dört yıllık, acılı ağrılı bir akademik eğitimi geride bıraktıktan sonra karşılaşılan ve bir insan evladının hayatı boyunca yaşayabileceği en büyük hayal kırıklığına tekabül eden durumdur.
öncelikle iş verenlerin gözünde üniversite eğitiminin, yerine getirilmesi gereken basit bir prosedürden ileri gitmediği gerçeğiyle karşılaşılır. iş verenlerin aradığı özelliklerin başında iş tecrübesi gelmektedir. yani akademik eğitiminiz boyunca kendinizi ne kadar geliştirdiğinizin pek bir önemi yoktur.
buna ek olarak erkeklerin başında bir de askerlik engeli vardır ki askerlik görevini yerine getirmemiş bir üniversite mezununun iyi bir iş bulması ağzıyla kuş tutma olasığına eşittir.
bu faktörler bir yana, iyi bir işe girebilmeniz için bir de insan kaynakları uzmanlarının kaşınızı, gözünüzü beğenmesi gerekmektedir.
üniversite bitirmenin olağanüstü bir iş olduğunu ve üniversite bitirince tüm işverenlerin peşinden koşacağını sanmak kadar salakça değildir.
aynı insanlar üretim ve istihdamdan bahsedince daha da komik oluyor.
ulan biriniz de kendi işini kursun be.
bir piramit gibi aşağıdan yukarıya doğru tırmandıkça şansımızın daha da azaldığının en büyük kanıtı.
bir sürü şey yapabilecek beceriye sahipken işe yaramaz konuma gelmektir.
sen yıllarca uğraş, kafa patlat; emeğinin karşılığını alamadıktan sonra içine edeyim öyle üniversitenin.
ikinci üniversitesini okuyan biri olarak aşağıdaki tanımı yapıyorum:
Üniversiteyi bitirdiği gibi iş bulacağını düşünen yeni mezunların serzenişidir. Üniversite tek başına bir halta yaramamaktadır. Okutulan derslerin hiç biri reel sektöre girilince işe yaramaz. Hiç bir şeyin karekökünü almayız sözgelimi. Ya da olasılıkla kimse patron olmaz. Etikettir diploma. Genellikle düz lise mezunları işsiz kalır. Meslek lisesi mezunu olmak daha avantajlıdır. Gerçek hayatta iş deneyimi istenir. Diploma, personel özlük dosyasına koyulan bir fotokopiden ibarettir.
sadece universite diplomasi almanin bir ise yaradigini dusunen, ama ne yazik ki is hayatinin hicbir gercegini bilmeyen insanların karsilastiklari durum
üniversite öncesi öğrenim hayatı boyunca sadece üniversiteyi kazanmaya güdülenen, bunun dışında pek bir amaç veya hedef belirleyemeyen gencin; rasgele, hayalleri ile bağdaşmayan bir üniversiteye kaydolup bu üniversiteyi bitirmesi sonucunda aklı başına gelip dumura uğraması gibi bir sonuçla ortaya çıkabilir durumlardandır.
eğitim sistemi süper olan güzel yurdumda azımsanamayacak sıklıkta göülen durumlardandır; okul boşuna okunmuştur, zira bitirilen okulla ilgili bir iş yapılmayacaktır...
(bkz: nereye gitmek istediğini bilmeden yürümek ve duruvermek)
Yaşanılabilecek en berbat duygu olsa gerek, kimliksiz ve kimsesiz bir biçimde hayata fırlatılıyorsunuz. Sosyal güvenceniz bitmiş, artık size harçlık verecek birileri yoktur hayatınızda. Bu dönüşüme ayak uydurmak zor da olsa, insan her zaman varolduğu koşullara tepki vermekte gecikmiyor. Evet, yaşamaya mecburuz.Ayrıca bu son küresel mali kriz, bizim kuşağın bir yerlerinde patladı gibi, evde bir yerlerimizi büyütmekten başka şansımız yok sanırım..