Baskı altında olmak demek birazda.
Eğer söz konusu anne veya baba ile aynı okulda okunursa tabii.
insanların arasına çok karışılamaz ilk başta, yaramazlık (?) yapılamaz.
eğer kişi başarılıysa zaten genelde direk torpil damgası yer.
yapılan her hareket öğretmenler tarafından özel incelenir veliye söylenir.
Aile notlarla aşırı ilgilidir.
Kişi kimin gerçek arkadaş olduğunu, kimin sadece çıkar için yanında olduğunu anlayamaz ve herkesten soğur artık.
Okulun en güzel kızı ile arada ilişki sinyali bile olsa gidilip kıza 2 3 koca sene açılınamayabilir,
Hatta o bakıp gülerken bile yüzünü çevirir bazen insan, çünkü sizden istenenlerin dışındadır bu konu.
Siz örnek bir robotsunuzdur ve böyle bir olay başınıza baya sorun açar.
Hatta öyleki yıl sonunda, baloda en şık kişilerden biride olsanız öylece oturup asiti kaçmış kola içerek milleti seyredersiniz.
Kişi ne kadar özgüvenli vb olsa bile içten içe farklıdır biraz.
Bu kötü anlamdadır bazen.
Ayrıca başarınız yetersiz gelir insanlara, eğer çok başarılı olmazsanız, çok olumlu olmaz.
Kısacası zor tarafları da boldur.
normal biri gibi değil de, bir it kopuk, bir serseri gibi davranmanız halinde tepki çekmeniz, yadırganmanız demektir.
evet şöyle bir anımı aktarayım...
sene 93, yani pek çoğunuzun henüz dünyaya gelmediği bir sene. 1993, o zamanlar lisedeyiz, 2-3 arkadaş cuma gecesinden istiklal marşını söyleyerekten deplasman otobüsüne kapağı attık okul üniformalarıyla.
daha doğrusu okuldan çıkış saatimiz 18.00 falan, ertesi gün de inönü'de beşiktaş-bursaspor maçı var ve otobüsler gece 23.00 gibi kalkacak, biz de eve gitsek ailemiz nasılsa izin vermez diye, okul çıkışı direk teksaslı abilerimizin yanında aldık soluğu, gece yarısına kadar içtik, sonra otobüslere.
otobüste ayıp söylemesi cigaralık da içtik.
evet içtik amına koyayım, aradan da geçmiş 22 sene, cinayet işlesek zaman aşımından düşer zaten.
her neyse,
saat 13.00'tü maçın başlama saati sanırım, maç oynandı, bitti, berabere kalmıştık, zaten maçı lamba gibi kafayla izledik, maç sonu da kavga çıktı, tek tek topladılar alayımızı.
grubun göze batanlarını beşiktaş karakoluna aldılar, bizi de bir pejo minibüsle levent karakoluna götürdüler. sanırım yaşımız 18'den ufak olduğundan bizi levent'e götürmüşlerdi.
levent karakolunda 30 kişi kadardık. biz okul üniformamızlaydık hala.
sanırım karakol amiri olan 3 yıldızlı bir komiser karşısında dizilen bizlere baktı, bir ton sövdü, saydı, tatava yaptı, derken okul üniformalarıyla bekleyen biz 3 arkadaşa doğru geldi, uzun uzun süzdü bizi. "siz okuldan mı kaçtınız lan?" diye sordu. "hayır" dedik.
yanımdaki arkadaşa babasının ne iş yaptığını sordu, "tamirci" cevabını aldı, bir diğerinin babası da tofaş'ta çalışıyordu. sıra bana geldi, "senin baban ne iş yapıyor lan" dedi, "öğretmen" dememle kafamda şimşekler çakması bir oldu.
herif bana öyle bir koymuştu ki feleğim şaştı.
"ulan öğretmen çocuğu olacaksın bir de zibidi, tu sana" diyerek bir tane daha koydu bana. allahtan annemin de öğretmen olduğunu söylemedim. zaten sormadı da, sorsa demek temelli sikecekti bizi.
her neyse, işte bu da böyle bir anımdı.
yani orada 30 kişi içinde tek dayak yiyen bendim. dönüş yolunda paso taşak geçtiler benle.
o günden sonra da bir daha ortamlarda, daha doğrusu bu tip ortamlarda öğretmen çocuğu olduğumu dillendirmedim hiç. soran olursa "serbest meslek" dedim hep.
Okulda basarili olsan sinavdan yuksek not alsan herkesin seni torpilli sanmasi demek. Ebeveynin yuzunu kara cikartmamak icin daha cok calismak demek. Bir suru kardesin olmasi demektir.
Ebeveynin cocuklardan cikartamadigi siniri sizden cikartmasi demektir.
Vardi boyle bir arkadasim, kiyamam cocuk bir odevi 3 kere silip tekrar yapardi babasi begenene kadar.
Hepimiz mahallede oynardik, o odev yapardi.
Kotu durumdur herhalde.