muhammed'in kendi safına çekmek istediği bedevilerin boşu boşuna canlarını vermek istememelerine karşılık, uydurduğu bir mertebedir. "bu yolda ölürseniz cennet'te huri verilecek, bolluk olacak, şöyle olacak, böyle olacak..." diyerek ortaya çıkarmıştır. işe yaradıktan sonra, erler arasında yayılıp, dillendirilmiştir. hiçbir dayanağı olmayan, islâmi literatürde bir sıfat/makam/mertebedir.
bir din savaşının ortasına girseniz her tarafın ölünce cennete gideceğine ödüllendirileceğine inandığını görürsünüz. o yüzden boş bir kavramdır. bir nevi cepheye insan sürmek için uydurulmuş ve her dinin kendi için öleni kutsayıp ölümünü meşrulaştırdığı kavramdır denebilir.
ölü ölüdür hayatta kalmak mesele.
milyonlarca şey yazılan sıfat. işin aslında, her ne kadar bu sıfatı alan kişi gururlu bir iş yapsa da yaptığı şey ötekinin arzusundan ibarettir. Çünkü yapacağı şeye kendisi görmese dahil bir çok sembol eklenecektir. "vatan sever, fedakar, cesaretli, düşünceli, koruyucu, değerli..."
Lütfen küçümsemek olarak anlaşılmasın fakat oluşturduğunuz yasallık bunu zorunlu kılar gibi. zira bugün starbucks'a gidenlerden, daha iyi bir ülkede yaşamak isteyenlere kadar saydırdınız. Sırf birileri bu topraklarda değer verecek bir şeyler buldu ve buna canını verdi diye bu topraklara şansına gelmiş, buradan anlam çıkaramayan ya da bulamayan insanlara hakaret ettiniz. Ha Çanakkale savaşı dönemindeki insanlara şehit olmama şansı sunuldu mu ? hiç sanmam. Yine şehite yüklediğiniz anlamlarla 13 yaşındaki çocukları savaşa gönderdiniz. Bunu savaşa sebep olanlardan sormak lazım, şehit olmayı bu kadar yücelten değerlerinizin yanında. 13 yaşındakinin yaşayacak bir hayatı vardı.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1445465/+
02.06.2017 tarihinde diyarbakir lice kirsalinda pkk itleri ile girilen çatismada askerini kurtarmak için kahramanca şehit düştü. Seni unutmayacagiz aslan parçasi ruhun şad olsun.
ilk defa 6 yaşında tanıştım bu kelimeyle.
anasınıfındaydım, hepimizi okuldan köyün pazar yerine götürdüler,
o güne kadar hiç böyle kalabalık görmemiştim köyde,
her yer kravatlı irice adamlar, üniformalı cılız askerler ile kaplıydı.
korkmuştuk hepimiz,
o sırada annemi gördüm, koştum yanına, sordum ne olduğunu,
mesut abin var ya hani o dedi zar zor getirdi cümlenin sonunu,
o şehit olmuş.
şehit ne demek anne?
annem cevap veremedi.
mesut abi...her sabah bizim evin önünden kırmızı küçük motoruyla tarlaya giden,
kimseye zararı olmayan, esmer cılız bir çocuktu mesut abi.
askere gitmeden 2 ay önce evlenmişti.
yavuklusuna doyamadan 20sinde göndermiştik onu hakkari'ye.
bayrağa sarılı tabutta uzanıyordu boylu boyunca,
onca hayaller, ümitler, görecek günler bitivermişti,
azıcık bir ömür biçilmişti ona.
mikrofonda konuşan iri adamlar esip gürlüyordu,
bitecek, analar ağlamayacak...
yıl 1997...
2017 yazının ilk ayında...
dün yine ağladık biz hikmet abiye,
babası giderken demişti ki; mardin gide gide bulunur mu oğlum?
bulunur baba hem de elimle koymuş gibi bulunur.
30 saatte vardığı mardin'den 30 dakikada getirdiler bayrağa sarılı tabutunu,
keşke canın da bu kadar kıymetli olsaydı be hikmet abi,
o 20 yıl önce köyde esip gürleyen kravatlı adamlar,
20 yıl sonra da aynı nağmelerle esip gürlemeseydi de,
senin canın kıymetli olsaydı...
mekanınız cennet olsun...
dinlerin savaşmaya ikna etmek ve ölenlerin hesabı sorulmaması için uydurduğu saçmalıktır.
din olmasa kimse savaşmaz sözümün kanıtı. zira kendini komünist ilan eden pkk bile leşlerine 'şehit' diyor.
ülkemizde bu kadar içi boşaltılan bir kavram olması, akape döneminde gerçekleşmiştir.
birileri için poşuyla yüzünü örtüp polis taşlarken ölen terör örgütü sempatizanı da bu gruba dahil, akp broşürü dağıtırken kafasına yüksekten saksı düşerek ölen eleman da.