önyargı zaman kazanmaktır. bir kişiyi anlamaya çalışıp, emek sarfetmektense, kestirmeden gitmeye çalışmaktır. kafandaki küçücük kalıplarına oturtursun onu ve herşeyi sistematize etmek isteyip, kaostan hoşlanmayan beyninle, kuşku duymadan huzura kavuşursun. kendini korumaya çalışırsın.
ön yargı kişinin savunma mekanizmasıdır.kötü diye nitelendirilenden korumak ister insan kendini. ve burada bizim olmazsa olmaz ön yargılarımız girer devreye. ancak O korkuları yaratan da ön yargılarımız değil midir?
alışılmışın dışında olanlardır, genelde ön yargıya kurban gidenler. farklı olan bilinmediğinden zor gelir insana. alışılmış olanın kolay olacağından değil, insanın kendini güvende hissetmesindendir.
her zaman aynı yere gidip, bana herzamankinden, demenin ta kendisidir ön yargı. hayata dair birşeylerin eksikliğidir çoğu zaman. onları varlığını kabul etmeyip, ön yargılarım yok demektense. onları olduğu gibi kabul edip kurtulmaya çalışmak gerek. belki farklı şeyler deneyerek belki de üzerine giderek kurtulmak mümkündür. bilinçaltımız buna müsaade ederse tabii.
her insanda vardır ve önüne geçilemez. kim bende yok diyorsa kendini kandırıyordur. ve ön yargı yerine göre kötü birşey olmadığını zamanı gelince bize gösterir.
karşıdaki kişinin beyin kıvrımlarını önce düzleştirip sonra s*kme isteği uyandıran şeydir. gıcık oluyorum arkadaş. anlamayın lan beni hiç bir şekilde. başlarım yemin ediyorum böyle kafaya da insanlara da.
ön yargı, bir kişiyi veyahut bir şeyi tanımadan, denemeden, anlamadan, dinlemeden yorum yapmaktır.
Herkesin bildiği bir karakter vardır, adı shrek. ona ait bir söz; ''beni hiç tanımadan yargılıyorlar, bu yüzden yalnızlığı seviyorum.'' demiştir.
suçsuzluğu ispat edilene kadar her şüpheli suçludur. şeklinde açıklana bilecek görüş. türk yargısı da aynen böyle çalışır. yoksa neden bir üst mahkeme olsun.