hiç ama hiç sevmem. küçükken beni sevdiğim şehirden ve sevdiğim kişilerden ayıran bir yerdi. havasında ayrılık kokusu, koltuk arkasındaki filede söylenmeyi bekleyen son cümleleri, bilet arasına sıkışmış bir damla göz yaşı saklar hep içerisinde.
sabah saatlerinde gittigim ve az önce döndügüm yerdir.
9 da gittim adama diyorum ki bursa arabasi ne zaman gelecek eşya var verdigi yanıt "5 10 dk ya burda olur". Saat 10 oldu ne zaman gelecek diye tekrar sordum bana
Yine aynı cevabı verdi. Saat 11 buçuk oldu ulan gelmedi araba. Tekrar gittim bıyıklı tosbaganın yanına ara ögren yolda mı kalmış dedim tam o sırada "bah bah geldi abe sana diyorum gelecek sen inanmiyorsun bana ehehe" dedi. Rezillik kısacası.
yoğundur, telaşlıdır.
bir kaç dakikaya ne kadar çok şey sığdıracağını anladığın yerlerdendir.
tuvalete koşturursun, mideni yakacağını bilerek bir şeyler yersin, acımış çayın yanında sigara içersin, gittiğin yere götürmek için bir şeyler alırsın, otobüste aşırmak için paketin birini kapattırmazsın.
belki otobüsten hiç inmezsin, uyku ve sıcaklık tatlı gelir.
binlerce yüz, ses, hayat görürsün aslında. sonra unutuverirsin oraları ve insanları.
değişik.
Soğuk, telaşlı.. Bu kadar ruhsuz ve kişiliksiz olup aynı zamanda bunca anı sığdırdığımız başka bir yer yoktur bence. hiç bilmeden son kez veda ettim ona bir terminalde, sabahın beşinde en güzel kavuşmalarımı da bir terminalde yaşadım. içtiğim en güzel sigara da bir terminaldeydi örneğin..