hayatımın en uzun otobüs yolculuğunu çanakkaleden anamura yapmıştım dedemleri ziyarete. 22 saate yakın sürdü yolculuk amk. otobüsten indiğimde ayaklarım balondan farksızdı 2 günde anca indi.
Okuduğum üniversite hasebiyle 20 saat yolculuk yapmışlığım vardır her dönem başı .eve dönüşte sıkıntı olmuyor pek çünkü eve gitme heyacanı Sarıyor insanı , Yolu falan unutuyorsun . Ama dönüş yolu bir o kadar çileli oluyor .
Ha bazen şanslı olup aktarmalı uçakta önceden yer ayırıyorum ucuza geliyor . Ucuza geliyor gelmesine ama yine aktarma yapılan yerde bekliyorsun o kadar saat .
koltukta götün acır, bir sağ loba bir sol loba tuhaf tuhaf şekillere girip oturursun. kulaklıklar hep bozuktur. yazın donarsın, kışın terlersin. herkese sapık muamelesi yapıp tanışmayan kadın ve erkeği yan yana oturtmazlar. deniz otobüslerinde oturabilirsin, sapıklar deniz otobüsüne binmez. potansiyel dırdırcı koltuk arkadaşına karşı en etkili silah kulaklıktır.
Tek kelime ile berbattı. Bisiklet ile gitsem daha çabuk varirdim. 6 saatlik yolu 7 buçuk saatte, saçma sapan yerlerde fazlaca mola vererek geçirdik. Otobüsün içi oldukça sıcak ve arka koltuklardan gelen, varış yerimize yakın bir mesafede, konuşma ve kahkaha sesleri, muavinin salak ve ikidebir saçma sapan, ulu orta konuşmaya çalışması falan..... sanırım hayatımdaki en kötü yolculuk bu. Bir de annemle geldik, tv izlemek istedi, iki tv de bozuk, servis kötü, radyonun sesi fazla açık..... normalde her zaman bu firmayı seçerim severim de hatta arkadaş çevremde bu firma ile yolculuk falan yapar ama bu defa baya tokezlediler. Umarım ilk ve son olur.
Türkiyede bir travego 15 dolusu (46 kişi) otobüs yolculuğu meraklısı kişiyi toplasalar kesin o otobüste kendime yer bulurum.
Ama 10. Saatten sonrası çekilmiyor.
90'lı yıllarda şimdi konfeksiyonlara işçi taşıyan 0302'ler vardı. 2 tane 37 ekran tüplü televizyonda genellikle taxi veya Tanrılar çıldırmış olmalı izlenirdi. Su poşette gelirdi. Otobüste sigara içmek serbestti. Zaten her koltuğun arkasında şimdi lcd ekran olan yerde küllük olurdu. Çocuklar koridorda yatardı. Neredeyse her sollamada büyük bir kaza tehlikesi atlatılırdı ve her yolculukta yol kenarında kaza yapmış bir otobüse yardım eden vatandaşlar olurdu.
Bir de tek başına yolculuk yapıyorsan müthiş bir duygudur. Gittiğin yer de güzel bir şehirde güzel insanlarla olacaksan seni heyecanla bekleyen birileri varsa harikadır
gece yolculuğu, boş tarlaları izleme, müzik dinleme, koltuk ekranı sessiz görüntüleri izleme, muavinin servisi, otobüs sesi, çukurlara girince sarsılma, otobüsün çarşı içinden geçişleri, kırmızıda durması, muavinin mikrofondan çıkardığı anlamsız sesler, otobüsün terminale girmesi, hava almak için gecenin 4'ünde neydi belirsiz bir mekanda soğukla buluşma, çay gözleme, sigara, gaz çıkarma...
Hiçbir zaman tad almadığım eylem..
Hayatımın 5 yılında devamlı olarak erzurum-ıstanbul arası gidip geldim. Lakin uzun yollarda "mide bulantısı" gibi bir problem yaşadığım için erzurum'dan yola çıkarken "mide bulantı önleyici hap" alıp arabaya binerdim çorum'a kadar uyurdum, çorum'da mola saatinde uyanıp bir şeyler atıştırıp tekrar hap alıp bir daha yatardım. Taki istanbul'a varana kadar..
Bir kaç kerede aynı yolu uçakla gitmeye kalktım o daha fenaydi..
Bel ağrıtır ve bazı zamanlar çişinizi saatlerce tutmanıza sebep olur. 4-5 yıla kadar kullanılma oranı uçak bileti fiyatlarının gün geçtikçe düşmesi ile çok azalacaktır.
burdur tekirdağ arası pamukkale ile gitmektir. 12 saat sürer. hele ki şoför arkasındaki koltuğu alabilirseniz efsaneler efsanesidir. sağa sola yaptığı manevralar çok hoşuma gidiyor. birde en güzel yanı şoförle muhabbettir. tabi ki yoldayken değil moladayken.
ya da en arkaya oturur laptoptan film izlerim. güzeldir molalarda 1 çay içer dizi devam eder.
Hep hiç sevmedigim bir sey oldu cocukken zaten hiperaktiftim delirirdim bu yolculuklarda. bide araba tutmasi var tabii.Sonra buyuyuncede mal tvler sehir merkezinde cekerdi sadece tam sıkıcı . benim icin bu yolculuklar kulaklikla son zamanlarda hayati sorgulayip gecmisi yad edip dahada üzülmekle geciyor.
bu farklı renkteki muavin çağırma lambaları yeni çıkmıştı. ben çocuğum o zaman. orta bire falan gidiyorum yani. ramazan ayı. seferilikten falan haberim yok. sahur yaptım. bikaç saat ya uyudum ya uyumadım, kalkıp kırıkkaleden gecenin köründe bindim otobüse tokat'a amcamlara gidiyorum. aldım elime kitap okuyorum. ışıklar sönünce kapattım masum masum kitabı. sonra baktım biri açtı lambasını ben de lan fırsat bu fırsat diye açtım. kitaba devam ediyorum. sonra bi baktım o adamın lambası kırmızı oldu. "anaa lan ne güzel oldu" diye ben de kırmızıya çevirdim. kitabı yine bıraktım ışığa bakıyorum mal gibi. sonra muavin geldi söndürdü. sabaha karşı bişeyler mırıldandı anlamadım. gidince yine yaktım seyrediyorum falan. yine geldi tipini s.ktiğim. "ne istiyon!" dedi. ben de "bişey istemiyorum" dedim. "niye yakıyon lan o zaman bunu" dedi. "abi ben ne biliyim rengi hoşuma gitti ondan" dedim. "yakma lan bi daha" dedi. "çocuğum lan ipnetor ne bileyim amk" dedim ama içimden dedim o kısmı. ortamı germek istemedim hayır mübarek ramazan günü.
sonra bayağı bi yol gittik. ezan okundu. herkes ışığı yaktı tek tek su istedi, orucunu açtı. ben o şerefsizden korkuma su isteyemedim. bi saat falan geçti. iyice acıktım dudaklarım kurudu. karnım guruldadı falan. sonra "senden korkan senin gibi olsun ibne" dedim yine içimden tabi. bastım düğmeye. geldi. "bi su alabilir miyim" dedim. geldi su. açtım orucumu.
hayatımın ilk uzun yol tecrübesi böyle oldu. hiç unutmam. topçam seyehat. araba mercedes.