insana bildiğini unutturan. eğitim sisteminden mi kaynaklıdır yoksa bizlerin kalın kafalılığından mı bilmem ama üniversiteyi ilk kazandığımı zaman bildiğim hiçbir şeyi anımsamıyorum şimdi. hatta sözelci olduğum için sözel bölüme dair bildiğim her şeyi unuttum.
ne coğrafyaya, ne edebiyata, ne de felsefeye dair hiçbir şey bilmiyorum. okuduğum bölümden de hiçbir şey öğrenemedim. galiba gerizekalıyım. tüm suç benim. itiraf ediyorum. ellerimi duavara yaslayıp teslim oluyorum. avukat istemiyorum.
yıllar boyu hayalini kurup gayet kıytırık ve adil olmayan bir sınavdan geçtikten sonra rahata ereceğinizi sandığınız,ama oraya gidince aslında hiçbişeyin hayal ettiğin gibi olmadığını anlamanı sağlayan hede.Tek iyi yanı;üniversiteye gidince üniversiteye gitmenin aslında o kadar da abartılacak birşeyi olmadığını anlayıp kendine çekidüzen vermek ve bu hayaller aleminden çıkıp gerçek dünyaya istemeyerek de olsa çapaklı gözlerini açmaktır..
Bu 3saatlik lanet sınava bilmem kaç dogru cevap verip x üniversitesine;yaş sınırı,kilo sınırı olmaksızın,fosilleşmiş teyzemiz,lolita kızlarımız,hacı amcalarımız,tüyü bitmemiş delikanlılarımız,şişmanı,zayıfı hatta ve hatta ismail yk,cankan hayranları bile girebilir eeeeeee adaletsiz olduğundan bahsetmiştim.
Kantinde sevgili avına çıkmak yerine beyin fonksiyonların çalışıyorsa kendini kültürel,sosyal yönden geliştirirsin üniversitede.O kadar farklı insan çeşitleriyle-hatta nesli tükenmesi temenni edilen bitakım yaratıklarla-karşılaşır-bu da sizi hayata hazırlar,tadından yenmez dostluklar edinirsiniz.
ulan bi' ton insan var piyasada; "amaç diploma değil, kişinin kendisini yetiştirmesi. keşke ben de okusaydım." diyen.
benim amacım diploma ulan! ben kendim ne okuyacağıma karar veririm üniversiteden bağımsız olarak. yetiştiririm kendimi de oldugu kadar. çok meraklı olan varsa cidden, benim yerime gitsin üniversiteye. yapsın gerekli çalışmaları falan. tek istediğim, adımın yazılı olduğu bir diploma. isterse mastır falan gibi şeyler de yapabilir bu arkadaş benim yerime.
ciddiyim ne yazık ki. n'abalım? düzen böyle. diploma gerekiyor ille.
Öss gençliğinin umudu,anne-babanın gururu,devletin kurumu,hayatınsa oyunu."Ne varsa orda var,o zamanda var."denilen ulvi kelime! Ne kadar hayalleri büyük bir şatafatla süslese ve beklenti katsayısını artttırsa da,girdiğin zaman "O kadar da değilmiş be." dediğin ama gerek yaş ve gerek özgür ortam nedeniyle istediğin herşeyi yapabildiğin,neden olmadı neden yapmadım diye pişman olmamak için her fırsatı değerlendirdiğin güzel bir yer...
Türkçesi evrenkenttir.üniversiteye gitme ile eğitimi düzeyi artar eğitimi düzeyi yüksek olan birinide yaşam kalitesi daha yüksek olur.Boşver oğlum/kızım bu kadar okuduğun yeter gibi laflar eden ailelerin evlatlarına ne kadar önem verdikleri bellidir.iyide olsa kötüde olsa okumak gerekir ya.
kesinlikle bir şey ürettiğine veya üretmeyi öğrettiğine şahit olamadığım, bana göre yalnızca lisenin daha havalısı olan yer. keşke ezberletmek yerine amaç öğretmek olsaydı.
kendi deneyimlerimden örnek vermek gerekirse;elektrik elektronik mühendisliğinde bursum olmasına rağmen, evinden kalkıp gelmiş, ders konusunda hiçbir başarısı olmamış burssuz veletler en yüksek ortalamayı yapıyor. nasıl oluyor acaba?
yurtta kalıp, herkesi kolaçan edip, tüm notları toplayıp sadece ezberleyerek olmasın?
kopya çekenle çekmeyeni ayırmanın da derhal bir şekilde yolu bulunmalı.
bununla ilgili tecrübem ise; fizik dersinden ilk sınavım ortalamanın üstünde iken *, finalde kopya çekmedim diye dd almak neyin nesidir. bu nasıl eğitim kuruluşudur. bu nasıl hocadırki, herkes geçsin diye kopyaya müsade etsin. çekmeyip iyi insan olmak istiyorsan her yerde söyleme sakın. salağın ta kendisi diye bahsedilir hakkında evlat.
içerisinde
"elektrik elektronik mühendisliğinde bursum olmasına rağmen, evinden kalkıp gelmiş, ders konusunda hiçbir başarısı olmamış burssuz veletler"
şeklinde düşünceleri olan insanları barındırdığı için, kendisinden istenilen şeyi asla tam anlamıyla veremeyen eğitim öğretim kurumlarıdır.
üniversitenin tek amacı öğretim değildir. zaten iş hayatında okuldaki öğrendiğin çoğu şeyin ne kadar gereksiz-yetersi olduğunu göreceğiz muhtemelen. üniversite başka birşeydir. başka.
içindeki öğrencilerin okumaktan başka gerçekte üniversite okumanın nasıl bir şey olduğunu gözler önüne sermek amacıyla bizlerle paylaştıkları cicili bicili esprili yazılarla süslenmiş tişörtler giydikleri yüksek öğretim yuvası. ''vodka connecting people'' görmeyenimiz hemen hemen yoktur ama bi de şöyle bişi var:
`to do list:
- eat
- sleep
- breathe
- masturbate to jenna jameson`*
(bkz: ben bugün bunu gördüm)
türkiyede birkaç tanesi haricinde elle tutulur bir eğitim standartı olmayan, ama hayatını kaleme kağıda adamışların hayatının en güzel ve en sosyal yıllarını geçirebileceği yer.
(bkz: gidn de görün)
Dünyadaki çeşitli başarılı insan ( örneğin Bill Gates , Apple ceo'su Steve Jobs ) üniversiteyi zengin bilgilerin öğrenciyi sınırlayıp sadece belli komutları gerçekleştirebilecek yapıya getirdiğini ( en iyi şekilde ) idda eder. Aynı zamanda dünyanın dahi olarak nitelendirdiği Einstein gibi insanlar da üniversite hayatında çok da başarılı değildir. Sadece gerekli gördükleri dersleri alır ve prof. çoğu ile de kavga ederdi.Ama başarılı olmasaydı gerizekalı olarak tarihte iz bırakmadan da gidecekti bu da gerçek.
( onun bu yaşamını kendine mazeret gösteren gençlik ayrı bir konu )
Eğer ben dünyanın nimetlerinden faydalanmak istiyorum, para istiyorum , prestij istiyorum dediğinizde size çeşitli yollar açabilecek kurumdur.
uğruna ÖSS gibi adamı katil eden bir sınava girilen,4 yıl boyunca saçı başı yolmak şartıyla sınavlara çalışılan, bitirip rahatladıktan sonra da seni işsiz bırakıp bir de okul(üniversite) sonrası parasız depresif hayata(iş aramakla bitirilen ömür parçası) sokan lisans programı.
bitirsen bir dert bitirmesen ayrı dert yaratan eğitim programı. 250 bin mezun olur bir meslekte tutar 15 bin atarsın. hani senin yarım ekmek arası kavurman diye sormuyorlar adama. zaman kaybı mesleki açıdan. ama bir üniversite kültürünü yaşamak lazım. bu da ayrı bir artısı. sadece iş , para gözüyle bakmamak lazım.
özgür(!) işlediği rivayet olunan bir acayip yer. üniversitelerdeki özgür işleyişe dair bir kaç anektod;
istanbul üniversitesi 2005 yılı ikinci dönemde yaklaşık 50 öğrenciye 800'den fazla soruşturma açmış. bu öğrencilerden bir kısmı eğitim kurumlarından çıkarılma ve okuldan uzaklaştırma cezaları aldılar. soruşturmalara dair gerekçeler ise oldukça ilginç: "şüpheli bir şekilde karnını tutarak okuldan çıkmak", "şüpheli bir şekilde taksiye binmek", "zarar verme potansiyeli taşımak"
dicle üniversitesi 45 erkek öğrenci hakkında "küpe takmak" ve "saç uzatmak" gibi sebeplerle soruşturma açmış.
trakta üniversitesi'nde ise ülkücülerin saldırısına uğrayan ve biri ağır yaralanan öğrencilere rektörlük tarafından soruşturma açıldı. savcılık bu öğrencilere dava açtı. sonra üniversite hızını alamadı ve bu durumu protesto eden 27 öğrenciye de soruşturma açıldı.
gazi üniversitesi yök eylemine katılan 5 öğrenci hakkında soruşturma açıldı. yetinilmedi. ülkücülerin saldırısına uğrayan 4 öğrenciye soruşturma açıldı.
odtü'de ise açılış töreninde kürşat tüzmen ile tartışan bir öğrenci üniversiteden 1 hafta uzalaştırıldı.
osmangazi üniversitesi'nde bildiri dağıtan bir öğrenci özel güvenlik birimlerince kelepçelenip, dövülüyor. dövülen öğrencilerden birisi beyin trawması geçirip hastaneye kaldırılıyor.
yurdum üniversitelerine dair daha bir sürü özgürlük anektodu var. sibel özbudun, uzun yürüyüş adlı dergide derlemiş bütün bu olayları ve derleme yazısını victor hugo'nun 1850 yılında söylediği o güzel sözle taçlandırmış;
"kim mi sizi kızdıran? söyleyeyim: siz insan aklına kızıyorsunuz! çünkü ipliğinizi pazara çıkarıyor!"
