"Köpeğe dönmüşüm, kabul, tamam fitim günde bir hapaz kemiğe
Maymuna benzediğimi söyledin tamam iki muz ve biraz samimiyet
insansın bunu övgü zannet, doyumsuz bir şahsiyetsin
Arsız birisin önce yakıp sonra küllerden özür dileyen cinsten
Buna şükür!"
Şiir, dilin anlam, ses ve ritim öğelerini belli düzen içinde kullanarak; bir olayı ya da bir duygusal ve düşünsel deneyimi yoğunlaşmış ve sıradanlıktan uzaklaşmış bir biçimde ifade etme sanatıdır.
Şiirin tanımı için çeşitli sanat anlayışlarına göre farklı yaklaşımlar yapılmış, hatta şiirin tanımlanamayacağı da öne sürülmüştür.
Şiirin türlerine bakıcak olursak:
Mesnevi Şiir
Dramatik Şiir
Didaktik Şiir
Lirik Şiir
Epik Şiir
Somut Şiir
Deneysel Şiir
Senfonik Şiir
Satirik Şiir
Modern Şiir
Kaynak: Vikipedi
Bir milletin dilinin , kültürünün gelişmişlik düzeyini doğrudan yansıtan edebiyat türü. Şiir edebiyat sanatının anası , atasıdır. Sayfalarla tanımlanamayacağını düşünüyorum. Zaten haddimiz de değil.
yeryüzünde insana huzur veren tek sığınak. mutluyken şiir, dertliyken şiir, korkarken,ağlarken,gülerken kısaca hayatın her detayına estetikçe yerleştirilmiş tek şey. insanı insan kılan yegane olay şiirden başka bir şey değildir.
ecdadın kalbi şiirle atardı, güneşi şiirle doğardı. fuzuliler, necip fazıllar.. şiir günbegün artan yalnızlığımızın merhemi olur mu, bunu ancak şair bilir.
Bir şiir yazdım aşk için.
Içimdekileri döksem ne senin kalbin kaldırır ne de ben.
Bir şiir yazılmalı aşk için, ben baştan başa şiir bulmuşken mürekkebim bitmiş kalemim kırılmış sen için.
Öyle uzaktan uzağa izlerim seni, yanına geldiğim de bir çocuk gibi heyecandan kekelerim.
Ben içimdekileri döksem ne fayda birşey değişmedikten sonra...
aşkın, acının, hasretin, ölümün, sevginin, ötekinin, senin, benim, bizim.. kısacası insanlığın ortak paydasıdır.
ama ham maddesi aşktır şiirin. tabi aşk deyince mevlana'yı anmamak olmaz. ünlü eseri mesnevide şöyle der;
Bir adam, bir dostunun evine gelip kapısını çaldı. Dostu:
- Kapıyı çalan kim, diye sordu.
- Benim, dedi adam.
- Git, burası ham kişinin yeri değil! Hamı ancak ayrılık ateşi pişirebilir.
Adam çekip gitti, tam bir yıl ayrılık ateşiyle yandı. Sonra döndü geldi, dostunun evi etrafında dönmeye başladı. Ağzından edep dışı bir söz çıkmasın diye korku içinde kapıya yaklaştı, ürkerek çaldı. Dostu:
- Kimdir o, diye sordu.
- Ey dost, dedi adam, sensin.
- Madem ki bensin, ey ben, gel içeri. Ev dar, iki kişiye yetmiyor. iğneye geçirilecek iplik iki tane olunca geçmez. Kendi varlığını yok say ki dosta ulaşasın!
--spoiler--
kısacası aşk sen, ben değil. biz olabilmektir. biz olduğumuz sürece şiir yaşayacaktır.
şiir ile uğraş dünyaya dargın (dargından kasıt anlaşılır umarım),dünyada dalgın olmayı gerektirir. yoksa 'uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum' diyen şaire, 'ayy! yalnızlığı ne güzel anlatmış.' demekten öteye geçemeyiz. sokaklara şiir yazmakla, şiiri iç alemden alıp dış aleme koymakla ya da şiiri popülerleştirmekle manayı değil ancak gereksiz bir özentiliği yaygınlaştırırsınız. amanın dikkat.
Telefonumun şarjı bitti onun için saati yazamıyorum, bunun için kusura bakmayın. Ama şu an sınıftayım ve bu yazıyı "hoca görür mü" endişesi altında yazıyorum.
Evet ,bu kısa zamanda ölümden bahsediceğim biraz .Nerden aklıma geldi bilmiyorum ama ölüm konusu felsefeyle ilgilendiğim zamanlardan kalma , çözülmesi zor bir konuydu. Bana göre çok büyük bir sırrı içinde barındırıyordu.
Ölümün manası yaratılışta saklı olabilirdi galiba o zamanlarda her şeyin varoluştan kaynaklandığını düşünüyordum. insanların bilinçsiz birer varlık olduğunu da iddia etmiyor değildim.
Bu benim en önemli iddialarımdan birisiydi. Çok gece uyumadım bu konu üzerine düşünmekten ,herkes aşkını düşündüğü sırada (memurlar hariç ) ben ,beni septisizme kadar götürecek olan bu konuyu düşünüyordum. Yani araştırırken primata kadar indim diyebilirim.
Ölümden bahsediyorduk değil mi ? Amaç denenin bir yokluktan ibaret olduğundan , bir gün amacın insanları boş bir araziye bırakacağından....
Güçsüz olduğunu hissetmek acı olsa gerek .Aslında bu ölüm denen şey bir az çaresizliği anlamak biraz da acizliğini kabullenmek açısından iyidir bence.
Anladığıma göre güçsüzlüğümüzü anlamak yaratılış sebeplerimizden biri.
Said- i Nursinin söylediğine göre ölüm bir tebdil-i mekanmış. Nur talebelerinin anlattıkları kerametler " peygamber varisi" tanımına uygun. Eeee bu öğrenci Kaan ne desin başka ? söz üzerine söz söylenmezmiş.( tarikat sözü olduğu ne kadar belli değil mi ?)
Eğer yeniden dirilmeye inanıyorsanız, ağlamakta saçma gelmeli insanlara. Bir dünyaya bağlanma mıdır bilmem veya sevginin gözlerde yaş olarak kendini belli etmesi midir ? onu da bilemem.
Ama aranızdaki sevgi denilen bağın koparıldığını hissediyorsunuz, o acıya insan dayanamıyor. Düşünsene senin bağın o insanla kopuyor. Gözlerin artık gözleriyle buluşamıyor gözlerinin onu her arayışında bulamayacağını bilmen seni yıpratıyor.
Haydi ,hoca break-time dedi ve benim de söyleyecek başka bir şeyim kalmadı zaten ....Görüşmek üzere...
ÖLÜMÜ ÇOK ARZULARKEN YAZMIŞTI BUNLARI....ŞU LANET MEKTUP BiTMELiYDi !..KURTULMALIYDI ARTIK...KURTULMALIYDI...
Korkmadım hiçbir şeyden ,korkularımın kaderim olacağını biliyordum çünkü. Ne ölüm korkusu ne yaşama kaygısı beni intihar noktasına getirdi. Aksine çok gülerdim hem de herkesten daha çok....
Ölüm hikayeleri yazmak hoşuma giderdi ,bunları arkadaşım fakir gazeteciye anlatmakta benim için güzeldi ,en azından o beni dinleyen insanlardandı. Ona yazdığım bu çirkin mektupla teşekkür ediyorum. O bana destek olmak istedi ama sorun bende değildi ki ,bunu ona da söylemiştim.
Bu mektubu bana yazdıran tek neden kendi çirkinliklerim ,hırslarım olamazdı .Bütün güzelliklerimi yok eden birileri vardı, anlatmaya çalıştım arkadaşıma. Onun o saçma kader anlayışı beni bu noktaya getirdi , kızmıyorum ona ne de olsa beni anlamaya çalışmıştı, hayatımdaki en iyi arkadaşlarımdan biriydi, beni anlamaya çalışması hoşuma gidiyordu ve daha bunun gibi hoşuma giden yanları vardı arkadaşımın...
Bu mektubun sonunda olacaklar için üzülmesin kimse kimse ,affettim herkesi ama unutmadım hiçbir şeyi ,unutturmamda...Benim için ağlamaktan daha fazlasını yapabilirsiniz, beni anlamaya çalışabilirsiniz mesela ; en azından beni anımsayıp küçük bir tebessüm atsanız yeter..
Bana acımanız sizi yüceltmez ,aksine kendinizden bile tiksineceğiniz bir insan yapar sizi. Benim gibi olmanızı istemem zaten. Belki şu halim bile kurtuluşumu haplarda gören çoğu doktordan daha dirayetli ,belki de kendimi en güçsüz ve zayıf hissettiğim an en güçlü anımdır. Ama bu ne işe yarar ki artık haplar bile ölümümü istiyor, güneş bile çirkin ve kanlı bedenimi görmemek için erkenden yok oldu gökyüzünden....
Tamam gidiyorum ..Zaten bütün istediğiniz bu değil mi ? gitmem....kalemin yanına kanlı başımı hızlıca bırakmam...Çaresizliğim bile zevk veriyordur belki de size...ama bilemezsiniz değil mi ? çaresizliğim benim elimde değildi ...çaresizliğimin kaderim olduğunu anlamamda kısa sürmedi zaten...demek ki bundan sonrası da ölümmüş ! ....hep merak ediyordum..şimdi anladım işte !
En çok neye seviniyorum biliyor musunuz ? artık aranızda olamamak dışında bütün günahlarınıza ortak olmayacağım ,artık saçma insan kalabalığının bir tutsağı da değilim....
işte bu ! hiç kimseyi olmadığı kadar ölümü özlüyorum şimdi .Hayallerimi ancak bana o verebilir ,sizin çirkin kahkahalarınızdan ancak o beni kurtarabilir. Hayatı ancak o yaşanabilir yapar evet ölüm ! ..ölüm ! ölüm !....
insanlara hislerinden kurtulmaları öğüt edildi
Bizi kullanıp atacakları bir şeyler icat edildi
Saçma da olsa bazı fikirler söylendi ve kabul edildi
Saçma da olsa bir şeyler sunuldu önümüze bir şeylere ispat zannettik
Kabul ve redler buna göre belirdi zihnimizde
Dışlananlar içinde ki kişilikle sevindi
Üzüldü dışlananlar çünkü bir kaç seçilmiş deli toplum yönetti
Hislerimizi bertaraf ettiler ve gayrimeşrularına ortak ettiler.
Olduk malesef.
Zincirin halkası olmak var bu hayatta zincir bi tane mi
Kimlere kandın nelere inandın kendi kimliğinizi fark edin
Sözde güzellik özde pazarlık gayrı yanlış olanı terk edin
Düşünün, gerçek dışı tasfirleri reddedin ve kabul etmeyin.
Yeni bi konuya gelirsek eğer insan insanı niye yönetir ki
Hepimiz insanız ama kimimiz hayvanız, bunun üzerine niye dersler verilir ki?
Bu bi sorun, kulak açın. ihracat malı değilim ben iyi bakın.
Gerçekleri görevin gereği sakladın
Düşerken şimdilik her şey yolunda diye sayıkladın
Şöhret rütbe ve bilimum kandırmacalar kurbanıyız hepimiz
Bunaldığımız zaman mutluluk satın alırız
Mum da oluruz vazo da oluruz kölesiyiz zaten yahudinin
Bir teselli ikramiyesi alın terimiz.
Bura karanlık
Dur ben bi kalkıp ışık yakayım(2)
Sesler gökyüzünde kaybolmaz.
Dünya ceryana giydirilmiş bir örtüdür belki
Güneş ve ay ile bağlantısı belki de bu yüzdendir
Su nerede? Dünya'da bir yerlerde olduğuna eminiz değil mi?
Satın alıyorsun temiz suyu demek ki senden gizliyor birileri
Yada kirleterek senin kaynaklarını tüketiyor
Döviz bir mal bize göre. Hem de değerli bir mal.
Faiz ise paramızı her geçen gün biraz daha kağıt parçası yapıyor.
Ülkem güzel bir kız gibi. Dünya'nın erkekleri yatırım yapıyor.
Konu değiştirelim
israiloğulları ilmi bulduktan sonra geri dönüp maddeye tapındı.
Bilinci bilgiyi yüksek tutalım insan insanı niye yönetir?
Tanımadan beni seni kim yönetir?
Neden?
Bir araya geldi dört beş adam
Düşündü taşındı senin için benim için
Benim neler yapacağıma karar verdi dört beş adam
Mahallede teyzelere göre onlar iyi giyimli böyük adamlar
Hadi giydir beni emmi, içlerine karışacam heterojen madde misali
Mutsuzsun ve satın aldıklarınla oyalanıyorsun, bunu biliyorum
Bazen bir vazosun bazen bir vagon
Başına buyruk olmaman gerektiğine kendin bile inanmışsın
Çıkar eldivenleri de ellerini görelim
Sen! Hedefleri olan çocuk, iyi bak.
Acizsin, anla.
Alıştığın sade yaşama devam et en iyisi.
Nerede ne hissedeceğine karar ver zira önemli.
Bu ülkede hislerini gizleyerek büyüyen, zabtı tutulamayan genç
Senin de sıran gelecek, yaşamaya devam et.