Seni görmediğim günler bir çakır diken büyüyor göz bebeklerimde
Bir çocuk ağlaması başlıyor, kulaklarımda uzun uzun
Ellerim bir yerlere yapışıyor, kurtaramıyorum
Ya ayaklarım, o benim zavallı ayaklarım
Öyle şaşkın, öyle kararsız, öyle çaresiz ki
Seni görmediğim günler
Karanlıktayım, katran gecelerdeyim
Cehennem misali ...bir yerdeyim
Bir demir nasıl paslanır, bir elma nasıl çürürse
işte öyleyim...
Bir zamanlar sizi de sevmiştik hatırlar mısınız
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz
Her gece ayla beraber çıkardınız gökyüzüne
Gün olur güneşler doğardı aydınlığınızdan
Gözlerinizin şavkı vururdu duvarlara
Gün olur dağ rüzgarıyla gelirdiniz
insanı büyüleyen bir havanız vardı
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz
Tutunca avuçlarımızda eriyecek sanırdık elleriniz
Öyle beyazdılar, inceydiler anlatılmaz
Ya dudaklarınız yaban eriği kokulu
insanı deli divane eden dudaklarınız
Hiç öpmemiştik ama bilirdik tadını öpmüşçesine
Zekiydiniz aklımızdan geçenleri bilirdiniz
Bir tanrı yüreğiyle severdik sizi
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz
Nereye gitsek sizi bulurduk karşımızda
Yürüsek gölgemizdiniz uyusak düşümüzdünüz
Kır çiçekleri açardı bastığınız yerde
iyot kokuları gelirdi uzak denizlerden
Gözlerinize gemilerin biri gelir biri giderdi
Yosun yeşili elbiseler giyerdiniz
Bilseniz nasıl da yaraşırdı size
Şimdi ne desek faydasız yoksunuz
Bir karanlıktır bıraktınız arkanızda
Yüzünüzü görmek mümkün değil artık
Kulaklarımızda yalnız aksi kaldı gülüşlerinizin
Hani yokluğunuz bu kadar uzun sürmeyecekti
Hani giderken gelirim demiştiniz
Vefasızlık bile yakıştı size
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz.
ben ağlayan şairim
bana gülmesini öğretmediler
eğil de bir bak mahzun yüzüme
anlatır sana çektiklerimi
birer bıçak yarası gibi
alnımdaki çizgiler
ben mutluluk nedir bilemedim
saçlarım okşanmaya alışık değil
hep böyle dalıp gider gözlerim
ve ne zaman düşünsem geçen günleri
bir karanlık basar içimi
aydınlık değil
seni nasıl severim bilirsin
nasıl yanarım özlemler içinde
bastığın yerler cennet olur
bilirim en serin rüzgarla gelirsin
yine de yanar tutuşurum ben
cehennemler içinde.
en mutlu sandığın yerde kederliyim
ben seninle sensizliği düşünürüm
bir korku düşer içime apansız
burkulur yüreğim
seni şiirlerimde bin yıl yaşatır da
ben bin defa ölürüm
bir gün yokluğum bir gölge gibi
düşüverirse gözlerine
unutma ağlayan şairini
unutma o günde kapanıp dizlerine
kendi yokluğuma kendim ağlarım
sen ağlama e mi
sen ağlama e mi?
''Aşk başlamadan güzel,
Kalplerde heyecan
Bakışlarda korku olduğu zaman güzel...
Birbirimize sezdirmemek için çırpınış,
Başkaları görmesin diye çabalayış,
Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman...
Aşk başlamadan güzel..''
dizeleriyle şiirleriyle ilk kez tanışma fırsatı bulduğum şair..
Ulan Ümit Oğuzcan
Ulan hergele
Ulan ekşimiş ayran
Ulan düdüklü tencere
Edebiyat senin nene
Behey mantar kafalı
Behey çengelli iğne
Behey çamaşır mandaı
Ne desem azdır sana
Behey hacıyatmaz
Bırak şiiri bir yana
Ulan adam ol biraz
herkesin bir güncük yaşayıp anlatamadığı hisleri hergün hissedip dile getirmiş şairdir.ayrıca o anlatamadığı bir gününe uzak olanlar içide hala liseli olan şairdir.
ucuz şaraplara benziyor bu adam. damakta bir tat bırakmasa da sarhoş ediyor nihayetinde. bu zıkkım içiliyorsa varılacak şey sarhoşluk değil mi zaten? varsın tadı damağımızda kalmasın; aklımızdaki iki kelime sevgili ve yokluk ise haram olsun sarhoşluğun ötesi ve her şeyin tadı.
--spoiler--
Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle yok değildim.
Düşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda.
Kimdi bana benzeyen baktıgım aynalarda?
Senden başkası mıydı o sessiz bekledigim?
--spoiler--
"bir daha dünyaya gelsem
yine seni severdim
beni deli divane edesin diye
biliyorum
sende bir daha dünyaya gelsen
yine beni sevmezdin
kahrımdan öleyim diye"
umarım hala doğru kalmıştır hafızamda. ne aşk acısı çektiysem ilkokulda. sağ olasın ümit yaşar usta.
ben acılar denizinde boğulmuşum
işitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
duyarım yosunların benim için ağladıklarını
ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
bütün gemiler söndürmüş ışıklarını
ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
baksana;herkes içime dökmüş artıklarını
bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
yılların içimde bıraktıklarını..
...şeklinde örnek gösterilebilecek daha nice hastası olduğum şiirlerin sahibi, ulu kişilik, yüce varlık, acı yokluk....
Evet de
Bütün marifetlerimi göstereyim sana
Gör, bir kilo rakı nasıl içilirmiş
Nasıl şiir yazılırmış aç karnına
Nasıl yaşanırmış
Nasıl sevişilirmiş
Öğren
Sana bin yıl yaşatayım bir günde
Önce evet de ümitleneyim
istersen sonra hayır de.
Balıkçılar ağlarını eskisi gibi çekmiyor
Pavuryaların eski lezzeti kalmadı
Bir keder rüzgârıdır esen bahçelerde
Ne güllerin rengi güzel ne meyvelerin tadı
Dalgın ve isteksiz tablalarda balıklar
Ağlamaklı bir hâli var istiridyelerin
Gidişinle birşeyler oldu istanbul'a
Yokluğun öyle dayanılmaz öyle derin...
Yakamozlar oynaşmıyor denizlerde şimdi
Yosun kokmuyor sahiller
Geçiyor yanımdan bir hüzün gibi kahır gibi
Birbirine sokulmuş sevgililer
Nasıl kıskanıyorum onları bilemezsin
Nasıl içimde birşeyler cız ediyor
Boş ve anlamsız bir zaman yaşadığım
Saatler avuçlarımdan kayıp gidiyor...
Vızır vızır otobüsler, dolmuşlar dört yanımda
Sonra bomboş bakışlar, o silik yüzler
Akşamlar ki alabildiğine mahzun gamlı
Ve kör bir gecenin karanlığı içinde gündüzler
Sabahları ayaklarım zor taşıyor beni
Sürüklenen bir çuval gibiyim caddelerde...
Üzülme akşamları kimse görmüyor ağladığımı
Köhne ve uzak bir meyhanede...
Söyle ne oldu bu şehre, bu istanbul'a !!..
Nasıl sindirmiş her köşesine yokluğunu...
Bir zaman mutluydum seninle,
Bilmezdim sensizliğin böyle zehir zemberek olduğunu.
istanbul üzerine yazılmış en güzel şiirlerden birinin şairi...
istanbul rüzgar rüzgar sevdiğim
kah bir lodos denizlerden esen
ılık mı ılık
kah ustura gibi bir deli poyraz
bırak saçlarını rüzgarlarına istanbul'un
bu şehirde aşksız ve rüzgarsız yaşanmaz
istanbul bulut bulut sevdiğim
kimi beyaz mı beyaz
ince gül gibi
kimi katran misali kapkara
bulutları da insanlarına benzer istanbul'un
inanma sevdiğim inanma bulutlara
istanbul yağmur yağmur sevdiğim
kah ince ince
kah bardaktan boşanırcasına
hele bir yağmur yağmaya görsün
ölürcesine yaşanır bu şehirde sevdiğim
ve bir gün ölünür yaşanırcasına
istanbul deniz deniz sevdiğim
bir çakır mavi
bir camgöbeği tuzlu su
üstünde irili ufaklı tekneler
kayıklar, yelkenliler, mavnalar
kalleştir denizleri istanbul'un sevdiğim
istanbul kadar.
istanbul kadeh kadeh sevdiğim
içtikçe içesi gelir insanın
sarhoşluğu tutuşup yanmaya benzer
ve bir gölgedir yalnızlık meyhanelerinde
seninle dolaşır, seninle gezer.
istanbul şarkı şarkı sevdiğim
üsküdar'a gidersin hava güneşli
beklersin ada sahillerinde yağmur yağar
her dakika depreştirir derdini
köhne gramofonlar, eski plaklar
nice güzeller, nice şairler görmüş
artık kanıksamış dertlerimize
istanbul her şeye alışık sevdiğim
yine de bütün mihnetleri bir yana
sen yaşadıkça istanbul ışık ışık sevdiğim.