bugün

dünya edebiyatı, insanın içindeki ötekisini daha tam olarak tanıyamamışken, dostoyevski nin ötekimizi güne vurduğu romandır.
Mabel Matiz'den dinlenmesi gereken bir başka eser.
(bkz: dvoynik)
mabelimizin matizimizin hoş şarkılarından biri.
burda da ne demiş biliyor musun kank ?
hangi kan affeder bayım, kalbinizdeki kini ? demiş. adam biliyor işini ya.
sizofreninin nasıl bir şey olduğu bir edebi olarak çok güzel bir şekilde anlatılmış bir romandır.
ote tarfta bulunandir..
2009 yılında hayatını kaybeden, bilimkurgu edebiyatının özgün kalemlerinden J. G. Ballard’ın 2006 yılında yayımlanan romanı Türkçeye 2013 yılında Sel Yayıncılık tarafından kazandırıldı. Ve sanki seçilebilecek en isabetli yıl buydu; çünkü mekan olarak kendine bir AVM’yi seçen, arkaplanına alışveriş çılgınlığı ve bilincini kaybetmiş bir toplumu yerleştiren, insanların nasıl ilginç bir şekilde AVM’lerin etkisi altında kaldığını gözler önüne seren birkaç bin metrekarelik bir distopya olarak okunabilecek bir metin bu. Tüketim çılgınlığının yanında anlatının diğer bir boyutuysa şiddet. Olaylar AVM’de öldürülen babasının cinayetinin izlerini süren ana karakter Richard’ın peşisıra sıra ilerliyor. Bu süreçte Richard’ın hem babasını hem kendini yeniden tanımasına seyirci olarak karakterlerin içinde de küçük çaplı bir yolculuğa çıkıyoruz. Fakat bu cinayet bir yana, yazarın asıl derdinin arka planda yaşananlar olduğu anlaşılıyor. Günümüz toplumlarının tapınağı haline gelmiş AVM’ler, alışveriş hırsıyla deliye dönmüş insanlar ve adeta baskıcı devlet yönetimlerinin mikro ölçekli postmodern bir kopyası haline AVM’lerin iç işleyişi (yani alışveriş faşizmi) hem atmosferi oluşturuyor hem de yazar tarafından derin bir şekilde sorgulanıyor.
öteki, ötekileşenler, ötekileştirilenler, bizler.

son dönemde ağzımızdan düşmeyen bir kelime, düşmesine de izin vermiyorlar.
Öteki kavramı pazara ait olmaya başladı. Birilerinin ağzında paralel birilerinin ağzında da öteki... Her tartışma ortasında ötekileştirme koşuyor imdada. Üstelik yerli yersiz. Sonuç öteki sanat, öteki postası, öteki dergisi, öteki giyim tarzı, ötekiyi fos anlatan kısa ve uzun metrajlı film furyası, öteki için yazılan şarkılar... Ötekilestirmeye maruz kalanların hak ve dürüstlükten anlayanlar dışında hiçbir ihtiyacı yok.
hakkın da yazılabilecek o kadar çok şey vardır ki şu kelime ile ilgili, ancak kısa bir açıklama ile yetinmek gerekirse ;
Kişinin kendisinden başka var olan bütün varlıkları tek düşünce ile kendisinden uzaklaştırmaya yarayan bir kelime.
Günümüz de ne kadar da kullanıyoruz aslında ( farkına varmadan) herkes bizim için farklı olmaya başladı.
Kullanılmaması gereken kötü kelimelerden biridir. Kimsenin kimseden farkı yoktur. Fakat biz düşüncelerimizin bizden farklı olduğunu gördüğümüz birine bile öteki olarak maalesef ki bakabiliyoruz. Biz öteki diyorsak diğer ülkelerdekiler bizim için neler diyordur gerisini siz düşünün.
kendine hâs bir târihi olan mefhûmdur.

http://www.yeraltiavrasya...ki-i-otekinin-tarihi.html
millîyetçilik ve kültürde de yeri olan bir diğer kişidir.

http://www.yeraltiavrasya...likte-ve-kulturlerde.html
türk millîyetçiliğinde aslında olmayan mefhûmdur. fakât hamâsetle örülü türk millîyetçiliği bunu avantaja dönüştürememktedir.

http://www.yeraltiavrasya...-turk-milliyetciligi.html
dosto amca'nın ironi dolu,belki de diğer kitaplarının aksine sizi kahkahalara boğabilecek nadide eseri.helal olsun seninle ağladık seninle güldük eşşiz adam.
(bkz: dostoyevski)
"hangi kan affeder bayım kalbinizdeki kini
hangi gök temize çeker ellerinizdeki kiri "

güzel bir matiz şarkısı.
bu eser dengi sayılabilecek ne beyaz geceler ne de ezilenler kadar itibar görmüştür. eserin kıymetini bir ben, bir de dostoyevski biliyor sanırım.

--spoiler--
öteki, ilk önce benim keşfettiğim ve ortaya koyduğum en büyük, en önemli tip.”
DOSTOYEVSKi, 1859.
--spoiler--

--spoiler--
“Edebiyata bu fikirden daha ciddi bir katkım olmadı.”
DOSTOYEVSKi, 1877
--spoiler--

(bkz: büyük golyadkin)
(bkz: küçük golyadkin)
(bkz: yakov petroviç golyadkin)
kişinin en büyük ötekisi kendisidir.

ötekileri düşünerek bir kurgu inşasında bulunurken, kendimin yine kendimin en büyük ötekisi olduğunu es geçiyor ve cehennem başkalarıdır yazgısından sıyrılmak isterken, kendimi ötekileştirip kendime cehennem kılıyorum. ama diğer yandan ötekisinin sonsuzluğunu tanımak ve ona bir bütün gibi davranmamak onla olan ilişkimde en dolayımsız ve mutlaklığa giden yol ise, kendimi kendime sonsuz bir çeşitlilik ve tutarsızlık içinde sunarak kendime bir insan olarak davranabileceğim en üst seviyede bırakıyorum: sonsuz, açık uçlu, bilinemez. tam da kendime mutlaklığı ve her türlü olabilirliği tanıyıp metafizik yoksunluğa maruz bıraktığım için de bu daimi ruh üşümesine arkadaşlık ediyorum. sanırım çıkarmam gereken sonuç şu ki: kendime yanlış davranırsam ve onu sınırlarsam daha mutlu bir yaşam süreceğim ama ona tam da olması gereken güzellikle yaklaşırsam da acı çekeceğimdir.
Bana göre sen, sana göre o, Nietzsche'ye göre herkes
Bay golyadkin ile birlikte acı çektiğiniz novella.
Muhteva olarak çağının çok çok ötesinde bulunan bir uzun hikâyedir. Ve zaten net bir şekilde ifade etmeliyim ki bütün bu başarısını muhtevasına borçludur. Çünkü Dostoyevski'nin gençlik çağında yazdığı bir roman olması hasebiyle teknik açıdan bazı kusurlara tesadüf etmek romanın genel seyrinde şaşırtıcı olmayacak bir hadisedir. Karamazov Kardeşler ve Suç ve Ceza gibi romanlar okununca Dostoyevski'nin üslûp gelişimi ve roman tekniği kabiliyetinin ne derece arttığı daha yakından idrak edilebilir.
Olmak istediğiniz kişi sizin bedeninize girip karşınızda pis pis sırıtırsa ne hissederdiniz. Tüm zayıflıklarınızı, yenilgilerinizi, yalnızlıklarınızı, güçlü yanlarınızı v.b. her şeyinizi bilen ve ne yapacağınızı önceden kestiren bir başka sizle karşılaştığınızı düşünün. Öteki siz karşınızda duruyor ve açıkça söylemek gerekirse dostunuz olarak değil tam aksine düşmanınız evet en büyük, en güçlü, en yenilmez düşmanınız olarak duruyor ve sizi ciddiye almıyor, dalga geçiyor, diğerleriyle birlikte eziyor sizi.
Bir yerden sonra artık kendinize şunu sorabiliyorsunuz:
Hangisi benim? Yıllardır varlığına tahammül ettiğim ben mi ya da karşımda duran ve varlığına tahammül edemediğim öteki ben mi?
Bu yazıyı ben mi yazdım, yoksa ötekim mi?
(bkz: Emmanuel levinas)
güncel Önemli Başlıklar