--spoiler--
Bir midye sessizliğinde içine kapanmışsa.
Yem olmuyorsa medya kumpaslarına.
Birilerinin sezon başından beri kullandığı, ne olursa olsun şampiyonluk konulu kelimelerin yanında... Şenol Güneş'in suskunluğu midye kabuğunda incidir.
Ki, adam olmayanlar bunu anlayamaz.
* * *
Yüzünü her sabah güneşle yıkıyorsa.
Elindeki kadroyla teknik adamlığın en haysiyetli resmi olarak çıkıyorsa, taraftarının önüne.
Düzen puştlarının yakınından bile geçmiyorsa. Şenol Güneş, sezonun en aydınlık adamıdır.
Ki, karanlık adamlar bunu anlayamaz.
* * *
Takımına ve kendisine belden aşağı vuranlara karşı aynı tavrı takınmamışsa...
ideallerinden emekli etmek için çabalayanlara direniyorsa hala.
içine doğru yanmaya alışmış bir dağ gibi duruyorsa inadına. Şenol Güneş bu ülkenin en dirençli teknik adamıdır.
Ki, ekranlardaki başkanlara bağlı zilli maşalar bunu anlayamaz.
* * *
Öldü sanılan futbolcuları, sevgiyle ve emekle ayağa kaldırmışsa.
Varlığından kuşku duyulanları, futbolda saygı duyulan isimler haline getirmişse.
Eğitimle ve bilinçle verilen ilhamların, paradan değerli olduğunu göstermişse.
Bilinci aydınlatan bir öğretmendir Şenol Güneş...
Ki, uzaktan kumandayla eğitilenler bunu anlayamaz.
* * *
Teknik adamlığın maskeli balolarına katılmamışsa.
Kimsenin karşısında eğilmemişse, kirli oyunlardan çıkar sağlamak için.
Malzeme olmamışsa kameralara, akşam sofralarına meze olmamışsa.
Ciddiyeti biçimlendirmiş bir futbol adamıdır Şenol Güneş.
Ki, soytarılığı endüstri dalı haline getirenler bunu anlayamaz.
* * *
Saçının şekline bile kusur bulunduysa bu kahpe medyada. Şahları, vezirleri kendini yenileyerek yenilgiye uğratmışsa.
intikam düşleri beslememiş, bir nefret hummasına kapılmamışsa üstelik.
Çağıyla barışık, hayat bağı kuvvetli, düşünen bir insandır Şenol Güneş... Ki, ipleri kesildiğinde yere düşen kuklalar bunu anlayamaz.
* * *
insanlık adına bir elçi, adamlık adına bir örnekse.
Üzerine yıkılanların altında kalmadıysa.
inadına doğal, inadına halk ve inadına arkasındaysa sözünün.
Ruhunu terbiye etmiş özel bir adamdır Şenol Güneş.
Ki, terbiyesiz adamlar bunu anlayamaz.
* * *
Değeri parayla ölçülmeyecek kadar değerli bir ruh serveti varsa.
Şampiyonluğun bir şey, adamlığın her şey olduğunu bilip yolundan sapmamışsa.
Onurlu bir hayat, her şeyin ötesindeyse onun için. Mührünü cennet düşlerine basan melek gibi adamdır Şenol Güneş. Ki, düzenin şeytanları bunu anlayamaz.
* * *
Anlamaları da gerekmez zaten.
Anlasalardı bu ülke çok başka olurdu.
* * *
Son "Güneş" de çekildiğinde oluşacak karanlığı anladıklarında... Ne kadar geç olduğunu anlayacaklar zaten.
--spoiler--
babam ve annem okuma yazma bilmiyordu. benim üniversite okumam için çok çalıştılar. 15 yaşında hayata başladım. 5 kardeştik. 15 yaşında aileme bakan bir kişiydim. ortaokulda mahalle arasında oynarken, büyüklerin baskısıyla kaleye geçtim. 24 yıl kaleciliği sevmeyerek yaptım...
ben o zaman fakir bir ailenin çocuğu olarak, denizde yüzüyordum, kumsalda geziyordum, özgürdüm, organik meyve yiyordum... bugün ekonomik durumu iyi olan bir baba olarak çocuğumu yüzmeye götüremiyorum, organik meyve yediremiyorum...
ben hiç kaleci eldiveni giymedim... zonguldak maden işçilerinin eldivenleriyle toprak sahada antrenman yapıyordum... eskiden fakirler oynuyordu, zenginler seyrediyordu. yani açlar oynarken, toklar seyrediyordu. şimdi ise toklar ve zenginler oynuyor, fakirler seyrediyor.
sadece sonuçsal kaygı ve ekonomik beklenti var. o zaman olmaz. eskiden yokluktan çıkarırken, şimdi eskisi gibi başarılı sporcular çıkaramıyoruz.
türkiye spor yazarları derneğinde yaptığı konuşmadan.
1976 yılında dresden de oynanan maçta panter kesilen şenol güneş, berlin panteri turgay şeren den sonra dresden panteri olarak tarihe geçmiştir.
gol : cemil turan.
kazanılan penaltıyı kalecinin göğsüne vurur ve dönen topu düzgün bir plaseyle gol yapar.
ve maç 1-1 biter.
kendini akıllı sanma gibi bir gereksinimi olmayan akıllı oldugu bilinen gözlenen bir kişidir. Kendi işine bakan orda burda irdelenicek penaltı aramayan, lafı yeyip mecbur cevap verdiği halde yine irdelemeci kişi tarafından suclu gösterilen tüm bunlar yetmezmiş gibi o kişinin misafiri olarak stadına gittiğinde onun yapması gerekeni yapar ve ayagına gider selamlaşır. he bir kaç dengesizde gelir burda akıl ve adamlık sınaması yapar. Adam gibi adamdır ve o güneş hiç bir zaman karanlıkta kalmayacaktır.
bazı spor yazarları tarafından 2002 yılında karizması olmamakla suçlanan teknik adam. türk spor tarhinde en fazla haksız eleştriye maruz kalan da bir adamdır. senegal maçında golden sonraki sevinci ne kadar düzgün bir insan olduğunun kanıtıdır.
sözde hakemler hakkında konuşmadan yine hakemlerden bahseden, kendini çok akıllı sanan teknik direktör. bir de bunun kulübünün aynı mantaliteye sahip başkanı var.
"Babam ve annem okuma yazma bilmiyordu... Benim üniversite okumam için çok çalıştılar... 15 yaşında hayata başladım... 5 kardeştik... 15 yaşında aileme bakan bir kişiydim... Ortaokulda mahalle arasında oynarken , büyüklerin baskısıyla kaleye geçtim... 24 yıl kaleciliği sevmeyerek yaptım...
Ben o zaman fakir bir ailenin çocuğu olarak , denizde yüzüyordum , kumsalda geziyordum , özgürdüm , organik meyve yiyordum... Bugün ekonomik durumu iyi olan bir baba olarak çocuğumu yüzmeye götüremiyorum , organik meyve yediremiyorum...
Ben hiç kaleci eldiveni giymedim... Zonguldak maden işçilerinin eldivenleriyle toprak sahada antrenman yapıyordum... Eskiden fakirler oynuyordu , zenginler seyrediyordu... Yani açlar oynarken , toklar seyrediyordu... Şimdi ise toklar ve zenginler oynuyor , fakirler seyrediyor...
Sadece sonuçsal kaygı ve ekonomik beklenti var... O zaman olmaz... Eskiden yokluktan çıkarırken , şimdi eskisi gibi başarılı sporcular çıkaramıyoruz...
"
Türkiye Spor Yazarları Derneği’nde yaptığı konuşmadan...
bir yerden bir anekdot. belki burada görmüşümdür. farkeden pm ile uyarsın.
--spoiler--
kalecilik yıllarında bir şampiyonluk kutlaması esnasında saat gece 11-12 arası. kaleci şenol izin istiyor. nedenini soranlara "yarın idman var." gibi bir cevap veriyor. işte böyle disiplinli bir adam.
--spoiler--
beşiktaş maçına çıkardığı kadroyla kafadan yenilgiyi kabullenmiş hocadır. iyi bir hoca olmakla beraber aklından geçen yenilgiye kılıf bulma çabasına içine girmiş bir nevi yasak savmıştır.
halbuki takımının tüm aslarını sahaya sürerek takımı yenilse dahi ilk yarıdaki kadar sıkıntılar yaşamayabilirdi. trabzonlu futbolcularla beraber boncuk boncuk terledi. fakat bu öncelikle kendisinden kaynaklanmaktaydı.
eğer türkiye kupasını önemsemeyen bir tavırla kupayı kaybetsem ne olur düşüncesindeyse bunun da tutarsız olduğunu düşünmekteyim.
takımı oynatacaksın takımın hakkını vereceksin ki futbolda çok mühim hale geliveren motivasyon kaybı yaşamayasın. hani beşiktaş maçına yedek takımla çıkmak fenerbahçe maçına bir avantaj sağlamaz! futbolcunun dinlenmesinden öte kaybetmeye alışmanın bozuk psikolojiden kaynaklandığını irdeleyebilmeliydi. önce bir beraberlik sonra kupadaki yenilgi ve kupadan eleniş ardından da gelecek muhtemel bir fenerbahçe yenilgisinin sabrı olmayan trabzon kentini ne ölçüde gereceğini hesap edebilmeliydi!
edemedi, türkiye'de iyi hocadır ama kesinlikle geleceğe yönelik öngörüsü yeterli değil.
futbol çekinerek oynanmıyor artık. bu kazınmalı kafaya. sonra şampiyonlukta gelir diğerleri de.
edit: trabzonspor'un şampiyonluk yolunda daha nice puan kaybedeceğini düşünmekteyim. ilk puan kaybında futbolcusunu yuhalamayı bir halt sanan taraftarı var çünkü.
kim ne derse desin, kendisi türk futbolunun en büyük başarısını (2002 dünya kupası üçüncülüğü) yakalamış takımın teknik direktörüdür. bu başarı sebebiyle fifa nazarında adı geçen en büyük türk teknik direktörüdür ve fifa ve dünya kupaları tarihindeki yerini almıştır. ha galatasaray'ın uefa şampiyonluğunu futbol tarihimizin en büyük olayı olarak görenlere de dünyanın ve de futbolun patronu fifanın hangi başarıyı daha önemli kabul ettiğine bakmalarını tavsiye ederim. futbolun en önemli organizasyonu olan ve 4 yılda bir yapılan, dünya çapında olan ve de milli takımların yer aldığı bir kupada 3.olmanın yanında uefa kupası arkadan yürür.
dün akşam tugay kerimoğlu ali sami yen vedasında gözyaşı dökerken kendisinin milli takım kariyeri aklıma geldi bir anda ve elbette şenol güneş parladı hafızamda daha sonrası. 2000 yılında maçı bırakıp hocaya dahi veda etmeden bir avrupa şampiyonası maçında stadı terkeden tugay ile 2002 yılında milli takımın o akıcı futbolunun baş sebebi tugay arasında ne fark vardı diye içimden geçirdim; sebebi şenol güneş ti bu kesin. sonra da 2002 yılı dünya kupası orta sahasına baktım milli takımımızın ; emre b.-tugay k.-hasan ş.-ümit d.-yıldıray b. şimdi ki milli takımımıza bakıyorum da hani; aurelio,selçuk şahin gibi tekdüzeler olmadan oluşturulamayan ortasahalara. büyük takımlarımıza bakıyorum da; barış özbek,mustafa sarp,christian,aurelio,hüseyin cimşir gibi adamların takımlarda nasıl oynadığına üzülmemek için sebep bulamıyorum açıkcası. hani şimdilerde trabzona laf atan insanlar var ya yumuşak bir orta saha ve defansif özellikleri zayıf orta saha ile oynuyorlar diye; sanırım bu yeni bişey değil be sözlükdaşlar. hocam öyle acayip adam ki, 10 yıldır sadece kafasındaki kurgu top oynayan takımı izlemek,yaratmak,keyif almak. ha bu entry nasıl başladı , nasıl bitti , kıssadan hisse ne olacak diye soran olursa da; ey selçuk inan o maçları tekrar tekrar izle önünde ki en büyük şans şenol güneş'tir. tabii sen futbol oynayarak tugay gibi güzel ülkemde iz bırakmak istiyorsan.