güneydoğu'da ki özel harekatçıları yetiştiren atayan dünyanın en büyük gençlik hareketidir. 1997'ye kadar en parlak dönemidir. ayrıca karabağ da gönüllü savaşan (bkz: rüzgar birliği) ülkücülerden sorulur.
Tamam olm ülkücülere laf dersin de arapçılık değil bu al vikipedi den alıyorum
"Ülkücülük, Dokuz Işık doktrininin bir ilkesi olup Alparslan Türkeş ve Milliyetçi Hareket Partisi'nin siyasi çizgisini oluşturan Türk-islam sentezi çerçevesinde politika üreten bir Türkçülük hareketine adını vermiştir."
Bu da kökeni
Adının kökenleri Ziya Gökalp'ın kullandığı "Millî mefkure (ülkü)"' ve Nihal Atsız ve Türkçülerin kullandıkları "Millî ülkü" terimlerine kadar uzanır. 1950-1953 yılları arasında Türk Milliyetçileri Derneği tarafından kullanılmıştır. Ülkü, kelime anlamı bakımından "ideal" demektir. Ülkücülük ise, "idealizm"in karşılığıdır.[2]
Türk Ocağı bünyesinde yer alan ve Türkçülük akımını milli politika olarak yerleştirmek isteyen Hüseyin Nihal Atsız devrin başbakanı Şükrü Saracoğlu'na Orhun dergisinde 1 Mart 1944'te ve gene bir ay sonra 1 Nisan 1944'te olmak üzere iki açık mektup kaleme alır. Mektupta devletin Atatürk zamanındaki Türkçülük ekseninden uzaklaştığını, yabancı etkilerin arttığını yazmaktadır. Sabahattin Ali, Nihal Atsız'ın fikirlerini tehlikeli görerek mahkemeye verir.[3] 3 Mayıs 1944 günü Nihal Atsız ve arkadaşlarının tutuklanmasını protesto eden binlerce gençten oluşan büyük bir grup, Ankara adliyesinden Ulus meydanına kadar yürür. Türkçülük hareketinin Atatürk zamanında devlet kademelerinde milli politika olmasına rağmen, kitlesel bir fikir haline gelmesi bu olayla başlar. O devirde Nihal Atsız'ın yanına gelip gitmekte olan genç bir üsteğmen olan Alparslan Türkeş de tutuklananlar arasındadır.
Türkçülük ve CKMP Düzenle
1965'te Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin (CKMP) yöneticisi Alparslan Türkeş'in Atatürk'ün ilkelerini temel alan ve kapsayan görüşlerinin toplanarak yayımlandığı Dokuz Işık'ta komünizm, kapitalizm ve emperyalizm dışında Türk milletine uygun olan ulusal kalkınma modeli için "üçüncü yol" ve "ülkücü yol" terimleri kullanılmıştır.
1966 ve 1968'deki Senato seçimlerinde "Tek idealist parti" (idealist, "ülkücü"nün ingilizcesidir) sloganı kullanıldı. CKMP'nin gençlik hareketi için kullanılan "milliyetçi toplumcu" sıfatının "nasyonal sosyalist"i çağrıştırmasından dolayı "ülkücü" sıfatı ön plana çıkmıştır. Çünkü, savunulan görüş faşizme ve sosyalizme karşı idi ve bu isimle ilişkilendirilmek istenmiyordu.
MHP ve Türk-islam Ülküsü Düzenle
CKMP partinin kitleselleşmesi için Türkeş de "Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız" sloganını kullandığı gibi hareketin ideolojisini genişletmeye çalışmıştır. Seyyid Ahmet Arvasi ve Dündar Taşer gibi ideologların girişimleriyle "Türk-islam Ülküsü" denilen şeklini almıştır. Türkeş, asker kökenli bir lider olarak Atatürkçülük konusunda tavizsiz idi. "Türk-islam Ülküsü" fikrini şekillendirirken laiklik konusunda hassasiyetleri koruyarak Atatürk'ün Türk milliyetçiliği konusundaki fikirlerini ön plana çıkarmayı hedeflemişti.
CKMP'nin adının Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirildiği ve üç hilalli ambleminin kabul edildiği 1969 Adana Kongresi'nde Türkeş "ülkücü Türk gençleri, bozkurtlarım" diye hitap etmiş ve "ülkücü" söylemi yaygınlaşmaya başlamıştır.
Ancak daha önce Ötüken dergisinde Türkeş ve CKMP'yi desteklemiş olan Hüseyin Nihal Atsız, bu kongrede MHP'nin Türkçülük fikriyatı ile bağdaşmadığını ve dinci bir görünüme kavuştuğunu "Sen git güvendiğin Araplara biat et!, Oy toplamak için Arap develere bin!" söylemleriyle eleştirmiş ve ardından parti kimliklerini bırakarak kongreden ayrılmışlardır.[4]
1970'li yılların ikinci yarısında Ülkü Ocakları Derneği'nin faaliyetleriyle birlikte Seyyîd Ahmed Arvâsî'nin "Türk-islam Ülküsü" fikri, özellikle taşralı dindar ve muhafazakâr gençleri örgütlenmek ve milli değerleri aşılamak için yararlı olmuştur. Bilhassa anti-komünist söylemler ve Sünnî-Hanefî kimlik, Anadolu'dan harekete katılımları hızlandırmıştır. Bu süre zarfında Necip Fazıl Kısakürek'in ülkücü gençlik mahfilleri üzerindeki etkisi büyüktür. Ülkücü derneklerde islamî eğitim ve terbiye ağırlık kazanmaya başlamıştır. Muhsin Yazıcıoğlu, Kadir Mahir Damatlar ve Lütfü Şehsuvaroğlu gibi isimler Ülkü Ocakları bünyesinde öne çıkan genç isimler olarak, parti içerisinde dinamizmi sağlayan kişiler olmuştur.
12 Eylül 1980 Darbesinden sonra "Türk-islam Ülküsü" ideolojisi zirveye çıkmış ve kapatılmış MHP'nin yerine 1987'de kurulan Milliyetçi Çalışma Partisi'nin (MÇP) gençlik örgütlenmesinde yine "Türk-islam Ülküsü" söylemleri kullanılmıştır. 1991 genel seçimlerinde MÇP Refah Partisi ve Islahatçı Demokrasi Partisi ile seçim ittifakını kurduğunda "inananlar Birleşti" sloganıyla ifade edilmiştir. Bu süreç de fazla uzun sürmemiş ve Milliyetçi Hareket Partisi tekrar meclisteki yerini almıştı.
BBP ve Ayrılma Süreci Düzenle
1991'de MHP'nin Doğru Yol Partisi (DYP)-Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SHP) koalisyon hükûmetini desteklemesiyle Ülkücü Hareket içinde islamcı düşüncelere sahip olan bir kısım ülkücü, yollarını ayırmıştır. Sovyetler Birliği'nin dağılması ve komünizm tehlikesinin ortadan kalkmasıyla Ülkücü Hareket'in tabanına hitap etmek için Türkçü ve milliyetçi söylemlerine ağırlık vermesine müsait bir durum oluşmuştur. Hatta Alparslan Türkeş, MHP kongresinde yaptığı bir konuşmaya Nazım Hikmet'in bir şiirini eklemiş, bu durumu soran gazetecilere "milliyetçi sol gruplara uzatılan bir zeytin dalı" olarak ifade etmiştir.
1992 yılı Ülkücü Hareket için bir dönüm noktası olmuştur. Laiklikten hiçbir zaman sapmadığını ifade eden Ülkücü Hareket, kendi yayın organlarında "Müslümanlık bizim ideolojimiz değil, dinimizdir" tarzı yazıları görünmeye başladığı gibi islamcılığa mesafeli davranmıştır. Özellikle 70'li yıllarda islamî ve Cihat muhtevâlı söylemler terk edilmeye başlanmış. Kemalist rejime yakınlık duyulmaya başlanmıştır. Özellikle Devlet Bahçeli'den başlayarak parti içerisinde, ulusalcı-milliyetçi karakter mevzîlenmiştir. Atsız'ın ölüm yıldönümünün (10 Aralık) tekrar anılmaya başlandığı gibi ideolojik açıdan da Türkçüleşme eğilimini göstermiştir. Fakat bunlara rağmen "Türklük bedenimiz islamiyet ruhumuzdur. Ruhsuz benden ceset olur." sözleri Ülkücü camiayı birleştirici bir nitelik taşımaktaydı. Ülke çıkarlarını düşünen bir Milliyetçi Hareket Partisi yeniden bir doğuş hareketi içerisinde Türkeş'in belirlediği 9 Işık yolunda bir tüzük hazırlamış ve koşulsuz şartsız tüm parti mensuplarından tevazu beklemiştir.
"Türk-islam Ülküsü"ne daha islamcı açıdan bakan, parti içerisinde "Hilâlciler" olarak tanınan, laikliğe sıcak bakmayanlar ayrılmış ve bunlardan eski Ülkü Ocakları genel başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşları, 1992 Temmuz'unda arkadaşlarıyla beraber, Ankara Dedeman Oteli'nde basına açık toplantılarında, parti'den ayrıldıklarını bildirmiş ve 1993 yılının Ocak ayında Büyük Birlik Partisi'ni kurmuştur. Yazıcıoğlu, Büyük Birlik Partisi ile gençleri örgütlemek için daha islamî ve radikal görüşleri savunan Alperen Ocakları ve Nizam-ı Alem Ocakları gibi dernekler kurmuştur. Bu ocaklar da kendilerini ülkücü olarak tanımlamakla birlikte, Ülkü Ocakları ile fikir ayrılıkları mevcuttur. Fikir ayrılıklarının ana ekseni, islamî temelli bir Türkçülük üzerinedir.
1997 yılında Alparslan Türkeş'in vefatı ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin genel başkanlığına Devlet Bahçeli seçilmiştir. Ülkücülük halen devam eden bir siyasi harekettir.
terörist ile aynı zihniyete sahip. beyni olmayan ancak fikri olan kişiler bütünüdür. özellikle ülkem için ölürüm sözleri, pkklıların silahlanma amaçlarıyla benzerlik taşır. bunlar silahsız teröristler. silahlanma emri almaları an meselesi. lanet olsun ki nerede din ülke ve millet saçmalıklarını savunan varsa tarihte bir dönem terörizm ile uğraştıkları görülür. günümüzde pkk ışid te olduğu gibi. birisi din diğeri ülke diye kandırıldılar.
Sevmese bile mustafa kemal in yolunu dustur edinir. Hatalarini tekrar etmemeye calisir. Bi cok bos beles yikici sozde ideolojilerden ote ortadaki soruna bir cozum onerisi sunar. Iki tane dangalak da gelir kendi dangalak cevresinden kendi capi kadar gozlem yapar ustune bi de geneller. Oldu amk.
papağantrollerin ak partililere saldırmaktan arta kalan zamanlarda saldırdığı kişilerdir.
önceleri saldırdıkları ak partili başına daha yüksek bir ücret alırken bu aralar ücretler eşitlendi galiba. başta bahçeli olmak üzere ülkücülere saldırmak da iyi para kazandırıyor olmalı bu aralar. haysiyetsiz ibişler sizi.
Güzel vatan Türkiye'nin her zor durumunda ortaya çıkan ama birçok kesim tarafından tepkisiz kalınan ve bir kesim tarafındandanki bu kesim bütün vatan hainleridir hiç sevilmeyen vatanseverlerdir.
Yetmişlerde ülkeye kominizm girmesin, ezan daima gökte yankılansın diye canlarını feda eden, Kılıçkıranlar, imamoğulları, Özmenler, Önkuzular, Pehlivanoğulları, Uytunlardır. Seksenlerde işkencelerde tüketilen ama devletine hiçbir zaman küsmeyenlerdir. Doksanlarda dağlarda teröristlere kan kusturanlardır. Kaza denilen suikastlarda can verenlerdir. Eğitimde teröristler olmasın diye can feda eden Fıratlardır. Darbe girişimlerinde ülkenin itibarı için canı ortaya koyanlardır.
sentezci fikirlere sahip dava(!) adamları. Son halini de görüyoruz. Türkçülüğün içine dini kimliği katarsan olacağı bu işte. Ali balseven gibi ülkücülüğün nasıl çorba olduğunu görünce milliyetçi hareket partisinden ayrılmış bu nedenle ülkücüler tarafından kurtuluş parkında önü kesilerek öldürülmüştür.
nihal atsız ise olayı şöyle yorumlamıştır:
"aynı madalyonun öteki yüzündeki manzara da daha az acıklı değildir: 28 mayıs günü, ankara'da öldürülen ali balseven'in başına gelen iş yine sosyal hastalıklara karşı aşısız bir güruhun marifetidir: 1948 maraş doğumlu olup sıkıntılı bir hayat mücadelesinden sonra ankara ziraat fakültesine giren ve gözüpek, katıksız türkçü bir genç olan ali balseven milliyetçi bir partidir diye mhp ye girip bu partiden, türkçü olmadığı kesinlikle anlaşıldıktan sonra çıktığı için üstüne çektiği düşmanlıklar sebebiyle ve kahbece öldürülmüştür."
şu sıralar hangi siyasi tarafa bağlı olduklarının kendilerinin bile bildiğini sanmadığım yaş ortalamasının gün geçtikçe düşen, bir çoğunun ülkücülüğün hakkını pek de veremediği insan topluluğu.
ikiye ayrılırlar.
Ülkücüler şu an devlet bahçeliyi cumhurbaşkanı olarakta recep tayyip erdoğanı desteklemektedirler. Aslında kim milli ise onu desteklerler diyebilirim.
Birde benim deyimimle mhp liler var. Bunların kimi desteklediği ne yaptıkları belli değil. Çoğunluğu Meral akşenercidir.
Referandumda ülkücüler evet oyu kullanırken. Akşenerciler hayır oyu vermiştir.