sezon içerisinde yeni başlayan diziler içerisinde favori olarak gördüğüm dizidir. dün ilk bölümüylede bunu kanıtlamıştır. kullanılan örtüleri gördüğümde "aa bundan bizde de vardı" dedim. sahneler o kadar gerçekçiydiki. babanın tavrı, annenin duruşu, çocukların isyanları... hepsi orta sınıf bir ailenin yaşayabileceği dramlardı. oyuncular ise gayet başarılıydı. hiçbir yapmacıklık yoktu. hele o osman... aman tanrım yok böyle bir çocuk. yanakları sıkılası. babasının bağırmasını duymamak için kapatırken kulaklarını yaşıtlarının tavrından hiçbir farkı yoktu. en küçük oyuncusunun bile döktürdüğü dizidir.
güzeldi beğendim.haa bide mete nin kavga sonrası her sorana gururla dayak yedim demisi beni benden aldı bu ne yahu insanın dayak yiyip hava atası geliyor. ayrıca 'öyle şahane öyle inatla dayak yedim ki korktular benden' iyiydi be.
oyuncuların başarılı performansı, müzikleri, kelimelere yüklenen kuvvetli anlamlarıyla başarıyı yakalama potansiyeline sahip dizi. Eksiklikler var mı? Var...Bu dizi bence sesli çekilmeliydi, melodram havası bu kadar ağır bir eserde duyguyu en iyi bu şekilde verebilmek mümkündür. Baba karakteri bir parça tutuk gözüktü. Dışarıya biraz daha sevecen (mesela kendini karşılayan mahalleliye isimleriyle hitap etseydi, biraz onlara sarılıp, muhabbet etseydi, bir iki hediyelik eşya verseydi) ama içeriye daha sert olsaydı (mutfakta kavga sonrası ayağı halıya takılacağına bir iki tabak, tencere indirseydi) bence daha iyi olacaktı.
özellikle o döneme ait ince ince düşünülmüş dekoru ve kullanılan günlük eşyaları ile ilgimi çekmeyi başardı bu dizi. biraz izleyeyim dedim ve gayet memnun ayrıldım ekran başından. oyuncuların çoğu genç ve tanıdık değil ama oyunculuk gayet başarılı. senaryo için birşey söylemek erken ama diyaloglar düzgün. sadece birkaç itirazım var, yapımcılar buraları takip ediyorlarsa kulak versinler:
1- dekor, kostüm v.s. kesinlikle olmuş ama aile 90ların yarı modern ailesi gibi geldi bana. üniversitedeki kişiler arası ilişkiler dönemi anlatmada yeterli ama ailede sorun var biraz.
2- renkler çok canlı dönem filmi için biraz filtreden geçmesi gerekiyor bence.
3- dekor, kostümler felan çok güzel, çok ince düşünülmüş felan ama öyle bir hata vardı ki ağzım açık kaldı. üniversitede bildiri okuyup, eylem yapan öğrenci sağ elini havaya kaldırıp yumruk yaptı. eğer o dönemde, gerçek hayatta öyle birşey yapsa linç edilirdi. o yüzden biraz daha dikkat lütfen!
beni isyanlara sürükleyen, izlemeye sadece 15 dakika dayanabildiğim yeni bir dizinin adı. dizide emeği geçenlerin amaçları; çekirdeği, portakalı, çayı kapıp bir aile dramını büyük bir iştahla izlememiz olabilir mi? nedir bizdeki bu başkasının acısını didikleme sevdası? anne/çocuk babadan dayak yerken izleriz, anne baba kavga eder izleriz, biri birini öldürür izleriz, birinin tecavüze uğramasıyla fantazilerimizi süsleriz. gözlerimiz dolduğunda adımız duygusallıkla payelenir, şov sonrası dedikodulara startı verir, böyle bir dramda başrolde olmayışımıza için için seviniriz. başkalarının mutsuzluğunu kayıtsız bir ilgisizlikle takip etmek bize ne sağlayacak? bu tip vakaların mağdurlarının hayatında nasıl bir iyileşmeye sebep olacak benim tv karşısındaki pijamalı halim? şimdi düşünüyorum da bu dizi siyasi olaylara da meylederse tadından yenmez. üstelik tam da herkesin 12 eylül karşıtı olarak aslan kesildiği bu dönemde. rüzgar nerden esersecilerin kabak gibi ortaya çıktığı bu zamanlarda bizi uyuşturmaya devam edin bütün dizi yapımcıları. hem sizi de zengin edelim ne olacak ki? taş atıp kolumuz mu yoruluyor? en sevdiğimiz şey olan röntgenciliği ayağımıza getiriyorsunuz daha ne olsun?
oyunculukların iyi olduğu dizi. sırıtan bir oyuncu ya da rol yok. illa ki bir şeyler izlenecekse takip edilebilir. ayrıca aynı zamanda lale devri diye bir dizi yayınlanmaktadır ki oyunculuk, senaryo, diyaloglar, kamera açıları vs. herşeyi ile berbat bir dizi. mustafa sandalın eşi emina çok sırıtıyor. baya da bütçesi var gibi gözüküyor. o bütçeyi kaldıracak bir reyting almaz kaldırılır o da diziler çöplüğüne.
tutulcak gibi duran bir dizi. ilk bölüm güzeldi. umarım, siyaseti ilerleyen bölümlerde daha çok konu alır. ancak önceki örnekleri gibi, düşünce insanı solcular, kandırımış sağcılar şeklinde ilerlemez.
hatırla sevgili tadında eskileri canlandıran bir dizi daha dizi kesinlikle tutar. umarım ilerde daha fazla yer verirler siyasi olaylara bu arada osman çok ama çok şirin. meteyi oynayan çocukta gelecek vaadediyor oyunculuk bakımından.
bu gece itibariyle; ilk bölümüyle,oyuncularıyla,müziğiyle,senaryosuyla hayatımıza gark olmuştur.izlenilesi,takip edilesi,sevilesi bir dizidir...
büyük oğulun kavga sahneleri sarsmıştır,sık sık olmaması dileğiyle..
az az baktım da, o cins gözüken abla insanı niye babasına o kadar soğuk hatta düşmanımsı bir havada merak ettim.
sanırsam sözlük yazarları tarafından tutmuş dizi, bir bilen aydınlatsa hoş olur.
tam izlemeseyde emek harcanmış, sağlam bir dizi gibi duruyor uzaktan. jenerik iyiydi en azından. bayagı.
anladığım kadarıyla kızıl gerizekalı kız ve küçük osman seviyor sadece babasını. mete ve en büyük abla nefret ediyor babadan. anne de ne yapsın sineye çekiyor herşeyi.
dizi güzeldir tamam ama arkadaşım ne bu dövüşler ya? hele bi soluklanın. dizide mete adlı arkadaş oyunculuktan daha çok dövüş sanatlarındaki yeteneğini göstermiştir. haftaya tüm kadroyu döver bu cocuk. bu arada dizinin müziği bir zamanlar amerika nın müziği sanki. *
tekrarını yarın beklerken, bittikten hemen sonra yayınlanan dizi.
kanal d yayınladığını mı unuttu nedir anlamadım ama o osman için sabaha kadar izlerim ben.
kapı çalınca bir "geliyoruuuuum" deyişi vardır ki o çocuk yenir yenir.
sadece kanal d'nin değil; diğer kanallar arasında da bu sezon yayınlanan en sağlam dizi.
geçmiş zamana ilgi duyuyoruz arkadaşım, güzel yerden yakalamışlar.
ateşten bir kütle gibi akar hayatından. korkarsın. durdurmak için önüne geçersen yakar. onunla birlikte savrulursan daha da yakar. boktan bir şeydir yani. sonra bir bakarsın, 18 yaşında olmana rağmen parkta top oynayan bıcırıklara özeniyorsun. ruhun kocamıştır. aynada gördüğün şeyi yadırgarsın, ne giydiğin sen gibidir ne de yapmakla yükümlü olduğun rutinler. ibre dayanır yolun yarısına yarın bir gün. bu sefer de lise/üniversite kapılarında mengeneler belası olur ruhunun. kaçıyordur bir şeyler hep. günün hiç o gün gibi değildir ve yarının da öyle olmayacaktır. moruk doğanlardansındır. gençliğin enerjisiyle dolup taştığında dahi gençliğe özenen ihtiyarlar gibi hissedersin. öyle bir şeydir işte.