arkadaş kurbanı olarak iki kere paramı kaptırdığım filmdir.
gerçek hayatta hiç beklemediğiniz insanlar "x tam bir ıssız adam" deyince herifin kendisini bi halt sanmasına, gereksiz bi karizmaya sebebiyet verirler. bağlılık sorununu "ıssız adam" oluşuna bağlayıp hak vermeye kalkarlar.
adam kızı skti bıraktı afedersin. evet çok karizma.
tuhaf karakterler silsilesi... haa, hiç mi gençken bekarken beyoğlu senin kuruçeşme benim sekerken benzeri olmadı? eh oldu tabi...
ama gelgelelim, filmde verilmek istenilen arızalı tip/arızalı aşk/feci sevişgen çift -bence- bu film ile o hava verilemiyor bir türlü... neden? bi kere erkek fazla sessiz, o tip bi arkadaşın ortamlarda o tip bi hatunu yakalaması çok zor ihtimal, olmaz! Gündelik hayatta nano teknoloji...
2incisi, kullandığı araba külliyen yanlış. modern amerikanla hele ki o pek az tutmuş modelle şans iyice zor; çünkü yolda bırakma ihtimalinden tut; aracın çok az tanınmasına hatta değişik(!) çizgisi ile dikkat çekmesine birçok eksi özellik mevcut canım benim.
ne bileyim ahçı adamsın, ne diye gidip üstü açık amerikanın yeni neslinden alırsın? madem üstü açık alacan, git bi dolu düzgün araç var (cabrio dedikleri arasında) o ne allahaşkına?
bi çift söz de kızımıza, yahu allasen, iki seviştin diye ne diye bu kadar sırılsıklam olunur? yani hakikaten de gerçek hayatta bu kadarı olmaz... dur bi güzelim, ne oldu ki?
kız durduk yere fazla kendini veriyor(hiç anlaşılmayacak şekilde), oğlan da durduk yere pek bi özgürüm leyn ben tripleri atıyo, sormazlar mı adama: "noldu kitapla telefonu vermek için tırıs tırıs koşturuyodun, su içinde kaldıydın..."
bi kere it olmaya meyilli bi halin olacak, sonra o şekil bir hatun düşüreceksin ağa; ondan sonra da istemem yan cebime koy diyeceksin! işte bu, filmin ve karakterin bende noktayı koyduğu milestone'dur(kilometre taşı demek bebeğim). kendimden ve janti herif tipindeki dostlarımdan biliyorum, bekarken öyle bir hatun düşürüp
sonra da o ayaklar gerçekçi değil be kelebeğim; aşk tırtılım... Haa, sen de kimdin ulen dersen? Zamanında Vizon Show filan vardı, oralardan mankenlik filan teklifleri gelmişti, Sortie'nin Pascha olduğu zamanlarda; Cantina yeni kurulduğunda "damsız ve para ödemeden" girerdim istediğim zaman; diyebilirim canım şekerim. Kapıyı tanıma, ağlama modunda değil; ücretsiz gönderilen üye kartı ile, zamanla gide gele sima tanınıyor tabi bebişim.
filmde tutkulu aşkla sarmalanmaları için ya tutkulu aşkla sevişmeleri iyi yansıtılacaktı, ya da ikili anlamlı/anlamsız diyalog/telefonlaşmalar epey uzatılacaktı
Şunu unutma tontişim;
(platonik diyaloglarda makara sararsa deli gibi sevişme ve arızalı aşk ihtimal tavan yapar)
özet ve sonuç:
zaten o arızalı hikayeyi, o model araç kullanan adamdan, o araca binen hatundan beklememek lazım bana göre
"sevdiği filmler: ıssız adam çağan ırmak." bir de bu var facebook'ta. buna da giydiresim geldi. cidden cinselliği parayla satın alıp beyaz kadın ticaretine açık destek veren bir adamın çektiği aşk acısı vs. inandırıcı geliyor mu size? bir filmi izleme kriterleriniz sadece o film hakkında yapılan "komikmiş." ya da "ağlatıyormuş." yorumlarından ibaret olmasın canlarım benim. (biliyorum bunlar binlerce kez yazıldı, çizildi.) illa bir türk yönetmenin filmlerini izlemek istiyorsanız reha erdem filmlerini izleyin mesela. ha türk yönetmen algınız tayfun güneyer ise o zaman bu yazılanların bir anlamı yok. ama diyorsanız ki yok ben yabancı yönetmenleri de takip etmek isterim, işte o zaman kubrick başlı başına bir ekoldür. iyi geceler kuzucuklarım. adile naşit nur içinde yatsın.
ada ve alper dışarıdan dürüm gibi bir şey aldıktan sonra onu yerlerken birinin diğerinin omzuna omzuyla vurduktan sonra gülüşmelerine, yanımdaki arkadaşımın ağladığı, bu olay sonucu benim de şaşırmamı sağlayan film.
alper karekteri çok da oturmamış filmdir. hani tüm filmde bir çiğlik de yok değil.
yani alper'i geçilmez kılan nedir ? Yemek yapması ya da eski şarkıları sevmesi mi?
ada'nın alper'e bağlılığını benim ferasetimle çözemedim.
ikisi arasında ne yaşandı ki, o kadar geçilmez bir aşk oldu ? cinsellikse adam cinselliği kızdan öğrendi...
Vurgulanmak istenen kavuşamamışlık mıdır ?
Alper'in lokantacı olarak müşteri gözlemleri bana çok abartılı geldi, yoksa bizim lokantacılar evrim geçirdi de ben mi farketmedim ?
Babam ve oğlum filminin yönetmeni filme akılda kalabilecek bir kaç karekter oyuncusu serpiştirseydi keşke. filmden sonra aklımda ada'nın güzelliğinden başka bir şey kalmadı.
genel anlamda film, sırf çağan ırmak eli değdiği için bile güzel.
ilk yarısında gerim gerim gerilmenize sebep olan film. sıkıyor gibide merak ettiriyor gibide kararsız.
hangi psikolojide izledim bilmiyorum ama uzun dakikalar ağlamıştım. başıma gelecekleri hissetmişim demek. filmi yaşadım neredeyse. breh.
gerçek hayatınızda benzer kişilerle tanışmadıysanız, benzer olaylar yaşamadıysanız ve benzer şekilde kimseden kazık yemediyseniz, hiç bir etkileyici yanını bulamayarak " bunun nesine ağlıyorlar lan" diye kendi kendinize hayıflanacağınız vasat, aşk konulu türk filmi.
ne kadar iyi olduğunu romantik komedi denen garabeti izledikten sonra daha iyi anladığım film. cemal hünal'ı sırf bu filmin başarısından nasiplenmek için çok benzer bir role oturtmuşlar ama işte orijinali varken olmamış tabii. amerikanvari bir hikayeyi çok iyi bir şekilde türkiye'ye "uyarlamış", izleyiciyi bir istanbul hikayesi olduğuna ikna edebilmiştir. bence başarı budur.
haddinden fazla bitter romantiktir. geçen tekrar izleyeyim dedim ama sadece müziklerini beğendim. insanların görmek istediği ile yaşadığı aşk arasında fark olduğunu bana bir kez daha hatırlatmıştır.
sinemada kız arkadaşımla birlikte dalga geçmekten karnımız ağrıyarak güldüğümüz, film bittikten sonra dahi epeyce bizi güldürmeyi başaran komedi filmi.
sinemada izlemiştik bu filmi bence senaryo ve oyunculuk bakımından o kadar cazibesi yok bu kadar tutulmasının sebebi her iki cinsinde bu filmde kendinden bir şeyler bulması samimi ve doğal olması yani şöyle ki filmi izleyen kız direk olarak daha önceden öyle bir olay yaşamasada kendisini o kızın yerine koyuyo onun başına gelenlerden dolayı ağlıyor sızlıyor diğer taraftan filmi izleyen erkek ise kendini orda ki erkeğin yerine koyuyor çapkınlık triplerine girip mutluluğu yakalayamadığını düşünüyor heyyytt be ben böyleyim işte diyo bir yandan hoşuna gidiyor bir yandan üzülüyor filmin en büyük esprisi bence bu yalnız müzikleri güzel seçim olmuş hakkını vermek lazım seçim olmuş diyorum çünkü müziği filme ayarlamayı değil de filme göre müzik tasarlanmasından yanayım kıraç ve toygar ışıklıya burdan selam ederim * Her ne kadar emeğe saygımız olsa da Çağan Irmak'tan daha kaliteli filmler bekliyoruz babam ve oğlum gibi...
tripçi man, yerim senin tribini psikopat mısın be adam dedirten insanı çileden çıkaran çağan ırmak filmi. filmden sonra tüm erkekleri bi ıssızlık aldı gidiyo.
şu adanın elemanımıza sexin sadece cinsellik olmadığını, aşkın paylaşımı ve 2 bünyenin birleşimi olduğunu anlattığı o sıcak ve romantik sahnede alper'i gösteren planlarda omzuna kamerayı almış öne arkaya gidip gelen bıyıklı bir kameraman düşündükçe içten içe, bazende dıştan dışa yarıldığım film.
