Japonya parlamentosu, üç hafta önce Güney Kuril Adaları olarak bilinen ve ikinci Dünya Savaşı'ndan bu yana Rusya’nın kontrolünde olan takımadayı Japon toprağı ilan eden bir kararın altına imza attı.
altın fiyatları ile ilgili bu başlığın altında ve bir çok internet sitesinde "altın fiyatlarının yükselmesi bir savaş delaletidir diye" pek çok yazı yazmıştım. bu günceyi tutmaya başladığımda, bununla dalga geçen pek çok insan oldu. özellikle yakın çevremeden pek çok kişi bunun gerçekleşmesinin imkansızlığından bahsetti. ancak bütün veriler bu günceyi tutmaya başladığımdan beri tam da öngörüldüğü gibi oluyor. ekonomik kriz çok şiddetli bir şekilde geldi. önümüzdeki sene ürün fiyatları inanılmaz derecede artacak. çünkü abd doları da altın karşısında ciddi bir değer kaybına uğradı. bizim ve dünyanın ekonomisi dolar kuru üzerine şekillenmiş ve değersiz dolar, başta petrol olmak üzere pek çok ürünün fiyatını yukarı çekecektir. gayri sarfi milli hasılası yükselen ancak yükselen bu hasılanın değersizliği karşısında mal bulmak imkansızlaşacaktır. bu da fiyatları katlayacak ve zengin kere zengin olan hırsızların lokomotifliğinde piyasalardaki bu arz talep dengesizliği, büyük ölçekli tüketim nedeni olan uluslar arası bir savaşı tetikleyecektir. bu savaşta dünya nufusu dengelenecek, zenginler çok daha zengin olacaklar. sistem bunu zorunlu kılmaktadır.
şimdi içinde olduğumuz süreç; malların değerlerinin tırmanışa geçme sürecidir. bu artış senet, para gibi kağıt üzerindeki şeylerin değil; altın, demir, bakır, elma, buğdağ gibi elle tutulur şeylerin fiyatının artışıdır.
mantık şu şablonla işlemektedir:
talep(semaye)artışı->üretim artışı->mal(arz) artışı->fiyat düşüşü->mal(arz) düşüşü-> üretim düşüşü->fiyat artışı->...
bu kapital döngü bir çok dinamikle ilerlemesine devam ediyordu ancak sistem emeği göz ardı ettiği için, fiyat sabitliği, fiyatı emekle değerlendirmek gibi çok basit ve mantıklı davranışı red ettiği için büyük infilaklara ihtiyaç duymaktadır. eğer haberleri haberleri takip ediyorsanız ve gözünüze de allah, futbol, sex perdesi çekilmemeişse bu olanları görmemeniz için hiç bir neden yok.
(bkz: Gözleri vardır görmezler, kulakları vardır duymazlar)...
Dedem K.K. 90 yaşını geçkin bir adamdır. Tek kelime okumayı bilmez. Ben çocukken "bu düvelde acından ölen yoktur" demişti. Ancak geçtiğimiz günlerde bir kore gazisi açlıktan öldüğü haberi geldi.
Bir asıra yaklaşan ömründe çok ciddi kıtlıklardan nasıl çıktıklarını anlatır. Mandaların açlıktan tavukları yediğini, yüksek yaylardan oluşan memleketinde ot bitmediğini ama onların topraktan çıkardıkları yer elması ve gübrelerden ayıkladıkları arpalarla yaptıkları ekmeği nasıl yediklerini söyler. Dedem haberleri izlemeyi çok sever. inşallah bu haberi görmemiştir. Zavallı kore gazisi, zavallı dedem, zavallı insallık...
"aslinda tam ortasinda yasadigimiz ama belki 50 yil sonra geri dönü baktigimizda yeni milleniumda basladigin anlayacagimiz bir savas ücüncü dünya savasi. isin kötü yani bu savas ilk ikisi gibi degil asla, tamamen yalanlanarak gerilla usulleriyle yapiliyor.sadece avrupa ve amerika ile sinirli degil, bütün dünya ülkeleri isin icinde.globallesme ekonomik boyutlarda kalmadi, siyasete de siçradi.
hep hani 19. yüzyildan bir adam gelse simdiki teknoloji hakkinda ne düsünürdü, dumur olurdu herhalde diye düsünürüz ya.teknolojimize hayran olurdu ama dünyanin kiyamete bir adim daha yaklastigini düsünürdü.
- bir yandan zenginler kilolu sinifini asip obezlige ve koroner hastaliklara kosarken (gelismis ülkelerde erkeklerin yarisindan fazlasi kalpten gidiyor), diger yandan dünyanin yarisi açliktan kiriliyor ve hic bir büyük devlet kesin çare bulmak amacinda degil.
-aslinda dünya nüfusunun tas çatlasa altida biri insan gibi yasayabiliyor.teknolojik gelismeler, yenilikler kimin için?
i-pod un yeni versiyonunu yiyebilir misin ya da giyebilir misin?
-19 yüzyilda fransanin cezayiri,ingilterenin hindistani sömürge yaptigi belliydi.simdi adamlar gözümüzün içine baka baka isgal ediyorlar ya da kontrol ediyorlar ama her sey inkar.
- çok aci ama insan artik açliktan elmacik kemikleri ve gözleri firlamis karni sismis bir afrikali cocuk karsinda yeterince üzülemiyor.evet çok üzücü ama itiraf edelim bildik görüntüler.eminim geçmisten gelen bir adam çok daha fazla soka girerdi.
-amerikada yayindan kaldirilan reklami duyan vardir.11 eylül de sadece üç bin kisinin ama afrikada açliktan milyonlarca kisinin öldürüldügünü söylüyordu.anlami belli degil mi? bir average joe yüzbinlerce afrikaliya bedeldi.
-durum 1960larda martin luther king zamanlarindan daha kötü.o zaman zenci olmak kötüydü.artik açik saç ve tenli olmak tek kabul gören sey.geçen gün bir brezilyaliyi pakistanli zannetmelerine ne demeli? onlar için ayniyiz.
-birlesmis milletler israili sadece hep "kinadi".johnnie sagolsun.
-b.m. e gelince.saraybosna da veya afrikada veya dünyanin baska bir yerinde en son ne zaman bir soykirim engellendi veya iç savasta masumlar korundu ? tarihçilerin bildigi gibi ikinci dünya savasi öyle gösterilmesine ragmen 20. yüzyilin son savasi degildi.10 yasindaki çocuklar asyanin ücra köselerinde ve afrikada kalesnikofla dolandilar yillarca.
-ne yazik ki her gün televizyonu açip "irakta bomba patladi,40 ölü 20 yarali" ya da "türk mühendis kaçirildi" diye duymaya alismadik mi?
-11 eylülden ve avrupada yasanan her olasi ya da gerçeklesen bomba olayindan sonra bazi amerikan tv kanallarinda hollywood filmi havasi sezmediniz mi? birileri dünyanin beynini yikiyor...(tesekkürler rupert murdoch ve fox tv) tabii sirf o degil ama, bu adamin star tv yi almak istemesine ne demeli? welcome to turkey?
-bazi ingiliz gazetelerinin brezilyali elektrikçi adamin vurulmasina destek çikmalarina ne demeli? dünya paranoyaklasiyor.trene yetismeye çalisan ve muhtemelen katolik olan bu adam sarisin olsaydi ne olurdu? olay dini de asti.
-dünyanin her yerine ve her sektörüne yabanci tekelciliginin sokulmuyor mu? süpermarket,hipermarket ve sonunda walmart.
-parasi olanlar sistematik olarak sigara ve fast-foodbagimlisi yapiliyor.
-tsunamigeldi geçti.yüzbinlerce kisi öldü.tv yayininda hep turistleri, tatile gidip dönemeyenler anlattilar.ama sonradan ögrendik ki mutlu sandigimiz yerliler siginma evlerinde yüzlerce kisi bir arada kalirken, bir sürü kadin tecavüze ugramis.hirsizliklar olmus.turistleri kendi ülkeleri evlerine götürdü.peki, son 3 ayda kaç tsunami haberi yapildi? geride kalanlara ne oldu? brad pitt angelina jolie ile beraber mi diye amerika ve diger ülkeler kafayi yedi!
-yabancilar türkiyeyi sürekli polislerin kötü davranisindan suclu buluyor ama g-8 zirvesinde göstericilerin ya da gicik olduklari bir türkün bir agzina s.çmadiklari kaliyor.biz de özür dileyip duruyoruz.
-insan acaba avrupada ya da amerikada aids patlasa (tabi allah korusun) caresi daha mi çabuk bulunur diye düsünüyor.hala cogu insan aids i gay hastaligi ya da afrika hastaligi olarak düsünüyor.
-yine gözümüzü yukaridan çektik.uzay harcamalari ve gelismeler hizla azalirken savas bütceleri tavana turdu.istikbalimzi göklerde aramiyoruz artik.20.yüzyilin son çeyreginde batida yasanilan gelisim,gerilime döndü.
kimseye suçlamada bulunmuyorum, gördügümü yaziyorum.sagci,solcu,komunist,asiri sagci veya solcu gibi terimlerle tanimlanabilen politik düsüncelerle alakam yok.mutlu ve gelismis gibi görünüyoruz ama aslinda sürekli kat çiktigimiz gökdelenin hizla temeli bosaliyor.ücüncü dünya savasina giridk ama farkinda degiliz.en hasindan soguk savas içerisindeyiz.beynimiz bos seylerle doldurulurken önemli seyler biz farkina varmadan gerçeklesiyor.hiç bir açik savas yapmadan (tabii irak disinda) dünyanin 10 yilda ne kadar degistigine bakin.korkutucu bir gelecek var.
john lennon un imaginei yalan artik.siz en iyisi a perfect circleinkini dinleyin
Ekim 2008’de, Ofog (http://www.ofog.org/avrusta ) üyesi iki eylemci Anna Andersson ve Martin Smedjeback, isveç’in tanınmış silah şirketlerinden olan Saab Bofors Dynamics’in Eskilstuna’daki fabrikalarına eylem koymak için izinsiz girdiler. Saab Bofors Dynamics’in ürettiği ve dünya askeri güçleri tarafından revaçta olan Carl Gustaf roketatarlarını tahrip ettikten sonra gözaltına alındılar. Uyguladıkları eylem ve verdikleri milyon kronluk zararın faturası dört ay hapis cezası. Bölge mahkemesinin Anna Andersson ve Martin Smedjeback hakkında vermiş olduğu dört aylık ceza, Svea Yargıtay Mahkemesi tarafından da onaylandı. Martin Smedjeback mahkemede iki eylemci adına savunmasını kendisi yaptı.
Savunmasını sunuyoruz:
Ben, yapacağım son savunmamda size, isveç silah sanayisine karşı yapmış olduğumuz eylemden dolayı benim ve Anna Andersson’un neden beraat edilmemiz gerektiğini anlatacağım. Ben konuyu üç şık altında açıklıyorum: savaşın gerçek yüzü, kanunların sağladığı olanak ve ilginin
zorunluluğu.
’’Biz Birleşmiş Milletler halkı olarak, gelecek kuşakların savaş faciasından korunması için kararlıyız.’’ Böyle başlıyor 1945’te kurulan BM’in ilk şartı. Ama malesef verdiğimiz sözü unuttuk. 65 yıl geçti hâlâ savaşın yarattığı facialarla karşı karşıyayız. Bu durum bize, mücadelemizin umutsuz olmadığını gösteriyor. Savaşlara son vermek zor değil. Bugün her zamankinden daha iyi, barış yolu
ile problem çözme ustalığına sahibiz.
Savaşların imhasını sağlamanın birinci adımı, savaşa katılmamak ve savaşa destek verememek. isveç askeri güçleri, isveçin yarattığı savaşlar için asker yetiştirmemektedir. Ama biz nüfus oranlamısına göre dünyanın ikinci silah satan ülkesi ünvanına sahibiz. Biz hem demokrasilere hem diktatörlere, hem barışta olan ülkere hem de savaşta olan ülkelere, hem dünyanın en zengin ülkelerine hem de en fakir ülkelerine silah satmaktayız.
DiKTATÖRLERE PAZARLIYORUZ
Ekim 2008’de ben ve Anna, Carl Gustaf marka roketatarları etkisiz duruma getirdik ve bu silah en revaçta ve satışlarda sükse olan bir silah. Bu silahı 40 ayrı ülkeye pazarladık. Gazeteci yazar Bengt Nilsson STV (isveç resmi televizyonu) debat programında 1997’de Liberya’da bir konteynirde nasıl
Carl Gustafları gördüğünü ihbarladı. Bu yıl ’’Dagen’’ gazetesi Somalya’da islamist milislerin ellerinde nasıl Carl Gustaf roketatarlarını gördüklerini yazdılar.
Savaş sadece kurban alır, yani çok kurban. Size bir örnek vereyim örneğin Irak savaşı. Cidiye alınan tanınmış tıb dergisi The Lancet, 2006’da bir haber yayınladı ve bu habere göre 2003-2006
yılları arasında Irak’ta toplam 600.000 insan şiddet ve savaş yüzünden hayatını yitirdi. isveç bu savaşa olduğu gibi, dünyadaki diğer savaşlarada sürekli silah ihracatından dolayı bir fiil sebep olmaktadır.
Ama eğer biz BM’lerin koyduğu hedefin yerine – kendimizi savaşın faciasından korumalıyız. Bunu kanunların sınırlar içinde gerçekleştirebilir miyiz?
SAVAŞ BiZiM KÖR NOKTAMIZ
Pek çok yönden isveç anayasası çok iyi. O bize bazı kanuni haklar tanıyor, bizim ezilmememiz için güvence sağlıyor. Bizi ezmek isteyenleri kanunen korkutup engelliyor. Ama bizim hukuk sistemimizde hâlâ kör noktalar var - savaş onlardan biri. Ama isveç hukuku, savaşı engeleyebilir mi, haksız
kılabilir mi, savaş suçlularını yargılayabilir mi?
Kanunun bazı maddeleri adını andığım sorunlara çözüm bulabilir, aslında terör suçları için ceza yasası, bu alanı kapsayan muktedir bir parçadır. Peki bizim kanunlara göre terörizmin tanımı nedir?
Kısacası, bir eylemin terör olarak sınıflandırılması: bir fiil cinayet, toplu katliam, adam kaçırma, sabotaj ve imha bakış açısıyla ciddi sindirmeye veya istikrarı bozmaya veya bir ülkeyi yok etmeye yönelik
eylemler düzenleme, korku yaratma, ülkenin altyapısını derinden zedeleme, ülkeyi etkisiz duruma getirme, ülkenin altyapısını oluşturan politik, ekonomik ve sosyal yapısını imha etme gibi eylemleri içerir.
TERÖRiST DEVLET
Bu açıklama saldırgan savaşa yapılan açıklamadır. Savaş, büyük ölçüde terörizmdir. Bizim terörle mücadele kanunlarımız hukuk bakımından kimi kapsadığını açıklamamıştır. Bu kanun kişileri, örgütleri ve ülkeleri de kapsamaktadır. Bundan dolayı bizim kanunlar bize bir olanak tanımaktadır. Bizim
kanunlarda kişiler mi, örgütler mi yada ülkeler mi yargılanacak diye geçmiyor! Bizim kanunlara göre hem devletler hem de memurlar yargılanabilirler. isveç toplumunun temel ilkesi hiç kimsenin hukukun üzerinde olmayacağıdır, bu kategoriye başbakan, güçlü devlet görevlileri ve uluslararası isveç şirket
yöneticileri de dahildir.
Eylül 2005 yılında, gazeteci Asa Lindeborg ve Erik Wijk polise bir suç duyurusunda bulundular. Suç duyurusunun sebebi Irak savaşıydı. Suç duyurusuna göre ABD’nin saldırı savaşına sebep olduğu ve bu yolla uluslararası insan hakları kanunlarının çiğnendiğiydi. Uluslararası devlet terörü sürdüren ABD ve
müttefikleri hakkında isveç’te belki kovuşturma açılamaz, ama savaşa silah yardımında bulunanların kanunlarımızca yargılanması mümkündür. Hatta bizim kanunlarımıza göre terörizmi desteklemek ve destek vermek suç teşkil etmektedir. isveç silah senayi Irak savaşından önce ve de Irak savaşı boyunca ABD ve müttefiklerini büyük oranda yeni silahlarla destekledi ve silah sağladı.
Lindeborg ve Wijk’in polise yaptığı suç duyurusu terör suçunu kapsamaktaydı. Lindeborg ve Wijk’e göre Saab Bofors Dynamics genelmüdürü Tomas Samuelsson teröre destek verdiğiydi. Polise yapılan teröre yataklık ve yardım suç duyurusu bu gazeteciler tarafından hukuk ombüdüne tebliğ edildi. Saab
Bofors Dynamics genelmüdürü Tomas Samuelsson dışında, gazeteciler stratejik ürünler genel müdürü Andreas Ekman hakkında da teröre yardım ve yataklık etiklerinden dolayı suç duyurusunda bulunmuşlardı.
Ne polise ne de hukuk ombüdüne yapılan suç duyurusu sonuç verdi. Teröre yardım ve yataklık yaptıklarından dolayı kimsenin hakkında mahkeme açılmasına ve soruşturma açılmasına sebep bulunamadı. Çünkü şimdiye kadar her hangi bir mahkemede bu tür suç duyrusu hakkında mahkeme açılmadığından, suç duyurusu mahkeme gündeminden düştü.
TERÖR EYLEMiNi ENGELLERSEK SUÇLU MUYUZ
Peki kanun, normal bir vatandaşın terörü engelemek için uygulayacağı bir eylemi nasıl görüyor? Buna bir örnek verelim, diyelim ki ben ve Anna Södertälje’de aşırı terörist bir terör örgütü olduğunu haber aldık. Bu terör ağının Londra Metrosunun havaya uçurluması için bir bomba ürettikiğini duyduk. Bu bomba kullanılmadan bulunduğu yere girip imha ettiğimizi farz edin. Şimdi biz bu bombayı kullanılamaz duruma getirdiğimizden dolayı, bu davranışımızdan dolayı serbest bırakılmayacak mıydık?
2008 yılında karşı karşıya kaldığımız durum yukarıda yaptığımız yorumlamadan farksız. Biz 13 mayıs 2008’de bir haber aldık. Bu habere göre isveç silah şirketi Saab Bofors Dynamics, ABD’den 285.000.000 isveç kronu değerinde Carl Gustaf roketatarı alacağı yönündeydi ve bu roketatarlar 2009 yılında ABD askerlerine gönderilecekti. Biz ABD askeri güçlerinin Irak’ta sürdürdüğü terör eylemlerinden haberdardık. Yani işkence, katliam ve toplu infazlar gibi. Biz, Eskilstuna’daki Saab Bofors Dynamics şirketinde bulduğumuz bu tanksavar toplarının Irak’ta terör eyleminde kulanılacağından büyük bir şüphe duyduğumuzdan, 16 Ekim 2008’de bu silahları etkisiz duruma getirdik ve bu vesileyle bu silahın terör eyleminde kulanılmasını kanunlarımıza göre engellemiş olduk. Bu takındığımız insani tavrımızdan ve nefsi müdafa hakkımızı kullandığımızdan dolayı serbest bırakılmamız gerekmektedir. Çünkü biz isveç’in bize tanıdığı kanuni hakların dışına çıkmadığımızdan mahkemenin hakkımızda açmış olduğu davanın düşmesi gerekmektedir.
Demokrasinin oksijeni halkın ilgisiyle gerçekleşir. Bir çoğumuz gözü açık, duyarlı vatandaşlara olan ihtiyacımız konusunda fikirdaştır. Yani duyarlı vatandaş yöneticisini kontrol eder ve bunları işleye bilecekleri suç durumunda denetler ve etik suç işlemelerini engeller. ilgi ve eylem (aksiyon) farklı şekillerde karşımıza çıkar. Protesto yürüyüşleri, isim listeleri, makaleler, açlık grevleri, sokak tiyatroları ve benzerleri, ve benzerleri şeklinde. Kanunun bize tanıdığı sınırlar içinde yüzlerce protesto forumu mevcuttur. Ama ne yazı kki arasıra bu da yetmemektedir.
SiViL iTAAATSiZLiK YAPTIM
Yasal kanunları kulanmanıza göre eğer şartlar ve baskı daha da artıyorsa, bizim üstümüze düşen şiddetsiz bir adım atıp hakkımız olan sivil itaatsizliğimizi kullanmaktır. Biz, Ofog <http://www.ofog.org/avrusta> ; grubu olarak yaptığımız eylemle, uyguladığımız metodla ve takındığımız tavırla yalnız olmadığımızı biliyoruz. Şiddetsiz sivil itiatsizlik dünyanın her yerinde metod olarak kulanılmaktadır ve bu metod tanınmış, kulanılmış bir metod olup demokratik toplumlarca kabul görmektedir. Bizim kendi parlementomuzda (isveç Parlementosu) üç parti sivil itaatsizliği kendi programlarında, “ülkemiz için gerekli demokratik bir hak” diye beyan etmişlerdir.
Ben, savaşların insan ırkının sonunu getirmeden, insanoğlunun savaşların sonunu getireceğine inanmaktayım. Ama bu otomatikmen gerçekleşmiyor. Bunun gerçekleşebilmesi hepimizin desteğiyle, küçük veya büyük desteklerimizle, hem kanunların sınırları içinde hem de kanunların sınırlarını aşarak
gerçekleşecektir.
keske haksiz ciksaydim ve benim yazilarimla dalga gecen zihinsizler benimle eglenselerdi. yerin dibine gecseydim. ancak savasin ayak seslerinden sagir oldum.
Libyada haftalardır kaynayan olaylar bu gün itibari ile çok yoğunlaştı. eylem yapılan yerlerin çatılarında muammer kaddafi'nin keskin nişancıları kelle avındalar. özellikle bingazi diken üstünde. Ülke çapında seferberlik ilan edilmedi fakat kaddafi, tüm libya ailelerine çocuk başına 150 dinar vermeyi tahüt etti ve tüm maaşlara %25 zam yaptı. bu durum develiasyona neden oldu.
bu gün itibari ile 200 kişinin öldüğü çok sahi kaynaklar tarafından dile getiriliyor. BOP tüm dinamikleri ile işliyor ve ortadoğu şekillenmeye devam ediyor.
yerel internet kapalı. libyalılar interneti kullanamıyolar. telefon da ise ciddi sorunlar var.
hangi yılın hangi günündeyiz bilmiyorum. artık pek bir önemi de yok zaten. tek bildiğim aralık ya da ocak ayında olduğumuz ve şu an oturduğumm koltukta oturup sayısız tv kanalını izlerken şömineden yayılan o tatlı sıcaklığı hissettiğim günlerin çok geride kaldığı ve asla geri gelmeyeceği.
her şey nasıl başladı diye soruyorum kendime ama cevapları ya birbirine karıştırıyorum ya da hangisi doğru cevap bir türlü bulamıyorum.
hatırladığım tek şey dünyayı doğal olmayan bir şiddet dalgasının esir aldığı ve ülkelerin birbirlerine ültimatomlar gönderdiği dönemlerde, olacak olanlara inanmayıp, her zamanki it dalaşları olarak düşünmüş olmam.
hatırlıyorum; ortadoğu da dalga dalga yayılan sözümona halk isyanları ilkönce asya ya, oradan da güney amerika ya yayılmıştı.
rusya ise eski topraklarında meydana gelen demokratikleşme çabalarına kanlı bir geri devrim atağıyla karşılık vermiş ve bir sabah tv mi açtığımda kendimi ukrayna dan ateşlenen bir nükleer füzenin moskovayı gafil avladığı ve milyonlarca insanın yataklarında nükleer bir kasırga ile savruldukları haberi ile karşı karşıya bulmuş ve donmuş kalmıştım.
devlet başkanları dahil neredeyse tüm yöneticilerini nükleer saldırıya kurban veren rusya, o günlerde gerçekleştirdiği tatbikat nedeniyle sağ kalan askerlerin kontrolüne geçmiş ve aynı günün öğlen saatlerinde saldırıdan sorumlu tuttukları amerika, ukrayna, ingiltere ve hatırlayamadığım beşe yakın ülkeye karşı savaş kararı alabileceğinin sinyallerini vermişti.
o gün kendimi korkunç derecede bitkin ve ümitsiz hissetmiştim ve gece yarısına kadar içmiştim. tam yatağıma doğru sendeleyerek ulaşmaya çalışıyordum ki o zaman deprem olduğunu sandığım şimdi ise türkiye üzerinde havada vurulan bir nükleer silahın radyoaktif şokundan olduğunu gayet iyi bildiğim bir korkunç sarsıntı ve basınç dalgası ile her şey bir anda bitivermişti.
kendime geldiğimde korkunç bir karanlık ve yıkıma gözlerimi açmış ve neler olduğunu anlamaya çalışmıştım.
artık yerinde olmayan duvarların enkazları arasında başım zonklayarak el yordamıyla ilerlemeye çalışırken, gözbebeklerimi yerlerinden söken bir ışık dağıyla karşı karşıya kalmış ve o dağın bir anda bana uzanan narin ellerine kapaklanmıştım.
ceyda, on yıldır oturduğum sitede hiç karşılaşmadığım bloklararası bir komşumdu ve o gece tesadüfen tanıştığı ve bir gecelik kaçamağına kapıldığı yan komşumda orgazm eşliğinde kendi kıyametine yakalanmış ve çığlık çığlığa boşalırken, kendisini üzerinden atan ve anadan üryan cama doğru koşan adamın sayesinde hayatta kalmıştı.
anlattığına göre, baza ile çok yakınında bulunan gardrop arasına düşmesiyle birlikte bulunduğu kısmın üzerine doğru yıkılan bir beton bloğu sayesinde nükleer ışınımın köredici dalgasından korunabilmiş ve saatler sonra kendisine geldiğinde, onu ilk gördüğümde üzerinde olan erkek elbiselerini üzerine geçirmiş ve gardrobun arkasında açılan duvardan apartmanın temizlik odasına geçmiş ve bulduğu el feneri ile bir çıkış aramıştı. çıkış yönünde ilerledikçe yıkımın şiddetinin arttığını görmüş ve tanımlayamadığı kanlı et parçalarının köpürmüş kalıntılarına takılı kalan gözleri tekrar geldiği yöne dönmesi gerektiğini adeta haykırmıştı ona.
geri dönüş yolunda ilk rastladığı canlıda ben olmuştum. sanırım bir haftadan uzun bir sürede öyle kalmıştım. hırpani hali ve aklını yitirmişcesine garip bir psikolojinin gözlerine yaydığı cinnet haline rağmen ilk gördüğüm anda onun benim için ne kadar özel ve vazgeçilmez bir insan olacağını anlamıştım sanırım.
sanırımda ne kelime. şu an kulaklarıma saldıran öpücüklerine karşılık vermemek ve yazmaya devam etmek gerektiğini biliyoruma ama hiçbirşeyin aynı olmadığı bugünlerde, kendimi bildim bileli aynı kalmış tek duyguma karşı koymak istemiyorum. hatta mümkünse sadece onu hatırlamak ve o duyguyu gerçek kılan tek insana sınırsızca sahip olmak, sahip çıkmak ve onda kaybolmak istiyorum. hatırlamamak keşke mümkün olsaydı ama hatırlıyorum ve yazmaya devam edeceğim ama şimdi değil. şu an yapacak çok daha önemli, güzel ve sonsuz birşey var...
Tüm Avrupa ve Amerika büyük bir maddi krize doğru sürüklenirken hasbelkader varlıklarını sürdüren Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin biriktirmiş oldukları piyasadaki Amerikan Rüyası sonucunda ortaya çıkmış balonun kurbanı olarak pay edildiler. Son kurban Libya idi. Libyalıların altınları altının inanılmaz yükselişini frenledi ama durduramadı. Çünkü basılan para inanılmaz büyük ama karşılığı yok. Şu anda üzerinde bulunduğumuz topraklar bu paraların karşılığı olarak birilerince pay edilmek üzere. Sırada Suriye var. Ondan sonra iran ve son olarak ta Türkiye...
..............................................................................
...........................................................03:47..21.12.2015..
..............................................................................
....................T.C. Genel Kurmay Başkanlığı Arşivi.......................
Arşiv Numarası: 030546-00487389/00581.........................................
Konu: Tebriz Cephesi Öncü Birlikler Durum Raporu Tel..........................
Sayfa Sayısı:3..............................................................
Nüsha Sayısı:1................................................................
..............................................................................
..............................Çok Çok Çok Gizli...............................
..............................................................................
..............................................................................
...............................................................25.05.2013.....
....101.Hv.ind.Py.Yzbaşı.Sercan.Yıldırım.Durum Teli...........................
....Tebriz'in 53km batısında araziye dağınık durumda konuşlandık.hakim........
....mevki seçimi hususunda sıkı davranıyoruz.kuru gıda stoğumuz tükenmek......
....üzere.gıda sorununu ertelemek üzere civar köylerdeki besi hayvanla-.......
....rına bedeli sonradan ödenmek üzere el koyduk.temiz su bulmakta zor-.......
....luk çekiyoruz.bulduğumuz su kaynaklarının çoğu ya zehirlenmiş, yada.......
....radyoaktif durumda.askerde bulaşıcı hastalık gözlemlenmedi.temizlik.......
....hususunda çok katı davranıyoruz.her halükarda teçhizatımızın hasta-.......
....lıkların bulaşmasına engel olması kesin gibi.hava filtrelerimiz ye-.......
....terli fakat öngörülemeyen durumlara karşı ihtiyatlı kullanıyoruz..........
....yeni tüfeklerin nişangahları ayarsız geldi.müttefik askeri unsurlar-......
....ca teslim edilen mühimmatın çoğu bu silahlara ait olduğundan uzman-.......
....lardan ve kıdemli askerlerden oluşan 3 bölüğü nişangah ayarlamaları.......
....için ayırmak zorunda kaldım.ayarlamaları 500m kuzeybatı'da bir va-........
....dide yapıyorlar.sesler çok yankı yapıyor ama dağların ötesine de..........
....geçmiyor.geri kalan askerin silahı öğrenmesi zaman alacağından işle-......
....ri bitinci bu 3 bölüğü ön kademelere kaydıracağım.allah yardımcıları......
....olsun.....................................................................
..............................................................................
...............................................................04.06.2013.....
....101.Hv.ind.Py.Yzbaşı.Sercan.Yıldırım.Durum.Teli...........................
....bugün tebrize girdik.bizden başka canlı yoktu.............................
..............................................................................
...............................................................05.06.2013.....
....101.Hv.ind.Py.Yzbaşı.Sercan.Yıldırım.Durum Teli...........................
....bölgede kimsenin yaşamadığına eminiz.bütün şehri hatta 2km çevreyi........
....taradık.canlı tek bir kuş bile yoktu.bombanın isabet ettiği yeri..........
....bulduk, fakat bu bölgede radyasyon oranı hale çok yüksek.silahı kul-......
....lanırken çok az radyasyon yaydığını garanti etmemişlermiydi.yinede........
....düştüğü yerin dışındaki çevreye çok yayılmamış gibi.rüzgar ve hava........
....elverişli olursa türkiyeye ulaşması şüpheli.şehre yakın köylerde..........
....radyasyından etkilenmemiş su ve biraz bakliyat bulduk.sası bir aşure......
....yaptırıp askere moral vermeye çalıştık.çevrede bu kadar insan yapısı......
....varken hiç yaşam olmaması huzursuz edici.radyasyonun yüksek olduğu........
....merkez bölgesine girmemek için etrafından dolaşırken günler sonra.........
....yatakta yatma fırsatı bulduk.benim yatağımda sahipsiz bir kol vardı.......
....hizmet bölüğüne ne kadar aratsamda vücudu bulduramadım.sanırım hep-.......
....ten yok oldu..............................................................
..............................................................................
......................................................................1/3.....
..............................................................................
..............................................................................
..............................................................................
..............................................................................
...............................................................23.06.2013.....
....101.Hv.ind.Py.Yzbaşı.Sercan.Yıldırım.Durum.Teli...........................
....sanırım yıkımdan önce iran'a ait bir televizyon uydusu bulduk.yine........
....radyasyon sebebiyle çok yaklaşmadık.fakat ne olduğuna dair şüphemiz.......
....yok.erzağımız çok azaldı, bu yüzden az mola çok yürüyüş yapıyoruz.........
....dileğimiz askerin dayanması...............................................
..............................................................................
..............................................................................
...............................................................26.06.2013.....
....101.Hv.ind.Py.Yzbaşı.Sercan.Yıldırım.Durum.Teli...........................
....tahran'ın 10km kuzey batısında müttefik kuvvetler kampına vardık.bu-......
....rada erzak ve su tedarik ettik.burada neredeyse bayram havasında..........
....karşılandık.müttefik askerler ve komutanları gülerek karşıladı bizi,......
....türkiyeden bizim şifremizle direk genel kurmay'dan bir tel tutuştur-......
....lar elime.müttefik kuvvetler komutanlığının emrine verilmişiz.telde.......
....emredildiği üzere müttefik kuvvet komutanına tekmil verdim.oda beni.......
....çok sıcak karşıladı, brendi ikram etti. görevde olduğumu belirterek.......
....red ettim.nazikçe güldü.benden birliğim ve kapasitesi hakkında............
....brifing vermemi istedi.hava indirme askerinin yürüyerek gelmesine.........
....çok güldü.içerledim.yine de bu teçhizatla bu kadar mesafeyi bu kadar......
....zamanda gelmemize hayran kaldı.birliğim hakkındaki bilgileri......
....eksik verdim.mazaret olarak da yetersiz ingilizcemi gösterdim.ön-.........
....yargılarından ötürü olacak inandı.yabancıların bu kadar iyi karşıla-......
....ması zaten anlamsız soru işaretlerine neden olmuştu.müttefik komuta-......
....nın bütün kibarlığına rağmen önyargılarını koruması açıkça tekin..........
....gelmiyor..................................................................
..............................................................................
..............................................................................
...............................................................27.06.2013.....
....101.Hv.ind.Py.Yzbaşı.Sercan.Yıldırım.Durum.Teli...........................
....müttefik kuvvetlerimizin bize olan sevgisinin nedeni belli oldu.tah-......
....ranın bela mahallesi tabir edilen bölgesine girmek için biz seçil-........
....mişiz.birliğimden ingilizce bilen birkaç kişi yabancıların o bölge-.......
....ye girmeye çekindiklerini bildirdi.sanırım iran silahlı kuvvetlerine......
....mensup unsurlar hala bu bölgedeymiş.fakat bana iletilen raporlarda........
....bu yönde bir bilgi yok.üstelik başka hazırlıklar yapmamıza da izin........
....vermiyorlar.hemen yarın bölgeye gideceğiz.................................
..............................................................................
..............................................................................
...............................................................28.06.2013.....
....101.Hv.ind.Py.Yzbaşı.Sercan.Yıldırım.Durum.Teli...........................
....bela bölgesine girdik.ilk başta öyle belalı bir havası yok gibiydi........
....80'lerin türkiyesindeki eski mahallelere benziyordu.üniformamızın.........
....farklı oluşu dikkatlerini çekti.ilk başta yerli esnaftan birkaç...........
....kişiyle konuştuk.bu konuşmadan sonra bize farklı davrandılar.sanki........
....daha az düşmandılar.bölgeyi 80'lerin türkiyesine benzetmiş olmam bazı.....
....şeylerin benzer olabileceği fikrini verdi.esnafla konuşup bölgenin........
....hatırlı kişilerini öğrendim.birkaçıyla konuştum.o noktada işler bi-.......
....zim için bambaşka oldu.artık bölge halkının dostuyduk.....................
..............................................................................
..............................................................................
......................................................................2/3.....
..............................................................................
..............................................................................
..............................................................................
..............................................................................
..............................................................................
...............................................................04.07.2013.....
....101.Hv.ind.Py.Yzbaşı.Sercan.Yıldırım.Durum.Teli...........................
....bu güne kadar bela bölgesi bizim için daha az bela bölgesiydi.fakat.......
....4 temmuz günü bir amerikan helikopterinin düşmesiyle işler bozuldu........
....amerikalıların çoğu izinliydi.kalanlarda bayramları olduğu için az........
....çalışıyor,boş arazilerde el bombası talimi yapıyorlardı.çocuk gibiy-......
....diler.üstelik olay bizim bölgemizdeydi,terörist müslümanlarla müslü-......
....manlar ilgilensindi.bölgeye gittik.karargahtan ayrılmadan elime bir.......
....zarf vermişlerdi,mühürlüydü.yolda mühürü kırdım,okudum.içinde mütte.......
....fik kuvvetler komutanının emirleri vardı.gayet açık,net ve kısaydı........
....kaza yerine vardık.kaza falan değildi.helikopter vurulmuştu.çevre-........
....sinde maskeli suretler ellerinde silahlarla kutlama yapıyorlardı..........
....hatta bazıları o bölgeden tanıdıktı.yüzlerini görmesekte anladık..........
....silahlarını bize çevirmediler,aldırmadılar bile.bizde normal bir.........
....durummuş gibi namlularımız yerde yaklaştık.emri verdim.tamamının..........
....ölmesi 15 saniye sürmemişti.amerikan silahına teşekkür borçlu değil-......
....iz.hemen tutukluk yaptı. bütün işi yine eski sadık mg3 yaptı.tarla........
....biçer gibi tek geçişti biçti insanları....................................
..............................................................................
......................................................................3/3.....
..............................................................................
..............................................................................
Suriye'ye saldırı başladı ama Suriye savaşına Rusya ve Çin ( Şangay ekonomik işbirliği ülkeleri ) müdahil olacak. Geçtiğimiz günlerde Fransız askerler Suriye'de esir alındılar. Bu durum Fransızlar tarafından yalanlanmadı.
Suriye düşerse sırada iran ve Türkiye var.
Ama bu seferki savaşlar kendi içinde bir ülkeye çullanan bir aç (Avrupa ve Amerika) köpek sürüsü saldırısı şeklinde olmayacak. Ateş çemberi genişleyecek ve savaş tek başına olmayacak. Savaşa Rusya ve Çin de girecek.
banu avar'ın da sıklıkla dikkat çektiği 'para baronları'nın artık gerçekleşmesini istediği savaştır. tek dünya devleti kurma yolunda bin yıldan bu güne kadar verilen çabaların yeni adımı budur.
1992 yılında, Irakın kuzeyini uçuşa kapatarak, ÖZALa Irak Kürdistanını kurdurdukları gibi; şimdi de hurafeci AKPlilere, Suriye Kürdistanını kurdurmak için, sömürgeciler devreye girdi. Peki, bizdeki ufuksuz, çapsız siyasetçiler; öngöremiyorlar mı ki, bu Kürdistanlar sonunda birleştirilip Türkiyeye karşı kullanılacaklar ve Türkiyeden de toprak almaya çalışacaklar. O yıllar geldiğinde, geçmişte her türlü sömürgeci işgali desteklediğimiz için, tarihin tozlu sayfalarına karışan komşularımızla, ittifak kuramayacağız. Gelecekte bu olasılıklar birbiri peşi sıra gerçekleşirse kuklalarla, dolayısıyla sömürgecilerle tek başımıza savaşmak zorunda kalacağız!
Bu nedenle, BOP çerçevesinde savaş pazarlıkçısı, aracısı hurafeciler; Müslüman kardeş ülkeleri, sömürgeci batıya pazarlamak için aracılık ederken; şunu düşünmeleri gerekir: Bu gidişle gelecekte, sömürgeciler bölgeye ebedi yerleşecek ve kardeş komşu ülke kalmayacak. Çevremizdeki ülkeler, tek tek işgal edildiğinden, biz de yalnızlaşacağız. Ve günün birinde sömürgeci AB-D, son lokma olarak Türkiyeye yönelecek
Sömürgeciler, Suriye içinde desteklediği bölücü isyancıları; sözde insani yardım bahanesiyle, Türkiye aracılığıyla kurtarıp; gerçekte, Suriye-Türkiye sınırında, Iraktaki gibi Kürt devleti kurmayı amaçlamaktadır. Türkiyenin görevi, sömürgeciler tarafından aldatılmış, ülkesine karşı kışkırtılmış isyancı hainleri kurtarmak değildir! Türkiye, sömürgecilerin, ülkelerine karşı kullandığı hainleri kurtarmaya kalkarsa, bu uluslar arası hukuka örnek oluşturur. Bu, yarın bizdeki hainleri kurtarmaya gelecek, yabancı ülkelere davetiye göndermek demektir
Beğenin ya da beğenmeyin; Şam, Suriyenin yasal başkentidir ve değişim, sömürgecilerin arzuladıkları şekilde değil; Suriye insanının iç dinamikleriyle gerçekleşmelidir. Hem AB-D ve AKPnin, geçmiş sabıkalı uygulamaları dikkate alınacak olursa, demokrasi hakkında konuşabilecek, son merci bile değildirler. Öyleyse Suriyede, neden değişim iç dinamiklerle ortaya çıkmıyor da; illa sömürgecilerin kuklaları göreve getirilsin de; böylece sömürgeciler, her türlü yeraltı-yerüstü kaynağı, enerjiyi, alıp götürsün ve her türlü eğitim, hukuki, iktisadi, siyasi ve insani düzenlemelerin tümünü, sömürgeci batılılar yapsın? Böyle bir değişim, Suriye insanına yararlı olur mu? Böyle bir değişim, Suriye insanını, bağımsız ve özgür yapar mı? Hayır, asla! Çünkü yapan-eden kimse, her türlü gelişmeden de o yararlanır
Mayınlı arazi
12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda, evet çıkması sonucu gerçekleşen değişiklikle, ihalelere, kamu yararına aykırıdır maddesinden hareketle itiraz edilemeyeceği de kabul edilmiş oldu. Böylece, her ihale, ister usulsüz, ister düşük bedelle, ister tanıdık-akraba-hemşeriye, isterse yabancı şirketlere verilsin; herhangi bir itirazla iptal edilemiyor. Peki, 12 Eylül 2010 tarihli referandum öncesindeki yasaya göre, herhangi bir yönden kamu yararına aykırılık gözetilerek, yapılan itirazlar nasıl sonuçlanıyordu? Meraklısının bileceği gibi, Suriye sınırımızdaki mayınlı arazi, hurafeciler tarafından israile ihale edilmişti. Ancak, ihalenin kamu yararına aykırı olduğu yönündeki kanun maddesine dayanılarak, yapılan itiraz sonucunda, ihale iptal edildi. Bu yazımızın konusu, uluslar arası yabancı şirketlerin dayatmaları sonucu, anayasamızın 12 Eylül 2010 referandumuyla, bu şekilde düzenlenmesi olmadığından, konuyu daha fazla ayrıntılamayacağız. Bu yazımızda asıl belirtmek istediğimiz, yabancıların sadece anayasamızı istedikleri gibi yazdırmaları değil; neyin, ne zaman, nasıl ve hangi sıralamada gerçekleştirileceğini, en ince ayrıntısına kadar belirliyor olmalarıdır
Ne kadar saklanmaya çalışılsa da, Irakın kuzeyinde kurdurulan kukla devletin, Suriyeye açılacak insani koridorla, aslında Suriyede de bir tampon kurtçuk (bilerek öyle yazdım) devleti oluşturulacak ve bu daha sonra Irakın kuzeyi ile birleştirilecek. Tüm bunların gerçekleşmesi için, Türkiye-Suriye sınırından rahat bir şekilde geçilmesi gerekiyordu; dolayısıyla buralarda yine sömürgecilerin oluşturduğu PKKya karşı yerleştirilen mayınların, temizlenmesi gerekiyordu. işte, Suriye sınırımızdaki mayın temizleme macerasının arkasındaki etkenler bunlardır
Suriye sınırımızdaki tampon kurtçuk devletin, Irakın kuzeyindeki kukla devletle birleştirilmesiyle; hem ülkemizin güneyden Suriye ile bağı kopacak; hem de bu kukla devlet Akdenize ulaşarak israille temas kurulacak. Daha sonra hücum, güneyden Türkiye üzerine doğru devam edecek. Son yıllarda, giderek arttırılan Ermeni iftiraları da, bu hazırlıkla ilişkilidir. Çünkü güneyden, kukla devletle saldırı başladığında, kuzeyden de Ermenistan desteklenerek harekete geçirilecek. Orta vadede Ermenistanın, güneyimizde kurulan bu kukla devletle sınırdaş olmasına çalışılacak. Böylece, güneyimizden Müslüman kardeş komşu ülkelerle bağımız kopacağı gibi; kuzeyden-güneye indirilen Ermenistan sınırıyla da, doğudan, Nahçıvan-Azerbaycan ve diğer kardeş komşu devletlerle bağımız kesilecek. Doğudan ve güneyden Ermenistan-kukla devlet-israilin birbirine eklenmesiyle, kuşatılan ve küçültülen Türkiye, Anadolu içinde boğularak yok edilmemiz denenecek. işte BOP! işte, 7 Ağustos 2003 tarihli, Condoleezza RiCEın Washington Postta yazdığı: 23 ülkenin, sınırları ve işleyişleri (rejimleri) değişecek adlı makalesinin anlamı budur. Meraklısına deşifre ediyoruz! Tüm bunların gerçekleşmesi için, sömürgeciler çok yönlü hazırlıkları, çok önceden yaptılar ve gerekli yerlere, bilgi birikimi olmayan, yetersiz, şaşkın, hain kişileri yerleştirdiler
24-26 Haziran 2008 tarihinde toplanan, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinde (AKPM) alınan kararlara atılan imzalarla hurafeciler, aşağıdaki şartları kabul ettiler:
1-Türkiyenin Güneydoğusu, Kürdistandır.
2-Faşist Türk Ordusu, Güneydoğuda işgalcidir ve Kürtleri katletmektedir.
3-Türk askeri, Kıbrısta işgalcidir.
4-Türkiyede, azınlıklar sorunu vardır.
Bu kararlar, 8 Türk parlamenterin kabul ve onayıyla alındı; işte yukarıda okuduğunuz kararlara imza atan, hurafeci AKPli vekiller:
1- Mevlüt ÇAVUŞOĞLU (AKP Antalya Milletvekili)
2- Ruhi AÇIKGÖZ (AKP Aksaray Milletvekili)
3- Lokman AYVA (AKP istanbul Milletvekili)
4- Mesude Nursuna MEMECAN (AKP istanbul Milletvekili)
5- Özlem PiLTANOĞLU (AKP istanbul Milletvekili)
6- Mehmet Sayım TEKELiOĞLU (AKP izmir Milletvekili)
7- Mustafa ÜNAL (AKP Karabük Milletvekili)
8- Erol Aslan CEBECi (AKP Sakarya Milletvekili)
Yukarıda okuduğunuz hurafeci AKPli vekiller, ülkemizin bölüneceğini taahhüt ederken; Azeri vekil imzalamayıp parlamentoyu terk etti *1
Azeri vekil imzalamayıp parlamentoyu terk etti; ama Türkiye-Ermenistan maçında hurafeci AKP, Azerbaycan bayrağını çöpe attı. *2
Ermenistana, Karabağda işgalci demeyen hurafeci AKP; daha önce Ermeni iftiralarını tanıyan isviçrede, Ermenistanla sınırları açma anlaşması imzaladı. Yalpalamalarıyla, sömürgecileri cesaretlendiren hurafeci AKP; Fransada, iftira tasarısı alt komisyonda oylanınca, göstermelik olarak büyükelçiyi geri çekti. Hurafeci AKP, tasarının senato sonucunu beklemeden, elçiyi Fransaya tekrar geri göndererek, zaman içinde ne kadar tutarlı olduğunu ve ne kadar uzun düşünebildiğini kanıtladı. Her icraatının kuru sıkı olduğu anlaşılan hurafeci AKPnin, dış politikadaki kaypaklığının yanında, ticarette de Fransaya zarar verici girişimlerde bulunmadı. Kendisine 200 milyon dolarlık Fransız uçağı sipariş eden hurafeci başbakan *3
Güney akım projesinden de % 15 payı bulunan Fransız şirketi çıkartmadı. *4
Aslında, Fransayla olan bu maceranın birkaç yıl öncesine dönecek olursak, şu manzarayla karşılaşırız: Hatırlanacağı üzere 2010 yılında, Fransanın NATOya üyeliği gündem konusuydu ve Türkiyenin Fransayı veto etme yetkisi vardı. Türkiyenin veto etmediği o Fransa, 2011 yılında NATO ortaklığında, Libyayı ilk bombalayan ülke oldu. Yani Fransa, Türkiye kendisinin NATO üyeliğini veto etmediği için Libyayı bombalayabildi; Türkiye 2010 yılında, Fransanın NATO üyeliğini veto etseydi, Fransa NATO ortaklığında o bombalamayı gerçekleştiremeyecekti
74 Kıbrıs harekâtında, Türkiyeye ambargo uygulayan Amerikaya rest çeken KADDAFi; ülkemize, karşılıksız yakıt ve mühimmat yardımında bulundu. Ancak Türkiye, ezeli dostumuz KADDAFiye nankörlük etti ve kudurmuş sömürgecilerin kışkırttığı, Libyalı vatan hainlerine para yardımında bulundu *5
Gelecekte, bölünüp bölünmeyeceği belirsiz olan Libyanın; uluslar arası bankalarda bulunan milyarlarca dolarlık parasına, kudurmuş sömürgeciler tarafından el konuldu. Libyaya, ilk hava saldırısını gerçekleştiren Fransa, Libya petrollerinin % 35lik kısmını bedava olarak gasp etti. Savaş öncesi haklı olarak, NATOnun Libyada ne işi var diyen hurafeci başbakan; kendisine, geçmişte imzaladığı hangi ihanet sözleşmeleri gösterildi de; bir hafta sonra ağız değiştirerek: Libyanın Libyalılara ait olduğunu tespit ve tescili için kudurmuş sömürgecileri, tüm uluslararası teamüllere aykırı şekilde, hakem olarak gösterdi? Daha önceki hukuk dışı keyfi uygulamalarından, kudurmuş sömürgecilerin hakem olamayacağını, hurafeci başbakan anlayamıyor mu? Ki o keyfi, tacizli, tecavüzlü uygulamalarda 4 Temmuz 2003 tarihinde Irakın kuzeyinde, Amerikalılar tarafından 11 askerimizin başına çuval geçirildi *6
Yabancı bir ülkenin (israil) ilk kez, bilerek ve kasten 9 vatandaşımızı öldürmesi, hurafeci AKPnin bir başka ayıbıdır. Hurafeci AKP iktidarda kalmak uğruna, sömürgecilere karşı hiçbir kart kullanmayarak ve devamlı tavizler vererek, uluslar arası sahnede ülke saygınlığımızı ezdirdi. Daha dün, kimin, ne yaptığına bakmayan hurafeci AKP, iran füzelerine karşı ilk planda israili koruyacak olan füze kalkanını, Malatya/Kürecike ABDyle beraber kurdurdu
Amerika ya kendisi savaşacak ya da müttefiklerini savaştıracak. Sömürgecilerin, depolayıp yığmacı ekonomileri (kapitalizmin öztürkçesi budur), böyle işliyor
Suriyede, sömürgecilerin kullandığı asiler ortalığı savaş alanına çeviriyor *7
Hatayda beslenip barındırılan ve eğitilen isyancılar, sık sık Suriye sınırından geçerek kanlı iç karışıklıklar çıkarıyorlar. Van depremi sonrası, kendi vatandaşımıza çadır kuramayan hurafeci hükümet; çadırlarda bebeklerin ve kızların, yanarak veya donarak ölmesini seyretmekle yetinirken; Müslüman kardeş ülke Suriyede, sırf sömürgecilerin amaçları gerçekleşsin diye, asileri ülkemizde birinci sınıf ağırlamaktadır *8
Kudurmuş sömürgecilerin kullandığı Suriyeli bölücüler için, onlar daha gelmeden Hatayda prefabrik konutlar yapıldı. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Başkanlığı, şimdiye kadar Suriyeden gelen bölücüler için 150 Milyon Dolar harcandığını ve önümüzdeki her ay için, 15 Milyon Dolar harcanacağını açıkladı
Kudurmuş sömürgecilerin, 3. dünya ülkelerini birbirleriyle savaştırıp hepsini zayıflatma taktikleri, yeni değil. 79 devriminden sonra, iranı kaybeden kudurmuş sömürgeciler; Irakı destekleyerek iranla savaştırdılar. Sonuçta her iki ülkenin zayıflamasını gerçekleştirerek; sömürgeciler yine bölgede istedikleri oyunu oynamışlardı. iran-Irak savaşı sonrasında Amerikan elçisi, bu kez SADDAMı kandırarak, Kuveyti işgal etmeye ikna etti. Ancak hemen ardından, SADDAMı yarı yolda bıraktılar ve dünyaya Kuveyti bahane göstererek, Irakı vurdular
Özetlersek
Suriye üzerine yürümemizle, meydana gelecek bir savaş, sadece Türkiye ve bölge ülkelerini olumsuz etkileyecektir. Yani yıkım bölge ülkelerinde olacak ve buna bağlı olarak, savaşan ülkelere satılacak silahlarla, AB-D ekonomisini düzeltecektir. Olan bizlere olacaktır. Böyle bir savaşın çıkması, bölge toplumlarının birbiriyle uzun süre yeniden dostluk kurmasına ve güven duymasına engel olacaktır. Bu da sadece sömürgeci devletlerin işine yarayacaktır. Ancak öyle görülüyor ki savaş çıkma olasılığı zayıftır. Çünkü Suriye, şu an Rusya ve Çin tarafından desteklenmektedir. Tarihin şu cilvesine bakın ki, içimizdeki birikimsiz seçmenin yetkilendirdiği hurafeci iktidar yüzünden; Rusya ve Çinin, bu savaşı durdurabilme olasılığına sevinmek zorunda kalıyoruz!