yokluğunla üşüyorum,
buz tutuyor, yüreğim, bedenim...
hadi yine çıkıp gel,
tıpkı kayıp zamanlardan geldiğin gibi,
varlığın bir güneş misali ısıtsın,
bu dünyanın sensizliğinde üşüyen bedenimi... *
kalmalıydı her şey yerli yerin de,
doğmalıydı yine gecede ay.
yağmur yağmalıydı,
uyumalıydık sabaha karşı.
ve inadına yaşamalıydık,
dünyanın bu korku dolu düzeninde.
bir bağlama sesiyle uyanmalıydık sabaha.
tüm mavilikleri üstümüze alarak,
dolaşmalıydık şehir şehir.
sıcak bir simidin buğusuyla ısınmalıydık,
ve ben bu gece üşümemeliydim sensiz.
üç beş çapulcunun buraya toplanıp hakkında kendi çaplarınca espri yapmaya çalıştığı bu ülkenin yetiştirmiş olduğu nadir kişiliklerden olan (bana göre) ölümsüz muhsin yazıcıoğlu şiiridir.
izmir' de bu hava da ""üşüyorum" demeyi o kadar çok özlüyorum ki hele bir de vize ve final döneminde. haziranı, temmuzu, ağustosu düşünmek bile istemiyorum ben.
sözleri müfide inselel'e ait zeynep casalini sarkısı.
mavi gözde hapsettiğim o yıllar
billur tende edepsizce anılar
sarı yazda beter soğuk akşamlar
üşüyorum kifayetsiz yorganlar
islah olmaz bu deli ruh
iflah olmaz bu beden
hep acıklı şarkılar
sence neden
bu soğuk hep var
mevsim bahane
sensiz her daim
yağacak kar
güneşi görmem
adımı bilmem
delice sevmem
neye yarar
şurada anlaşalım ki çoğumuzun şu güne kadar bilmediği şiirdir. adamcağız ölünce herkesin cep telefonunda, ipodunda filan yerini aldı. popülistsiniz olm işte.