bugün

Hdp 'nin silahlı gençlik yapılanması olan ydg-h tarafından doğu ve güneydoğuda ilan edilen ve birçok asker ve polisin şehid edilmesine neden olan özerklik ilanı.
genelkurmayın 250 kez operasyon yapmak isteyip akp'nin sadece 8'ine izin verdiği yönetim.
işçilerin özyönetimi genel olarak, işçi kooperatifleri, işçi konseyleri, katılımcı ekonomi ve işyerinin patronsuz çalıştırıldığı benzer oluşumlarda kullanılan karar alma modelidir.
Kürtçülerin halka şirin gözükmek için özellikle türkçe sözcükler seçtiği bir zırva daha. Özyönetim olunca ne olacak? Pkk asker/polis, kendi meclisleri de küçük devletçiklerinin parlametosu.
ilan edenin götünde patlayan yönetim modeli.

önermem.
içi boş bi laf, böyle iddialı laflarla cahil insanları gaza getiriyolar, öyle bi dünya yok boşa çırpınmayın bilin istedim.
özerkliğin hayvani birşey olduğunu anlıyanlar , tepkiyi azaltmak için özyönetim demeye başladı.
kelime oyunu.
murray bookchin'in ekolojik toplum modeli üzerine inşa edilmiş, türkiye'de ise özellikle bölge illeri için 'özerk belediyecilik' ve 'demokratik modernite' kavramıyla karşımıza çıkan toplumsal model. kurtarılmış bölgeler vesilesiyle inşa edilen kapitalizm içerisinde 'insani' bir yaşam inşa etmek iddiasını taşır. sosyalizmin yenilgiye uğradığı iddiasıyla ve bu yaklaşımın ortaya çıkardığı umutsuzlukla kurulmak istenen düzen. kendi içinde pek çok çelişkiyi ve bulanıklığı barındıran bu yaklaşım, 'dağda-kırda tarlanı yap, organik beslen' yaklaşımının da bizzat teorisidir. doğayla insan arasındaki çelişkiyi bu biçimde yok ettiğini iddia ederken sanayi kapitalizminin sürekli kente göç ettiren durumunu es geçmiştir. emekle sermaye arasındaki çelişkiyi yok saymayan fakat bunun temel çelişki olamayacağını iddia eden özyönetimciler; işçi sınıfının kapitalizme öykündüğü için sınıf olmaktan çıktığını iddia eder. hatta bu iddiayı daha ileri götürerek sayısal anlamda da işçiliğin bittiğini öne sürerler. oysa ki sanayi kapitalizminin ilk ortaya çıktığı dönemlerde karl marx teorisini ortaya attığında dünya daki toplam sanayi işçisi sayısı 10 milyon iken bugün milyarlar mertebesindedir. teknoloji karşısında düştüğü hayreti neticelendirirken ise, 'teknoloji çok gelişti, işler değişti' biçiminde konuşurlar. öyle ki fabrikaları beyaz önlüklü birkaç teknisyen idare edeceğinden işçi sınıfının biteceğini savunurlar. kapitalizmin pazar arayışı, rekabet ve daha fazla kar üzerine kurulduğunu unutmuşlardır. işsiz olmak işçi sınıfından olmamak demektir(!) hammadde işlemek de dahil pek çok başka sanayi dalını ve parça başı işleri unutmaları da cabası. solculuk iddiasıyla ortaya çıkmanın dayanılmaz hafifliğiyle 'biz de yaptık ama geçti o devirler' salvolarını kendilerinden pek sık duyarsınız. hatta ideologları bookchin bile kendisini eski bir militan olarak tanıtır. kapitalizmi bir tercih olarak değerlendirip toplumsal olanı atlama çabası göze çarpar. buradan ekonomik ilişkilerin toplumsal üst yapıyı belirlediğine dair marksist yaklaşımı, insani olanı atlamakla suçlarlar. oysa siz hangi dağda rüzgarı dinlemek, gönlünüzce seyahat etmek isterseniz isteyin, vardiya başladı mı işyerinde olma zorunluluğunuz ortaya çıkar. çalışma koşulları, ücretler vs. müsaade etmedikçe sinemaya gidemez, enstrüman çalamaz... hale gelirsiniz. tercih toplumdan bağımsız ilerlemez, ekonomik ilişkiler kültürel yapıya müsaade ettiği ölçüde hareket edilebilir. eğer orta sınıfa ait bir çalışma ve yaşam koşuluna sahipseniz, bu herkesin sizin gibi olduğu anlamına ya da sonsuza dek kazanılmış hakları hiçbir toplumsal örgütlenme ve mücadele olmadan sürdüreceğiniz anlamına gelmez. bugünün türkiye'sinde öz yönetimi hdp'nin savunuyor olması kürt halkının mağduriyetine yaslanarak onu meşrulaştırmaz. zira yılların kazanımlarını kürtler, kurtarılmış bölgelerle değil özerkliği talep eden somut bir yaklaşımla ete kemiğe bürüyebilir.