cinneti de cenneti de yaşatan duygudur. dünyayı terk edemediğiniz sürece kendinizi kandırmaktır sadece. bu ten kafesinin içinde ruh dolanıp durdukça, kendi cehenneminden kaçamadıkça; cinnetine de cennetine de tahammül etmek zorunda kaldıkça, hangi özgürlükten söz edebilir insan?
hür olmak.istediğini söylemek,istediğin gibi davranma hali.günümüz gençliğinin cozuttuğu duygu. daha liseyi bitirmeyen bir apaçinin özgürlük anlayışı gecenin bir vakti motorla gezip son ses ismail yk dinlemek olabiliyor..
yaşadığımız zamanda teorik ve kısmen de olsa bireysel özgürlükten bahsedilebilir. hatta gelecek için daha az sorumluluk ve bağlılıktan söz edilebilir. fakat bu bile ancak doğanın ve evrenin izin verdiği belli kurallara göre yaşamak zorunda olduğumuz gerçeğini değiştirmez.
hür olma, bağımlı olmama halidir. çok güzel bir şeydir. öyle ki, örneğin hapisten yeni çıkmış bir insana fakir bir gecekondu semtinin bozuk yolları bile, önüne duvar çıkmadan dümdüz özgürce yürüyebildiği için çok güzel gelebilir.
Bir düşünür insanların özgürlüğünü şöyle açıklamıştır; ''Çoğumuz koyunlara güleriz. Çünkü onlar her zaman önündekileri takip ederler. oysa biz insanların durumu daha vahimdir. Koyunlar sıraya girmek için çoban köpeğine ihtiyaç duyarken bizler sıraya kendimiz gireriz.''
insanı insan yapan vasıfların en güzeli ama bazen anlamakda mümkün olmuyor. sahibini red boyutlarına taşımamak lazım. pille çalışan bir robotun, ben bu pillere mahkumum, özgür olmak istiyorum deyip, pillerini çıkarıp kapanarak tamamen esir kalmasına benzetiyorum ben bu durumu. bazen esaret olarak adledilen durumlar aslında özgürlüğün ta kendisidir. bir kuşun kanatlarına isyan etmesi gibidir, insanın yaratıcısını inkar etmesi. insana beyin ve idrak yani kendi seçimlerini yapma şansı verilmiş. gayet manidar bir durumdur. seçim yapmakta özgürsün zaten işin esprisi burda, yaradanın aynası olmak adına yaratılmışız ve yaradan ruhsuz, bilinçsiz bir ayna istememiş, sahip olduğu donanımlarla hem kendisi için en doğru olanı seçebilmesini hem de yaradanını bulabilmesini arzulamıştır. tabii ki bu mecburiyet ve çabanın karşılığında sonsuzluk vaadetmiştir. insanın binlerce yıldır yeryüzünde aradığı saadetin sonsuz olanını, altın tepside sunmuştur insana. insan bunun karşılığında ne yapmıştır, yaradanını özgürlük adına, beni tatmin adına redetmeyi seçmiştir. şimdi burada insana ara verip, kuşa dönelim. yaradanın kuşta gerçekleştirdiği benlik tamamen uçmak üzerine kuruludur ve bunu sağlayan en önemli unsurda kanatlarıdır. ben özgürüm uçmak istemiyorum, kanadımı bu yüzden bırakıyorum deyip, en büyük sahipliğini reddetmesi mümkün müdür. şimdi eminim pengueni, deve kuşunu örnekleyeceksiniz, bende size maymun örneğini vereceğim hemen. tesadüfe bakın ki, insana uzuvları ile memeli oluşu ile ve çok kısıtlıda olsa düşün performansı ile benzeyen iki ayağı üzerinde yürüyen ve hatta tüm bu benzerlikleri ile bir kesime insanın atası olduğu yanılgısını veren bu hayvanın varlık sebebi, insana sahip olduğu en temel ve en önemli yetisini, karşıtlığıyla anımsatmaktır. karşısına geçtiğinde alt bir sağduyuyla mükemmelini kopyalamaya çalışır, insanı taklit etmeye yatkın oldukları ve tek gözlemledikleri canlı olduğumuz reddedilemez bir gerçekliktir. tasarlayıcımız, evrim saçmalığınıda öngörerek altbir yaratım olarak maymunu, insana deşifre etmiştir. maymun sana özenirken, sen maymuna özeneceksin. buda düşünsel özgürlüğün esaret haline getirilmesidir. kendini evrimin esaretine özgürce bırakacaksın. ama ne acıki senin yaptığını bir karınca, bir kuş, bir örümcek alttürünü, üst kabul edip, yaradanını redderek yapmayacak. tabii ki özgürdür insanlar ama bazen özgürlük kapıları en büyük esaretlere açılır. özgürlük herzaman özgürlüğe açılmaz. bazen en büyük esaret olduğu zannedilen durumlar, sonsuz özgürlüğün anahtarıdır. dini esaret olarak düşünen zihinlerin bilmesi gereken özgür iradesi ile insanın yaradanına biadı sonucunda sonsuz özgürlük arzusu ve çabasıdır din. yani sahibine biat dışında hiçbir esaret içermez. inanan insanda o esareti en içten özgürlüğü olarak kabul eder ve earetini özgür bırakır. evet yanlış duymadınız. istemek, esaretleri özgür bırakır. yaradanın hz. isa örneğinde anlatmaya çalıştığıda budur zaten. çarmıha geriliyken dahi yapılan işkenceleri içtenlikle karşılayan isa peygamberin kazandığı sonsuz özgürlük. en büyük esareti seçerek en büyük özgürlüğü kazandığını anlatır yaradan kuran-ı kerimde. bazen seçtiğimiz özgürlüklerimiz, esir etmiyor mu bizi. esrar içen bir insanı düşünün ya da eroin. duymuşsunuzdur özgür bırakıyorum ruhumu der ama aslında en büyük esaretine koşuyordur. sonuç olarak özgürlükle esaret tek yumurta ikizleri gibidir. ayırt etmeniz çok güçtür. tıpkısı gibi gelir size ve seçersiniz. özgürlükleriniz, esaretiniz; esaretleriniz, özgürlüğünüz oluverir.
seven insanların hayatında olmayan yada olmaması gereken. bireysel özgürlüklerin başladığı yerde insani ilişkiler yok olur. hele hele özgürlük kavramını anlayamayan milyarlarca insanın yaşadığı bir gezegende.
Kuşlar özgürlüğü kanatlarıyla yazarlar
Göklerin serin mavisine
Özgürlük biraz benzer
Güllerin çocuk yüzlü durgun güzelliğine
Özgürlük biraz benzer
Denizlerin ufuklarda başlayan bitmezliğine
Beyazlara çizilen yorgunluk
Silinir martıların korku veren sesinde
Ne varsa göklerde var
Ovalardan ufuklara kadar
Ne varsa gözlerinde...
kısıtlamalardan bağımsız olma hali olarak adlandırılır. ama kısıtlamaları aşarken ya başkasının alanına müdahale edersek?
herkes özgür kabul ediyor kendini. ve aldırmadan bir başkasına, sınırsızca yaparım diyor herşeyi. oysa özgürlük dediğimiz kavram ancak saygı duymakla olur birbirimize. yoksa sorsan sabahın kör saatinde bangır bangır arabesk dinleyen kişi de sevdiği müziği dinleme özgürlüğünü kullanmaktadır. sonuna kadar. ya da ev önünde oğlunun/ kızının nişanını/ düğününü yapan kişi de özgürdür bu ülkede. ama bilmez ki yan apartmanda belki bir hasta var. ama o özgür ya işte. yetkilidir herşeyi dilediğince yapmaya.
bu sözlükte de düşünce özgürlüğü var diyor yöneticiler. ama bazen kadınlara, bir şehre, bir mezhebe, bir kişiye aşağılama ve hakaret dolu ifadeler görülüyor. olsun özgürüz biz ya! hakaret ederiz, aşağılarız birbirimizi. ve hatta herkesi. ama düşünmeyiz hiç ifade özgürlüğü karşı cinsi ya da birilerini fütursuzca aşağılama özgürlüğü müdür? derim ki yine tam özgürlük için diğerlerinin sınırlarına hoşgörü gerek. bir de en önemlisi farklılıklara saygıdır özgürlüğü yaşatan. yoksa sözlüğe bile orman muamelesi yapıp, hoyratça saldırır, küfredersek bir şehre, bir insana, bir fikre buradan geleceğe bırakacağımız bir kuru gürültü olur, özgürlüklerin yerleşmesi yerine.
--spoiler--
açıkçası hizaya geldim.
incir yaprağı yerine ilk donu giyen herif, her kimse, ne kadar mutluydu, düşünebiliyor musunuz?
baylar ve bayanlar!
yeni dünyayı lütfen alkışlayın!
düşündüklerini sizin gibi söylemeyen birilerinin yaşıyor olması rastlantı değildir. kader değildir, sevinilesi değildir.
sonradan merdiven olacak bir düzü mü yaşıyorum, diye sordum.
kendi kendime sordum; böyle sorular başkalarına sorulmaz.
yanıtı her dilde hizadır.getirirler.ve biz özgürce karşıya geçeriz.özgürlük emtiadır baylar ve bayanlar. satın alabilirsiniz.parayla değil.yıllarla.
--spoiler--
ergenekonun kucağında oturup, kenan evren dışındaki darbecilerin yargılanmasına yanaşmayan, 12 eylül anayasa değişikliğine karşı çıkan, aralarında bazıları düpedüz kemalizm ile flört emiş * malum tayfa hakkında yazdıkları bu sözde sol grupların taraftarlarının zoruna giden üye, yani ben. avrupa solu ile türkiye'deki sözde sol arasındaki farklar size kapaktır daha fazlasına gerek yok.
insanın, inanmadığı ve saçma bulduğu bir şey hakkında fikrini kişiselleştirmeden söyleyebilmesidir.
türkiye'de bu ne kadar yerleşir, yerleşir mi, yerleşirse de ne zaman olur, kestirmesi zor. fakat insanlarda şöyle saçma fikirler var, "sen benim dinime laf edemezsin". ederim kardeşim, ederim dostum, ederim hanımefendi, ederim beyefendi. sana laf etmiyorum, baskı kurmuyorum üzerinde, engellemiyorum, fikrim "x çok saçma" ise, "x çok saçma" diyebilme özgürlüğümü sonuna kadar kullanırım. ama siz, siz sözde özgürlükçüler, sözde demokratlar, sözde liberaller, özgürlüğü yeniden kafasına göre tanımlayanlar, "başkasının özgürlüğünü kısıtlayamazsın" lafının arkasına sığınanlar, samimiyetsizsiniz.