üniversitede biyoloji bölümüyle ilgili dinlediğim bir şehir efsanesidir. böcek bilimi (entomoloji) dersinin laboratuvar sınavında geçen hikayedir.
biyoloji bölümü öğrencilerini ellerinde fileler bahar aylarında kampüste kelebek böcek peşinde koşmalarından tanıyabilirsiniz. bunları toplayıp doğru şekilde kurutup koleksiyon yapar ve bundan sınava girerler.
hoca ve asistanları tek tek herkesi sınava alıyor. koleksiyondan böceklerin üstlerinin bi kısmını kapatıp kapatıp anasını babasını adını soyadını soruyolar. (sözlü sınav)
+2. soru: başka bi böceği aynı sekilde sadece poposu görünecek şekilde kapatıp. familyası ve cinsini söyle?
- eee şeyy hymenoptera?
+yok bilemedin kın kanatlı mı bu? danaburnu danaburdu!
- ya hocam 6. senem kaç senedir geçemiyom bi yardımcı olsanız..
+tamam sana bi şans daha vercem
-hocam sinir hastası oldum lütfen yardımcı ol ya
+ tamam tamam soru: hadi bunu bil bak bu kolay (yine sadece böceğin poposu görünür)
genç sinirlenir koleksiyonu elinin tersiyle fırlatır masadan ve kapıya yönelir
+bu ne terbiyesizlik.. gel buraya! (genç sallamaz ) adın ne senin?
tam kapıdan çıkacakken pantalonun kemerini çözer, pantalonu aşağı sıyırır, domalır ve
en arka sırada uyumaktayken matematikçiyle yaşanılan atraksiyon.
+buraya uyumaya mı geldin sen?
-evet o da seçeneklerden biri hocam.
+saygısızsınız saygısız hepiniz saygısızsınız.
-sorun değil hocam takmayalım böyle şeyleri.
+kes sesini. kalk tahtadaki soruyu cevapla.
-o sorunun cevabı olamaz hocam soru yanlış çünkü.
mavi ekran veren hocanın hiddeti daha da artmıştır.
+o zaman bunu cevapla saygısız.
soru hiç ayağa kalkmadan cevaplanır ve hoca iyice delirir.
+matematik bilmen gözümde değerini arttırmayacak.
-hocam yanaklarınızdan öpüyor ve uykuma dönüyorum başka bi isteğiniz var mı?
+yat zıbar edepsiz.
kahramanımız, istanbul üniversitesi siyasal bilgiler fakültesinde, her nasıl olmuşsa Rauf Versan ın uluslararası hukuk dersini geçmiş, bizleri bütünleme için ziyarete gelmiştir. bilen bilir, rauf hoca bıraktımı okulun yarısını bırakır. tunaya anfisi full çekmekte, yeni asistan olmuş, gazı almış asistan sınıfta kimlik kontrolü yapmakta, herkese en ön sırayı işaret edip oraya oturmasını söylemekte,ama kimse kendisini sallamamaktadır. ben ise en arkada oturmakta, atık son bilimi kafalara zerketmekte, sınavı bekliyorum. derken kahramanımız geliyor, ben ve 3 arkadaşımla geyiğe makaraya başlıyor. asistan tarafından o anda anfinin en ön sırasına kimsenin oturmadığı farkediliyor ve artık asistanda kayış kopuyor, aynı esnada da kahramanımızı farkediyor...
Asistan (kendi kendine): bu ne ! sen napıyosun orda ayakta!
kahramanımız: bişe soruyom hocam az bidakka
a: ne demek bişey sorucam geç yerine
k: ya bişey sorucam bi saniye
a: geç yerine!
k: girmiyorum lan sınava mınava,
der ve kapıya yönelir, herkes dehşetle arkasından bakmakta, bütünlemeye nasıl kayıtsız kaldığını merak etmektedir. o esnada asistan sınıfn tamamını yönlendirdiği ön sıraları boş farkeder ve bağırır
-neden kimse oturmadı en ön sıraya!
kapıdan çıkan kahramanımı: oraya mal gelicek..
asistan o sınava girmedi, başkası geldi...
aynı dostum, birgün ingilizce sınavında çok kötü bir yazı ile bir sınav kağıdı için fırça yemektedir gene,
-bahadır! ne bu kağıdın hali! doktor yazısı gibi hiçbişey okuyamadım götür eczacıya okut bunu
bahadır alıp kağıdı dışarı çıkar. arkasından bakakaldık. 15saniye sonra geldi
bana değil de bi arkadaşıma olmuştur. *
hoca sınıfta mız mız ders anlatmaktadır. aşağıda da -3 kat aşağı- sol bir grup gösteri düzenleyip, slogan atmaktadır.
- hocam elinizdeki kağıdı aşağıdaki elemana verin, onun sesi daha çok geliyor.
yıllar önce yazdığı 3 sayfalık notu, 2 ayda anlatamamış bi hocamız, elindeki notları okumaya devam etmekteydi. 3 tane madde saydı, ve ikinci ile üçüncü madde birbirinin aynısı sayılabilirdi.
hocaya sordum bunu, sınavda soruyosunuz yazarken mantıken ikinciyi yazdıktan sonra üçüncüyü yazarken tereddüt ediyorum dedim. hoca popülist bir şekilde, 'hadi birle ikiyi desen anlarım ama ikiyle üçün hiç bi alakası yok' dedi. sınıf güldü tabi.
bense kendimden emin bir şekilde, hocam bir daha okur musunuz o zaman dedim. okuyunca, kem küm etmeye başladı, sınıfta bi sessizlik * hayır, insan hata yapabilir de bana niye artistlik yapıyorsun değil mi?
nitekim hoca kabul etti, farklı kaynaklardan alırken farklı madde gibi düşünüp almışız dedi. ulan amcık o zaman sınavda sorma, sınavda kesin sorcam diyodu bi de..
neyse sakinim.
burnu havada felsefe hocası sorar:
- arkadaşlar televizyona neden televizyon denir? sınıftan ses çıkmaz, hoca açıklar:
- tele(uzak) vizyon(görüş) yani televizyon uzak görüş demektir.
artız bir tavırla:
- arkadaşlar kullandığımız kelimelerin nereden geldiğini, kullanmış olduğumuz kelimeyi neden o kelimeyle ifade ettiğimizi bilmemiz gerekir. yoksa papağana da ezberletirsin papağan da televizyona televizyon der. papağandan bir farkınız olsun.
kzmjn'in sağ eli havaya kalkar.
- evet arkadaşım.
- hocam iyi güzel doğru diyosunuz. peki uzak kelimesine neden uzak demişiz de ağaç dememişiz. ağaç denildiğinde aklımıza neden yeşil yapraklı, gövdesi olan, canlı gelir. ****
hoca tahtaya bir grafik çizmiştir, üzerinde bölgelere isim vermektedir. düzgün artan kısmı için:
- lineer mi diyorsunuz; linear mı?
+ doğrusal diyoruz hocam.
not: hocalara saygızılık etmek amacım yoktur ama türkçe hassasiyetim vardır.
fakülte kapısının tam önünde matematik hocasıyla karşılaştık. son sınıftayım, dersi dört yıldır alıyorum da alıyorum, verdiğim yok hala. okul uzayacak neredeyse. hocayla birbirimizi iyi tanıyoruz. kapıyı açtım ve elimle yol göstererek:
- "buyrun hocam geçin, sizin matematiğiniz benimkinden iyi" dedim. hocada ses yok tabii.
not: tek ders sınavında verdim matematiği de mezun oldum.
yıl 2010 vizeler
kendini ilkokulda sanan gözetmen herkesin sırasına bakacam der. herkesin sırasına bakar. en son zaten kopye çekmek için çabalamayan okula ara sıra ugrayan ögrencinin sırasına gelir ve beyaz sıranın kalem koymak için yapılan yazı kaynayan yerini göstererek ;
-sen mi yazdın bunu buraya?
+hayır
-ama burda dersle ilgili yazıyor
+ben yazsam oraya yazmam burası beyaz buraya yazarım
-neden?
+niye gozumu yorayim ki böyle basit bir ders için?
gözetmen birşey demeden gider ve oturur kursusunde biraz. geri gelir.
-silmemişsin hala?
öyle bakar ögrenci
-sana diyorum
+diyebilirsiniz soru cumlesi kurmadınız cevap vermek zorunda degilim. rahatsız oluyorsanız yer degişebilirim veya silebilirsiniz.
ögrencinin yeri degişir. kısa bir sure sonra kagıt imzalanıp çıkılır. kagıt doludur.
sonuç 85.
dereceye oynayan, piskopat gibi çalışan pegasuskralicesii, sınava girer. hocası ikinci öğretimlere sempati duyduğundan çilekeş birinci öğretimlere uyuz olduğundan onların sınıfında hafif tüyo verdiği bi konudan sorar, bunu gören pegasuskralicesii adını soyadını yazıp imzasını atıp kağıdı teslim eder, hocanın o esnada yüz ifadesini :S!?!?:S
Ders: matematik 1
yer: 001 numaralı anfi
Hoca Fef hocasıdır ve mühendislik temeli olan türev-logaritma gibi sikimsonik şeyleri işlediğini sanıp final yapmaktadır.
Hoca: arkadaşlar, hesap makinası kullanılmayacaktır sınavda. Herkes kaldırsın hesap makinalarını.
ben de dahil olmak üzere 1-2 kişi kaldırmamıştır hesap makinasını.
mal mal kağıda bakan qubyyy bir an hocanın tepesinde bitmesi ile irkilmiştir.
hoca: evladım yazsana?! ne bakıyorsun kağıda bön bön.
qubyyy: hocam önce hesaplamam lazım yazmam için*
--spoiler--
10 dakika sonra
--spoiler--
hoca: qubyyy ben demedim mi hesap makinasını kaldırın diye?!
qubyyy:** hocam, vizeden 18 almıştım, finalden kaç alırsam geçebilirim diye hesaplıyordum, ona göre çıkacağım sınavdan.
+ sen koskoca cool adam'san ben de profesörüm! nasıl ayakkabını bağlamamı istersin benden?
- bak hoca! ya bağla, ya da yarın gel tazminatını vereyim!
+ sen ne diyorsun cool?
- maaşın ne kadar lan?
+ yani ayda 4000$ falan.
- dolarahahaha! o kadar parayla nasıl yaşıyorsun lan?
+ ama herkesin içinde :/
- alın şu fakiri karşımdan, kaç kere dedim aylık geliri 10.000 doların altında olan hoca istemiyorum diye?!
ah ah üniversite yılları, az çekmemiştim hocalardan.
Hoca-Sizden hiç bi şey olmaz. Fatih sizin yaşınızda istanbulu fethet
Öğrenci- Ama onun hocası Akşemsettindi.
olay kronolojik olarak: sessizlik , zor bi vize , dersten kalan bi öğrenci ile sonuçlandı.
öğrenci derse geç kalmıştır. sessizce sınıfa girer. dersin sonunda olanlar aşağıdadır.
-Ö: hocam geç kaldım ama imza atabilir miyim.(atma dese atmıyacaktır)
-H: ohh hem geç kal hem imza atabilir miyim.
-Ö: tamam hocam atma diyebilirdiniz.
-H: bak bak birde cevap veriyor. seni üç kelimeyle rezil ederim burda.
-Ö: zaten dördüncüyü söyleyemezsin.
işletme hukuku dersi. avukatlıktan kalan zamanlarında gönül eğlendirmek ve üniv. deki kızlara yavşamak maksadıyla derslere giren spor mercedesli hocanın dersi. yine vıyıl vıyıl bir yavşaklık var üzerinde. sınıfça tiksiniyoruz. erkek güruhu olarak elimize verseler siktirmek için angola'dan zenci ithal ederiz. öyle bir tiksinti...
abuk bir soru sormuş yine. sınıf cevap vermemiş. bakın verememiş değil vermemiş. mayıs ayında olmamızdan dem vurarak :
- oooohh yaymışsınız yine hep beraber. e tabi nisan mayıs ayları gevşer gönül yayları...
"yayları" kelimesinin ağzı terk edişinden tam olarak 48 milisaniye sonra erdener abi'nin aşağıdaki ayarı, nasıl olduysa 150 kişilik anfinin aynı anda tıp oynaması sonucu yankılanır :
+ girsin tren rayları..
avukat dağılır. benim bulunduğum sıra, önümüzdeki ve arkamızdaki 3 sıra kopar. avukat kim söyledi lan onu bile diyemez. dersi kısa keser. erdener sınıfta efsane olur, namı yürür.
uludag üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü; daha ilk kez girdiğimiz derste, über bir kişilik olan hocamız;
h: evet cocuklar artık 5-6 sene birlikteyiz.
b*: hocam, okul 4 sene.
h: normal bir öğrenci benim dersimden 5-6 sene geçemez.
4 sene sonra akreditasyon çalışmaları nedeniyle mezuniyet kredileri düşürüldü. bende o sınavı vermeden mezun oldum. ayarı ben vermedim ama vermiş kadar olduk. *
aldırttığı fiziksel jeoloji kitabı üstünden ders işleyen hocamız her ders devamlı kitap getirmenin zorunlu olduğunu anımsatmaktadır. bir dost kitabını getirmemiştir ve;
* arkadaş gelmiş buralara zahmet etmiş. nerede kitabın evlat? (kendisi çok pişkin bir adam gülüp eğlenerek laf sokar)
- ağır oluyor diye getirmedim hocam.
* !?!?!
herkes bir an sustuktan sonra kahkahalarla güldü, sigara arasında gittim sordum neden öyle söylediğini;
'yav şimdi unuttum desem kendinide unut diyecek büyüdük oğlum len artık yermiyiz bu klişe repliği' *