üniversite'de okuyan her genç, rahat ve gamsız bir şekilde hayatını sürdürüp, eğitilirken, bir yandan da gelecekteki kariyerlerinin planlarını yaparlar. şunu açık ve samimi olarak söylemeliyim ki ben de dahil hepimiz mezun olunca direkt takım elbise ve çok önemli pozisyonlarda yer alacağımızın beklentisi içerisinde yetiştirildik. sandıkki okul bitecek ve iş görüşmeleri başlayacak ama hep genel müdürlüklerde ve burnundan kıl aldırmayan pozisyonlar için. halbuki hayata ve hayatın yetiştirdiği nice olmuş denilen şahıslara bakıldığında, hayata atıldıkları nokta, mesleklerindeki en dip yerlerdir ya da iş hayatı deyimiyle operasyon-saha tarzı mevzilerdir. buralarda düşe kalka yetişip çok sağlam yöneticiler olmuşlardır. coca-cola'nın ceo'su muhtar kent'in, cola kamyonlarında dağıtımda bulunduğunu hatırlatmakta fayda var bu noktada. üniversite'lerde bize sunulan bu süslü kariyer hayatı sebebiyle, yeni mezunlar iş beğenmemektedir. doğrudur iş arzı azdır fakat şu da doğrudur ki iş beğenmemek yeni mezunların uzun zaman iş aramalarının en temel sebebidir. dünya nüfusu, tarihinde görülmemiş derecede artmıştır. var olan kaynaklar, mevcut topluluğu besleyememektedir. zaten az olan iş arzına, üniversiteler'deki rahat ve gamsız hayatları sebebiyle, bir de üstüne süslü kariyer hedefleri sebebiyle iş beğenmeme eklenince, günümüzde yüksek bir işsizlik ortaya çıkmıştır. ekonomik kriz ve hükümetin yanlış politakalarından bahsetmiyorum bile ki zaten bu başlıktaki değinmek istediğim nokta o değil. sonuçta seçimler olur ve birileri başa geçer. bizler bunu değiştiremeyiz sadece 70 milyonda 1 olan oy hakkımızı kullanırız o kadar. ancak iş hayatına girince benim karşılaştığım en büyük sorunun bu olması ve yöneticilerin de benzer serzenişlerde bulunmaları sebebiyle değinmek istedim.
sanırım bu konuda benim de söyleyeceklerim var.
yıllardır öğrenciyim, kendimi bildim bileli. ilkokul, ortaokul, lise, iğrenç öss hazırlık ve ön lisans...şimdi de üniversitedeyim, türkiyenin en önemli üniversitelerinden biri diyebiliriz. böyle kocaman bi kapısı falan var, içine girince hayal kırıklığı ama kapısı var deyü avutuyoruz kendimizi. neyse efenim, türkiye standartlarında kendimi geliştirmeye çalışıyorum her üniversite öğrencisi gibi. sanırım başarıyorum da, yaptığım iş görüşmeleri(hepsi staj olsa bile) bunu gösteriyor. fakat bugün katıldığım bir iş görüşmesi beni tamamen hayal kırıklığına uğrattı.buyrun görüşmemin geniş özeti:
yer:famas plaza *
tarih:işte bugünün tarihi
saat:karga botunu giymeden saat 9.30
neyse efenim; saate, plazanın evime olan 2 saatlik mesafesine falan bakmadım düştüm yollara sabah ezanıylan beraber. büyük çabalar sarfettikten sonra apartman görüntüsünde ki plazaya ulaştım nihayetinde. kırkbeş dakikalık saçma sapan bir sınavdan sonra(ikinci kez alese girmiş gibi hissettim kendimi, maya takvimi falan vardı yahu) sonunda görüşmeye aldılar beni. az biraz hoşbeş ettikten sonra, sajyerlere sundukları olanakları anlattı ik personelinde ki hanfendi.
evet aynen bu cevabı aldım. stajyerilerini kendi personellerinden ayırmıyorlar fakat asgari ücreti bile layık görmüyorlar. hiç maaş vermeseler bu kadar problem etmezdim emin olun, en azından staj parasız olur zaten amacım işi öğrenmek diyip geçebilirdim. fakat şöyle bir şey var ki, günlük düşen ücreti hesapladığımda vasıfsız bir elamanın aldığı ücretten daha düşük bir ücrete tekabül ediyor. ve ben senelerdir okuyorum, hiç bir farkım yok bir vasıfsız elemandan.
mezun olunca iş değişecek mi? hiç sanmamakla beraber yine de bir umudum var.
demem o ki, üniversitede verilen gazlar boşuna. bunu işverenle karşı karşıya gelince anlıyoruz. başka bir ülkede belki daha iyi standartlarda çalışacaktık, belki gerçekten emeğimizin karşılığını alacaktık. ama bu ülkede işler böyle maalesef. boşuna okuyormuşuz gibi geliyor ama bilmiyorum, belki de ben çok etkisinde kaldım bugünün ondan böyle konuşuyorum.