özgürlüğün elinden alınınca yıllar yıllar sonra, daha doğrusu sen teslim edince kullanmak istemeyince, aslında özgürlüğünün onunla anlamlandığını anlayınca, kapana kısılıp kalmak. hangi günü yaşadığını bilmeden, uykuya kanmadan, ayakların hiç ısınmadan, gözlerden hiç kaçamadan, hep aleni, hep en ortada yaşamak... ağlayacak yer bulamadığından ağlayamayarak yaşamak...
ironik değerlendirmeleriyle yine saçmalayanları damardan yakalamış ve kendi nick altına kusturmuş kişi. kaba yerlerini sadece def-i hacette kullanır, nick altına kusanların mesajlarında olduğu gibi yazarken ve düşünür taklidi yaparken değil. *
ben özgürüm. yani ben seçebilir ve kendi tercihlerimi yapabilirim. örneğin; sözlükte takılmayı sürdürebilir ya da dışarı çıkıp arkadaşlarımla buluşabilirim. kararlar verebilmek ve seçebilmek, özgürlüğümün kanıtıdır. o halde özgürlük, karar verme ve seçme yetisidir.
ancak,
kararlarımız her zaman başkaları tarafından kısıtlanır. örneğin; ben bir akademisyen olmaya karar verip, gerekli bütün niteliklere sahip olsam da eğer okuduğum bölümde asistanlık için ayrılmış kontenjan sayısı 1 se, yani kısıtlıysa, asistan olabilme şansım çok düşüktür. 1 kişilik kontanjana benden başkasının alınması ihtimali ise çok yüksek.
ikinci olarak, eğer kararlarımı hayata geçirecek araçlardan yoksunsam, kararlılığım hiç bir işe yaramaz. örneğin; yaşadığım şehirden sıkılıp, sırt çantamı takıp, çok uzak bir ülkeye taşınmaya karar versem de eğer yeterli param yoksa hiç bir yere gidemem.
o halde salt karar verme ve seçme yetisi, kişinin özgür olmasına yetmez. özgür davranabilmem için özgür irademden başka kaynaklara da ihtiyacım vardır.
her şeye sahip olduğunda olmaz özgürlük o anca serbestliktir, rahatlıktır. özgürlük her istediğini söyleyebilmek de değildir, deliler özgür olurdu yoksa. özgürlük ne parayla ne de ağızla satın alınabilir çünkü zaten sizdedir. özgürlüğe kavuşmak zordur ama kendini bilmekten geçer yolu.
her insanın sahip olduğu halde gene insanların birbirinden zorla aldıkları,değerli eşi benzeri olmayan,kaybettiğinde bir köle ve tutsaktan farksız olunan kişi hakkıdır.özgürlük kanatsız meleğe benzer.sahipsen ona uçarsın,değilsen sadece yerlerde kalırsın.
bazen tam da kendinizi kendiniz taktığınız zincirlerinizden kurtulamaz sandığınızda birden beliriverendir hayatta.
garip bir güç heyecan sevinç cesaret patlaması yaratır. heyecansızlığınızı götürür yerine umursamazlık ve korkusuzluk koyar...
değişmez, değişemez, değiştirilemez sandığınız bişiylerin aniden değişmesidir bazen özgürlüğü getiren.
ve özgürlük sizi güçlü, heyecanlı, cesur, sevinçli, yani siz yapandır. özlemişsinizdir, fikrini bile.
A: Now we are free?
B: not yet,not yet
birgün bir arkadaşımla, arkadaşımla değil dostumla, dostumla da değil daha ötesi ile özgürlük kavramından bahsediyorduk.
kimse kimseyi kısıtlayamaz, özgürlüğümü kısıtlattırmam falandı filandı atıp tutuyordum.
birden bir soru sordu... elinde bir elma olsa ve dört kişi de biz de elma istiyoruz deseler ne yaparsın diye.
tereddütsüz cevapladım...ne demek paylaşırım dedim.
işte dedi, özgürlük öyle bir şey paylaşılır dedi.
o zaman özgürlük kavramım birazcık değişti işte, hiçbir zaman paylaşılacağını sanmadığım kişiye özel olacak özgürlüğün
paylaşılabileceğini de öğrendim.
bu arada özgürlüğü paylaşırken dikkatli olun elinizde bir dilim bile elma kalmama ihtimali de vardır.
kendi elma diliminizi hep saklayın.
sehelling, konuya şu soruyla giriyor: insanların özgür eylemleri tarihsel zorunlukla bağdaştırılamaz mı?
bu soru, xviii'nci yüzyıla gelinceye kadar, bütün düşünce tarihi boyunca sorulmuş olan bir sorudur. ilk bakışta, bu
köklü karşıtlık, birçok düşünürlere uzlaştırılamaz gibi görünmüştür. zorunluk, bilinçsiz doğanın hemen her
alanında bütün gücüyle meydana çıkmaktadır. bırakılan taş, belli koşullar içinde, zorunlu olarak yere düşer. bunun
yasalarını biliriz ve taşın düşmek zorunda bulunuşunu kolaylıkla anlarız. ama ya bilinçli insan?.. bilimsel anlayış,
bu bilinçli ve buyultulu (iradeli, bir anlamda başına buyruk) varlığın da tarihsel fenomenlerin zorunluğuna bağlı
olmasını gerektirir. bu gerçeği yadsımak, bilimi bir yana itip bilimselliğin dışına çıkmak demektir. kaldı ki insanın
birçok zorunluklara ne denli bağlı bulunduğunu elle tutulurcasına görmekteyiz. bağlı olduğumuzu asla
yadsıyamayacağımız bu tarihsel zorunluklar karşısında bilincimizin ve buyrultumuzun gücü nedir? daha başka ve
açık bir deyişle, özgürlüğümüz var mı?.. var, diyor schelling. çünkü zorunlukla özgürlük arasındaki karşıtlık,
gerçekte, bir kuruntudan başka bir şey değildir. bunlar, birbirlerini , ortadan kaldırmak şöyle dursun, tam tersine,
birbirlerinin koşuludurlar. zorunluk olmasaydı özgürlük de olamazdı. özgürlüğün sözünü edebilmek için zorunluğu
bütün gücüyle varlaştırmak gerekir. şöyle ya da böyle davranacağım. özgürüm. dilediğim gibi davranabilir miyim?..
davranış, elde edilmek istenen sonuçla birlikte gerçekleşir. özgürüm, komşumun kafasını kırabilirim, ama soluğu
da karakolda alırım. özgürce davranışımın sonucu, özgürlüğümün elimden alınarak dört duvar arasına
tutsaklanmamı gerektirir. dahası var, komşumun kafasını kıracağım derken, o benim kafamı kırabilir, elde etmek
istediğimin tam tersi bir sonuçla karşılaşabilirim. öyleyse özgürlüğüm, elde etmek istediğim sonuçla
gerçekleşecektir. bu sonucu elde etmek içinse bir tahminde bulunmam gerekir, bu tahmini tutturamazsam
özgürlüğüm yok olur, gerçekleşemez. buysa, pek açık olarak şu demektir: başkalarının eylemlerinin zorunluğu,
benim özgürlüğümün koşuludur.
sen istediğini yaparken, kimsenin senin yaptığın davranıştan rahatsız olmamasıdır özgürlük. mümkün müdür peki? belki hayallerde...
-kardeşim mini eteğini giyince sorun olmaz mesela bu durumda, bu seni rahatsız etmez çünkü, hakkında onlarca başlık açılmaz sözlüklerde...
-sen çarşaf da giyebilirsin bu durumda kimse aç peçeni demez sana...
-sen cuma namazına diye sınıftan çıkarken de kimse yadırgamaz seni, allah kabul etsin denir sadece...
-benim eğlence anlayışıma karışamazsın sen de, senin anlayışına uymuyor diye...
-çalışma saatleri ayarlanmaz belki dini ritüellere göre ama kişinin çalışma saatleri düzenlenebilir belki kendi dinine göre...
-ezan okunuyorsa mesela 5 vakit, çan sesi de rahatsız etmez seni...
bu liste daha uzar gider, ama işin özü;
=> insanlar imkansız kılar özgürlüğü ve yine insanlar savaşır özgürlük için.
benim hangi dine mensup olduğum seni ilgilendirmez, senin hangi dini tercih ettiğin de beni...
'Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküntü vardır. Her ilerlemenin her kuruluşun anası özgürlüktür.' Mustafa Kemal Atatürk
'Söylediklerini onaylamıyorum, fakat ölümüne de olsa, konuşma hakkını savunacağım.' Voltaire
'Özgürlük nedir? Özgürlük, seçme hakkının olması demektir. insanın kendisi için alternatif tercihleri yaratabilme hakkıdır. Tercih özgürlüğü olmadan insan özgür değildir.' Archibald Mac Leish
türkiye'de olmayan insan hakkı. insan hakları evrensel bildirisinde yer alan kriterlere göre dünya üzerinde en iyi uygulanan ülkenin isviçre ve avusturya olduğu insan hakkı.