ırkın önemi yok önemli olan dindir

entry31 galeri0
    28.
  1. Hucurat Suresi 13 Ayette şu mesaj vardır; “Ey insanlar, Biz sizi sırf birbirinizle tanışasınız diye büyük büyük cemiyetlere, küçük küçük kabilelere ayırdık.

    yani allah bilinmek için insanı yarattı. insanda kendini bilmesi için böyle kabilelerce yaratıldı gibi bir anlam vardır bu ayette. ırkın bir diğer önemide önce akrabalardan başlarız allah rızası için yardıma. tabi çok aç biri varsa o doyurulmalı falan..

    işte islamdaki ırk sevgisi kuranda geçen önce akrabadan başlanılması ile belirtilmiştir.

    müslüman müslüman ın kardeşidir bu arada zaten.

    uzun bir bilgi ama yararlı, bu arada uydurma hadis i kuran a vuruyoruz, kuran dan onay alırsa iyidir, gerçektir, kalbinize de danışabilirsiniz tabi iyi niyetli biri iseniz... burada akrabanın önemini islam açısından vurgulamak için verdim. akrabalar bir zincirdir ve önce bir ırkı oluştururlar. sonra zaten ırklar da kardeştir aslında ama tabi uzak halka ama kardeşrtir sonuçta. ademoğlu dur bütün insanlık. hz.muhammed s.a.v bu hitabı kullanmıştır (ey ademoğulları, hitabını) :

    --spoiler--
    ihsana en layık olanlar yakın akrabalardır

    “Sonradan iman edip hicret edenler ve sizinle beraber cihad edenlere gelince, işte onlar da sizdendir. Akrabalar ise, Allah’ın kitabında (O’nun hükmüne göre) birbirlerine (miras hususunda) daha layıktırlar. Şüphesiz ki Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Enfal, 75)

    “Peygamber, müminlere kendi nefislerinden daha evladır; zevceleri de onların analarıdır. Akrabalar ise, Allah’ın kitabında birbirlerine (miras hususunda, diğer) müminlerden ve muhacirlerden daha layıktırlar; ancak dostlarınıza bir iyilik (vasiyet) yapmanız müstesna. Bunlar kitapta yazılmıştır.” (Ahzab, 6)

    “Selam vermekle de olsa akrabalarınıza iyiliğiniz dokunsun.” (Taberânî, Beyhâkî)
    iyilik ve ihsanda öncelik yakın akrabaya olmalıdır
    “Ey Muhammed! Sana nereye infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır olarak verdiğiniz nafaka, ana baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak daha ne yaparsanız herhalde Allah onu bilir.” (Bakara, 215)

    “Az veya çok hayır cinsinden, yani çeşit çeşit mallardan vacip veya nafile olarak Allah rızası için harcadığınız veya harcayacağınız mal önce ana-babanız, ikinci olarak en yakın akrabanız, üçüncü olarak ihtiyaç içindeki yetimler, yoksul fakirler, yolda kalmış yolcular içindir. Babalarınıza dedelerinize bakmak ilk görevinizdir. Diğer yakınlarınız onları izler ve bu şekilde, "Yakınlık derecesi daha yakından uzağa doğru" kuralına göre, harcama yapmak vacib olur. Bunlardan başkasına da zekât ile vacip olarak ve diğer sadakalarla nafile olarak mal harcanır. Bunlardan başka, herhangi bir hayır daha yaparsanız, elbette onu Allah pekiyi bilir ve karşılığını verir.” (Elmalı Hamdi Yazır)

    “Annene, babana, kız ve erkek kardeşlerine iyi muamele et onlardan sonra sırasıyla en yakınlara iyilikte bulun.” (Nesâî, Ahmet bin Hanbel)

    Behz Bin Hâkim (ra) babası vasıtasıyla dedesinden rivayetle demiştir ki:
    “Ya Resulallah! Kime iyilik ve ihsanda bulunayım?” deyince, Resülullah (asm):
    “Annene, sonra annene, sonra annene, sonra babana ve sonra da sırasıyla yakınlarına” buyurdu. (Ebu Davud, Nesai, Tirmizi)
    Cüveyriye (ra) Hz. Peygambere (asm):
    “Ben şu kölemi azat etmek istiyorum” dedi. Hz. Peygamber (asm):
    “Göçebeler arasında bulunan dayına ver ki, ona çobanlık yapsın. Bu daha sevaptır.” dedi. (Heysemi)

    Küleyb ibn-i Menfa’a (ra) dedi ki:
    Dedem (Bekir ibni’l-Haris) sordu:
    “Ya Resulullah! Kime iyilik edeyim?”
    Peygamber (asm):
    “Annene, sonra babana, kız kardeşine, erkek kardeşine ve bir de bunları takip eden akrabana (iyilik etmen) vacip bir haktır, yakınlarına da…” dedi. (Müslim, Tirmizi, Ebu Davud)
    “Allah annelerinize iyilik etmenizi emrediyor, sonra annelerinize iyilik etmenizi emrediyor; sonra babalarınıza iyilik etmenizi emrediyor. Sonra en yakın akrabaya, ondan sonra en yakın sırasına göre iyilik etmeyi size emrediyor.” (ibn-i Mâce, Müsned-i Ahmed)

    “Sevabını Allah’tan umarak insanın nefsine ve ehline harcadığı şeye karşılık, Allah muhakkak ona mükâfat verir. Önce geçimine baktığın kimseye harcayıp işe başla. Eğer fazla (mal) varsa sırasıyla en yakına ve ondan sonraki yakına ver. Eğer daha (artan mal) olursa, dilediğine ver.” (Edebü’l-Müfred)

    Meymûne (ra) anlatıyor:
    "Resulullah’dan (asm) izin almadan bir cariye azad ettim. Resûlullah'ın (asm) benimle kalma günü gelip, beraber olduğumuz zaman:
    "Ey Allah'ın Resulü, cariyemi azad ettim, fark ettiniz mi?" dedim.
    "Sahi mi söylüyorsun, bunu yaptın mı?" dedi. Ben:
    "Evet!" deyince:
    "Keşke onu dayılarına verseydin, senin için daha hayırlı olacaktı!" buyurdular. (Buharî, Müslim, Ebu Dâvud)

    Akrabaya verilen sadakaya iki misliyle sevap verilir

    “Akrabaya verilen sadakanın sevabı iki kat artırılır.” (Taberâni, ibn-i Huzeyme, Hâkim)
    Selman ibn-i Âmir (ra) anlatıyor:

    Resülullah (asm) buyurdular ki:
    "Fakirlere yapılan tasadduk bir sadakadır, ama zî-rahm'a (yani akrabaya) yapılan ikidir: Biri sıla-i rahim, diğeri sadaka." (Nesâî, Tirmizî, ibnu Mâce)

    Akrabadan önce başkalarına verilen sadaka kabul edilmez
    “Beni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, Allah-u Teâlâ kıyamet gününde, yetime merhamet edip ona tatlı dille konuşan, kimsesiz ve zayıf kimseleri gözeten ve Allah’ın kendisine verdiği zenginlikle komşusuna karşı böbürlenmeyen kimseye azap etmez.

    Ey Muhammed Ümmeti! Beni hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, yardıma muhtaç yakınları olduğu halde başkalarına infakta bulunan kimsenin sadakasını Allah kabul etmez. irade ve kudretiyle beni yaratan Allah’a yemin ederim ki, Allah kıyamet gününde ona rahmet nazarıyla bakmaz." (Taberânî)

    “Hali vakti zayıf akrabaları varken onlara iyilik etmeyen ve sadakasını başkalarına veren kimsenin sadakası Allah tarafından kabul olmadığı gibi kıyamet günü de Cenabı Hak onun yüzüne bakmaz.” (Taberânî)
    Akrabasına vermeyeni Allah (cc) fazlından mahrum eder

    “Her kim amcası oğlu gelip fazla olan malından ister de vermezse, Allah da kıyamet gününde fazlından onu mahrum eder.” (Taberani)

    “Yakını olan biri, bu yakınına gelir de Allah’ın kendisine fazla olarak verdiği bir şeyi ister, o da vermezse Allah ona cehennemden bir ejderha çıkartır. Ejderha boynuna dolanır ve diliyle ağzında kalan yemek kalıntılarını çıkartarak yer.” (Taberani)

    Sadakanın en faziletlisi kindar yakına verilendir

    Bir adam Resülullah‘tan (asm):
    “Sadakaların hangisi daha faziletlidir?” diye sorunca, Resülullah (asm):
    “Kindar yakınına verilen sadakadır” buyurdu. (Taberânî, Ahmed)

    “Sadakanın en faziletlisi kindar yakınına verilen sadakadır.” (Taberani, ibn-i Huzeyme, Hâkim)

    “En üstün sadaka, kötülük düşünen akrabaya verilendir.” (Darimi, Müsned)

    Eşlere ve yakınlara verilen ihsana iki kat sevap vardır

    Abdullah Bin Mesud’un (ra) ailesi Zeynep Es-Sakafiye’den (ra) Rasulullah’ın (asm) şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
    “Ey kadınlar! Ziynetlerinizden de olsa tasadduk ediniz.” Zeynep der ki:
    “Bunun üzerine kocam Abdullah bin Mesud’a giderek şöyle dedim:
    “Sen yoksul bir kimsesin, Resülullah bize sadaka vermemizi emretti, ben sadaka vereceğim. Şayet sana vermem geçerli ise sana vereyim, yok kocaya sadaka verilmezse başkalarına veririm. Git de bu durumu Resülullah’a sor.”

    Kocamın “Sen git” demesi üzerine, Rasulullah’ın evine gittim. Kapısında aynı meseleyi sormak için gelen Ensar’dan bir kadın da bekliyordu. O sırada Resülullah kızgın bir vaziyetteydi. Dışarı Bilal çıktı. Bilal’a:
    “Sen içeri gir, kim olduğumuzu söylemeden, dışarıda iki kadın var, senden kocalarına ve elleri altındaki bulunan kişilere verecekleri sadakanın geçerli olup olmadığını soruyorlar, de” dedik.

    Bilal içeri girip soruyu Resülullah’a (asm) nakledince:
    “Bekleyenler kim?” diye sordu. Bilal de:
    “Zeynep ve Ensar’dan bir kadın” dedi.
    “Hangi Zeynep?” deyince:
    “Abdullah’ın karısı olan” dedi. Bu olay üzerine Peygamberimiz (asm) şöyle buyurdu:
    “Onlara iki kat sevap var. Biri yakınlarını darlıktan kurtarmalarına karşılık, diğeri de Allah için sadaka verdiklerine karşılık.” (Buhari, Müslim)
    --spoiler--
    0 ...
  2. 27.
  3. din kardeşliği en önde gelendir lakin bütün müslümanların bu düşünceyi benimsememesi bizleri ülke milliyetçiliğine itmiştir. ben milliyetçiyim arkadaş ülkemin milliyetçisi. şunu da belirtmek isterim ki ırkının milliyetçisi olan andavallar kendinize gelin kimse ırkından dolayı üstün veya ezik değildir üstünlük Allaha olan takvayla ölçülür.
    0 ...
  4. 26.
  5. Doğru önermedir. Türk, kürt, abaza, gürcü, laz bunların islam dininde hiç bir önemi yoktur. islam dininde önemi olmayan birşeyinde müslümanlarca da bir önemi yoktur.
    Peygamberimiz veda hutbesinde;

    --spoiler--

    Ey insanlar! Şüphesiz biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için sizi büyük topluluklara ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, ondan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah, her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır .rabın Arap olmayana, beyazın siyaha, takva (Allahtan korkma) dışında hiç bir üstünlüğü yoktur.

    insanlar, tarağın dişleri gibi eşittirler
    --spoiler--

    diyerek bunu belirtmiştir.
    0 ...
  6. 25.
  7. kuyruklu insanlara göre ırk önemlidir. nedeni ise diğer ırkın kuyruksuz olması.. ya herkes kuyruklu olucak yada kimse ırk olarak kuyruklu insanlardan daha önemli daha önde, daha üstün olamıyacak. kuyruklu ülkü ocakları.
    0 ...
  8. 24.
  9. eksiktir.

    dinin de önemi yoktur.

    insan olun önce.
    0 ...
  10. 23.
  11. insan olmayı beceremeyen bünyenin, kendine sıfat bulma çabasıdır.
    0 ...
  12. 22.
  13. Din; dil veya ırk ayrımı yapmadan bütün insanlığı kucaklayandır.
    0 ...
  14. 21.
  15. Yanlış tespittir. Irk önemlidir fakat din temel yapıtaştır.
    0 ...
  16. 20.
  17. hiç birinin önemi yok, önemli olan insanlıktır.
    4 ...
  18. 19.
  19. insanlar ırklarını, milletlerini kendileri seçmediğinden öbür yandan din insanın kendi seçimi olduğundan mantıklı fikirdir.
    2 ...
  20. 18.
  21. 17.
  22. hepsi önemlidir, en önemlisi insanların renklerine ve dinlerine saygılı olmaktır.
    0 ...
  23. 16.
  24. ümmetçilik anlayışının mottosudur. doğrudur. bu yöntemle osmanlı neredeyse dünyanın hükümdarı olabilecek duruma gelmiştir. fakat milliyetçilik felsefesiyle elde kalan sadece bir avuç topraktır.
    0 ...
  25. 15.
  26. ikisi de gereksizdir. önemli olan insan olabilmektir. ne mutlu bilmem ne demek ile bağlı bulunduğu dine ait olmanın mutluluk kaynağı olduğunu belirten şeyler gereksizdir. öenmli olan insan olabilmektir. insan olamadıktan sonra mutlu olsan ne.
    0 ...
  27. 14.
  28. insanların farklı ırklar olarak yaratılışındaki hikmeti, fiziksel ve psikolojik ibretler almak yerine milliyetçilik yapıp din min tanımama imkanı olarak algılayabilecek kadar islamdan uzak zihniyetin ağzına bir de kur'an ı kerim in ismini falan da alarak kendi kendine açıklık getirdiğini sandığı önermedir.

    dayıcım bak,

    tabii ibret alalım diye farklı ırklar olarak yaratıldık. ama onun açıklaması o kadar fransızca değil. mesela gevura karşı cihaddasın. yanında iki habeş bir de çeçen müslüman kardeşin var. karşında da ispanyol, ingiliz, alman, ne kadar kefere varsa işte...

    sen bileceksin ki habeşin yeteneği nedir, tazı gibi koşması mıdır ,atmaca gibi sekmesi midir, sonra çeçenin olayı nedir, tankın içine sekip bomba bırakması mıdır, herkesin özelliğini bileceksin ki kendininkini de bilesin.

    yoksa ne mutlu türküm diyene gibi garip ifadeler kullanıp, kendini müslüman kardeşlerinden üstün ve ayrı gör diye bir emir yok işinize geldiği zaman kaynak gösterdiğinizi sandığınız kur'an azimüşşan da...
    0 ...
  29. 13.
  30. kuran-ı kerim de ırklardan hatta lanetli ırklardan, isyankar ve uslanmaz ırklardan söz edilmesi gerçeği ile bağdaşmayan gerçeklik tezidir ki yaratıcı kudretin tüm insanlığı birbirinin kopyası olarak yaratabilecek kudreti olduğuna iman eden kişinin, yaratıcının, insanoğlunu ırklara ayırarak yaratmasına hatta hiçbir insanoğlunu diğeri ile benzer yaratmamasına da iman etmesi gerekir. şüphesiz ki düşünen ve iman eden insana yaratılışın bu kopya edilemez ayrımlarla dolu gizemi manidar gelmeli ve ırkların varlık nedenini uzun uzun sorgulamalıdır.
    insanı yoktan varetmenin yanısıra adem babamız ve havva anamız dışındaki tüm insanlığı, anne ve baba aracılığı ile yaratması da oldukça derin bir anlam yüklüdür. insanlığa geçmiş algısı ve saygısı telkin eden dinimiz, insanı geçmişine olan bağlılığı ile de sınamaktadır. ırklar, adeta bir soy zincirleri olarak, fertlerinin geçmiş şuurları ile de sınanmaktadır. insanlığa yaratılışından itibaren, sınırsız bir insanlık hafızası bahşeden yaradan insanın sınırlı hayatında tüm yaşanmışlıkları geçmiş algısı olmadan kavramasını mümkün kılmayarak, insanı adeta mirasçı olarak varetmiştir. işte tam da burada atalarımızın mirasını devralmış bireyler olarak, bu mirastan aldığımız payın yanı sıra, bu mirasın getirmiş olduğu yükümlülüklerin de farkında olmamız gerektiği ortaya çıkmaktadır. ne kadar uzun yaşarsa yaşasın her insan kendisinden sonra gelene, tamamlamakla yükümlü olduğu ama ömrünün yetmediği bir borç, bir görev de devretmektedir.
    kendi ırkımızı ele alalım, dinimizde dahil olmak üzere mirasımızı,geçmiş algımız, ırk algımız olmadan nasıl bugünlere taşıyabilirdik. ulu önderimizin ırk ve geçmiş algısı olmasa idi yüzyıllar boyu sancağımızda dalgalanan hilalimiz, bugün bayrağımızın bir parçası olabilir miydi? dinimizin gereği olan şehitlik hediyesi, bugün ordumuzun dinamosu olabilir miydi? binyıllar öncesinden devraldığımız ordu millet vasfımızı, para için savaşan bu dünya düzeni karşısında koruyabilir miydik? orta asyanın bozkırların da çınlayan türk adını, cumhuriyetimize taşıyabilir miydik? dört bir yanımızı sarmış dejenarasyon çabalarına rağmen, varlığımızı devam ettirebilir miydik? bunca aslından uzaklaşmış din algısı içinde, kutsal kitabından bir harf eksilmemiş bir millet olabilir miydik? bizi bizden iyi bilen ve tanıyan olmadığı, bizi bize biz öğrettiğimiz için hala bozkırın ölümsüz simaları, anadolu da capcanlıdır. hala dedekorkutumuzla büyür çocuklarımız, hala yunus emre ile dadaloğlu ile, karacaoğlan ile aşık olur, dellenir ve duruluruz.
    ırkımızın mirasını her nesilde biraz daha büyütebildiğimiz için bugün hala bize türk deniyor. geçmişin silik milletlerinin aksine biz ırkımızla millet olduk ve hala aynı milletiz. ne mutlu türküm diyene diyebilen liderlerimizin sesi kulaklarımızda çınladığı müddetçe de öyle kalacağız. sonsuza kadar türküm diyebilmek arzusu ile yaşayan bu ırkın her ferdi, yaradanının katında da hakettiği mertebeye ulaşacaktır
    0 ...
  31. 12.
  32. "adı, bayrağı, hukuğu islami usullere göre olan yeni bir ülke.." derken?
    git oğlum kendi çöplüğünde debelen , zırvalama burda. hangi dünyada yaşıyorsun bilmem de senin cehenneme o haber gelmemiş şuradan söyleyeyim ben özgürlük diye birşey var bilmem duydun mu. Türkiye cumhuriyeti diye geçiyor farkındaysan , islam devleti diye değil. inanç özgürlüğü var yani bilmem anladın mı? ve de evet mühim olan insanlık , inananlardan çok daha insan olan inançsızlar da var bunun dinle alakası yok dikkatini çekeyim. (bkz: ayna) bak bakalım bi aynaya ne kadar insanlıkla karşılaşıcaksın.
    1 ...
  33. 11.
  34. kabul etmeyen kişilerin aynı zamanda müslüman da olmadığı önermedir.

    islamda kavmiyetçilik yoktur.

    küfür de tek bir millettir, müslümanlar da...

    şu anda yaşayan herkes, aynı peygamberin ümmetindendir*. yalnız bazıları ümmet-i davet, bazıları ümmet-i icabettir. yani ne yaptığını bilenler ve bilmeyenler. ne yaptığını bilmeyenler ise kavmine (ırkına) bakılmadan beraberce yargılanacaktır.
    0 ...
  35. 10.
  36. ırkın önemi yok deyip ayrımdan kaçmaya çalışırken farklı bir ayrıma tutulmanın göstergesidir.
    0 ...
  37. 9.
  38. devletler düzeyinde din temelli birlikteliklere ve birliktelik düşüncelerine ilişkin örnekler tarihte mevcuttur. diğer yandan bu çabaların ne ölçüde başarılı olabildikleri tartışma konusudur.

    imparatorluk sonrası ulus devlet oluşumlarının dahi egemenliklerinin sorgulandığı bir nevi (bkz: çok uluslu şirketler) döneminde din temelli oluşumların gerçekçiliği sorgulanmaya açıktır.

    liberal ekonomi, siyaset ve toplum politikaları; bir yandan etnik farklılıklara saygı, çok kültürlülük söylemi geliştirirken; diğer yandan da tüm etnik ve kültürel yapılara sen de bizim içtiğimizden iç, giydiğimizden giy demektedir ki bu durum, liberal ekonomi politikalarının iç yüzünü gözler önüne sermektedir.

    ırkın, kültürün ya da dinin toplumlar üzerindeki önemi yadsınamaz. bununla birlikte günümüz türkiye'sinin yaşadığı konjonktürel ve iç işlerine yönelik sorunların çözümüne ilişkin en önemli hamlesi; tarihsel ve toplumsal ilişkiler ağını (etnik, dini, kültürel ve toplumsal gücünü) yerel ve evrensel gelişmelerle birlikte okumak olacaktır.

    bu süreçte bizi yoracak şeylerin başında türk-kürt, alevi-sünni, sosyal demokrat-cemaatçi tartışmaları gelmektedir.
    1 ...
  39. 8.
  40. insan olmaktır aslolan... sonra gelir her şey... binlerce km ötedeki için ağlayabilmek, çevrene duyarlı ve saygılı olabilmek, yaşarken dünyaya duyarlı olmaktır...

    din, dil, ırk, renk ve diğer her şey kendince yaşanmalı ve başkalarına karışılmamlıdır... bırakın bu saçmalıkları da adam olun..
    0 ...
  41. 7.
  42. önemli olan herzaman atatürk ve cumhuriyettir.sizin gibiler yüzünden zaten din savaşları çıkıyor.şuan israille gazze arasında savaş varsa bunun sebebi dindir.bütün ayrımcılıkları doğuran dindir.eğer dünyada herkes ateist olsaydı belkide ülkeler arası bu kadar tartışmalar yaşanmıyacaktı.belki biz avrupa devletleriyle çok yakın olacaktık.peki şimdi niye olamıyoruz çünkü onlar hıristiyan.biz müslümanız.böyle ayırmayın insanları,devletleri.
    1 ...
  43. 6.
  44. 5.
  45. önemli olan cumhuriyetimize sahip çıkmaktır!
    0 ...
  46. 4.
  47. ırkın önemi olmadığı kısmına katıldığım önerme. lakin dinin de bir önemi yok. önemli olan insanların kendini bir millete, bir halka ait hissetmesi. osmanlı imparatorluğu, içinde bulundurduğu onlarca farklı ırka ve dine mensup insanları osmanlılık şemsiyesi altında 600 yıl boyunca tutmayı başarmıştır. ne zaman ki insanlar birbirlerinin dinine ve ırkına saldırmaya, başkalaştırmaya başladı osmanlı imparatorluğu'nun çöküşü başgösterdi. bu nedenle bu güzel türkiye cumhuriyeti'ni de ayakta tutmak için saçma sapan ayrımlara gitmek yerine tarihi şan ve şerefle dolu bu ulusa bağlılık yegane kurtuluştur.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük