biraz ılıktır.* şaka lan şaka. hep başkası mı trolleyecek. şiir seven erkek sanata değer veriyordur yani ince ruhludur. bu arada başlık niye erkeği vurgulamış onu anlamadım. kadınlar otomatik olarak seviyor mu kabul ediliyor çünkü ne kadınlar gördüm yüzlerine şiir okurken evde yalnız başıma duvara okuduğum şiirlerle aynı tepkiyi aldığım.
derindir, cok derindir. kafasından ne geciyor, neler düsünüyor bilinmez. bazı zamanlarda öyle seyler söyler ki, eğer sizde siirden anlıyorsanız arada inanılmaz bir elektriğiniz olur ve kimse sizi anlayamaz efendim.
şiir sevmek elbette güzel bir şeydir ama şiirden anlaşılan yalnızca cemal süreya, turgut uyar yahut özdemir asaf ise tehlikelidir. çünkü onun içinde popülizm vardır. bahsettiğim şairler türkçe şiirin tartışmasız en iyilerindendir hele turgut uyar türkçe şiirin doruklarından biridir ama kaymakam ece ayhan'dan, bir uçak kazasında genç yaşında yitip giden ergin günçe'den, filozof melih cevdet anday'dan, iyi aile babası oktay rifat'tan, koskoca nazım'dan, güzelim ahmet erhan'dan bihaber yaşamakla şiir seven erkek olunmaz.
Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.
Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!
Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.
Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler!
Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'
imkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...
Bir dokun bin ah işit bi erkektir, zaten şairlerin çoğu erkektir, bazen bir çay bir sigara bide şiirsel bir hayat tarzı bazen kinayeyle geçirilen günlerde yaşarlar, farklı rüzgarlarla sizi mutlu edip sizi uçan halisina bidirip farklı diyarları gezdirir, anlmassin ama az lafta çok şey ima etmiştir.
en nihayetinde iş sevişmeye geldiğinde şiir sevmeyen erkekle aynı tepkileri verir. linç etmeden evvel dinleyin kardeşlerim;
şiir severim. hemde çok severim. okurum ezberlerim, bizim hanıma saatlerce uzun uzun nazım şiirleri okurum. (ezberden)
ama ortada bir gerçek var. buda insan olmanın verdiği içgüdülerdir. cemal süreya ya bakın mesela. o adamın şiirlerini okuyunca sanki bizim gibi bir cinsellik yaşamıyor da sanat eseri meydana getiriyor gibi.
"boynun diyorum boynunu benim kadar kimse değerlendiremez"
"seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu, iki kere öpsem üçün boynu bükük. yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde memelerin vardı. memelerin kahramandı sonra, sonrası iyilik güzellik."
bunlar cemal süreyadan. mesela nazımın da var ki benim anlamam uzun sürmüştür.
"Parmakların ucunda kalan kokusu sarduya yaprağının,güneşli bir rahatlık ve etin daveti:kıpkızıl çizgilerle bölünmüş sıcak koyu bir karanlık..."
yani erkek olmak çoğu zaman o şiirde anlatılanları yaşamak demektir. şiir sevmese de olur.