şems i tebrizi

entry314 galeri11
    101.
  1. mevlananın yol arkadaşıdır kendisi. birbirlerine o denli bağlıdırlar ki çevre tarafından farklı yorumlanmaya sebep olmuştur bu halleri. halkın mevlanaya olan sevgisi şemsin bir yerde sonu olmuştur.mevlana'nın küçük oğlu alaaddin tarafından öldürüldüğü rivayet edilmektedir. aynı zamanda şu sözlerin sahibidir.

    "insanlar maşuk aramıyor, bencil duygularına köle arıyor. köle buluyor ama aşkı bulamıyor"
    "ben aşkın tadını mevlana'dan, taşkınlığını ise kimya hatundan öğrendim."
    "aşk odur ki, Allah'tan aldığı aşk emanetini Allah'a verir. aşk mezhebinde her şey yüce aşk'a kurbandır."
    2 ...
  2. 102.
  3. Şu dünyada benim ruhumdan anlayan tek adamdır.40 öğüdünün 40'ıda anlatır beni.Bunların yaklaşık 30'unu bu adamı tanımadan hayat felsefesi edinmiştim kendime.Öyle ki biri bana sorduğu zaman ben bir "hiçim" diye cevaplarım.Kimse anlamaz ne demek istediğimi.Ama bu adamı okudugumda ne demek isteidğimi bende anladım.

    "Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HiÇ ol. Menzilin yokluk olsun.
    insanın çömlekten farkı olmamalı.
    Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutanda benlik zannı değil hiçlik bilincidir."
    9 ...
  4. 103.
  5. deyim yerindeyse mevlana hazretlerinin aşık olduğu şahıstır. kendisi şam'a döndüğünde mevlana karalar bağlamıştır. geri geldiğinde ise sevinci göklere çıkmıştır. mevlana hazretleri kendisine evlatlık kızı kimya hatun'u vermiştir. şems ile mevlana günlerce, gecelerce muhabbet ederler, doğru ilimi ve salih imanı bu muhabbetlerinde ararlardı. bu durum mevlana'nın küçük oğlu alaaddin'i çileden çıkartmış, kendisi şems-i tebrizi'ye düşman olmuştur. mevlana ile şems birbirlerine düşüp çevrelerindekileri o kadar ihmal etmişlerdir ki kimya hatun yanlızlığını annesinin mezarında paylaşırken donarak ölmüştür. şems bu ölümden kendini sorumlu tutmuş ve bir gün kimya hatunun mezarı başında bir dikilitaş olarak *bulunmuştur.
    1 ...
  6. 104.
  7. Elif şafak'la birlikte varlığını öğrendiğim ardından ansiklopediler karıştırdığım ve konya'ya mekanı ziyarete gittiğim zat.
    1 ...
  8. 105.
  9. "nice şehirler gezdim,şehirlerdeki mezarlar,kabristanlıkda'ki mezarlardan daha çoktu.Bazen ölüler konuşuyordu, ben susuyordum"sözlerinin sahibi.
    3 ...
  10. 106.
  11. 107.
  12. bir öğrencisi mevlana'nın önündeki masaya bir takım kitaplar bıraktı ve herkes yerini aldı.

    'bağışlayan ve esirgeyen allah'ın adıyla...' diye söze başladı.

    mevlana'nın konuşması ağaçların,hafif bir rüzgar karşısında kıpırdanması kadar yumuşak,sözleri gösterişten uzak ve zarif, kabalığa kaçmadan sade olmalarına karşın şems'e bir devenin homurdanması gibi geliyordu.

    kulaklarını kapatmayı denediyse de o güzel ağzın açılıp kapanışı onu iyice çileden çıkardı. sonunda artık dayanamadı.

    ayağa kalkıp mevlana'nın önünde dizili duran kitapları işaret ederek 'bunlar nedir?' diye kullanılmamaktan çatlamış sesiyle sordu.

    mevlana bakışlarını çinili kubbeden bu küstah yabancıya doğru indirdi.iki müridi kalkıp bu dilenciyi dışarı atmak için hareketlendiler ama mevlana onları durdurdu.

    'sen anlayamazsın...' dedi şems.

    yarı acıyla, yarı iğrenmeyle söylendi.

    mevlana'ya yaklaştığında endişelenenlerin sesleri yükseldi. bir an durdu, sonra kitapları masanın üzerinden alıp koltuğunun altına yerleştirdi.ve dönüp mevlana'nın önündeki havuza doğru ilerledi.

    şems havuza girip de paha biçilmez kitapları birer birer suya bırakınca,mevlana 'bu ne ?' diye bağırdı.

    'sen anlayamazsın' diye cevap verdi şems.

    'dikkat et yabancı! elinde paha biçilmez hazineler tutuyorsun.altın,varak ve parşömen onların en değersiz yanlarıdır.'

    ancak şems onu dikkate almadı. kitapları suya bıraktı. topluluktan gelen bir gürleme sesiyle beraber 3 kişi suya atlayıp kitapları şems'in elinden almak için itişmeye başladırlar.

    ama mevlana'nın haykırışı onları durdurdu:

    'bu adamın bir deli olduğunu düşünmüştüm,ama şimdi görüyorum ki esas çıldırmış olan sizsiniz.burası kutsal bir mekan,kavga edip tartışabileceğiniz bir pazar yeri değil.'

    müritleri havuzdan çıkıp şems'i yalnız bıraktılar.

    'güzel konuştun mevlana' dedi derviş.

    havuz kitaplardan akan mürekkeple maviye boyanmıştı. şimdiden sayfalardan bazıları ciltlerinden ayrılmış suda yüzüyorlardı.

    mevlana harap olmuş kitaplara bakıp kendisi için ne kadar değerli olduğunu düşününce gözlerinden yaşlar boşandı. allah'a ulaşan merdivenin özenle, yıllarca acı çekişle, çabayla şekillenmiş basamaklarıydılar.

    mevlana'nın akan yaşları şems'i kendine getirdi ve kalbi yumuşadı.

    'bunlardan hangisi senin için en değerlisi ?' cevap vermekte aciz kalan mevlana başını salladı.

    şems durup kitaplardan birini sudan aldı.

    ''attar'ın kendi elleriyle sana vermiş olduğu esrarname mi ?'' deyip kitabı ona uzattı.

    mevlana yutkundu. kitap kupkuruydu, üzerindeki tozlar bile duruyordu sanki raftan yeni alınmış gibi.

    ''belki de üzerinde o kadar uzun zaman incelikle çalıştığın maarif'tir.''

    mevlana kitabı eline aldı. o da kuruydu.

    'mucize!' diye bağırdı biri.

    mevlana gözleri yabancıya dikili öylece kalakaldı.

    'ermişliğe giden iki yol vardır' dedi şems.

    kitapları işaret ederek 'biri uzun yol' deyip ardından da 'biri de kısa yol' diye ekledi.

    'neymiş o kısa yolun adı' diye sordu mevlana.

    'sevginin yolu' dedi şems.

    mevlana sordu 'peki ben nasıl öğrenebilirim o yolda yürümeyi ?'

    'sevgi ders alınarak öğrenilmez.'dedi şems.

    'sen yakılmayı bekleyen bir lambasın, bende alevim. artık kitapları bırakıp benle gelme zamanıdır.'

    (Sinan Yağmur'un "Mevlana Celaleddin Rumi Tennure ve Ateş" adlı kitabından)
    4 ...
  13. 108.
  14. mevlana öyle bi sever ki, ağlarım ben böyle aşk-ı muhabbete.
    1 ...
  15. 109.
  16. 110.
  17. 111.
  18. eğer yüz bin dirhem ve dinarın olsa ve bu kale altın dolu, bana bağışlasan, senin alnına bakarım, şayet o alında bir ışık görmezsem ve onun göğsünde bir niyaz görmezsem, yanımda pislik yığını ne ise o da o olur!
    4 ...
  19. 112.
  20. mevlana'yı aşkla tanıştıran büyük mutasavvıf. gidişiyle mevlana kendisine hitaben şöyle demiştir:

    "sen bu ellerden gittin gideli biz de ne din kaldı ne de iman!"
    1 ...
  21. 113.
  22. 114.
  23. Allah'ın, 'Aşk' ismi yoktur; 'Mârifet' sıfatı, 'irfan' vasfı olmadığı gibi; ama 'iLiM' sıfatı vardır!

    Allah'ın kendini târifi, 'iLiM' iledir; 'mârifet' ile değil!..

    'Marifet', kulun Allah'a bakışındadır!.. 'iLiM' ise 'O'nun yarattıklarına bakışı!..

    'ilim' sıfatını aşikâra çıkarttıklarında, 'haşyet' olur; ve bu yüzdendir ki Kurân, 'ilim sahiplerinde haşyet olur' der!..

    Kendine yönlendirmek istediklerine, yani 'fenâ' ehline, yani Mülhime ehline ise 'aşk' bağışlar!..

    Avam en yüksek mertebe olarak 'aşk'ı bilir, Mülhime'yi algılar!..

    'Fenâ'dan ötesine aklı ermez; çünkü 'ilim Sıfatı' onlarda zâhir olmamıştır!..

    Avamın aklı, talebeye erer!..

    'Aşk' ehli talebe sınıfındadır... Okul ehlidir!..

    Nereden anlasınlar onlar Tebrîz'li Şemsi!

    'Bakâbillah'ta, Mardiye'de 'iLiM Sıfatı'yla zâhir oldu mu, bu zuhûr hâlinin, yaşam boyutudur 'haşyet!..

    Bunun ismi, senin anladığın ikilikteki kulun tanrısından duyduğu haşyet kavramıyla isim benzerliği taşır sadece...

    Tıpkı, cennetteki 'üzüm' ile burada bildiğimiz 'üzüm' arasındaki isim benzerliği gibi!

    Sonsuzluktaki sonsuz oluşları, kemâlâtı seyr hâlinin adıdır gerçekte, 'haşyet'; ki celâlin kemâlinden gelir!

    Aşk ehli ise cemâlidir celâlin!..

    Bebeleri, 'aşk'la emzirin ki, büyüyüp Allah'a ersinler!

    a.h.
    3 ...
  24. 115.
  25. insanlar maşuk aramıyor, bencil duygularına köle arıyor. Köle buluyor; ama aşkı bulamıyor.
    6 ...
  26. 116.
  27. Sana dilsiz, dudaksız sözler söyleyeceğim...

    Bütün kulaklardan gizli sırlardan bahsedeceğim...

    Bu sözleri sana, herkesin içinde söyleyeceğim ama senden başka kimse duymayacak...

    Kimse anlamayacak...

    Şems i Tebrizi
    4 ...
  28. 117.
  29. konuyla ilgili birçok kaynak okumama rağmen kimya hatun'la olan ilişkisinin muhteviyatını halen kavrayamadığım, tasavvuf ehli hz. mevlana'nın feyz kaynağı olan zat...
    2 ...
  30. 118.
  31. şu dünyada maşuk olmayı en çok hakeden kişi.
    4 ...
  32. 119.
  33. mevlana'nın efendisi, üstadıdır. mevlana'yı Allah aşkından öyle bir yakmıştır ki bu zat, mevlana ona;

    nasıl bir pınarsın sen ey şems?
    içtikçe susadığım.
    nasıl bir ateşsin sen ey şems?
    yandıkça serinlediğim.

    demiştir. şems dünyadan ayrılırken de etme adlı şiiri/beyiti yazmıştır.
    3 ...
  34. 120.
  35. aşık olmakla sevmek arasındaki farkı sormuşlar?
    cevaplamış şems:
    "senin baktığına herkes bakar; ama senin onda görebildiğini herkes göremez.
    herkes aşık olabilir; ama hiç kimse senin gibi sevemez.
    tek fark sensin...
    seni özel kılan; sevdiğin değil, sevgin".
    3 ...
  36. 121.
  37. hakkında onlarca kitap yazılmasına, sayısız araştırmalar yapılmasına rağmen ölümüyle ilgli net bir şey yok. bazı kaynaklar öldürülüp bir kuyuya atıldığını, bazıları ise afganistan ya da memleketi tebriz'de defnedildiğini yazıyor.

    tebrizli şems'i konu alan bütün kitaplarda sayısız rivayetten bahsediliyor.
    0 ...
  38. 122.
  39. Anladım ki; insanlar; Susanı KORKAK, görmezden geleni APTAL, Affetmeyi bileni çantada KEKLiK sanıyorlar...! Oysa ki; Biz istediğimiz kadar HAYATıMıZDALAR...! Göz yumduğumuz kadar DÜRÜSTLER, ve sustuğumuz kadar iNSANLAR...
    1 ...
  40. 123.
  41. Kalp mi insana sev diyen yoksa yalnızlık mı körükleyen? Sahi nedir sevmek; bir muma ateş olmak mı yoksa yanan ateşe dokunmak mı ?
    2 ...
  42. 124.
  43. son dönemler de özellikle elif şafak ın aşk kitabından sonra çokca duyduğum düşünür.
    0 ...
  44. 125.
  45. Bir şey yap. Güzel olsun..
    Çok mu zor ?
    O vakit güzel bir şey söyle.
    Dilin mi dönmüyor ?
    Öyleyse güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz.
    Beceremez misin ?
    O zaman güzel bir şeye başla..
    Ama hep güzel şeyler olsun.
    Çünkü: “Her insan ölecek yaşta"..
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük