bu akşam 3. yılım için yapacağım halde gözlerimin dolmasını, içimdeki burukluğu yıkamadığım olaydır. hiç bu kadar kötü olmamıştım. günlerdir neredeyse yemeden içmeden kesildim... her gelişimde babamın saçlarına eklenen beyazları, annemin gelişimdeki sevincini ve gidişimdeki hüznünü gördükçe ayrı bir duygulanıyorum. kardeşimin büyümesini... zor, evet. ama artık hep böyle olacak. düşünmesi zor olsa bile bir gün onlar orda olmayacaklar, eksikliklerini hep arayacağım... bu entarimi de gözlerimden birkaç damla yaş süzülürken yazıyorum. zor... ne kadar çok yapsanız da zor. her ne kadar 1.5 ayda bir 1-3 haftalık tatiller olsa da yaz tatili gibi uzun tatillerde alışıyorsun evine, ailene daha bir bağlanıyorsun. oraya gidince iyi hissedeceğimi bildiğim halde...
Ailesine bağlı olanlar için çok zor olacak olaydır.
Kazandığın üniversitenin adını okuduğunda için sevinç mi hüzün mü belli olmayan bir duyguyla dolar. annene babana sarılır sevincini paylaşırsın. Ama sarılırken sanki "son sarılışlarım bunlar" diye geçirirsin içinden. Sürekli birilerinin "gidiyorsun ha?" Tarzı şeyler söylediğini duyduğunda, pişman olursun. Asgari ücretten 3-5 kuruş fazla maaş alacağım diye yıllarca ailenden ayrı kalmayı seçtiğin için pişman olursun. "ulan ailemden, evimden değerli miydi sanki?" Diye geçirirsin içinden. Sırf evden kaçmak için haftalar öncesinden gidip yerleşenleri gördükçe imrenirsin. Onlar gibi olmak istersin.
O gün gelmesin istersin. Aileni bırakıp gideceğin o gün gelmesin. Aylar nasıl da çabuk geçer? Başka zaman bir saati zor geçirirken aylar neden düşmanmış gibi davranır?
O gün gelmiş. Biletini almışsın. "Siktir olup gitsem ya şuradan" diye düşünüyorsun. Sadece içinde bulunduğun duruma bir an önce alışmak istediğin için. Bu sefer saatler düşman kesilir. Acı çekmeni isterler. Annenin ağladıktan sonra kızaran gözlerini ısrarla görmeni isterler. Alışacağını söyleseler de dinmez içindeki burukluk. Haftalar sonra geldiğinde sanki yabancıymışsın gibi hissedeceğini düşünmemeye çalışırsın. Alışmak zorunda olduğunu bilirsin.
Nihayet saat gelir. Trenin ışığı görünür uzaktan. Vedalaşmayı kısa kesip bir an önce trenin kalkmasını istersin...
arkada bırakılan kardeş, anne, baba, odan ve o çok sevdiğin kitaplığın. zor olsa gerek, kendi memleketinde üniversite okuyan biri olarak ablamdan yola çıkarak konuşacağım ki üniversitede 6. senesi olmasına rağmen hala her yolcu edişimizde içimde ilk günkü burukluk, annemin gözlerinden süzülen yaşlar ve babamın buğulu gözleri. artık bundan böyle eve sadece misafir olarak geleceğini bilmek bizi üzen, oysa bilsek ki bu son yılı eve geri dönecek artık hiç üzülmeyiz. sayılı gün değil mi geçer deriz. şöyle bir söz vardır,
"kuş yuvadan bir kere uçtu mu bir daha dönmez artık"
üniversiteye gitmek için ayrıldığında, önceleri insan kendini kocaman bir özgürlüğün içinde bulur.genç için yeni bir dönem baslar, karışan, oraya gitme diyen, eve erken dön diyen, sıkı giyin diyen yok tam gençliğimi yasamanın sırası diye düsünür.bir müddet sonra ortam sıkmaya basladığında, insan ailesinin sıcaklığını aramaya onları özlemeye baslar ne kadar yakın arkadas olsada can değildir, karsılıksız degildir hiç bir şey. yıllarca ailesi tarafından her seyden korunan kus yuvadan uçunca yalnızlığın yanınında hayatın gerçeklerni de öğrenecektir hele bir de memleketinde sevdiğini bıraktıysa her sey yalandır üniversitede.
ilk başta özgür olmak umuduyla akla yatar. fakat işin öyle olmadığı daha ilk aylardan anlaşılacaktır. 5. senem olmasına rağmen, bugün evden ayrılıp tekrar okula gidecek olmama rağmen içimde bir sıkıntı vardır ve her gidişimde böyle olmuştur. özgürlüğe gidiyor olsaydım biraz sevinç olurdu heralde. tam tersine üni den eve dönüşün ilk günü harikadır. şimdi ki aklım olsa eve yakın bir üni de okurdum. belki de yaşanabilecek büyük pişmanlıklardan biridir.
senelerdir yaptığım ama bi türlü alışamadığım durum. yarın gidiyorum yine içimde bi burukluk bi üzüntü. gitmek istememe durumu. ne güzel alıştım anneme, babama, kardeşime. zor geliyor çok.