hep boş yer üzülür, kendimizi heba eder, bazen de ağlar dururuz. ama gene de her şey olacağına varır. sonuçta bizim üzüntümüz bizi ruhen yaralamış olur, bizi nedenlere niçinlere boğar, incitir. oysa o olacaksa olacaktır, bu kadar basit...
böyle gerçekse iç sıkışması hissettiriyordur ve kurtulmak istersiniz. hı hı. bazen belli etmemek istersiniz bazen belli ettiğinizde insanlar bunu küçümser, yalanlar ve bok gibi hissedersiniz. çok karmaşık. insan yaşamaya çekiniyor yahu.
aslında üzülüyorum.
siyasetinde psikolojisi var. biliyorum, yaş kemale erdi; abbas yolcu türküsü dilimde, biliyorum enerjim "genç" halimde değil; buna rağmen mazime saygım kadar atiye vefa borcum var; işte bunun için yazdım, didindim; biliyorum gürültü patırtı arasında "doğru kelam" kuru gürültü olur, kulağa hoş gelmez; gelse; yani o zaman "show biter", ne varsa hesap mı?, ikbal mi? sevda mı?, dava mı? her ne ise başka bahara kalırdı; üzülüyorum dedim ya, işte bunun için üzülüyorum, şov sürdü de ne oldu? yeni perdede "duran" bolero; şov didinecek biliyorum, her seferinde bu olmadı; şu olsun, şu olmadı bu olsun; her seferinde size ait amaç, siz kovaladıkça kaçan ateş böceği; ateş böceği kaçar, mevsimler geçer; aynada suretiniz üzgün bakışlarda daima; şunu anlamak lazım; hamlen başarısız olunca ille hamle ettiğin taraf güçlü diye başarısız olmazsın; hamlene bakacaksın, bu hamle kaç sıklet?; yada "kağıttan kaplan" demeyeceksin, küçümseme hamleyi çıkmazlaştırır; bilirsiniz satrançta bir taktiktir "feda". ama feda ettiğiniz taş sadece bir piyon kazancıyla bitmişse, oyun bitmiştir aslında; şimdi hayatında geniş çaplı içinde şiddetin her türlüsünün fink attığı bir durumdan habersiz, bu sahneye yabancı binlerce genç dahil oldu; başı öne düştü, "durdu"; "feda" piyon aldı mı?; insan kendini kandırmaya görsün, piyon ne kelime veziri indirdik; üzülüyorum; hadi koçum aslanım, kim tutar seni; meydanda bir yozgatlı genç düştü asfalta, yoksul bir ölü şimdi o; yıllardır izlediniz, pkkli ölü evi ne kadar yoksuldu; asker evi ne kadar yoksuldu; polis evi ne kadar yoksuldu; hep yoksullar ölür, oyunda "feda"dır habersiz; hepsi de alabildiğince cesurdur, gözü kara; hadi koçum diyen koçlarda timsah rolleri daima; üzülüyorum, mevlam sizleri üzmesin.
bazen kaçınılmaz evet ama, insanın nelere üzüldüğüne dikkat etmesinde de fayda var sanırım. çünkü bazen, son anda kaçırdığına inandırıkları trenin, aslında hiç varolmadığını anlıyor insan.
insanlığın büyük bölümünün ortak paydası olabilecek kadar güçlü, ana akım bir hissiyat. neden olursa olsun gerçekten üzgün insanlar birleşse belki daha az üzülmezler ama dünya yerinden oynayabilir. ya da üzüntü yayan şeyler tırsıp kaçabilir.
hayatın olası durumları hep mutlu etmeyeceğinden zaman zaman durumu eşitlemek, zaman zaman ruh yükünün daha da ağırlaşmasıyla hayattan soyutlanılan, çikolataların bile mutlu etmediği bir dönemde duyguların en ağır basanı, dipte hissedilen zamanların sebebi.
Saçma sapan olarak nitelendirilebilecek bir konu yüzünden sana değer veren arkadaşını üzüp; sonra da gece film izlerken vicdan azabı çekmektir. Hayır anlamıyorum ki birilerini üzmekten zevk mi alıyorum ki ben. Valla üzüldüm şimdi tekrar.
insanlar hayatları boyunca atlatması zor olan pek çok olay yaşar. Olaylar çeşitlilik ve farklılık gösterdiği gibi bunun etkisi ve atlatma süresi de olayın büyüklüğüne ve kişinin iradesine -ya da gücüne, ne derseniz deyin- bağlıdır. Kimilerinde bir hafta, kimilerinde bir ya da birkaç ay, kimilerinde yıl ve hatta yıllar...
Peki, ya zaman her şeyin ilacıdır dediğimiz geçirici etkiyi, tıpkı Matrix filminde olduğu gibi bir kapsül içinde hap şeklinde alabilseydiniz? Sabah uyandığınızda iyi olmanız için geçmesi gereken zamanı yaşamayarak arkanızda bırakmış ve huzurlu bir şekilde uyanmış olacağınız bir hap. Yani atlatma süreniz ne ise, aldığınız hap ile hayatınızdan da o kadar süreyi aslında çıkarmış ve yaşanmamış sayacaksınız. Zamanı yaşayamamanın size kazandırdığı şey de; yıkıcı duyguları yaşamamanız olacak haliyle. Peki; Size acıyı yaşatmayacak olan bu hapı içer miydiniz?Bence bunu biraz düşünün. Geçmişlerinde ciddi üzüntüler ya da travmalar yaşamış insanlarla yaptığım konuşmalarda kimileri "Tüm bunları yaşamamak için, evet içerdim." diye yanıt verdi.
O hapı aldığınızda üzüntü hissetmemiş olacaksınız evet. Kötü anınız bile olmayacak belki, çünkü ömrünüz boyunca hiç yıkıcı bir şeyi yaşamamış ve hatta hissetmemiş olacaksınız bu hapı kullandığınız sürece. Sonra bağımlı hale geleceksiniz. işte madde bağımlılığı da böyle değil midir zaten? Size keyif veren, ya da unutturan!
Peki bir de şöyle bakalım olaya? Bizi esas geliştiren şey zaman ve yaşadığımız deneyimler değil midir? Üzülmemek için, bazı şeyleri elimizin tersi ile itmek, üzüntü ile baş başa kalmamak için yapılan korkakça bir tercih olabilir mi? Gelişmek için değişmek şarttır deriz hep, değişmek için ise zamana ihtiyaç vardır ve zamanla değişirsiniz. Sonra bir de bakmışsınız ki arkada bıraktığınız siz, siz değilsiniz aslında. Arkaya baktığınızda bıraktığınız şey bir yılanın derisini değiştirdiğinde arkada bıraktığından farksız olur bazen. Daha yeni, daha diri, daha olgun, daha çevik ve en önemlisi daha güçlü olursunuz. O sebeple değil midir? "Büyüdük" deriz. Aslında acıyı üzerinize giyersiniz bir çelik yelek gibi kurşun geçirmesin diye...
Üzülmek, çözüm bulamayanların yaşadığı bir duygudur. Çaresizliktir tetikleyicisi...
Çözemediğinde, çözümsüz kaldığında üzülürsün, hatta kahrolursun... Ki kahrolmak üzüntünün tavan halidir malum.
Ama...
Sonra geçer...
Çünkü unutursun!..
Üzüntü geçici duygulardandır ve geçer bir süre sonra (hatta sen istemesen de)...
Unutamadıkların, gerçekten dert edindiklerin üzüntü değil, yastır (konusu her ne olursa olsun...)
Son bir saptama daha; üzüntü ne kadar feveransa, yas da bir o kadar içseldir...
kalıcı hissiyatlı bir içsellik bizi çözüme ulaştırır.
Ve biz ne zaman üzülmeleri bırakıp da gerçekten yas tutarız, işte o zaman karanlıktan kurtulur, ışığa kavuşuruz...
@buzzluk
Bugun iki bucuk yasındaki kuzenimize ölümün ne demek oldugunu anlatmaya calıstık. Tabuttaki dedesinin uyudugunu düsündü ama neden artık mezarlıkta kalacagını anlayamadı tabiki. Biz agladık o dedeme ne yapmıslar diye sordu durdu. Gelip gidip bunu sordu. o ne olmus neden diye sordukca biz cevap veremedik sustuk kaldık..