ülkemizde okunması modaya göre süregiden. c.yücel, iskender sağlam yazıyor tamam eyvallah bu kadar da suyu çıkartılmaz ki yahu.
sıra şimdi ikinci yeniye geldi onu da piç edecekler. c.süreya ile başlayan vurucu söz paylaşımı ve şiirlerden kırpıp kapak fotoğrafı yapma trendi; turgut uyar ile devam ediyor.
ancak bir türk'ün elinden çıkarsa bir şeye benzer. işte bir pablo neruda şiiri mesela:
--spoiler--
bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil
o kadar neden var ki, o kadar az,
böyle olmalı aşk
kuşatan, genel
üzgün, müthiş,
bayraklarda donanmış, yaslı,
yıldızlar gibi çiçek açan,
bir öpüş kadar ölçüsüz.
--spoiler--
bu ne la? tuvalette terliğime damlayan su için bile daha fazla hüzünleniyorum ben amk.
bir kurdun gövdesini bağladığım
bu ağacın altında
belki de geç kaldımdı
öpmek için
şu dağın kafası kadar ıslak dudaklarını
kaç sözü biledim de işledim ben bu cinayetleri
seni anlatabilmek için sana....
bu acı çeken, zayıf, güçsüz ve şekilsiz vücudumdan
ruhumu azad etmek, rüzgara karışmak
dalgalarla bir olmak, güneşle dans etmek daha sonra kuşlarla birlikte diyardan diyara göç etmek istiyorum..
mutluluğu evrende aramaya çıkmak istiyorum,
gezegenlerde, galaksilerde..
sonra okyanusların dibinde, dağların zirvesinde ve insanların yüzlerinde..
daha sonra küçük, elinde şekeriyle sağa sola koşan fakir bir çocuğun gözlerinde buluyorum mutluluğu
ve mutlu oluyorum..
uçsuz bucaksız evrende karınca yuvalarına girmek,
ormanlarda, dağların zirvesinde eğlenmek istiyorum,
okyanuslarda yunuslarla dans edip gök yüzünde kuşlarla uçmak istiyorum,
ceylanlarla birlikte koşmak, insanlarla sevişmek istiyorum,
evrende mutluluk kırıntısı aramak için yola çıkıp, sonsuzluğa ulaşmak istiyorum..
*** *** *** ***
gerçek olan hiçbir şey yok. sadece bu gerçek diye teyit eden insanlar var,
etrafta dolaşan, çevreyi somurtkan bir ifadeyle gözetleyen,
kendini olmadık şeylere inandıran,
birbirinden korkan insanlar var..
gri günler içinde yaşayan,
her günü birbirinin aynı olan,
küçük mutluluklarla hayat boyu çektiği acıyı unutan,
kendini mutlu sanan, gerçeklerin farkın olmayan insanlar..
dilin anlam, ses ve ritim öğelerini belli düzen içinde kullanarak; bir olayı ya da bir duygusal ve düşünsel deneyimi yoğunlaşmış ve sıradanlıktan uzaklaşmış bir biçimde ifade etme sanatı olarak tanımlanabilir.
türklerin bir millet meydana getirebilmesinde farkında olduğumuzdan daha etkin rolü olan bir sanat dalıdır. diyelim ki bunu es geçtik. daha dikkatli gözler, türklerin bir cumhuriyet kurmasında da şiir özelinde bir edebî hareketin olduğunu görebilirler. bu konuda ahmet muhittin okumak daha aydınlatıcı olabilir.
değeri bilinmeyen sanat. Sözün düzene sokulmuş hali. Daha redif-kafiye ayrımını bile bilmeyenler tarafından katledildiğine şahir oluyoruz.
Ama özellikle şundan bahsetmek istiyorum, şiirin haram olduğunu söyleyenler var. Sebebini sorunca da, "seb'a-i muallaka"yı ve peygamber efendimizin (sav) bir defasında bir şair hakkında "şeytanı tutun" demesini gösteriyorlar.
Ama şöyle ki, bir şair hakkında "şeytan" buyurdularsa, olayın derinine inmek gerekir. Çünkü önemli olduğu belli.
Dinden çıkaracak bir sözün sarhoş, ayık, sinirli vs. Farklı durumlarda söylenmesinin bir fark arzetmediğini biliyoruz. Çünkü söz, sözdür. Yazı da söz hükmündedir. Yazıyla ifade ettiğiniz bir şeyi kağıda söyletmiş sayılırsınız. Bu açıdan şiir, zaten konuşmak gibidir, sadece şekil olarak fark vardır.
Diğer açıdan yüce kitabımız kur'an da bir şiirdir. Bunu sadece içinde kafiye olmasına dayanarak söylemiyorum, ki şiir demek sadece kafiye demek değildir, anlatım olarak etkileyiciliği, özenle seçilmiş kelimelerin ahenk içinde kullanılması onu şiir yapar. Ki kafiyeleri de tesadüfi değildir.
Öte yandan müşriklerin dinimize küfür içeren şiirlerle saldırması sonucu, onlara yine şiirle cevap veren ve susturan bir sahabi bizzat peygamber efendimiz (sav) tarafından desteklenmiştir. Üstelik peygamber damadı hz. Ali (ra) nın ya da peygamber torunu hz. Hüseyin (ra) nın, yüce yaratıcı, tek ve gerçek ilah hakkında yazdıkları ve günümüze dahi ulaşan şiirleri var ve tahminen "O"nun sağlığında yazılmış.
Bu da bir ayet: "ona şiir öğretilmedi, çünkü gerekmezdi"
Bütün bunların üstüne, konuşmak ya da yazmak ile arasında sadece şekil farkı olan şiirin, caiz olduğu anlaşılır. Caiz, elbette niyete ve içinde yazana göre. Aynı söz gibi.
bir olayı ya da bir duygusal ve düşünsel deneyimi yoğunlaşmış ve sıradanlıktan uzaklaşmış bir biçimde ifade etme sanatı olarak tanımlanabilir ama nedense benim çok az kabiliyetim olan bir konu!..
yürüyorum, bir savaşın içinden
vızıldayan mermilerin kulağımın arkasında kurduğu orkestra şefi gibi olduğu..
acı sesleri yükselir duygularımdan
kan akıtır tüm düşünürken çıkış bulamayıp yarım bıraktıklarım.
yürürüm arkama bakmadan.
uzanan ellere cevap vermeden,
ayakkabımın içine dolan kanlara aldırış etmeden ve barut kokusuna karışmış şarkıların üstüne basa basa giderim, bir şavaşın içinden.
çok yazmak istememe rağmen ilham gelmediği için yazamadığım edebiyat türü. ne zaman küçük bir defter alıp yazmaya niyetlensem ortaya saçma sapan birşey çıkıyo hep.