--spoiler--
En geyik sorudur: issız adaya düşecek olsanız, yanınızda götüreceğiniz üç şey.
Bu soruya hep çok duygusal cevaplar verilir: "Eşim, kitaplarım ve pipom", "Oyuncak ayım, makyaj malzemelerim ve battaniyem", "Kız kardeşim, banyo kesem ve tenis raketim" şeklinde.
Bence soruyu anlamıyorlar.
Issız adada otel veya tatil köyü yok.
"Issız" derken şuı kastediliyor: Aşağı yukarı üç beş gün içinde büyük ihtimalle susuzluktan veya vahşi hayvanların saldırısından öleceksin.
O zaman "ipek kefenim, elyazması Kuranı Kerim ve arkadaşımın hediyesi antika tabutu götürürdüm!" falan demek lazım ki, o da saçma, çünkü ada ıssız, gömecek kimse de yok.
Bir kere "Issız adaya düşecek olsan yanına ne alırdın?" sorusunun içinde bir bilmece gizli. Yani ıssız adaya düşmeden önce, yanına bir şeyler alacak vaktin var.
Benim cevabım şudur: Deniz motoru, su, kıtalar arası cep telefonu!
Amaç mümkün olduğu kadar çabuk, adadan kurtulmak değil mi kardeşim? Rasyonel olalım lütfen.
Biliyorsunuz bütün ıssız ada fıkralarında, önce adam ıssız adaya düşer, bir sene sonra sarışın kadın gelir, ya da sarışın kadın zaten adada bir erkeğin gelişini beklemektedir.
Halbuki yazık Robinson Crusoe'ya!
Issız adaya düşüyorsun, ve adadaki öteki canlı, fıkralardaki gibi bomba bir sarışın kadın değil, zebella gibi bir zenci!
Robinson tabii, mecburen "Cuma'cım, canım, gel sana ingilizce öğreteyim" falan diye arkadaş ayağına yatıp, kendini kurtarmış. Yoksa bu tecrübe iyice çekilmez olabilirmiş Robinson için!
bir allah'ın kuluda çıkıp "nasıl bir adaya düşüyoruz? okyanusta bir ada mı? yoksa kutuplarda bir buz parçasından oluşan bir ada mı?" diye sormadığı ve gereksiz şeyler alarak adada g.t olduğu geyiktir.
ulan buzullara gidiyorsun yanına güneş kremi almışsın olacak şey mi?
ilk gençlikteki saçma sapan muhabbetlerin olmazsa olmaz sorusudur. herkesin bu soruya en az bir kez maruz kalmışlığı ve en az bir kez ciddi ciddi cevaplamışlığı vardır sanırım...
yalnız ben hep şunu merak ederim: o üç şey her neyse; ben ıssız bir adaya düşeceğimi tahmin ederek düşmeden mi yanıma alacağım, yoksa ben adaya düştükten sonra siparişle mi alacağım?! nasıl yanıma alacağım ben o üç şeyi?
burada yıllardır süre gelen "ıssız ada" dan kasıt nedir?
bildiğimiz denizin ortasında yaşam olmayan kara parçası mı?
yoksa insanın bunca kalabalık içinde ki yalnızlığı,
kendi ıssız adası mı?
sonuçta hangisi olursa olsun, ıssız adada tek kişiyiz.
beraberimizdeki üç-beş nesnenin, yanımıza aldığımız kitapların,
okuduğumuz duaların.. vb.
bizim boşluğumuz karşısında hiç bir anlamı yoktur.
çocukluğumdan beri düşünüyorum hala karar veremedim bu sorunun cevabına ama şimdiki aklimla yemek yapmayı,içki içmeyi ve sevişmeyi bilen bir dişi alırdım.