla kantine inmek için neredeyse sıraya giriyor.bir akşam ablamın şiir kitaplarından birisini alıp ,içinden en beğendiiğimi çalakalem bir müsfetteye yazıp sabahına ilk tenefüste o kıza verdim.onun için yazdığımı söyledim,hayatın da ilk kez biri onun için şiir yazmış,işin gerçeğiyse benim gibi onun da daha önce hiç rimbaud okumadığıydı.o tenüfüsten mezun olacağımız en son tenefüse kadar hep ikimiz indik kantine,diğer çocuklara bu gizli sırdan hiç bahsetmedim,çünkü bütün sınıf bir an da şaircilik oynmaya başlayabilrdi.ben şiir denen şeyin araba dolusu orkidelerden bile daha etkili olduğunu ozaman anlamıştık.bütün o şiir kitaplarının neden ablamın odasının en güze yerinde durduğunu ve o kızın neden benimle kantine inmeye karar verdiğini.şiirin sihir olduğunu rimbaud'dan öğrenmiştim.teşşekkrer rimbaud.
--spoiler--
''Burjuva şiiri toplumsal değişim için gerekli olan köklerle ilgisini yitirmiştir. Özü kısırlaşmış, etki alanı daralmıştır. Bir halkın, hatta bir sınıfın sesi olmaktan çıkmış, dar bir arkadaş çevresinin uğraşı olmuştur şiir. Burjuva ozanı sanatına yeni bir yön vermeyi başaramazsa çok geçmeden şiirlerini okuyabileceği kendinden başka kimse kalmayacaktır çevresinde.''
bugun pazar.
bugun beni ilk defa güneşe çıkardılar.
ve ben ömrümde ilk kez gökyüzünün bu kadar benden uzak,
bu kadar mavi, bu kadar geniş olduğuna şaşarak,
kımıldamadan durdum.
sonra saygıyla toprağa oturdum.
dayadım sırtımı duvara.
bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
toprak, güneş ve ben,
bahtiyarım.
şiir, şairin gerçek aşkını içine akıttığında şiirdir. bütün kainat aşk ile döner, kainattaki her şey gerçek aşk ile salınır, titreşir. gerçek aşkın gücü, şiirin konusu ne olursa olsun o şiiri gerçek bir şiir yapar; hangi ölçüde hangi kalıpta yazılırsa yazılsın.
yüksek sanattır. edebiyatın zirvesine oturmuştur. insana başka bir dünyanın da mümkün olduğunu gösterir. orada bir yer var uzakta... duyuyorum görüyorum anlatamıyorum...
--spoiler--
ŞiiR
Kadın kendini gösterdi usulcana
Çekingenlikle koşulu beyaz usulcana
Gittiler gözleri aşka yaşamaya yangın
Gidip gelenler oldu gitti geldiler.
Kadın saçlarını getirmedi uzakta tuttu
Umutsuzlukla dolu soyunmak uzakta
Düştüler karanlıkta aralık aralık
Düşüp ölenler oldu düştü öldüler.
Kadın gözlerini koydu ortaya
Bir mavi bir gökyüzü aldı çevrelerini
Sevdiler sonsuz bir maviyle alıngan
Sevip yaşayanlar oldu sevdi yaşadılar.
herkesin yazamayacağı. ahmet mithat efendi'nin nesirde denemediği tür yok, yüzlerce eseri var, ama şiire elini bile sürmemiş.
demek ki his, hayal, musiki öyle ha deyince gelecek şeylerden değil.
demek ki roman, hikaye vb. yazmak bir sanat, şiir yazmak ise bambaşka bir sanat.
patika yollarda yürüyorum şimdi,
çisil çisil yağmur yağar buralara,
her menekşede sen varsın bana bakarsın,
gözlerin ağlamaklı,
yanarsın,
bilseydin seni sevişlerimin her daim olduğunu,
bu aşkın içimde sonsuz oluşunu,
bu patika yollarda yalnız kalışımı,
terkederdim olsaydım seninle,
bu yalnızlık yolcusunu...
binmedigim hiçbir otobüs
beklemedigim hiçbir durak kalmadi bu sehirde
gittikçe azaliyor hayat
neyi erken yasadiysam
hep ona geç kaliyorum
sana göçüyorum her sonbahar
yollarin çikmiyor askima
unuttugun yagmurlarin adi saklimda
seni içimden terk ediyorum
susmaktan yoruldum
kuslar ve sarkilar bu sehri terk edeli beri
efkar demliyorum gözlerimde
yaslarimi yanagima varmadan öldürüyorum
tam sancagimdan yaraliyorum kendimi
alnini yüregime dayadigin güne bakip
seni içimden terk ediyorum
ne unutacak kadar nefret ettin
ne hatirlayacak kadar sevdin
yikik bir duvar kadar bile pisman degilsin
biliyorum
beni hep bulmamak için aradin
yanilgimdin
yandigimdin
yangindin
.................
...........
ne tuhaf degil mi
içimi acitan da sendin
acimi dindirecek olan da
ya öldür beni dedim
ya da git benden
içi bulanik bir sevdanin ucunda seni kaybettim
aldirmadin aldirmalarima
bir gecede yakip yârini
safaklara sattin ihanetini
külüme basanlar bile utandi yaptigindan
iste soluk bir ömrün
son nefesi
benden,
seni
içimden
terk ediyorum *
kızların çok sevdiği fakat sanatı icra eden kişi sayısı bakımından erkeklere oranla çok az olduğu sanat dalı.
--bundan yola çıkarak şu genellemeyi yapabiliriz;
erkekler daha hassas daha duygusal ve daha kırılgandır*~
şiir mahremiyet olup, insanın kendi odacığında o anki ruh haline yazmaya çalişabildiği ve kim ne anlam çıkartırsa çıkartsın aslında onu demek istemediği hüzün ve huzurdur.