Artık aynaya bakıp kendiyle hesaplaşması gereken ideolojik harekete mensup kişiler. Tabi hamasetten ve kahramanlık hikayelerinden kafalarını kaldırabilir etrafına bakabilirlerse.
Ülkücüler üstlerine yapışan imajdan kurtulamadı zaten bu kafaylada kurtulamayacaklar gibi. Hareketin içerisine çok küçük yaşlarda girdim bu hareketi ideolojik manada hatmettim. Atsız dan gökalp e ondan arvasi ye ondan akçura ya galip erdem e kadar hatmettim. Tüm kitaplar notlarla altı çizili satırlarla dolu. Kısacası bu davaya bağlandım ve tam 12 yıl aktif olarak içerisinde bulundum hizmet ettim. Türkçü fikriyatı ağır basanlardan biriyim. Sonra tabi hayat telaşı uzaklaştırdı ama hala içindeyim öyle veya böyle dostlarım arkadaşlarım kardeşlerim var içlerinde.
insanlar her daim ülkücü kesimi okumamakla cahillikle hatta kendi fikriyatına bilmemekle suçladı. Bende bunu kabul ettim çoğunluk fiktiyata uzak aksiyoner faaliyette doğru dedim ve onlara dedim ki "kaç komünist gerçekten fikriyatına hakim? Kaç cepheli gerçekten cephenin fikirlerinden tam olarak haberdar?"...
Türkiyenin asıl sorunu da budur herhalde. Neye gönül verirsek yarım yamalak gönül veriyor bir çoğumuz. Kadını bile yarım seviyor tam sevgi bekliyoruz. Belki budur her problemimizin nedeni.
Dün çok acayip birşey yaşadım. Ama dünü anlatmak için Geçen haftaya gitmem gerekecek musaadenizle. Geçen hafta bir arkadaşımın evinde misafirken o zamana kadar adını duyduğum ama kullanmadığım "periscop" diye bir programdan bir yayın açtı bir müddet seyrettik. Sonra bana "sende indir biraz acayip şeyler var ama işe yarıyor" falan dedi. Neyse orada evdeyken bende bu programı indirdim.
Dün akşam bu programı açayım dedim. Ülkücüler sohbet ediyor diye bir kanal vardı girdim buraya. Arkasında partinin mitinglerde dağıttığı bayraklardan asılı olan 23-24 yaşlarında bir genç konuşuyordu arka fonda da osman öztunç çalıyordu. Çok geçmeden kanaldakilerden biri "neler okuyorsun ülkücüler neler okuyor" diye bir soru sordu. Bu arkadaşta "okumaya gerek yok neyin ne olduğu zaten belli" gibi birşeyler söyledi. Bende "ne olursan hangi fiktiyata sahipsen okumak zorundasın" dedim... Ve bu velet beni engelledi. Amk telefonunu kıracaktım o sebeple jet hızıyla sildim bu programı.
Hani şu +9 ülkücü itemleri diye capsler yapıyor genç arkadaşlar bizdr kızıyoruz onlara ama çok haklılar çünkü dışarıya çizilen profil bu. Millet illa bir ülkücüyle tanışmak için ocak ziyareti yapmak zorunda degil ki artık. Dünya hergün değişiyor. Ufaldıkça ufalıyor dünya sende buna göre pozisyon almak zorundasın. Biranda evlerinize 2000 kişi misafir olabiliyor canlı yayın yapıyorsun lan lükse bak!
En önemli mesaj birey olduğunun bilincinde olan vatandaşa 9 ışık adlı el kitabında verilmiştir!
Şahsiyetçilik!
Evet okusaydın bunu bilirdin. Şahsiyeti olmayan bir adamın hiçbir şeyi olmaz! Ve okumadan bilgi sahibi olmadan şahsiyet kazanılmaz.
Mhp neden başarısız oluyor? işte bu bir avuç fikriyatçıya karşı şahsiyetsizleri içerisinde barındırdığı için! inancı ve davası kıt imanı kıt kitleyi bünyesinden kusamadiği için! Kelle sayısı çokluk "aman kalbi kırılmasın" muhabbetleri bu fikriyatın asıl zehridir. O yüzden içlerinden bir kısmı meczuplara biat eder el pençe divan karşısında durur.
Herzaman kürtlere söyledim bu milletin bir kısmı neden sizden nefret ediyor aynaya bakın diye. Bugünde ülkücülere söylüyorum. Neden yıllardır bizi cahil olmakla suçluyorlar? Aynaya bakalım.
ülkücüler 3e ayrılır.
1-)karı kız kesip dincilik taslayanlar
2-)artislik yapmak için ülkü ocaklarında takılanlar
3-)dayak yediği anda götü tutuşup tüm ocağı çağıranlar
3'üde aynı gruba alınabilir aslında...
Bonus: Zina yapıp dincilik yapanlar, tek işleri Doğu Türkistan protestolari yapmak hiç kadın hakları, Hayvan haklari, tecavüz protestoları yapmazlar.(yaparsa da çok azınlık).. Almanya da katledilerek vefat eden gizem albayrağı bilmezler sadece kendi amaçları için düşünürler...
ülkücüler 3 e ayrılır.
1- okuyup araştırıp ülkücü olanlar.
2- adam toplamak için ülkücü olanlar.
3-bozkurt yapıp ülkücü olduğunu zannedip ülkücü olanlar.
Ülkücüler ve ocaklar hakkında ki saçma fikirlerinizi kendinize saklayın. Ülkücüyüm, hükümetimizi destekliyorum Atamı da sizden çok seviyorum. He suriyelilere gelince savaştan kaçıp Türk milletine sığınan müslüman kardeşlerimizi kimsenin fesat fikrine uyup kimseye ezdirneyiz
bu ülkede millete bayrağa askere özüyle sahip gerçekten sahip çıkan dernektir her ne kadar son zamanlarda çok fazla ses çıkarmasalarda ama kritik noktalarda ülkenin teminatı olarak hep vardırlar. Bunları zamanında 80/90 lı yıllarda gördük.
Kahbe düzenin yiğit çocukları yaşasın ülkü ocakları !
Artik dunyada ve Turkiye' de kendine yer bulamayan ve zamana karsi yaslanip yenik dusen, 80-90 da populer olan, giyim kusamdan, sac sakala, alinacak silah tarzindan bir hayvan taklidi yaptirmasina kadar kisa sureli ama siddetli bir siyasi ideolojidir. Artik gunumuzde icleri iyice bosalan, okumayan, arastirmayan etrafta racon kesip sozde vatanseverlik taslayan,ozellikle liseli cocuklari ulku ocaklarinda gazlayip, ulkede soz sahibi olduguna inandiklari bir siyasi cirpinisa gecmistir.
Türkiye deki her kesim ideolojisine çok hakimmis gibi ideolojisine hakim olmamakla suçlanan zümre.
Türkiye de toplasan kemiksiz 2 milyon ülkücü bulursun. Bu 2 milyon dahi çesitli konularda kendi arasında anlaşamayabilir ama öyle kavga edilecek kadar büyük noktalar değildir bunlar. Fikriyatın detay mevzuları olduğu gibi bazı kişisel ihtiras veya fikirlerde olabilir bunların içinde. Ama illa ortak noktada buluşur ülkücü.
O değilde zamanında başbakana ve cumhurbaşkanına "bozkurt" işareti yapanlar "hakaret" suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Şimdi bu akpliler hangi yüzle bozkurt yapıyor? Gerçekten Çok şaşırıyorum.
Herkes bir darbeliğine ülkücü olacak(!)
15 Temmuz gecesinden beri darbe ve darbecilere karşı sokağa çıkan farklı görüşlerden vatandaşların arabalarında bangır bangır Mustafa Yıldızdoğan'ın Türkiyem'i çalıyor; keza meydanlarda.
Bilenler bilir; bu şarkı "ülkücülerin marşı" gibidir.
Arkadaşım anlattı; istanbul Bağcılar'da iki genç üzerinde AKP amblemi de bulunan "idam istiyoruz" pankartı taşırken bir yandan da "bozkurt"la selamlıyorlarmış insanları...
Geçen sabah sair zamanda Türkçe konuşana pek az rastlanan bir hatta dolmuşa bindim Genç Atsızlar'ın Vatan Marşı çalıyordu;- Doğacak Türkçü Türkiye!..
Akşam üzeri yine dolmuşta Atilla Yılmaz çalıyor bu defa;- Noyanlar nerede, Tarkanlar hani... Neyleyim yurt için akmayan kanı...
"Mağdur" olduğunu iddia eden bir Tümgeneral anlatıyor:- Dini hassasiyetler konusundaki farklılığı bir yana bırakın Türk Ordusu millî meselelerde ülkücüdür, her "Türk subayı" ülkücüdür!
Velhasıl-ı kelam...Bu içgüdüsel refleks üzerinden, ihtimal dahilindeki bir kaosun, çatışmanın "taraf"larından birinin ihdasının kurgulanmıyor olması temennisiyle...Ve şu gergin ortamda az biraz tebessüm ettirir ümidiyle ortama cuk oturan bir latifeyle bitireyim:Bir gün herkes bir darbeliğine de olsa ülkücü olacak (demek ki)!
12 Eylül Darbesi'nin gerekçelerinden birisi de MSP'nin Konya mitinginde istiklâl Marşı okunurken kalabalığın yere oturmasıydı...19 Ağustos 1981 tarihinde Ankara'da başlayan MHP ana dâvâsı, Başbuğ Alparslan Türkeş'in salona alınışıyla birlikte 576 sanığın birden ayağa kalkarak istiklâl Marşı okumasıyla başladı...BBC bu hâdiseyi, "Ankara'da ilginç bir siyâsî dâvâ başladı, devleti yıkmakla suçlanan Türk milliyetçileri liderleri salona girdiğinde yıkmakla suçlandıkları devletin istiklâl Marşı'nı okudular..." şeklinde yorumladı...Çünkü ülkücüler, devlete, vatana, bayrağa ve aziz Türk milletine adanmışlığın vücûd bulmuş çocuklarıydı...28 Şubat post modern darbesinin baskı yaptığı kesim mütedeyyin kesimdi. Başörtüsü bir zulme dönüşmüştü... Orduevlerinden, törenlerden başörtülü asker anneleri dışarıya çıkarılıyordu... Okulunu birincilikle bitiren kız öğrencilere ödülleri verilmiyor, başlarından zorla örtüleri çıkarılıyordu... iknâ odaları kuruluyor, direnen kız öğrenciler okullarından atılıyordu... Sincan'da tanklar dışarıya çıkıyor, demokrasiye 'balans ayarı' yapılıyordu...Başörtüsü mağduru kız öğrencilerden imkânı olanlar yurt dışına gidiyordu...
Ve daha sonra siyasetin önemli aktörü olacak isimlerin aileleri Avrupa insan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye aleyhine dâvâlar açıyordu...12 Eylül Darbesi'nin Mamak Cezâevi'ni ve C-5 denilen işkencehânelerini Yusufiye'ye çeviren ülkücüler ise, Mamak Cezâevi'ni ziyarete gelen Avrupa insan Hakları Takip Komisyonu üyelerine Mamak'taki işkencelerden söz etmiyor, Mamak'taki zulümden söz etmiyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni Avrupa'ya şikâyet etmeyi zûl addediyorlardı...Arkadaşları işkenceler altında ölüyor, arkadaşları vasiyet olarak yarım kalmış hatimlerinin tamamlanmasını bırakarak arkalarında, idam sehpalarına gidiyor can veriyor, onlar kan kusuyor kızılcık şerbeti içtik diyorlar ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin mehâbetini herşeye rağmen koruyorlardı...Çünkü ülkücüler, devlete, vatana, bayrağa ve aziz Türk milletine adanmışlığın vücûd bulmuş çocuklarıydı...Ülkücüler yıllardır ve yıllardır bürokrasinin çarkları arasında öğütülüyorlar, mülâkatlarda eleniyorlar, rektörlük seçimlerini büyük farklarla kazanıyorlardı fakat Cumhurbaşkanlığınca atanmıyorlardı...
Sinema dünyasından iş dünyasına, futbol camiasından siyasetçilere ve on dört yıllık iktidarın hemen tüm siyasetçilerine kadar herkesin fotoğraf karesine girmek için çabaladığı, Abant toplantılarına katılmak için yarıştığı ve adına cemaat denilen bu yapıya destek olmayan yalnızca ülkücüler olduğu halde, adına cemaat denilen ve yıllardır okul yaptırıyorlar, öğrenci okutuyorlar, dünyanın her tarafında Türk bayrağının dalgalandığı ve Türkçe'nin öğretildiği okullar açıyorlar denilerek desteklenen ve devleti ele geçirmek üzere yapılanan bu örgütün devleti ele geçirme ve bürokratik şehvetine kurban ediliyordu ülkücüler...Yine de başlarının çaresine bakıyorlar, hayatlarını idâme ettiriyorlar, adına cemaat denilen bu örgütten referans bulma gayretine düşmüyorlardı yıllardır ve yıllardır...Hiçbir ihânetin altında parmak izlerine rastlanmıyordu ülkücülerin...Çünkü ülkücüler, devlete, vatana, bayrağa ve aziz Türk milletine adanmışlığın vücûd bulmuş çocuklarıydı.
Kaynak: Darbeler ve ülkücüler... - Adnan iSLAMOĞULLARI
''Bu mukâddes coğrâfyada bir defa ibrahim olan devlete, bin defa ismail olmaktan iftihâr ederiz... Hülâsa biz, bu mukâddes coğrâfyanın öz mü öz çocuklarıyız.''
