şiirdir. şair değil ancak bir şiir olabilir bu müstesna sanatçı. öyledir ki,kağıtlara dizelerini yazıp bilinmeyen evlere bile bırakılmıştır,herkes bilsin herkes okusun diye.
sık sık intihara kalkışmasına rağmen bir türlü bu girişimlerinde başarılı olamayan bir şair. Oğlu vedatın galatadan kendini atması da babasına karşı bir meydan okuma olduğu rivayet edilir.
"Bütün bu sürekli arayışlar neden bilir misin
Neden bu durup durup isyan etmeler Allaha
Bu aldanmalar, yıkılmalar, bu sonsuz çalkanış
Hep sana yaklaşmak için, biraz daha biraz daha
Seni bulmak yılgın, yıkık gecelerden sonra
Sana çıkmak merdivenlerden nefes nefes
Belki ben yalnız senin güzelliğinde çirkinim
Hiç solmasa güzelliğin, böyle hiç bitmese
Yanmak var sana yaklaştıkça biliyorum
Yok olmak var, kahrolmak var, kül olmak var
Öyle bakma gözlerime bakma artık ölüyorum
Yaşamanın ta kendisi oysa bu ölmek değil
Gözlerim gözlerinden başkasını unuttu
Sen yoksan o yokluktur, senden öncesi yoktu."
1926 tarsus doğumlu. emekli olduktan sonra istanbul da kendi adındaki sanat galerisini açtı.
Bugün bütün iyi kalpliliğim üzerimde
Cümle düşmanlarımı affettim
Yediğim meyvalardan
Kokladığım çiçeklerden af diliyorum
Yerde yürürken gördüğüm
Sebepsiz kanına girdiğim
Zevk için öldürdüğüm
Böceklerden af diliyorum
Dağdan, topraktan, taştan
Evlattan, akrabadan, arkadaştan
Yağan yağmurdan, doğan güneşten
Denizlerden, göklerden af diliyorum
Yıllardır kahrımı çeken kadından
Ondaki yaşamak ümidinden
Baba evinden, ana sütünden
Yediğim ekmeklerden af diliyorum
Kadrini, kıymetini bilmediğim
Hayali ile bahtiyar olmadığım
Otuz yıl arayıp bulmadığım
Geleceklerden af diliyorum
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın..
verdiğin bütün acılara dayanıyorsam;
seni özlediğim içindir.
beklemenin korkunç zehri öldürmüyorsa beni;
seni özlediğim içindir.
yaşıyorsam; içimde umut varsa,
yine seni özlediğim içindir.
seni bunca özlemesem; bunca sevemezdim ki!"
''Birgün'' şiirini bir zamanlar ezberlemeye çalıştığım şairdir. çok güzel bir şiirdir. ama işte üşengeçlik başa bela.
''Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorum''....
madem bugün bu başlık hortladı bir şiir de benden gelsin dediğim şairdir.
aşk başlamadan güzel,
kalplerde heyecan
bakışlarda korku olduğu zaman güzel...
birbirimize sezdirmemek için çırpınış,
başkaları görmesin diye çabalayış,
gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman...
aşk başlamadan güzel....
"Sevi siiri" ile ask hayatima ve secimlerime hükmetmis olan sairdir.
Lise 2'ye gidiyordum ilk kez bu siiri okudugumda. Siir dinletisi sebebi ile. O zaman dedim "bir gun bu siiri bana okumayi dusunebilecek kadar ince ruha sahip kisi ile evlenecegim" yillar gecti baktim kimse okumadi bana bu siiri. Umit yasar oguzcan'dan haberi olmayan insanlarla dahi tanisinca "boyle evlenilecek kisiye karar verilmez ki" deyip biraktim bu dusunceyi.
Dağ başında bir avcı kulübesi
Yerle diz boyu kar.
Ocakta ateş
Dışarda rüzgar.
Hadi gel
Önce sevişmeliyiz uzun uzun.
Yerdeki ayı postunun üzerine uzanmalıyız
Bütün vücudunu santimetrekarelere ayırıp
Birer birer öpmeliyim.
Ve sonra sımsıkı sarılmalıyım sana
Böylece ölmeliyiz.
Aradan yıllar geçip
Bizi buldukları zaman
Etlerimiz çürümüş olsa da
Kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden.
Hadi gel
Nefes almak hüner değil
Seninle ölmek istiyorum.
ispanyol meyhanesi adlı şiiri bir şiir dinletisinde dinledikten sonra hayran olduğum şairdir.buda o şiiidir:
iSPANYOL MEYHANESi
Kararmış tahta masamızda bir şişe şarap,
Gecelerden bir gece bezginiz.
Üstelik adamakıllı sarhoşuz.
Ellerin, ellerimde..
ispanyol meyhanesinde bir kadın
Çığlık çığlığa şarkı söylüyor.
Belli yıkılmış bir kadın.
Hayli çirkin, hayli geçkin, ağlamaklı.
Zayıf, incecik elli, kalın dudaklı.
Sesi bir tokat gibi patlıyor kulaklarımızda;
Yüzümüz al al oluyor.
içimiz hüzün dolu, kahır dolu,
Gözlerimiz kanlı..
ispanyol meyhanesinde bir gece
Seninle başbaşayız
Üstelik sarhoşuz adamakıllı.
Daha içelim, daha içelim..
Başını dizlerime daya gözlerin kapalı
Ağla biraz,
Bak ben de ağlıyorum.
Ocakta odunlar sönüyor,
Görüyor musun?
Çığlık çığlığa bir kadın,
Duyuyor musun?
Ah ölelim artık;
Bitsin bu delicesine koşu,
ispanyol meyhanesi yerin dibine batsın.
Yeter! yeter!
Öleceksek ölelim.
Hadi vur kendini şaraba,
Kedere ve aşka vur.
Daha içelim, daha içelim..
Alkol duvarını geçelim artık;
Damarlarımızdan ispirto akmalı.
Hey garson!
Sustur şu çığlık sesli kadını.
Söyle masamıza gelsin, içelim.
Hey garson!
Bütün hesaplar benden bu gece sen de iç.
Kapat kapıları;
Yabancı gelmesin.
ispanyol meyhanesinde öldüğümüzü
Kimse bilmesin.
Daha içelim, daha içelim..
Ve tren ilerliyordu. Kadere yaklaşıyorduk .
Bir alacakaranlık bastı zamanı. Gözlerim gözlerindeydi.
Ellerini tuttum, titredin. Acı acı bir düdük öttü.
Bir şeyler koptu içimizden.
Sonra tren durdu, indik, yollarımız ayrı ayrıydı.
Şimdi, o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum .
verdiğin her kederin yüreğimde yeri var,
hangi kitabı açtıysam seni okudum yıllardır,
hangi aynaya baktıysam seni gördüm.
gel desen gelemem.
git desen gidemem.
öl desen kanım akmaz.
anladım artık seni sevmek yüce bir şey;
anladım seni sevmek tanrıya yaklaşmak gibi