Köpek gibi özlüyorum. Ben o kadar uçarı kaçarı yaşamadım üniversiteyi. Bir gün orada bir gün burada olmadım bi o kızla bi bu kızla da yatmadım. Bir kızı sevdim tabi ki terk edildim. Evde 5 erkek toplanıp okey gecesi yapmak kafelere ordu gibi gidip çay içip muhabbet etmek gibi evde toplanıp yan yana oyun oynamak sik taşak muhabbeti yapmak aaahhh ulan. Edho olduğu vakit yemeği evvelden yapıp yemek eşliğinde izlemek. Pide yaptıran arkadaşın kasayı küt diye önümüze koyması 6-7 erkek toplanıp hunharca pide kola gömmek. Bildiğin askerlik yapmışım amk gerçi askerliğimi de çok özlüyorum ama çok güzeldi lan sözlük vallahi acısıyla tatlısıyla on numaraydı. Animasyon bölümünün tiyatrolarına katılırdım orda burda tiyatro yapardık. Trekking yapardık kızıl vadide. Sürekli erkek ortamıydı bizim ki güzel dostlarımız oldu güzel vakitlerimiz geçti.
it gibi köpek gibi özlenen zamanlardır keşke 4 yıllık okusaydım amk.
Ah ulan özlenmez mi o güzelim yıllar. Güzel arkadaşlıklar,güzel dostluklar biriktirdik. Hepsiyle birer aile olduk. Ekmek elden su gölden ye iç gez modunda takıldık 4 yıl boyunca. Üniversite zamanı fix bu saatler ya çorba ya mangal saatimizdi sonrasında çaya giderdik. Her gün farklı bir aksiyon vardı. Gece yemek için şehir değiştirirdik tabi gençler o zaman TL değerli tüp 1.79, benzin 3.54 hayat ucuz. Hatta bedavaymış.
gece gece dinlenilen birkaç şarkının etkisiyle aklıma geldi okul yılları. içime çöken bir sis gibi buğulandıran bir havaya kapıldım. özlem doldum acısıyla tatlısıyla geçen 5 yıla. birçok durumun-duygunun ilkini yaşadım o 5 sene boyunca. farklı bir şehirde okuyan çoğu kişinin deneyimleyebileceği şeyler çoğu. anlayacağınız öyle uçlarda yaşamadım. pişmanlıklarım da boldur.
acısıyla tatlısıyla yaşanan o yıllar geri gelmemek üzere gittiler. artılarla eksileri toplayınca özlem çıkıyor. aklınızın bir köşesine kazınmıştır; hatırlandıkça gülümsenir, duygulandırır.
-----------------------zopailer--------------------------------------
en başta gelen * özgürlük hissi,
aileden ayrılmanın burukluğu,
gurbete gidişler-gurbetten dönüşler,
o başıboş dolaşılan sokaklar,
bambaşka bir çevrenin içine girme,
belki de ömrünüzün sonuna kadar sürecek dostlar edinme,
yurt ortamı ve psikolojisi,
eve çıkmalar, ev taşımalar,
klasik öğrenci evi meseleleri,
derslere gitmeler, gitmeyip arkadaşa imza attırmalar,
vizeler, finaller, ders notu bulma telaşı,
karşı cinsle başarılı-başarısız ilişkiler,
sonradan kaba ette patlayan öğrenim kredisi parasıyla geçinme çabası,
iş hayatının bunaltıcı havasından daha da önemlisi işsizlik belasından* uzak olma...
-----------------------zopailer----------------------------------------
eger issizseniz ya da calistiginiz is yerinde mutsuzsaniz, bi an once emekliligi hayal ediyorsaniz arada bir ozlemek gerekir. hayat cabuk geciyor azizim.
şuan bitmesini deli gibi isterken gün gelecek özlenecek biliyorum. bir sonraki aşama daha kötü oluyor, beterin beterine geçiş yapıyoruz sürekli bilmem mi, bilirim de geleceği arzulamaktan vazgeçilmiyor işte. geçmişi özlemekle geleceği istemek arasındayım. sadece geçmişi özleyeceğim günler gelmesin. iyi böyle.
üniversitenin son senesinde arkadasiklar pekisir, butun ortamlar kesfedilir, ve insanlar yasadiklarini hayatin son zamanlarini hatirladigindan olsa gerek üniversite yillarini ozler, tamam katiliyorum ozlenmeyecek gibi degil ama cok fazla sıkıntisi da yok degil.
18 yaşında üniversiteye başlayıp 22 yaşında üniversite bitiren birine, ergenliğin son; olgunluğun ilk demleri yani bir yandan kendi kaderini ve hayatını yöneten genç bir yetişkin bir yandan havai, umursamaz bir deli fişek durumu hakimdir.
belli bir özgürlük çerçevesinde kendi sınırlarınızı çizersiniz, hesap verdiğiniz kişi sadece siz olursunuz, kendi kendinin efendisi olmayı öğrenirsiniz.
okuduğunuz şehir, üniversite ve arkadaşlarınız o döneme özeldir; hayatınızı o kesitini diğer kesitlerle karıştırmak istemez, anılarınızı unutmamak için gayret edersiniz.
tek geceye sıkıştırılmış- hiç uyumadan girilen sınavlar, önlerde oturan çalışkan arkadaşların elden ele dolaşan notlarının fotokopisinin fotokopisinin zar zor okunan fotokopisiyle cebelleşip "not tutacağım, derslere düzenli katılacağım artık..." diyerek sınav bittikten sonra bozulan tövbeler, parayı hunharca harcamalar kalan az parayla ayın sonunu getirmeye çalışmalar, çokça insana çokça hayata şahit olmalar, aşklar, ihtiraslar, oyunlar, dostluklar ve hiç bütünlemeye kalmamak-alttan ders almamakla övünürken 4. sınıfa gelince ciddi anlamda akıllanıp diploma notu için kasmalar...
üniversite yılları, sezon sayısı kişinin okuduğu fakülteye göre değişiklik gösteren bir dizidir. başrolleri kapmışsanız ister istemez akılda kalıcı acı tatlı hatıralar biriktirirsiniz ve bu sizin ömür boyu en sevdiğiniz ve hatırlayamamaktan korktuğunuz yıllardır.
öğrencilik yıllarını da rahat geçirmiş maddi sıkıntısı olmadan eğlencesine okula takılmış biriyseniz, muhteşem ve kalıcı dostluklar kurmuşsanız en çok özlenendir.
iş hayatına atıldığın zaman gerçekleşir. vay anasını ne rahatmışız ya ekmek elden su gölden gez toz arada bir okula git negzelmiş yav diye iç geçirilir.
keşke üniversite öğrenciliği diye bir meslek olsun diye içlendiren, hatta karın tokluğuna bile çalışırım diye düşündüren güzel anıların olduğu, artık tozlu rafların taze defteridir.