aklıma orhan veli'nin hürriyete doğru şiirini getiren kelime.
Gün dogmadan,
Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.
Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,
içinde bir iş görmenin saadeti,
Gideceksin;
Gideceksin iri pınarların çalkantısında.
Balıklar çıkacak yoluna karşıcı;
Sevineceksin.
Ağları silkeledikçe
Deniz gelecek eline pul pul.
Ruhları sustuğu vakit martıların,
Kayalıklardaki mezarlarında,
Birden,
Bir kıyamet kopacak ufuklarda.
Deniz kızları mi dersin, kuşlar mi dersin;
Bayramlar seyranlar mi dersin, senlikler cümbüşler mi?
Gelin alayları, teller, duvaklar, donanmalar mi ?
Heeey!
Ne duruyorsun be, at kendini denize;
Geride bekleyenin varmış, aldırma;
Görmüyor musun, her yanda hürriyet;
Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;
Git gidebildiğin yere.
ah keşke orhan veli'nin dediği gibi gitse insan gidebildiği yere, belki orda izin verirler özgür olmaya, yaşamaya, insan haklarına saygı duymaya. eee hadi ne duruyorsunuz kırın zincirlerinizi ve gidin uzaklara.
kurtlar vadisinde bir sahne:
eren - abi özgürlüğünden önemli ne olabilir ki
çakır - onurun koçum, özgürlüğün olsa ne olur olmasa ne olur. al inekler çayırlarda da özgür.
yorum: Allah bu milleti onurundan ve özgürlüğünden ayırmasın.
etnik köken, siyasi görüş, dini inanç, maddi durum, giyim tarzı, yaşanılan semt ve bunlar gibi farklılıklar yüzünden eleştirilmeden yaşayabilmektir özgürlük.
1996'da ortada önemli sayıda polis yoktu. barışçıl bir eylem için genel güvenlik tedbirleri alınmıştı. ama şehir eşkiyalığına soyunan sol fraksiyon zibidileri askeri üniforma benzeri paçavraları üzerine geçirip savaşmaya giden ordu edasıyla geldiler ve akabinde kadıköy'ü savaş alanına çevirdiler. lalelere saldırı bunun simgesi oldu. şehir eşkiyalığının gizli goygoyculuğuna soyunanlar 96 mitingi öncesinde neler olmuş anlatsınlar da bilelim.
bu arada türkçe karakterleri doğru başlık için : (bkz: özgürlük) *
tatlısu sosyalistlerinin yaşadıkları ortamın hayallerindeki gibi deniz değil başkalarının onları beslediği küçücük bir havuz olduğunu vurguladığı için söz konusu camiada popüler bir üyedir.
son yıllarda türban kelimesi ile birlikte kullanılmaya başlanmıştır. oysa bunu savunanlar şunu bilmez ki bu ülkede türbandan öte ne özgürlük sorunları mevcuttur. müslümanlar bu toplumun en özgür kesimini oluşturmaktadır osmanlıda bile daha özgür hayat süren gayri-müslimler bugün toplumda baskı altındadırlar. oruç tutmayanların öldürülmesi, içki içenlerin dövülmesi, başı açık her iki kadından biri hayat kadınıdır damgası yemeleri * , ve nice özgürlük karşıtı yapılanma ve hareketler olmasına rağmen bir kesim tek ve en önemli sorunumuz türban özgürlüğüymüş gibi çığırtkanlık yapmaktadır. burdan onlara selam ederim.
gece yastığa başını koyduğunda yarın ne olacağını biliyor veya tahmin edebiliyorsa özgür değildir insan.
yağmurda çıkıp bir ıslanmak varken, koşa koşa bir kendini kuru bir yerlere atıyorsa özgür değildir.
tanrıyı mahşer yerinde yargılayamayacaksa özgür değildir insan.
tüm dünyayı gezip görmüş, serbestliği dini olmuş olsa da kendi içine iki adım atmamış, kendine giden yolu arayıp bulmamış insan özgür müdür?
gerçek özgürlüğe ulaşmak için önce ne olduğunu bilmek gerekir. ama büyük ihtimalle bütün bir hayat onu anlamaya çalışmakla geçse bile elbet biryerlerde bir eksiklik olacaktır. bunu bilmek de insanın sinirini bozar.
kısaca "allah'a kavuşmak"tır. beden zindanının içerisine hapsedilmiş ve rahman tarafından herkese sunulmuş o müthiş hediyeyi, ilahi kıvılcım'ı bu zindandan kurtarmak ve allah'la bağlantısını yeniden (daha önceden günahların aracılığıyla kopmuştur) kurmaktır.
herkesin dilinde dolananın bunun tam tersi olması oldukça ironik.
Kochen özgürlük konusunda şöyle demiştir...
"Önünüze bir dilim çikolatalı, bir dilim çilekli kek getirildiğini düşünün. Çikolatalı keki yemeye başladığınızda, bunun kendi seçiminiz olduğunu düşünüyorsunuz. Oysa ki çikolatalıyı yiyeceğiniz zaten belliydi. Biz özgür olduğumuzu düşünüyoruz. Eğer Hooft'un modeli hatalı değilse özgürlüğümüz sınırlı bir ilüzyondan ibaret olabilir."
fiziksel olarak olup olmadığı tartışılan olgu. evrende bir nedensellik görüyoruz. beynimiz de maddeden oluştuğuna göre bu nedenselliği insan beynine de uyarlamak doğru olabilir. yalnız insan beyni milyarlarca nöron ve her nöronun birbirlerine bağlı olduğu inanılmaz kaotik bir sistemdir. bir beyine giren girdilerden çıktıları hesaplamak imkansızdır. böyle bir algoritmayı insanlık hiçbir zaman kuramayacaktır. bu nedenle ahlaki olarak özgürlük ve sorumluluk kavramları yaşamaya devam etmektedir. belirlenememezlik nedeniyle. yani hala özgürlüğümüzü varsaymalıyız.