özel mesajlardaki boşalt butonundan tahrik olmak

entry3 galeri0
    1.
  1. sağ alt köşedeki butondan tahrik olmaktır.

    acılarımı bastırmak için, sıla dan "acısa da öldürmez" şarkısını dinliyordum. baktım olacak gibi değil, sözlüğe girip "yazarların şu an dinledikleri şarkılar" başlığına şarkının linkini koydum. yıkılmadım ayaktayım mesajını gizliden vermeye çalıştım ama sözlükte de siklenmeyince, aşağı inip televizyon izlemeye karar verdim. o hayat benim diye bir diziye rastladım, hayatımda ilk kez dizi izliyordum heyecanlıydım. aradan 3 buçuk saat geçti, hala kimin ne olduğunu çözemedim. götü yere yakın esmer kızı tam bir yerden çıkaracakken kapı çaldı. gelen arkadaşım serkandı, kendisi yumuşaktır hafif ama iyi çocuktur. biraz ibne gibi, bana yavşıyor da olabilir.

    içeri davet ettim, gelmedi ibne

    - hiç girmiyim kanki, üzerine bişey al çıkalım
    - çıkma teklifini kabul etmiyorum, lütfen anlaşarak ayrılalım
    - ne diyosun sen?
    - bana ilgi duyduğunu biliyorum ama bu iş olmaz, anla beni ..
    hiç cevap vermeden çekip gitti, anlaşılan ayrılığın yükü omuzlarına ağır gelmişti ..

    odama çekilip güne sözlükle devam etmek istedim, içimden "31 in faydaları" isimli başlığa ne yazacağımı düşünürken gelişmeler butonuna tıkladım. kim bilir yine zall ne sürprizler hazırlamıştı bana, şakalarına alışkındım. komik değildi ama yine de gülüyordum, her gelişmelere tıkladığımda götünün titrediğini içinin kıpır kıpır olduğunu hissediyordum ..
    gelişmelerle aramda geçen sıcak dakikaları, annemin sesi böldü, aşağı in diye bütün evi inletiyordu adeta. inletmek kelimesi de beni tahrik ediyor, duyunca anladım.

    - yavrum niye ses vermiyorsun? boğazım yırtıldı!
    - özel bir işim vardı anne
    - bırak şimdi işi falan, kuzenini okuldan alman lazım
    - niye babam almıyor?
    - baban uyuyor!
    - tamam alırım ama bir şartla, soruma doğru cevap vermen lazım
    - neymiş?
    - 12 gr karbon elementindeki atom sayısı ne kadardır?
    - daha ne dediğini anlamadım, cevabını nasıl vereyim oğlum?
    - o zaman babama cevap hakkı doğdu, bir de ona soralım
    deyip yatak odasına gittim, pinti herif yine yatağın üzerine bırakmış çorapları. olmadık zamanlarda içimdeki anaçlık ortaya çıkıyor, o anlardan birini yaşıyordum.
    enseden babama usulca yaklaşıp "tünaydın şapşik" dedim, annem hiç böyle jestler yapmaz. evlat olarak ailedeki duygusal boşlukları doldurmak benim görevimdi, görevimi icra ederken oldukça ciddi ve gururluydum.
    hala uyanmamıştı, ama ben sorumu sormalıydım yoksa kendime olan güvenim sarsılacaktı. bu sefer kulağına, mahmut tuncerin "klasik halaylar" arşivimden bir parça dinlettim. hemen yerinden zıpladı, galiba babam halaydan hoşlanmıyor. bunu ettiği sıradışı küfürden anlamıştım ..

    sakinleşince yatağın kenarına oturup onunla iletişime geçmeye çalıştım
    - babacım kuzenimi niye ben okuldan almak zorundayım?
    - ulan ne çabuk unuttun! çocuk iki gündür bizde kalıyor, dün ben aldım bu gün de sen al
    - niye kendisi gelmiyor?
    - sen iyice zıvanadan çıktın! çocuk 6 yaşında nasıl gelsin?
    - sen ona bakma babacım ayak yapıyor ibne, geçen gördüm koşuyordu
    - allah belanı versin senin!! ben onu mu diyorum amk!
    anlaşılan soruyu sormanın tam zamanıydı
    - peki babacım kuzenimi ben alırım ama soruma doğru cevap verirsen
    - çabuk sor ve siktir git!
    bu samimi tavrından sonra daha da rahatlamıştım
    - 12 gr karbon elementindeki atom sayısı ne kadardır?
    - ulan piç bu ne biçim soru!!!!
    deyip beni odadan nazik bir şekilde kovdu. sanki annesinin kızlık soyadının 3 cü harfini sormuştum, bu kadar sinirlenmesinin başka açıklaması olamazdı.

    bizimkilerle girdiğim bir savaşı daha kazanmanın haklı gururu ile berdan mardini den "senden çocuğum olsun istiyorum" klibini izlemeye başladım, berdan mardini jöleli saçları ile ananası andırıyor.
    avogadro sayısını işlediğimiz dönemde, öğretmene "bu bilgi gerçek hayatta ne işimize yarayacak" diyen çocuğu dövdüğüm için mutluyum, o çocuk şimdi tüp contası değiştirmekle hayatını kazanıyor.

    artık sorumluluklarımdan arınmış bir şekilde sözlüğe giriş yaptım, özel mesaj butonunun kızardığını gördüm. herhalde ayıplı bir mesaj gelmişti, hemen tıkladım. tıkladıkça oyyşş sesleri geliyordu kulağıma, biri kulağımı yalıyordu sanki.
    gelen mesaj "selam" sözünden ibaretti, hemen arkasından bir mesaj daha geldi. "pardon yalnış oldu" örselenmiştim ama duruşumu bozamazdım, "yalnış değil, yanlış olacak o" diye mesaj attım. bir yazarı daha bilgilendirmiştim ama bu beni mutlu etmeğe yetmemişti. sayfayı aşağı indirince gözüm "boşalt" butonuna kaydı, kaymak da iç gıdıklatıcı bir kelime. galiba çocukluktan beri inleyerek kaymaktan hoşlanıyorum, kaydırak tek eğlencemdi.

    boşalt butonunun ne işe yaradığını bilmiyordum, çünkü daha önce hiç boşaltmamıştım. bu zamana kadar "boşalt" sadece bir sözlük butonuydu, ama bu andan sonra zevk çubuğu olmuştu. mesajların yanında boş kutucuğa defalarca tıkladım, hepsini hunharca işaretledim. gittikce daha hızlı daha hızlı tıklıyordum ..
    giden mesaj sayısı 187459 olduğu için, tıkladıkça daha da zevke geliyordum. o tıklanmayı bekleyen boş kutucuklar, yatağa çıplak uzanan seksi bir kadın gibi davetkar ve baştan çıkarıcı geliyordu. artık şehvetin günahkar kollarına bıraktım kendimi, dakikalar sonra ter içinde kalmıştım. kollarım yorulmuştu. sadece iki mesaj kalmıştı, son kez gücümü toplayıp iki kez tıkladım. sonra o bitkin halimle "boşalt" butonuna zarif bir dokunuş kondurdum, gözlerim kararmış soluğum kesilmişti. kulaklarım hiç bir şey duymuyordu, mal gibi bilgisayarın ekranına bakıyordum. boşaltma işlemi gerçekleşmişti, giden kutum kendine temiz bir sayfa açmışken, ben de yeni peçete kutusundan bir peçete daha almştım ..

    sonra öğrendim ki, boşaltmak için mesajları işaretlemek gerekmiyormuş. sadece boşalt butonuna tıklamak yetiyormuş, üstelik "emin misin" diye uyarı da yapıyor ..
    10 ...
  2. 2.
  3. 3.
  4. (bkz: erinmeden çok uzun entry girmek) okunmuyor bunu bil ama durum çok vahim başlıktan bu çıkıyor.
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük