teorim şu şekildedir: insan, özellikle de erkek insan, sekizinci sınıfa kadar zaten hormonlarının da coşumuyla olduğu gibi, olduğu gibi bir insan olarak yaşar. Hazırlık, 9, belki biraz da 10'uncu sınıf döneminde de maskesiz, rolsüz hali devam eder. Kimine 10'da, kimine 11'de dank eder, ve kişi sofistikeyi, gizemliyi, müzisyeni, edebiyatçıyı, sanatçıyı, bohemi oynamaya başlar. ancak çoğu kişinin o ana gelene kadar yaptıkları hafızalardan silinmemiştir, o yüzden lisede bir role bürünen, genelde dalga geçilir ve yine genelde rolü bırakır. ancak üniversite yeni bir ortamdır, kimse kimseyi tanımaz, herkes de bir şeyler başarmak için olmadığı bir kişi gibi davranması gerektiğini idrak etmiştir. bu yüzden üniversitede, herkes "bir şey" olmuştur. (sporcu, sanatçı, bohem, edebi, ayyaş, elit vs. rolleri) Ayrıca, böyle yazınca sanki çok bayağıymış gibi oldu ama bu rollerin yapmacıklığı çoğu gözden kaçar ve takdirle karşılanır. Çok iyi bir üniversitede okuyorum, "(bahsedilen kişinin ismi Güneş olsun) Güneş'in entellektüel biri olduğu belli abi, adam atkı falan takıyor." şeklinde bir söz duydum. Sonuçta, bu rollere bürünmek samimiyetsiz, ancak kârlı bir iştir. Bazı üniversitelilerinin değme liseliden daha mide bulandırıcı olmasının da asıl nedeni bence budur.
bana hangi rolü oynadığımı soran olmuştu, cevabım "ben oynamıyorum" olmuştu.