Nikkei endeksi 8000'in altına indi ve dünya borsaları da bu paralelde düşüyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde eski Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan, krizin her türlü tahayyülün ötesinde olduğunu belirtti. bu krizin gerçek yaşamda açlık ve sefalet olarak insanların yakasına yapışmaya az kaldığının göstergesidir. açlık ve sefaletin ardından kaçınılmaz olarak isyanlar ve savaşlar baş gösterecektir. amerikan seçimlerinin ardından önüzüdeki baharda üçüncü dünya savaşının ekonomik krizin arkasından koşarak geldiğini ön görerek devletleri ve savunma bakanlarını uyaran stratejistler ve silah tüccarları pozisyonlarını alarak silah tüketicisi olan devletlerin yani müşterilerin kucaklarına gelmesini bekliyor.
dünyanın en büyük silah ve savaş teknolojisi satıcısı olan amerika ve japonya'nın para birimlerinin değerlerinin inanılmaz yükselişi satış kozuna paralel olarak devam ediyor. kapitalist sistemin varoluş zorunluluğu olan krizler ve savaşlar devam eden zenginleşme çılgınlığı ile birlikte süreğenliğini koruyor.
amerika suriye'ye yönelik sınır ihlali gerçekleştirildi. bir köy basıldı, bir çok sivil öldürüldü. amerikan devleti saldırısı hakkından açıklama yapmadı.
nazım hikmet ikinci dünya savaşı sırasında savaş ile ilgili bir şiir yazarak savaş anında kopan gümbürtüyü resmetmiş ve savaştan elimize geçen poetik gerçekleri yüzümüze çarpmıştır. ne yazık ki bu kadar yüce kelimeler kurarak bu aşağılık geleceği engelleyecek kamu oyunu oluşturamıyoruz.
fakir bir şimal kilisesinde
şeytan ile rahibin macerası
ilkönce yağmurla
sonra birdenbire açan güneşle başlamıştı sabah.
Henüz ıslaktı asfaltın solundaki tarla.
Harp esirleri çoktan iş başındaydılar.
Topraktan nefret duyarak
- halbuki köylüydü birçoğu -
tıraşlı ve korkak
çapalıyorlardı patatesleri.
Suluboya, solgun resimleri hatırlatıyordu insana
köy kilisesinden gelen çan sesleri.
Pazardı.
Kilisede erkeklerin hepsi ihtiyardı
kadınların değil,
içlerinde büyük memeli kızlar,
ve sarı saçlarına ak düşmemiş anneler vardı.
Maviydi gözleri.
Başları önde,
kalın, kırmızı ve harap parmaklarına bakıyorlardı.
Terliydiler.
Haşlanmış lahanayla günlük kokuyordu.
Kürsüde muhterem peder
«beyannameyi» okuyordu,
- gözlerini gizleyerek -.
Renkliydi pencere camlarından biri.
Bu camdan içeri giren güneş
duruyordu genç bir kadının bembeyaz ensesinde
eski bir kan lekesi gibi.
Ve hiçbir zaman
doğurmamış olan
göğüssüz ve kalçasız bir Meryem'in kucağında bir çocuk :
başı öyle büyük
o kadar inceydi ki kıvrılmış bacakları
hazin ve korkunçtu.
Önlerinde kandil yanıyordu
eski
sert
ve boyalı tahtayı aydınlatıp...
iki adam boyundaydı tahta heykel.
Şeytan saklanmıştı arkasına
- kaşları çekik, sakalı sivri,
Mefistofeles olması muhtemel,-
ve âlim bir tebessümle
dinliyordu muhterem pederi.
<<- Avrupa'nın bekası,
(okuyordu beyannameyi muhterem peder)
Avrupa'nın bekası için harbediyoruz.>>
Dinliyordu Şeytan
sivri sakalında keder
ve âsi ve selîm aklına
dayanılmaz bir ağrı vermekteydi yalan.
Okuyordu rahip :
<<- Avrupa milletleri el ele verip
harbediyoruz,
ve mutlak imha edeceğiz
medeniyet için tahripçi bir unsuru.>>
Şeytan bir parça yana itti Meryem'in heykelini
ve havada sihirle efsun alâmetleri daireler çevirip
kaldırdı elini
rahibe doğru
- etsizdi, uzundu bu el,
hakikat gibi, kemikli ve kuru -.
Ve ne olduysa o anda oldu işte.
Renkli camın altındaki kadın
çırılçıplak göründü kıpkırmızı güneşte.
Memeleri ağırdı
ve sarı ipek gibi parlıyordu karnının altında tüyler.
Düşürdü kâadı muhterem peder
ve Şeytan'ın iğvasıyla hakikati bağırdı :
<<- Karşı koymak günü geldi en büyük tehlikeye.
Harbediyoruz,
fuhşun bekası için,
kerhane kapıları kapanmasın diye.
Ve sen orda, arkada
içinde beyaz entarisinin
bir erkek çocuğu gibi duran,
sen orospu olacaksın kızım.
Sana firengi ve belsoğukluğu verecekler
büyük şehirlerimizden birinde.
Baban dönmeyecek
Yatıyor şimdi yüzükoyun
çok uzak bir toprağın üzerinde.
Şimdi kan içindedir
etli, kalın kulaklar
ve ince kollarının dolandığı boyun.
Yattığı yerde yalnız değil.
Hareketsiz duran tanklarla, terk edilmiş toplar sahada.»
Kendi sesinden ürkerek
sustu rahip.
Orda, arkada, beyazlı kız ağlıyordu.
Kadife ceketli bir erkek
- ihtiyar orman bekçisi civar çiftliğin -
bir şeyler söylemek istedi.
Sivri sakalını kaşıdı Şeytan,
rahibe : <<Devam et,>> - dedi.
Ve muhterem peder
başladı tekrar konuşmaya :
<<-Harbediyoruz :
pazar ve mal nizamının bekası için.
Kömür, lâstik ve kereste,
ve kendi değerinden fazla yaratan iş kuvveti
satılmalıdır.
Patiska, benzin
buğday, patates, domuz eti
ve taze gümrah bir sesin içindeki cennet
satılmalıdır.
Güneşli bahçesi ve resimli kitapları çocukluğun
ve ihtiyarlığın emniyeti
satılmalıdır.
Şan, şeref ve saadet,
ve
kuru kahve
topyekun pazar malı olup
tartılıp, ölçülüp, biçilip satılmalıdır.
Harbediyoruz :
harbi bitirdiğimiz zaman
aç, işsiz ve sakat
- harp madalyasıyla fakat -
köprü altında yatılmalıdır...>>
Yine sustu muhterem peder.
Şeytan emretti yine :
<<- Naklet onun macerasını,
o ne idi, ne oldu, anlat...>>
Ve anlattı rahip :
<<- Onu hepiniz hatırlarsınız,
toprağın içindeki bir patates tohumu gibi
fakir,
çalışkan
ve neşesiz geçti çocukluğu.
Sonra uyandı birdenbire
on yedi yaşına doğru.
Yine fakirdi, çalışkandı.
Fakat aylarca gidip
bulutsuz bir denizde
altında sönük yelkenlerin
sanki çok sıcak bir sabah ufukta apansızın
yeni bir dünya keşfeder gibi buldu neşeyi...
Mahallede sesi en güzel olan insandı
ve en güzel mandolin çalan.
Hatırlıyorsunuz değil mi
size doğru gelen dostluğunu kocaman, kırmızı elinin
ve mavi kurdelesini
mandolininin?..
içinizde kimin kalbini kırdı,
kime yalan söyledi,
sarhoş olduğu vaki midir,
ve kiminle dövüştü?
Çocuklara saygısını
ve ihtiyarlara şefkatini inkâr edebilir miyiz?
Belki biraz kalın kafalı
fakat kalbi bir balık yavrusu gibi temiz
onu geçen sene harbe gönderdik.
Şimdi gerilerinde cephenin
işgal altındaki bir köyün odasındadır.
Baygın bir kadının ırzına geçmekle meşgul
bir tahta masanın üzerinde.
Beli çıplak
pantolunu dizlerinde
başında miğfer
ve ayaklarında kısa, kalın çizmeler.
Yerde iki çocuk ölüsü yatıyordu
direkte bağlı bir erkek.
Dışarda yağmur yağıyor
ve uzaktan uzağa motor sesleri.
Kadını masadan yere iterek
doğrulup çekti pantolonunu...
Halbuki hepiniz hatırlarsınız onu,
hatırlıyorsunuz değil mi
size doğru gelen dostluğunu kocaman, kırmızı elinin
ve mavi kurdelesini
mandolininin?>>
Yine birdenbire sustu muhterem peder.
(Susabilmek bir hünerdir
insanın ağzından çıkan sözler
kendine ait olmazsa.)
Fakat tahta Meryem'in arkasından
yine emretti Şeytan :
<<- Rahip, devam et>> - dedi.
Ve devam etti rahip :
<<- Harbediyoruz.
Çalıştırılan insan yığınları
birbirine devrederek zinciri,
karanlık ve ağır,
beton künklerin içinde akmalıdır.
Ve sen kocakarı
- ön safta, solda, diz çöküp
yüzü eski bir kâat gibi buruşuk olan -
seni temin ederim ki
kilise kapısında oynayan torunun
- beş yaşında,
başı altın bir top gibi yuvarlak -
dedesi,
senin kocan,
babası,
senin oğlun
ve komşuların gibi
kömür ocaklarında çalışacak.
Hiçbir şeyi
ümit etmemeyi
öğrensin.
Bu maksatla
uçuyor bombardıman birliklerimiz
tasavvur edilmeyecek kadar çok ölüm taşıyıp
iki gergin kanatla.
Ve motorlarına benzinle beraber
belki bir parça keder dolarak
(öldürenlerde tevehhüm edilen keder gibi bir şey),
uçuyor av kuvvetleri himayesinde olarak
bombardıman birliklerimiz
birbiri ardından giden dalgalar halinde...
Harbediyoruz :
öldürdüklerimizin sayısı
- bizden ve onlardan
aralarında meme çocukları da var -
şimdilik
beş altı milyon kadar.
Harbediyoruz :
kundak bezinin çeşidiyle belli olmalı herkesin yeri.
Harbediyoruz :
parlasın edebiyen diye sabah güneşlerinde
hapisane demirleri...>>
Hakikat çok taraflıdır.
Fakir bir Şimal kilisesinde
- Şeytan'ın iğvasıyla da olsa -
fakir bir papaz
onu o kadar uzun anlatamaz.
inzibat kuvvetleri aldı haberi
- kadife ceketli orman bekçisinden -
gelip indirdiler kürsüden muhterem pederi.
Ve asfalt yolun üzerinde
arasında silâhlı iki adamın
giderken muhterem peder
Şeytan baktı arkasından :
çekik kaşlarında ümit
ve sivri sakalında keder.
12.9.1941
Not :
Alamanya yıkıldı.
Temerküz kampından kurtarıldı muhterem peder.
Ve yine Şeytan'ın iğvasına uymasaydı eğer
önemli Alaman demokratlarından biri olurdu bugün
Anglo-sakson işgal bölgelerinden birinde.
Halbuki yine uydu Şeytan'a.
Ve yine bir pazar günü ve aynı kilisede yine
batılı müttefikleri meth ü sena edeyim derken
41 yılında söylediklerinden bazı fasılları tekrarladı aynen
bilhassa mal nizamına ait olanları.
Ve Katolik bir Amerikan subayının emriyle
(tevkif edilmediyse de bu sefer)
kovuldu kiliseden muhterem peder.
Yine arkasından baktı Şeytan :
çekik kaşlarında biraz daha çok ümit
sivri sakalında biraz daha az keder...
1946 Şubat 17
Avrupa Komısyonu, para birimi olarak euro kullanan 15 AB ülkesini kapsayan euro bölgesinin resesyona girdiğini duyurdu.
Euro bölgesinde üretimde rekor oranda düşüş var
Komisyon'un raporunda son iki çeyrekte euro bölgesinde ekonominin küçüldüğü belirtildi.
Raporda bu durum "sığ bir resesyon" olarak tanımlandı.
Komisyon, altı aylık raporunda "2009'da Avrupa Birliği ekonomisi durma noktasına gelebilir" dedi, mali piyasalara istikrar kazandırmaya yönelik eşgüdümlü çabalara karşın durumun kritik olduğunu kaydetti.
Raporda, bu durumun işsizliği körükleyecebileceği uyarısına da yer verildi.
Komisyon, işsizlik oranının 2010'a kadar yüzde 7,2'den 8,7'ye çıkabileceği öngörüsünde bulundu.
Avrupa Komisyonu'nun mali konulardan sorumlu üyesi Joaquin Almunia'ya göre, mevcut mali kriz, bazı Avrupa Birliği üyelerinin euro bölgesi dışında kalmasının risklerini anlamaya başlamalarına neden oldu.
Gözlemciler özellikle Danimarka'nın euro'ya geçme seçeneğini değerlendirmeye başladığına dikkat çekiyor.
Komisyon'un açıkladığı rakamlar, euro bölgesinde üretimin Ekim ayında 1997'den sonraki en düşük seviyesine gerilediğini gösteriyor.
Euro bölgesinde yer alan tüm ülkelerde özellikle Almanya, Fransa, italya, ispanya, Avusturya ve irlanda'da hem üretim hem de ihracat yapan şirketlerin aldığı siparişlerde rekor oranda bir düşüş yaşandığı vurgulanıyor.
kapitalist ekonomiler resosyon veya küçülme gibi durumlarla karşılaşınca, pazar daralması engelini yeni tüketim alanları ile aşarlar. bu engeli aşmak için yapılan alışıla gelmiş şey savaştır. bu iğrenç döngü kapitalist sistem yer yüzünden kalkana kadar devam edecektir.
dünya anaparacı sistemin lokomotifi ve kurucuları olan yahudilerin ülkesi israil, gazze'ye çok şiddetli saldırılara başladı. bütün arap ve islam dünyasını karıştırmak için yapılmış gibi görünen bu saldırı savaşın merkezinin üzerinde yaşadığımız coğrafya yakınları olacağı konusundaki şüphelerimi şiddetle destekledi.
einstein'ın da dediği gibi, yıkım gücünü kimsenin hayal bile edemediği, ancak 4. dünya savaşının taş ve sopalarla yapılmasına büyük olasılıkla baktıran savaştır.
benzer görüşler çeşitli insanlar tarafından dillendiriliyor. aşağıdaki linkte, kadir has üniversitesi ab araştırma ve uygulaa merkezi müdürü, igiad genel sekreteri, y. doç. dr. uğur özgöker'in kaleme alığı "Kriz dünyayı büyük bir savaşa sürükleyebilir" başlıklı yazı bulunmaktadır. http://www.haberturk.com/...avasa-surukleyebilir.aspx
tüm dünyada olduğu gibi avrupa ekonomisi de çöküş başlangıcına girdi. amerika dünyadaki ekonomik yön verirliğini kaybetmek tehlikesini en büyük ülke sorunu haline getirdi. aşağıdaki linkte bbc nin ekonomi haberlerinden konu ile ilgili bir kaç yazı durumun şimdiki hali hakkında bilgi veriyor.
BiR ZAMANLAR ÜLKELERDEN DAHA GÜÇLÜ ŞiRKETLER VARDI. BUNLAR GENERAL ELECTRIC, GENERAL MOTORS, CITIBANK(CITIGROUP)... ŞiRKETLER BU GÜN BATMAK ÜZERELER. GENERAL ELECTRiK VE GENERAL MOTORS ASKERi YATIRIMLARI OLAN VE DÜNYANIN EN GÜÇLÜ ÜLKESiNDE ÇOK CiDDi BiR BROKRATiK ALT YAPIYA SAHiP ŞiRKETLERi ARASINDADIR. BUNLAR SAVAŞI DESTEKLEYECEK VE BUNDAN EN BÜYÜK NEMAYI ALACAK ŞiRKETLERDiR. MALESEF, KAPANAN FABRiKALARI SAVAŞ GiBi BiR TÜKETiCi AÇABiLME GÜCÜNE SAHiPTiR.
Irak'taki ABD ordusu sözcüsü, iran'a ait insansız bir hava aracını, Irak'ın hava sahası içinde geçen ay düşürdüklerini doğruladı.
Sözcü, "Koalisyona ait uçaklar, iran'a ait insansız bir hava aracını, 25 Şubat günü Bağdat'ın 100 kilometre kadar kuzeydoğusunda düşürdü. Bu araç, 1 saat 10 dakika kadar izlendikten sonra düşürüldü." dedi.
altın fiyatları çin'in alış baskısı ile tırmanışa geçti. bu hızla giderse amerikan doları değeri anormal olarak düşecek, altın fiyatları da dünyadaki en büyük para rezervlerinden birine sahip çinliler tarafından korkunç bir şekilde yükseltilecek.