GÖNÜLDEN SEVGi NAĞMELERi
Kalbimin paramparça köşesinden hoş bir meltem gibi gelen duygu.
Tanıyana dek seni giderdim hep aklımın götürdüğü yola doğru.
Sen ki bana fani dünyada tutunulacak bir dal olduğunu,
Sen ki karın içinde tomurcuklanan umut dolu kardelen,
Sen içimdeki karanlık dehlizlerde güneş gibi ışıldayan Tanrının lütfusun.
Öğrencisine beyaz sevgiyi , siyah insanları ve gri hayatı öğreten
Hocam gibiydin sen.
Mevlananın dediği gibi aşktan büyük muallimin olmadığını,
Bana acısıyla tatlısıyla sen öğrettin.
Sen benim dünyaya haykırışım,
Sen adın geçtiğinde aklımı saran mazideki şarkısın.
Sen bende değerlisin, sen benimle değerlisin.
Ben sensiz boş bir kalp ,bir hiçim.
Seninleyken güzeldir hayatın her paresi.
Sensizken yalnız, sevgisiz zindan gibidir gönlüm,
Kuruyan nehrin ortasındaki martı misali.
Seni gördüğüm an kalbim derinden çarpar,
Saatler saniyeleri kovalar,
içim içime sığmaz taşar.
Zaman acımasızlığını bir daha hissettirir,
Seni benden alıp gider sessizce.
Mürekkebi yüreğime akmıştı yazdığın mektubun.
Günlerce zihnimi kurcaladı,
Aklıma kazınan seninle şiir gibi günlerimiz
Sanki her özelliğini taşıyordu çevremdeki nesneler,
Şiir gibiydin sen.
Kalbime umut serpen şafak vaktim,
Karanlığı doğuşa bağlayan gün batımım.
Geçmişim, anım, geleceğimsin
Yüreğimdeki inci tanesi, berrak dünya nimetimsin.
herkes şiir yazabilir ama herkes şair olamaz. istanbul'u kimse y. kemal'den güzel anlatamaz.ama n. fazıl'ın 'istanbul, istanbul'um' şiiriin de hakkını teslim etmek gerek...
ve daha niceleri...
şiir, dinleyeni duygu derinliklerinde enginlere açabilmeli...
hiçbir şeyden çekmedi dünyada
nasırdan çektiği kadar;
hatta çirkin yaratıldığından bile
o kadar müteessir değildi;
kundurası vurmadığı zamanlarda
anmazdı ama allahın adını,
günahkar da sayılmazdı.
yazık oldu süleyman efendi'ye
2
mesele falan değildi öyle,
to be or not to be kendisi için;
bir akşam uyudu;
uyanmayıverdi.
aldılar, götürdüler.
yıkandı, namazı kılındı, gömüldü.
duyarlarsa öldüğünü alacaklılar
haklarını helâl ederler elbet.
alacağına gelince...
alacağı yoktu zaten rahmetlinin.
3
tüfeğini depoya koydular,
esvabını başkasına verdiler.
artık ne torbasında ekmek kırıntısı,
ne matarasında dudaklarının izi;
öyle bir rüzigar ki,
kendi gitti,
ismi bile kalmadı yadigâr.
yalnız şu beyit kaldı,
kahve ocağında, el yazısiyle:
"ölüm allahın emri,
ayrılık olmasaydı."
Şiir, dilin anlam, ses ve ritim öğelerini belli düzen içinde kullanarak; bir olayı, ya da bir duygusal ve düşünsel deneyimi yoğunlaşmış ve sıradanlıktan uzaklaşmış bir biçimde ifade etme sanatı olarak tanımlanabilir.
kimse değmiyor şiirlerime anladım
hiç kimseye değmiyor senden başka
sen beni sevmesen de şiirlerim sana
şarkılarım sana inan bana
kalbimin sızısı bir tek sana.
şiir azaldıkça, boşluk çoğalır, demiş bir şair. şiir, mistiklerin sürekli aradığı kainatla bir olma halini yaşatır, bu yüzden hem gamlı, hem de neşelidir.
içinden nasıl geliyorsa kaleme aldığın bazen acı veren bazen hüzün katan yaşama... Ayrılıkları besleyen sevgileri körükleyen...Kadın gibi aynı ne onsuz yapılan ne onunla olunan enteresan bişey.
çokluğu bize anımsatır. azımsanmayacak kadar çoktur. belki de kısmen hiç yoktu. ben bilmem, ihtimal odur ki, tanrı bilir. tanrı mı? sanmıyorum. tanrı, başından aşkın onca işleri bitiricek de bizim şiir-ciklerimize kafa yoracak. buna aykut kocaman bile güler.
sahi aykut en son ne zaman güldü? bir bilen bana özelden mesaj atabilir mi?
Kafiyeli bir biçimde yazılan genelde aşkı anlatan dörtlük veya beyitten oluşan bir yazı tipi.
Edebî eserler içinde en fazla yazılan ve okunan türlerdendir. Neredeyse hemen her şairin kendine göre bir şiir anlayışı olduğu için herkesin kabul edebileceği bir şiir tanımı yapmak zordur. Şairlerin bir kısmı şiiri felsefî boyutuyla değerlendirirken, bazıları şiirde anlam aramanın gereksizliği üzerinde durur, bazıları şiiri amaca ulaşmak için bir araç olarak görür. Şiiri, insanda güzel duygular uyandıran, onu bir ruh hâlinden başka bir rûh haline götüren; ölçülü, kafiyeli (veya serbest) sanatlı sözler olarak tanımlamak mümkündür. Ölçülü, kafiyeli fakat edep sınırları aşan anlatımları şiir tanımına dahil etmek yanlış olur.
Hakkında güzel sözler söylenebilecek hemen her olay, her eşya, her düşünce, duygu ve hayâl ... şiire konu olabilir. Bu bakımdan şiirin konusunu sınırlamak zordur. Şiirler genellikle biçim özellikleri ve konularına göre (gazel, kaside, mesnevi, rubai, şarkı, türkü, koşma güzelleme, koçaklama, taşlama, ağıt-, mani, ninni, destan vb. gibi) farklı isimlerle adlandırılırlar. Şiirin klâsik anlayışla konularına göre altıya ayrılması gelenek hâlini almıştır:
Şiir Türleri
1. Lirik Şiir: Toplumun hemen her kesimini ilgilendiren sevinç veya acı gibi ortak duyguların veya aşk, ayrılık, özlem gibi bireysel duyguların coşkulu bir tarzda işlendiği şiirlere lirik şiir denir. Eski Yunan edebiyatında bu tarz şiirler lir denen bir sazla söylendiği için böyle adlandırılmıştır. Bizim edebiyatımızda halk âşıklarının (veya halk şairlerinin) söylediği şiirlerin çoğu liriktir.
2. Kahramanlık Şiirleri: Bir milletin hayatında önemli izler bırakan (büyük göçler, savaşlar, doğal afetler vb. gibi) olaylarla, yiğitlik, kahramanlık, mertlik, yurt sevgisi gibi konuların destan havası içinde işlendiği şiirlere kahramanlık şiirleri (epik şiir) denir.
3. Öğretici Şiirler: bilim, sanat, felsefe, din, ahlâk gibi alanların kurallarını, temel ilkeleri öğretmek ve öğüt vermek amacıyla yazılan şiirlere öğretici şiir (didaktik şiir) denir.
4. Dramatik Şiir: Heyecan veya üzüntü veren konuların tiyatro (dram, trajedi, komedi) tarzında işlendiği şiirlere dramatik şiir denir.
5. Pastoral Şiir: tabiat güzelliklerini, çoban ve kır hayatını işleyen şiirlere pastoral şiir denir. Bunlar içinde doğrudan doğruya kır hayatının güzelliğini işleyen kısa şiirler idil; birkaç çobanın kır hayatı, aşk vb. konular üzerinde karşılıklı konuşmaları tarzında yazılanlara eglog denir. (eglog, türk edebiyatında hemen hemen hiç kullanılmamıştır.)
6. Satirik Şiir: Eleştirici bir anlatımı olan şiirlerdir. Bir kişi, olay, durum, iğneleyici sözlerle, alaylı ifadelerle eleştirilir. Bunlarda didaktik özellikler de görüldüğünden, didaktik şiir içinde de incelenebilir. Ancak açık bir eleştiri olduğundan ayrı bir sınıfa alınması daha doğru olur. Bu tür şiirlere Divan edebiyatında hiciv, Halk edebiyatında taşlama, yeni edebiyatımızda ise yergi verilir.
insan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur
Hayatı Bu silahsız askerlere benzer
Bir başka kader için giyinip kuşanan
Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan
Onlar ki akşamları aylak kararsız insan
Söyle bunları Hayatım Ve bunca gözyaşı yeter
Mutlu aşk yoktur
Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
içimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur
Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye
Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek
En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek
Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek
Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine
Mutlu aşk yoktur
Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da
çeşitli imgeler ve söz sanatları ile süslenmiş, coşku ve heyecanı dile getiren eşsiz türdür. her insanın illa ki kendine yakın bulduğu şiirler ya da şairler vardır. kendini bulduğu şiirler de vardır.
ne güzel enseyi geçmemesi saçların
alnımızda bitmesi
tane tane olması kirpiklerin
tel tel olması kaşların
ne güzel insan yüzü
elmacık kemiği ve on parmak
ya dünyamız bütün bu mevsimler
bulutlar telli kavak
ya istanbul
oktay rıfat horozcu .
yaşamak güzel şey doğrusu
üstelik hava da güzelse
hele gücün kuvvetin yerindeyse
elin ekmek tutmuşsa bir de
hele tertemizse gönlün
hele kar gibiyse alnın
yani kendinden korkmuyorsan
kimseden korkmuyorsan dünyada
iyi günler bekliyorsan hele
iyi günlere inanıyorsan
üstelik hava da güzelse
yaşamak güzel şey
çok güzel şey doğrusu
şu sıralar çok okumaya ve özellikle yazmaya çalıştığım edebi ürün türü. şu an içinde bulunduğum halet-i ruhiyeden midir nedir bilmem; konusu aşka yaklaşmayan her şiir boş ve bayağı geliyor. bu beni üzüyor çünkü mükemmel şiirlerdeki güzellikleri göremiyorum. şiir konusunda -herhangi bir- önerisi olan yazar arkadaşlarımdan gelecek mesajlara açık olacağımdır.
"düş görürsün kocaman açılmış gözlerinle
bilmem ne geçer acaba
hayalinden senin önünden
krallığındır senin o kapısı yok
o bana geçiş izni olmayan ülke."