-zaman ilerledikçe, arap saçı olan tartışmalarınızda, kendinizi anlatamaz hale gelmenizdir(telefon faktörü)
-çevrenizdeki güzel ilişkilere bakıp iç geçirme nedenidir.
izmir'den trene bindiğinizde ılıktır hava, güzeldir izmir yaşanılası, yaşlanılası güzel şehir. vagona atılan ilk adım sizi yüreğinize yaklaştırır, kavuşmanın ilk sıcaklığının hissettirir içinizde o an. umut taşır her vagon yol alırken rayların üstünde, sizi biraz daha yaklaştırır kendinize gördüğünüz her şehir. yolunuz uzundur hep özleminiz kadar, bitmeyeceğini bildiğiniz özleminizle azalır yollar. yüreğinizde hızlanır, rayların ritmine ayak uydurursunuz, sevginize, sevdiğinize daha da bir hızlı yol alırsınız. nihayet ulaşırsınız hayallerinize, eskişehir, soğuk, karlı, endamlı içi ağzına kadar sevgi dolu, aşk dolu kaderinize. hissetmezsiniz soğuğunu, çektiremez size eziyetini, taşıdığınız büyük ümitle ısıtırsınız koca şehri. beklemek bile güzeldir o saatleri, gelecek olan yüreğinizse, ayazına daha da bir sarılırsınız şehrin, o iliklerinize meydan okudukça. gözlerden yaş akar, eritirsiniz her yeri, baktığınız gözlerdekilerde sizin yüreğinizi. uzun uzun sarılmak, uzuun uzun sarılmak, uzuuun uzun sarılmak gelir içinizden değdiğinde teninize her damla. silersiniz özlemlerinizi yüzünüzdeki yaşlarla, onlara dokunmadan inciltmeden hiç bitmesini istemeden, dur diye yalvarırken bencil zamana.
yaşamaktır yaşananlar, arasında ne sen varsındır ne de ben.
herhangi bir cep operatörünün cazip kampanyalarına bağlı olan durumdur. kes bakalım bedava mesajı, bedava konuşmayı şehirler arası aşk yaşayan oluyor mu.
zordur iki gözüm zordur. el ele tutuşan sevgilileri görünce içiniz cız eder, birlikte zaman geçiremediğiniz için isyan edersiniz sürekli, hem kendiniz bıkarsınız hem de karşınızda ki duymaktan bıkar. hayat ellerinizden akıp gider sizin elinizde kalansa telefonda konuştuğunuz dakikalardır sade ve sadece. birlikte bir parka gidemezsiniz, bir yemek, sinema, tiyatroya gidemezsiniz, birlikte oturup bir çay, kahve içmenin tadına ulaşamazsınız. aslında sadece bir avuntudur sizinki. bi direnme gücünüz var ama belki de yanyana olunca tüm güzelliği yitip gidecektir. bu ayırıma varmak da zordur. ama asıl zor ve acıtıcı olan ise sevdiğinizi sandığınız kişiyi aslında sevmediğinizi, sadece onun destek ihtiyacını karşılamaya yönelik birisi olduğunu fark etmenizdir. enkaz çok ağırdır bu durumda. ama eğer seviyorsanız zaten sorun yoktur, hasret elbet vuslata erer.
sürekli telefonda konuşmak demektir. konuşacak bir şeyin kalmaması demektir.
- ee, naptın?
- yemek yedim.
- ne yedin?
- bıdı bıdı. sen ne yedin bugün?
- vıdı vıdı. başka ne yaptın?
- dizi izledim.
- hangi dizi?
- aşkı memnu.
- ay aşkım o bihter de ne .rospu di mi ya?
gibi gibi...
ama her an hatırlıyorsun bir kere nasıl tutuyor elini. böyle sımsıcak ya elleri, özlüyorsun.
sonra nasıl söylüyor adını.
nasıl arıyor seni her sabah uyandığında.
nasıl sarılıyor yanındayken kocaman.
haftalar, aylar sonra bir araya geldiğinizde başını omzuna yaslıyor ya bırakıyorsun kendini. saatler sonra yeniden ayrılacağınıza inat her zamankinden daha hızlı akan zamana küfürler ederek.
''yok! artık daha fazla yürümeyecek.'' desen de otobüsün dönen tekerlekleri kahve gözlüyü alıp götürürken, böyle gelip yaşadıklarınızın şahidi gözyaşlarınını içine akıtıyorsun, bir gün öncekinden daha çok sevdiğini hissederek.
cep telefonu ve internetin olmadığı bir dönemde yaşanıyorsa, özlem tavan yapar. mektuplar yazılır, ve o mektuplar defalarca okunur bir sonraki gelene kadar. telefon klübesine abone olunur adeta. harçlığı telefon kartına yatırdığımız günler. *
Kısa süreli bir şehirlerarası trafik ise oldukça heyecanlı ve güzel olan durumdur...
Her gün görüşmek,her gün yiyişmek elbette bir süreden sonra alışganlık üzerine azalan heyecanlı şeyler tanımının kurbanı olacaktır...işte bu noktada uzun süreli olmayan (Min 1-Max 6 ay) zaman dilimlerinde ayrı kalmak,yanında olsaydın paylaşacağın şeyleri sonradan paylaşabilecek olmanın hayalini kurmak oldukça motive edici ve güzel bir duygudur...
öpmek istediğinde öpememek,
o kıvrık kirpiklerinin bakışları değiştikçe tatlı tatlı titremelerini görememek,
deniz kenarında parklarda gece vakti kampüs içinde güle eğlene yürüyememek,
istediğin an kollarının sıcağında ısınarak uyuyamamak,
onca istekle dolduğun an istediğin teni parmaklarının, ıslak dilinin, sıcak dudaklarının ucunda bulamamak,
özledim deyip deyip, artık özledim demekten bıkmaktır.
sadece cok büyük bir yanılgıdan ibarettir..
ask değildir belki onun adı ask yasadığını sanmaktır.
belki her iki tarafta aldatır, belki yalnızca biri aldatır, aslında belki de capkınlığından değil ama ihtiyac duyduğu için aldatır.aldatılan taraf ise bunu bir türlü kabullenemez''ya nasıl olur, yok ya yapmaz öyle bir şey o'' diyerek avunur belki.ancak bilmezki sadece kendini kandırır.
ask mesafe tanımaz diye bir şey yok, araya mesafe girince biter asıl bazı ilişkiler.
ancak ne varki insanoğlu bir türlü gerceklere inandıramaz kendini..hep kendini avuttuğu bir yalan bulur, suclayamaz çoğu zaman karsı tarafı..
sıkıntıdan başka hiçbir şey getirmez insana. canın birşeye sıkkın olduğu zaman onu hemen yanıbaşında bulamıyorsan buna ilişki denmez ya da aşk her neyse işte...
Daha çok acıtır.Kaybedince oyunu,görmek istersin hiç değilse o ne halde?Ama mesafeler..Keşke dersin keşke yanımda olsaydı.Peki o zaman biter mydi? Sürekli sorular sorarsın cevaplarını bulamadığın.Canın acır.Haykırısınadıyla duyamaması daha da cok acıtır.Biter ve sen sadece bakarsın..
Zor yürütülesi ilişki.
Olmaz sözlük olmaz böyle aşk olmaz. Kendimden biliyorum inan bana. Sen ne kadar herşey iyi gidiyor diye kandırsan da kendini mutlu olmazsın, istediğin her an yanında olamayacak çünkü. Koyacak sana milletin sevgilisi yanındayken senin sevgilinin senden bilmem kaç yüz km uzakta olup, bilmediğin haltlar yemesi. Kendini kandırma.
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde çocuk olmaktan vazgeçmektir. Sonra şehirlerarası otobüs şirketini zengin edersiniz ve en sonunda şutlanınca içiniz acır
