ak'lar bu işte çığır açtı!
özelleştirmeyi öyle bir ak'laştırdılar ki gören gözler görmez, kulaklar duymaz, vicdanlar sızlamaz oldu.
30 milyon dolar nerde...
3 milyar dolar nerde...
12 yılda 100 kat değer artışını akıl, bilim, namus, vicdan, onur, alınteri ile açıklayamazsınız...
--- alıntı ---
fabrika, 2004 yılında 29 milyon 750 bin dolar ile en yüksek teklifi veren yıldırım dış ticaret ve pazarlama a.ş'nin oldu. türkiye'nin en zenginleri listesinde yer alan holdingin aldığı boğaz'daki arazinin değeri bugün kat kat arttı. arazinin değerinin 3 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.
Türkiye, özelleştirme programı kapsamında gelecek yıldan itibaren halka arz yöntemine ağırlık verecek.
--spoiler--
2017-2019 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program'dan (OVP) derlediği bilgilere göre, özelleştirme uygulamaları, makro ekonomik politikalar ve uzun vadeli sektörel öncelikler çerçevesinde belirlenmiş bir programa dayalı sürdürülecek. Özelleştirme uygulamalarında halka arz yönteminin kullanılmasına ağırlık verilecek.
Bu yıl özelleştirme gelirlerinin 11 milyar lira olması beklenirken, söz konusu rakamın 2017'de 17,8 milyar lira, 2018'de 8 milyar lira, 2019'da da 6,5 milyar olarak gerçekleşmesi planlanıyor. Bu rakamlar doğrultusunda özelleştirme gelirlerinin GSYH'ye oranının bu yıl yüzde 0,5 olması beklenirken, söz konusu oranın 2017'de yüzde 0,7'ye ulaşacağı öngörülüyor. Özelleştirme gelirlerinin milli gelire oranının 2018'de yüzde 0,3, 2019'da ise yüzde 0,2 olacağı tahmin ediliyor.
31 YILLIK ÖZELLEŞTiRME SERÜVENi
Özelleştirme idaresi Başkanlığının verilerine göre, 1985'ten itibaren 272 kuruluştaki kamu hisseleri, 2 bin 212 taşınmaz, 10 otoyol, 2 boğaz köprüsü, 146 tesis, 7 liman, şans oyunları lisans hakkı ile araç muayene istasyonları özelleştirme kapsamına alınırken, bugüne kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam tutarı 68 milyar doları buldu.
Bir bölümü vadeli ve döviz cinsinden gerçekleştirilen hisse senedi ve varlık satış işlemlerinden bu yılın mayıs ayı itibarıyla 62,6 milyar dolar net giriş sağlandı.
Türkiye'de 1990 yılından bu yana Arçelik, THY, Halk Bankası, iş Bankası gibi kuruluşların hisseleri de halka arz yoluyla özelleştirilirken, söz konusu özelleştirmelerde başvuru sayısı 225 bin 126, toplam satış tutarı da 5,8 milyar dolar oldu. Halka arz ile birlikte blok satış yoluyla özelleştirilen kuruluşların arasında da Petrol Ofisi AŞ, Erdemir, Tüpraş, Petkim, Türk Telekomünikasyon AŞ gibi şirketler yer aldı.
--spoiler--
Aslında özelleştirme, "herkesin olan" kamusal servetlerin, hizmetlerin, ortak yaşam alanlarının, özetle müştereklerin sermaye sahipleri (büyük hırsızlar) tarafından yağmalanması, talan edilmesi demektir. Fikret Başkaya
gözden kaçan bir şey vardı: Özelleştirmeler sadece kamu işletmelerini angaje etmiyordu... Her şey özelleştirme konusuydu... Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, su, iletişim, yollar köprüler, limanlar, göller, koylar, meralar, bilinen anlamda "güvenlik" de özelleştirildi. Şimdilerde zenginlerin, varlıklı sınıfların özel polisi var ama ona polis denmiyor "özel koruma" diyorlar... Diyeceksiniz ki, zenginlerin kendi korumaları varsa, o zaman devletin polisi ne için? Zenginleri yoksullardan korumak için, yoksulları hizaya getirmek için... Velhasıl ne kadar ortak yaşam kaynağı ve yaşam alanı varsa özelleştirildi, birer kâr aracına dönüştürüldü.... O kadar ki şimdilik bir tek hava özelleştirilmiş değil... Sıranın ona da geleceğinden şüpheniz olmasın...Fikret Başkaya
Çok kâr ettiği halde Kötü yönetilen bir kamu kurumunun başına gelen acı sondur. Kâr etmiyorsa " özelleşmezse devlet batacak" deseler bile kimse almaz. Örnek; Devlet Demiryolları.
bu soruların cevaplarına ulaştığınızda hala iyi bir şey olduğunu düşünüyorsanız üzgünüm siz de ya akıl kıtlığı ya da vatan sevgisi namına bir eksiklik var demektir.
Özelleştirme zarar eden ya da bir biçimde potansiyeli olmasına rağmen sermaye yetersizliğinden kar edemeyen devlet iktisadi teşebbüslerinin özel sermayeye devri ile kamunun kaynaklarının israfının önüne geçmek amaçlı bir politik yaklaşım olsa da ülkemizde Turgut özalın hangi akla hizmet ettiği belli olmayan (aslında gayet belli olan) icraatları sayesinde en karlı kamu iktisadi teşebbüslerinin en önce satılması ile ülkemizde vatan hainliğine varan düzeyde sonuçlarla kamu kaynaklarının da erozyonuna yol açmıştır.
Türkiyenin son 35 yıllık sosyolojik ve ekonomik kanayan yarasıdır.
Şeffaf bir şekilde, hukuka uygun bir şekilde ve müsteri garantisi vs vermeden yapıldığında kaliteli hizmet ve ürün getirisi olur.
Devletin hantal mekanizması size kaliteli hizmet ve ürün vermekten uzaktir çünkü rekabet denilen şey kamu kurum ve kuruluşlarında yoktur. Hatta devletin bir takım işletmelerde aktif yer alması, özel sektördeki rekabeti de bozacaktır. Devletin bu kurumlarda faaliyette bulunması bizzat haksiz rekabettir.
her biri birer kara delik ve istihdam deposu haline gelmiş kamu şirketlerinin özel sektöre bedeli karşılığında devredilmesidir. stratejik öneme sahip sektörlerde kamu girişimciliğiyle yatırım yapmak (bkz: yerli oto) ne kadar gerekliyse, piyasa eliyle daha uygun fiyata yapılacak alanlarda kamu girişimciliği yapmak da bir o kadar gereksizdir.
Özelleştirme'yi ilk duyduğumuzda sevimli gelirdi kulağa. Yatan, vatandaşa kötü davranan memurlardan kurtulacağımız inancı hakimdi çünkü. Ancak aradan geçen süreçte özelleştirilmeyen kalmadı ve sonuç:
-Sözkonusu önemli kuruluşların tapusu artık bizde değil.
-Önceden 1 lira ise artık 5 lira oldu, çünkü karlılık esası mevcut. Mağdur olan halk oluyor.
-Bu işletmelerin devasa gelirlerinden benim devletim nasiplenemiyor.
Şimdi dönelim eski sisteme. Evet çalışmayan, vatandaşı hayvan olarak gören bir memur yapısı vardı. Kar etmeyen, torpille kadrolaşmış kurumlar mevcuttu. Ancak bunun kurtuluş çaresi 657'yi lağv etmek, devlet memurlarının da tıpkı özel sektör sistemine tabi olmasıdır. iş yapmayan, vatandaşa zart zurt yapanı koyucan kapının önüne ki görsün ebesininkini.
Sağlık sektöründe dikkat ediyorum, eskiden devlet hastanelerinde vatandaşa parlayan doktorlar mevcuttu, şimdi gittiğinizde hoşgeldiniz, geçmiş olsun diyen doktorlar var. Demek ki bunda dahi bir evrilme var.
Tarım ve hayvancılıkta perişan bir haldeyiz. Devlet dünyanın teşviğini veriyor, hibe veriyor. Sonuç=hezeyan. Vatandaş devletten aldığını işletemiyor ya da o paraları alıp bi güzel yiyor, üretim de yapmıyor. Bu para kimin parası? Hepimizin. Şu rezalete bakın; parayla rezil olmak buna denir. Ayrıca bu paraları alan köylü artık çalışmaya da gerek duymuyor, üretim artmak yerine düşüyor, kısacası üretim teşviği değil yatma teşviği bu. Bu saçmalık yerine devlet çıksa gücünü ortaya koyup mesela falan yerde 500 bin hayvan kapasiteli yer açsa, oraya o bölgeden istihdam da sağlasa, o boşa dağıttığı paraları böylece doğrudan üretime aktarsa belki de ülke bu teşviklerin hem geri dönüşünü alacak, hem bizler brezilyadan hayvan almaktan kurtulucaz, hem belki de dünyaya hayvan satan lider ülke olucaz.
türkiye'de yapılamayan yahut düzgün yapılmak istenmeyen kamu kurumlarının satılması.gelişmemiş ülkede özelleştirme ancak yandaşa peşkeş olur, en iyi örneği biziz.yazık.
"Özelleştirme, sadece 'sosyal devlet'i değil, aynı zamanda 'ulusal devlet'i de yok etmenin bir aracı olarak kullanılmak istenmektedir. Özelleştirmeyi meşru kılabilecek tek neden 'toplumun ortak yararı'dır. Bu ortak yararın da üç olasılığı olabilir: zarardan kurtulma, daha ileri bir teknolojiye geçme, ekonomik gücü halka yayma... Eğer zarar eden değil de kar eden bir kuruluş özelleştirilmek isteniyorsa; daha ileri bir üretim düzeyine geçmek söz konusu değilse; ekonomik güç halka değil de, iç ya da dış bazı odakların eline geçecekse; özelleştirmede 'toplumun ortak yararı' bulunduğundan elbette ki söz edilemez."
Şunu da belirtelim, bazı kurumların sırf satılmak için zarar ettirildiğini görmek de zor değil. En basitinden, dünyanın açık ara en çok çay tüketen ülkesi olan Türkiye'de Çaykur'un bir yılda 500 milyon liranın üzerinde zarar etmesi başka türlü açıklanamaz.
Umarım bu yediğiniz paralar çoluğunuzun çocuğunuzun burnundan gelir. Vatan millet düşmanları.
Milletin malı edebiyatı yapanlar özelleştirilmeyen kurumları bir ziyaret etsinler. Bir işleri düşsün bu kurumlara bir işleyişi görsünler. Ondan sonra tekrar konuşalım. Şu bu hükümette değil mesele. Bu kurumlardaki pörsümüş zihniyetler nasıl milletin malını çarçur edip hakkını hukukunu çiğniyor bilmiyor kimse. isterse en iyi iş yapan hükümet gelsin bu kurumları adım düzeltemez. Ya tamamen yok etmeli ya özelleştirmeli devlet. Yoksa safi zarar, yazık günah. Yok değermişte şöyleymişte böyleymiş. Bu kurumların bazılarında çalışan en solcu arkadaşlarım dahi böyle düşünüyor. O yüzden rahatım. Devletin özelleşmesi gereken kurumları özelleştirip onları sıkı bir şekilde denetlemekten başka alternatifi yok. Yoksa bu dinozor kurumlardaki üç beş çapsız maaş alacak, o çapsızların yol verdikleri de bu kurumlardan nemalcak diye milletin sırtında kambur etmeye gerek yok bu kurumları.
amerika'da her şey, hatta cezaevlerine varıncaya kadar bir yığın, sayısız kurum, özel şirketler tarafından yönetilmektedir. orlando'da correction cezaevleri her bir mahkum için devletten, otel gibi, geceliği $180 civarı bir para alıyordu.