öğrenciliği boyunca "arka sıralardan" kurtulamamış hedelerin, bir dönem olsun eve başarılı notlarla dolu karne götüremeyen tembel ve sorumsuz bünyelerin kerameti kendinden menkul önermesi. hele öğretmenleri "terör belasından" bile tehlikeli gören "sıyırmışa" şunu sormak lazım: hangi öğretmen öptü seni delağanlı?
kesinlikle abartılmış bir meslektir günümüz Türkiyesindeki öğretmenleri göz önünde bulundurursak. planını programını vereceği proje ödevini bile internetten indiren öğretmenler var bu ülkede. Kendinden hiçbirşey katmadan salt kitaba uyan öğretmenlerimiz var ne yazıkki peki o zaman okulların da olması gereksiz değil mi sizce de???
birçok avrupa ülkesindeki okullarda yoklama bile alınmıyor ve okuma yazmayı birçok öğrenci Türkiyedeki öğrencilerin okuma yazma öğrendiği süreçten daha kısa sürede öğrenmekte.
öğretmenlik mesleğinin , bir ülke için eğitimin, birey olmanın anlam ve önemini algılayamamış kişilerin düşüncelerini yansıtan ifadedir.
o zaman konuyu biraz açalım ve hatırlatalım.
atatürk'ün eğitime ve öğretmenlere verdiği değere bir bakalım.
bu milletin iki ordusu vardır. biri türk ordusu, diğeri ise eğitim ordusudur.
"Bir millet irfan ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuna bağlıdır."
bu ilim ve irfan ordusunun önderleri öğretmenlerdir.
"Bir sevdadır öğretmen olmak; hani yemeden içmeden kesen; hani sevdiğine pervane olan; yani gözü başka bir şey görmeyen bir sevda.Bir kara sevda desek daha doğru olur. Hiç düşündünüz mü neyin sevdasıdır bu? Ne ile açıklanabilir almadan vermek, verdikçe çoğalmak, çoğaldıkça yaşamı kucaklamak? Bir damla suya hasret bir çöl susuzu gibi bekleyen , aydınlığa susamış, annelerini bekleyen kuş yavruları gibi ağzınıza akan binlerce , on binlerce çocuğa beyninizi , bedeninizi açmak neyin karşılığıdır?
Mustafa Kemal'in Kocatepe'den bakışıdır öğretmen olmak, dalga dalga sürüklemektir gençleri. Samsundan karanlığın üstüne doğmaktır öğretmen olmak. Önüne katıp cehaleti Ege'de sulara gömmektir. Berrak bir Türkçedir öğretmen olmak, diline kültürüne sarılmaktır. Ayyıldız olup göklerde dalgalanmaktır öğretmen olmak. Sözün özü bir sevdadır öğretmen olmak . Yüreklerde vatan vatan atmak , damarlarda bayrak bayrak dolaşmaktır." *
bu açıdan bakıldığında, mesleğin önemini çok daha iyi kavrayacaklar ve abartılmadığını göreceklerdir.
çok zor meslektir öğretmenlik hele de ilkokul öğretmenliği. beyinlerinin %90'ı boş bir çocuk grubu. bazılarından aileler illallah demiş ve okula göndermiş kurtulmak için. bir çocuk büyükmek yetiştirmek bile çok zorken 40-50 çocukla uğraşmak inanılmaz bir şeydir. ayrıca gün boyu ayakta kalınan bir iştir öğretmenlik. inşaatta çalışmak kadar yorar insanı belki daha fazla. çocuklar yetmiyormuş gibi okul yöneticileriyle, yönetmeliklerle, bazen çocukların ebeveynleriyle, zartla zurtla da uğraşmak zorunda kalır öğretmen. geçim sıkıntısı da cabasıdır. bunca zorluğa rağmen bir mucize yaratır öğretmenler. yermek yerine hayranlıkla bakmak gerekir.
öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda var. öğretmenlik mesleğini kim abartıyor? ya da kim abarttı? ya da abartıldı da bizim mi haberimiz olmadı? soru bombardımanına tutmak gibi olmasın ama abartılsa da bir gram olsun değmez mi? bu ülkenin total zamanlar için ekilen tohumlardan gün gelecek elde edilecek mahsüllerin gizli emekçisi değil mi öğretmenler? boş bir çöp bidonu gelip yine öyle gitmemek için geçilmesi gereken köprü değil mi öğretmenler? abartıltı da düne kadar pazarlarda limon satarak mesaisine devam eden onlar değil miydi? burası kanada değil türkiye değil miydi? yoksa vefa sadece istanbul da bir semt adımıydı?
türkçe bilmeyen bir grup öğrenci ile anlaşmaya çalışmanın hergün 70 km gitmenin birleştirilmiş sınıfın ilçe mem nün müfettişleirn gereksiz söylemlerini dinlerken duyulan patlatıcı sıkıntının bir tane bile dilinden anlayan velinin olmamasının ne demek olduğunu bilmeyen aptal bir zihniyetin sarfettiği kendisi kadar gereksiz bir cümle.öğretmenler baba parası ile fink atmıyo orda burda en ağır şartlarda yaşam mücadelesi veriyor hayatının en güzel yıllarında.
edit:ayrıca iş değil meslektir.
mesleğin hakkını veren öğretmen görmek, bulmak zorlaştığı için ortaya atılan düşünce olabilir.Ayrıca günümüzde öğretmen olmak için soru çalan-yasa dışı yollara başvurmaktan çekinmeyen- öğretmen adaylarının varlığını da düşünürsek kalitesi gün geçtikçe artmayacak azalmaya devam edecektir.
başlıkta ifade edilen "abartılmış bir iş " olduğunu düşünenlerdir ki, bugün 30 yıllık kadrolu öğretmenlerin atamalarını kabul eden çankayadaki okullara 5 yıllık iş deneyimi olan sözleşmeli öğretmen atamaktan çekinmezler.
çalışma saatleri, yılın önemli bir bölümünü kapsayan tatilleri ve yapılan işin bi zamandan sonra kendini tekrardan öteye geçmemesini göz önünde bulundurduğumuzda zorluk açısından yanlış demekte zorlandığım bi düşüncedir.
öğretmenlik mesleği yapmamış, yanından dahi geçmemiş kişilerin müsait bir yerlerinden uydurduğu düşüncesizlik. örnek vermek gerekirse; bugün sabah 9'da derse girdim ve öğlen 2'ye kadar sınıftan, sadece fotokopi çekmek için, 5 dakika ayrılabildim. gerisini varın siz düşünün. okulun daha ilk haftasında sesim çatallaştı. anneler çocuklarını saçma sapan psikolojileriyle maymuna çevirdikten sonra (ki bu süre yaklaşık olarak 6 yıl) okula yolluyorlar. öğretmenler öğreciden çok anne baba eğitmekle vakit harcıyorlar. abartılmış işi yapan kişiler toplumun temel yapısının çarpıklığını düzeltmek için ellerinden geleni kat be kat yapıyorlar. amaaaan neyse ya zaten abartılmış meslek. boşver!
Bütün mesleklerin ana kaynagı oldugunu, bütün profesorleri, bütün iyi hekimleri, bütün bilim adamlarını onların yetiştirdigini göz önünde bulundurursak pek de abartılmış diyemeyiz.
kutsal olan bu meslekte öğretmenin sabrı, bilgisi, tecrübesi, özverisi, ciddiyeti, gururu, övüncü pek umursanmayacak bir şey değildir. bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum.
annem 28, babam 32 senedir öğretmenlik yapıyor. meslekleri ve siyasi görüşleri dolayısıyla uzun süre anadolu'da gezdik durduk. tam yeni bir çevreye, okula, şehre alışmışken tekrar bir sürgün daha.. bu böyle tam 14 sene devam etti. abartılmış(!) bir iş yüzünden karman çorman bir çocukluk yaşadım.
çalışmaya devam ediyorlar, binlerce insanı yetiştirdiler ve yetiştirmeye devam ediyorlar. onlara bir şahsiyet, akıllarını kullanmaları için bir yol gösteriyorlar. kendi çocuklarına göstermeye fırsatı ve dermanı kalmadığı sevgiyi, okulda öğrencilerine veriyorlar. türlü veliyle, üstleriyle uğraşıp, kendilerini ayakta tutmaya çalışıyorlar.
ben abartılmış bir iş olduğunu düşünmüyorum. aksine bu ülkede değerinin bilinmediğini iddia ediyorum. toplumun kendilerine gösterdikleri saygıyı devletin kendilerine göstermediğini düşünüyorum.
* biz 3 değil 5 ay tatil yapıyoruz !
* maaşımız da 1600 lira gibi komik bir rakam değil 6.000 - 6.500 tl civarında oynuyor ek dersler ile.
* her okumayi söken ögrenci icin bir beşibiryerde takiyor veliler.
* ulaşımımız evimizin kapısına her sabah gelen lüks deri koltuklu kişisel sinema sistemli , herkesin istediği müziği dinlediği araçlarla yapılıyor.
* okulda öğlenleri suşi, havyar keyfi yapıp, yazları kuzu çeviriyoruz.
* tenefüslerde masör, sauna gibi servisler alıyoruz.
* ögrencilerle cuma günleri 5 çayını londra da içiyoruz.
* bunun dışında zaten derse de biz girmiyoruz. asistanlarımız var.
sıradan bir mesleğe gazlamayla kutsallık adedilmesine verilen tepkinin ifadesidir. çöpçülerde hergün evlerimizin önündeki çöpleri alıp bizi kötü kokulardan, hastalıklardan koruyorlar, onlara gösteriyor musun bu saygıyı. öğretmenler günü gibi boktan bir günleri niye yok onların. insan yetiştiriyorlarmış . lan hayrına mı yetiştiriyorsun o çocukları pezevenk. ayda 2000 lira maaşı cukka cebe indiriyorsun. 3 ay da maaşlı tatil, oh mis gibi.ben şu ana kadar ulvi değerlerle öğretmen olmayı istemiş biriyle karşılaşmadım. hepsi de 3 ay tatilin, rahat iş hayatının, devlet kapısına yaslanmanın derdiyle öğretmenlik okuyan zırtopozlardı.
kutsallık diye gelmeyin bana , öğretmen filan dinlemem koyarım zümsüğü. lise ingilizce öğretmenimin acısını sizden çıkartmayayım.