okur okumaz paylaşma itisiyle itişip kakıştığım, son derece anonim bi paragrafta dile getirildiği kadarıyla:
Babası ispanya`nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın. Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi.
Yine bir ziyarete giderken babası için çizdiği resmi yanında götürdü ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı.
Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı...
Çok üzülmüştü küçük kız. Babasına söyledi bunu, o da "üzülme kızım, yine çizersin; bu sefer çizdiklerine dikkat edersin olur mu?" dedi.
Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü. Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti.
Babası keyifle resme baktı ve sordu: "Hmmm! Ne güzel bir ağaç bu! Üzerindeki benekler ne? Portakal mı?"
Küçük kız babasına eğilerek, sessizce şöyle dedi :
"Hşşşşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri...
bir bireyin, diğer bireylerin özgürlük alanlarını ihlal etmeksizin her ne istiyorsa yapabilme kabiliyetidir.
"kabiliyeti" kısmı önemlidir. çünkü birey bu alan içerisinde yapabileceği her şeyi yapmak zorunda değildir. yani gönüllü olarak bu özgürlüğünü kullanmayabilir.
modern siyaset teorisinde iki tür özgürlük aryımı yapılır: negatif özgürlük, pozitif özgürlük. bu kavram ayrıştırması ilk kez isaiah berlin tarafından yapılmıştır. özgürlük konusundaki en güncel tartışmalardan biridir. zira negatif özgürlük savunuclarına göre pozitif özgürlük bir özgürlük çeşidi olmaktan ziyade gerçek anlamda özgürlüğü zamanla yok etmektedir.
markette satılan ve normalde sadece pasta yapılacağı zaman kullanıldığı için eve sık sık girmeyen kakaolu pasta sosundan canın ne zaman isterse alıp evde tek başına yiyebilmektir.
yaşamın, gerek ve şartıdır. özgür olmadan yaşanılamaz. ayrıca özgürlük hiç kimseye birileri tarafından verilmez. özgür olmak için mücadele etmek gerekir.
türkiye'de olmayan insan hakkı. insan hakları evrensel bildirisinde yer alan kriterlere göre dünya üzerinde en iyi uygulanan ülkenin isviçre ve avusturya olduğu insan hakkı.
'Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküntü vardır. Her ilerlemenin her kuruluşun anası özgürlüktür.' Mustafa Kemal Atatürk
'Söylediklerini onaylamıyorum, fakat ölümüne de olsa, konuşma hakkını savunacağım.' Voltaire
'Özgürlük nedir? Özgürlük, seçme hakkının olması demektir. insanın kendisi için alternatif tercihleri yaratabilme hakkıdır. Tercih özgürlüğü olmadan insan özgür değildir.' Archibald Mac Leish
sen istediğini yaparken, kimsenin senin yaptığın davranıştan rahatsız olmamasıdır özgürlük. mümkün müdür peki? belki hayallerde...
-kardeşim mini eteğini giyince sorun olmaz mesela bu durumda, bu seni rahatsız etmez çünkü, hakkında onlarca başlık açılmaz sözlüklerde...
-sen çarşaf da giyebilirsin bu durumda kimse aç peçeni demez sana...
-sen cuma namazına diye sınıftan çıkarken de kimse yadırgamaz seni, allah kabul etsin denir sadece...
-benim eğlence anlayışıma karışamazsın sen de, senin anlayışına uymuyor diye...
-çalışma saatleri ayarlanmaz belki dini ritüellere göre ama kişinin çalışma saatleri düzenlenebilir belki kendi dinine göre...
-ezan okunuyorsa mesela 5 vakit, çan sesi de rahatsız etmez seni...
bu liste daha uzar gider, ama işin özü;
=> insanlar imkansız kılar özgürlüğü ve yine insanlar savaşır özgürlük için.
benim hangi dine mensup olduğum seni ilgilendirmez, senin hangi dini tercih ettiğin de beni...
sehelling, konuya şu soruyla giriyor: insanların özgür eylemleri tarihsel zorunlukla bağdaştırılamaz mı?
bu soru, xviii'nci yüzyıla gelinceye kadar, bütün düşünce tarihi boyunca sorulmuş olan bir sorudur. ilk bakışta, bu
köklü karşıtlık, birçok düşünürlere uzlaştırılamaz gibi görünmüştür. zorunluk, bilinçsiz doğanın hemen her
alanında bütün gücüyle meydana çıkmaktadır. bırakılan taş, belli koşullar içinde, zorunlu olarak yere düşer. bunun
yasalarını biliriz ve taşın düşmek zorunda bulunuşunu kolaylıkla anlarız. ama ya bilinçli insan?.. bilimsel anlayış,
bu bilinçli ve buyultulu (iradeli, bir anlamda başına buyruk) varlığın da tarihsel fenomenlerin zorunluğuna bağlı
olmasını gerektirir. bu gerçeği yadsımak, bilimi bir yana itip bilimselliğin dışına çıkmak demektir. kaldı ki insanın
birçok zorunluklara ne denli bağlı bulunduğunu elle tutulurcasına görmekteyiz. bağlı olduğumuzu asla
yadsıyamayacağımız bu tarihsel zorunluklar karşısında bilincimizin ve buyrultumuzun gücü nedir? daha başka ve
açık bir deyişle, özgürlüğümüz var mı?.. var, diyor schelling. çünkü zorunlukla özgürlük arasındaki karşıtlık,
gerçekte, bir kuruntudan başka bir şey değildir. bunlar, birbirlerini , ortadan kaldırmak şöyle dursun, tam tersine,
birbirlerinin koşuludurlar. zorunluk olmasaydı özgürlük de olamazdı. özgürlüğün sözünü edebilmek için zorunluğu
bütün gücüyle varlaştırmak gerekir. şöyle ya da böyle davranacağım. özgürüm. dilediğim gibi davranabilir miyim?..
davranış, elde edilmek istenen sonuçla birlikte gerçekleşir. özgürüm, komşumun kafasını kırabilirim, ama soluğu
da karakolda alırım. özgürce davranışımın sonucu, özgürlüğümün elimden alınarak dört duvar arasına
tutsaklanmamı gerektirir. dahası var, komşumun kafasını kıracağım derken, o benim kafamı kırabilir, elde etmek
istediğimin tam tersi bir sonuçla karşılaşabilirim. öyleyse özgürlüğüm, elde etmek istediğim sonuçla
gerçekleşecektir. bu sonucu elde etmek içinse bir tahminde bulunmam gerekir, bu tahmini tutturamazsam
özgürlüğüm yok olur, gerçekleşemez. buysa, pek açık olarak şu demektir: başkalarının eylemlerinin zorunluğu,
benim özgürlüğümün koşuludur.
birgün bir arkadaşımla, arkadaşımla değil dostumla, dostumla da değil daha ötesi ile özgürlük kavramından bahsediyorduk.
kimse kimseyi kısıtlayamaz, özgürlüğümü kısıtlattırmam falandı filandı atıp tutuyordum.
birden bir soru sordu... elinde bir elma olsa ve dört kişi de biz de elma istiyoruz deseler ne yaparsın diye.
tereddütsüz cevapladım...ne demek paylaşırım dedim.
işte dedi, özgürlük öyle bir şey paylaşılır dedi.
o zaman özgürlük kavramım birazcık değişti işte, hiçbir zaman paylaşılacağını sanmadığım kişiye özel olacak özgürlüğün
paylaşılabileceğini de öğrendim.
bu arada özgürlüğü paylaşırken dikkatli olun elinizde bir dilim bile elma kalmama ihtimali de vardır.
kendi elma diliminizi hep saklayın.
bazen tam da kendinizi kendiniz taktığınız zincirlerinizden kurtulamaz sandığınızda birden beliriverendir hayatta.
garip bir güç heyecan sevinç cesaret patlaması yaratır. heyecansızlığınızı götürür yerine umursamazlık ve korkusuzluk koyar...
değişmez, değişemez, değiştirilemez sandığınız bişiylerin aniden değişmesidir bazen özgürlüğü getiren.
ve özgürlük sizi güçlü, heyecanlı, cesur, sevinçli, yani siz yapandır. özlemişsinizdir, fikrini bile.
A: Now we are free?
B: not yet,not yet