efenim vatan satmaktan ziyade ekonomi teorileri ile ilintilidir. telekom konusundaki cahillerin komedyası evlere şenliktir. tüm altyapısı kurulmuş haliyle peşkeş çekilen türk telekom'un "aaa bak karı da arttı, internet hızı da coştu" gibisinden ineklik boyutundaki vatandaş sevinçlerine ve çalışanların maaşından kesilerek elde edilen o kar sanki kendi ceplerinden içreymiş gibi sevinen bu sermaye yaltakçılarına gülümsüyorum. asıl şoven sizsiniz. azıcık ekonomi okuyon, adam olun! kazanma hırsınızdan, rekabet hırsınızdan arının diyorum! artı değer girsin makatınıza!
ülkenin parsel parsel satıldığının bilincine varanların düşüncesidir. neymiş efendim devlet eliyle bu iş olmazmış. sen amcanın torununun eniştesini alır bilgisini ve tecrübesini sorgulamadan getirirsen o kurumların başına, devlet eliyle elbette olmaz bu işler canım kardeşim. sen 2 diploma sahibi adama manavlık yahut belediye işçiliği yaptırırsan, o devlet o kurumu elbette kâra geçiremez canım yoldaşım. demek ki neymiş? satmak yerine kökten değişikliklere gidilmeliymiş. demek neymiş? ümmetçilikle, toprakçılıkla, siyasi çıkarlarla bu gemi yürümezmiş.he bu ülkede kâr yapan kurumlar satılır orası ayrı. dün tüpraş, seka, petkim ve diğer kurumlar. bugün önce haydarpaşa garı, sonra otoyollar, köprüler ve madenler. yarın belki sen ve ben özelleştiriliriz ne dersin? Ne olsa bu hükümetin ve geçmiş hükümetlerin malı değil miyiz? hükümetler herşeyle uğraşamazmış bu hükümetlerin işimiymiş miş miş? bak bak bak hükümetler liselere, üniversitelere türbanla girmeyi kafasına takıyor ama, bir madenin işleyişini, bir kurumun düzenini kontrol altına alamıyor öyle mi canım arkadaşım? şimdi sadece birini ele alalım değerli yazarlarım. tüpraş rafinerisi ; 27.6 milyon ton kapasiteli bir rafineri. dünya'nın en büyük 5. rafinerisi (ortadoğu ve balkanlarda tek). günümüzde 7.8-8 milyar dolarlık bir yatırımla kurulabilecekken elin oğlu bunu 4 milyar 140 milyon dolara satın alabiliyor (ki buna da şükür bir önce ki ihalede 1,3 milyar dolara satılmış olmasını unutmayalım). tüpraşın yıllık kâr oranı ortalama 500 milyon dolar. 2004 yılında 8.2 milyar dolar vergi ve fon ödemesi yapan rafineri, 16.1 milyar dolar satış hasılatı gerçekleştirdi. 8.2 milyar dolarlık vergi ve fon geliri türkiye'nin bir yılda topladığı vergilerin yüzde yirmisine denk gelmektedir. eğer bu kurum ülkenin sırtında bir yükse helal olsun diyorum canım sırdaşım. tüpraşın 5 yıllık geliriyle 1 tane tüpraş, 4 tane petkim yapar, üstüne üstlük dış borçlarını rahatlatıp 20 milyar dolar kâra geçersin sevgili yazarım. hadi onu yuttuk diyelim. önümüzde bir tekel gerçeği var. onu da yuttuk. ee erdemir ne olacak? hadi o da helal olsun. ya seka? o da laf mı köpeğin olsun. eee şey... ya sek... hiç sormasak? olur canımda ya petkim? uzattın ama... tamam son birşey soracağım. poaş vardı o ne oldu? yalan oldu ciğerim. hani taşınmazları 4 milyar dolar olan fakat 725 trilyon tl. ye satılan poaş dimi bu? evet canım o. hatta laf aramızda kalsın kasasından tam tamına 378.5 milyon dolarını bize bırakmak zorunda kaldılar. yani peşinen ödememiz gereken tutarın 504 milyon doların yarısından fazlası. eee geri kalanı nasıl ödeyeceksiniz? o da laf mı mirim? poaş'ın iki yıllık kârı ile. 1999 yılı kârı 113.7 trilyon ve 2000 yılının kârı ile o işi de hallettik sevgili yandaşım. eee bu vatanı satmak ama? şişşştt sus bakayım komünist misin sen? demek neymiş abicim? benim cebimde 20 ytl varmış. eee bütün kurumlar satılmış. "ülkeyi soyuyorlar, paramızı çalıyorlar, vatanı satıyorlar" diyor hayırsızlar. elimi cebime atıyorum ne göreyim cebimde hâlâ 20 ytl var.o zaman bunun neresi soygun değil mi canım adaşım? kurumlar gitsin ne olur biz cebimizde ki 20 ytl' lere bakalım değil mi yurttaşım? bizi becermek hükümetlerin mi işi sadece? bırak birazda yabancı sermaye yapsın. he mi kaderdaşım? * nihat genç ustanın dediği gibi; "kızın evlilik çağına gelmiş. ee talipleri de var. gidip onu en uygun koca adayına mı verirsin? yoksa götürüp geneleve mi satarsın?" şu an yapılanlar tam olarak ikinci hareketi anımsatıyor bana. ben kâr eden kurumun satılmasına karşıyım. zarar eden kurumun da düzeltilmesinden yanayım. beceremiyorsan istifa etmesini bileceksin değil mi sevgili sat-daşım ?
ata iskender mi özelleştirilen?
kukla kebap mı?
yoksa zeynel köftecisi mi?
hiç biri.
limanlar, madenler, önemli fabrikalar...
ülkenin önemli stratejik noktaları yani.
kimlerin elinde?
yabancıların.
ne zamandır?
özaldan beri.
ee bu yapılan nedir?
parsel parsel ülkeyi satmak.
öncelikle çürümeye yüz tutmuş, demode argumanı * ilgili başlık altında ziyadesiyle iktisadi bir eleştirisini beklemekteyiz bu das kapital yemiş yutmuş, jacques derrida'lara yatay geçiş yapmış iktisat tarihçisi abiden.
"ucuza/pahalıya satıldı" verilerini borsa ekonomisiyle büyümüş the özal çocukları için bir kriter olabileceğini düşünebiliriz. o anlamda haklılar. dedik ya kazanma, rekabet hırsı. geçelim psikolojik-sosyolojik zemini de "aldım-verdim-ben seni yeni yendim" ekolünün bu bond çantalı evlatlarını kapitalizmin serin sularına emanet edelim.
2005 yılında özelleşmiş türk telekom kurumu ile ilgili eleştirilerin özellikle hizmet boyutu ile ilgili yansımalarını kurumun adının geçtiği sözlük başlıklarında bol bol bulabilirsiniz. destek hattını aradığınızda size hemen geri dönüş yapan (!) oger telecom alnınızdan öper!
piyasanın içindeki çok sayıda elektronik ve haberleşme mühendisleri bilmektedir ki bu satış herşeyden önce ekonomik değil teknik bir peşkeştir.
telekom işçilerine enflasyonun üstunde maaş zammı teklif edilmesini refay düzeyi sayan ekonomistlere, o enflasyon oranını başbakanlık tekliflerince oluşturan istatistik kurumlarına buradan selam çakarım!
bir kaç patronu savunacağım diye 70 milyonun ekmeği ile oynamak sosyal adalet ilkesi ile bağdaşmaz. emeğin ölçüsü zamandır.
satılan türk telekom 2 sene sonra 320 milyon dolar'a kadar çıkarak türkiye 1.ligi yayın hakkı ihalesine girdi.
haklısın bu para hem milletimize hem de devletimize layık değil. elalem yesin, bunun adı da vatan satmak ya da başka bir şey olmasın.
kanımca doğru bir algıdır. eğer ülkenin bazı kuruluşları özelleştiriliyorsa evet kar amaçlı olbilir. fakat ülkede özelleştirilmeyen kurum kalmadıysa, evet bu vatanı satmaktır. yaparlar mı, yapmazlar mı bilemem ama boğaz köprüsünü de özelleştirmeye karar verdiler. işte durum bu. siz hala devam edin, müslüman akp, dindar akp, yakında sülalenizi satınca da devam edersiniz böyle demeye.
uğrunda emek harcayıp, emeğe karşılığı, haksız rekabet ve minimum gelir şartlarında alan herkesin hissiyatıdır.
antidemokratik olduğu gibi bir ülkenin beceriksizliğinin, ilgisizliğinin, paraya düşkünlüğünün ve en önemlisi dolandırıcı yönetiminin bir yansımasıdır.
özelleştirme halkları yoksullaştırır.
emperyalizme uşak eder.
sömürge ülkesine çevirir.
o kıskanılan süper güçlerin çiftçisinden tahıl satın almadığı görülünce, devletin artık böyle kalemlerden elini ayağını çekmesi gerekli olduğu rahatlıkla anlaşılır. başka bir ülkenin çiftçisi ürettiği malı devlete geçirmeye çalışmıyor efendim. birlik oluşturup fabrika kuruyor ve işlenmiş halini satıyor. bize bakarsak "devlet almak zorunda" bakışı hakim insanlarda.
hatırlarsanız t.m.o.'nun deposunda yangın çıkmıştı. bilen bilir...
özelleştirmenin vatanı satmak olmadığını açıklayan söz öbeği. ancak ilgili başlık altındaki örnekler oldukça saçmadır. bilgiye dayanmamaktadır. olaya iktisadi açıdan, kısa dönemde baktığınızda, evet devlet sırtındaki külfetlerden kurtulmuş, hatta bu işten para kazanmış olarak görünmektedir. ancak olay göründüğü gibi değildir.
telekom satışına bakacak olursak, o kadar komik bir rakama satılmıştır ki, telekomu alan firma, aylık karları üzerinden taksitlerini ödeyebilmektedir. ancak benim, kendini aşmış ekonomi-maliye bakanım bunun hesabını yapamamıştır. dünyanın hiçbir ülkesinde, kendi iletişim ağını bu derecede özelleştiren bir ülke yoktur. demek ki, liberalizmi en iyi biz biliyoruz, her po.u en iyi biz bildiğimiz gibi. siz şu an sıfırdan telekomun altyapısını kurmaya kalktığınızda, hesaplanan rakamlar dudak uçuklatacak cinstendir.
ayrıca bankaların özelleştirmesinde de bir sakınca görülmemiştir. kendini iktisatçı sanıp, cümle içinde birkaç iktisadi terim kullanan yazar arkadaşlarım bunu da desteklemişlerdir. kendilerini tebrik ederim. ama çoğu bankanın sahibi şu an için %51 yabancı ortaklardır. ve ihracatçı türk firmaları banka kredileri konusunda oldukça zorlanmaya başlamışlardır. düşünün ki, rusyaya bir yatırım yapılacak ve türk firması ile yunan firması arasında bir rekabet yaşanıyor, sizce en yüksek finansmanı kim sağlayacaktır ? cevabı basit, %51 hisseye sahip olanın avantajı ortada. kulaktan dolma bilgilerle veya iktisat 1.-2. sınıfında okunan, mikro-makro bilgilerle bu konularda yorum yapmak komiktir. onu da geçtim, uluslararası iktisat dersi bile okumuş olsanız, dönemin şartlarını iyi analiz etmeniz gerekmektedir.
özelleştirmenin amacı nedir ? devlet zarar eden kurumlarını, devlete yük olmaktan kurtarmaktır. telekom bir yük müydü ? iyileştirme yapılabilinir miydi ? herşey mümkün. bakalım tüpraşa, devlete yük müdür ? cevap bile vermiyorum.
hükümet ısrarla, özelleştirme yoluyla, dış sermayeyi ülkeye çektiğini savunuyor. evet, dış sermaye türkiye'ye gelmektedir. ama yatırımla gelmemektedir, mevcuttaki yatırımları satın almaktadır. bu aynı belediyelerin uyguladığı yap-işlet-devret sistemine benzemektedir. yatırımı yapın, sonra yabancı sermayeye devredin, yatırım nasıl yapılıyor ? benim vergilerimle...ne güzel türkiye değil mi ?
ayrıca başlık altındaki ilk entry de, kar eden kuruluşların da tekel statüsünde olduğu savunulmaktadır. o zaman devlet bu sektöre girmek isteyen firmalara destek sağlayabilir, kendi tekelini kırabilir. siz bugün sabancı' nın, doğan grubu' nun belli sektörlerdeki tekelini kırabiliyor musunuz ? hayır, bu gidişle kıramazsınız da.
ülkeye sıcak sermaye çekiyoruz falan filan, bu ayakları geçin, özal zihniyetiyle bakarsanız, daha çok işimiz var demektir. senin altyapın yokken, köyünde elektriğin yokken, şehirlere otoban yapmışsın ne olacak, sene 2008, hala istanbul' da 1 saat yağmur yağsın, heryer felç oluyor.
son olarak, kişisel fikrim, hükümetin yapacağı en olumlu hareket kendini özelleştirmesidir. en azından zihniyet değişmiş olur. hükümet bize sadece görmemizi istedikleri hakkında bilgi veriyor ama görünmeyen tarafı da bilinler var bu ülkede. mesut yar'ın her sabah dediği gibi, uyan türkiye.